Serbest Radikallerin Zararları

Serbest Radikallerin Zararları :

Serbest Radikaller Nedir

Kimyasal Bağlanma
İnsan vücudu çeşitli tipte hücrelerden oluşur. Hücreler ise çeşitli moleküllerin bileşiminden oluşur. Moleküller elementlerin bir veya daha çok atomunun kimyasal bağlarla birleşmisinden oluşur.

Okul yıllarından hatırlayacağınız üzere bir atom bir çekirdekten ve onun etrafında dolaşan elektronlardan oluşur. Atomun çevresindeki en iç halkada en fazla iki elektron bulunur. İç halkadaki elektron yerleri dolduğu zaman elektronlar ikinci halkaya bağlanır. İkinci halka sekiz elektronla dolar ve üçüncü halka oluşur.

Bir atomun kimyasal davranışını belirleyen en önemli faktör en dış halkadaki elektron sayısıdır. Dış halkası tamamen dolu bir madde hiçbir kimyasal reaksiyona girmez. Atomlar kendilerini tamamlamak isterler ve elektron fazlası varsa bunu atmak, eksiği varsa tamamlamak yönünde davranırlar. Bunu iki şekilde yaparlar:
Dış halkayı doldurmak veya boşaltmak için elektron almak veya vermek
Dış halkayı tamamlamak için diğer atomlarla elektron paylaşmak.
Atomlar dış halkalarını genellikle başka atomlarla elektron paylaşarak tamamlarlar. Elektron paylaşan atomlar molekül oluşturur.

Serbest Radikaller Nasıl Oluşuyor?

Molekülleri oluşturan atomlar arasındaki bağlar normalda kararlıdır, yani kopmazlar. Ama bağ koptuğu zaman serbest radikal oluşur. Serbest radikal elektron ihtiyacını karşılamak için diğer bileşiklerle hızlı birleşmeye çalışır. Genelde serbest radikaller en yakın moleküle saldırır ve onun elektronunu çalmaya çalışır. Elektronunu yitiren molekül de anında eksiğini tamamlamaya çalışacağı için bir serbest radikale dönüşür. Buna zincir reaksiyonu denir. Süreç başladığında koca bir hücreyi ve daha sonra diğer hücreleri yok edene kadar devam eder.

Serbest radikaller dışarıdan alınabilecekleri gibi vücudun normal metabolizma süreçleri tarafından da oluşturulurlar. Bazen vücudun bağışıklık sistemi içeri giren virüs ve bakterileri yok etmek için serbest radikal oluşturur. Belli başlı dış serbest radikal kaynakları ise çevre kirliliği, radyasyon, sigara dumanı ve tarım ilaçlarıdır.

Normalde vücut serbest radikallerle baş edebilir, ancak bunun için antioksidanlara ihtiyaç vardır. Fakat yeterli antioksidan alınmıyorsa veya çok fazla serbest radikale maruz kalıyorsak aşırı hasarlar oluşabilir. Önemli bir nokta da serbest radikal hasarının yaşla birlikte artmasıdır.

Antioksidanlar Serbest Radikal Hasarını Nasıl Önlüyor?

Antioksidanlar kendi elektronlarından birini serbest radikale verip onu sakinleştirir ve böylece zincir reaksiyonu sonlandırır. Antioksidan besinler elektron vermekle serbest radikale dönüşmezler, çünkü bir elektron eksikken bile kararlıdırlar.

E vitamini vücutta en çok bulunan yağda çözünür antioksidandır. Var olan en önemli zincir reaksiyonu engelleyicisidir. Yani en önemli oksidasyon düşmanıdır.

C vitamini vücutta en çok bulunan suda çözünür antioksidandır. Öncelikle hücre sıvısı içinde iş görür. Çevre kirliliği ve sigara dumanının oluşturduğu serbest radikallere karşı en etkili silahtır ve ayrıca E vitaminini harekete geçirme gibi bir yeteneği vardır.

Serbest Radikallere Karşı Sebze ve Meyveyle Savaşın
Antioksidanların vücudu serbest radikallerden koruduğu düşünülmektedir. Fakat cebinizdeki tüm parayı şişeler dolusu vitamin haplarına harcamadan önce düşünün. Çeşitli takviyelerin uzun süreler yüksek dozda kullanılmasına dair araştırmalar çok sınırlıdır. Ayrıca antioksidanları yiyeceklerden alırsanız, meyve ve sebzelerin diğer besin faydalarından da istifade edebilirsiniz. Bu yüzden en güvenli yol günlük meyve ve sebze tüketiminizi arttırmaktır.

Serbest Radikallerin Zararları

1) Hücre Yaşlanması ve Hücre Ölümü
 
Serbest radikallerin birinci hedefleri hücre zarlarındaki yağ asitleridir. Bunları parçalayarak hücre zarının tahrib olmasına ve sonuçta hücrenin ölümüne sebep olurlar.
 
2) Kanser
 
Serbest radikaller vücudumuzun genetik bilgisini taşıyan DNA moleküllerine saldırarak yapılarını bozarlar. Sonuçta, DNA’daki genetik bilgi bozulur ve hücre kanser hücresi haline dönüşür. Böylece kanser meydana gelir.
 
3) Kalp Hastalıkları
 
Serbest radikaller kan dolaşımında bulunan yağların (LDL’nin) yapısını bozar. Böylece okside LDL adı verilen ve çok zararlı olan bir yağ damlacığı meydana gelir. Damar yatağında bulunan ve kandaki yabancı maddeleri temizlemekle görevli olan makrofaj isimli hücreler LDL de olduğu gibi, bu okside LDL damlacığını da kandan temizlemek için içlerine alırlar. Fakat araştırmalar göstermiştir ki makrofajlar okside LDL’yi, normal LDL’den daha hızlı içlerine alırlar. Sonuçta bu hücrelerin içi yağ dolar ve şişerek köpük hücre adı verilen hücrelere dönüşürler.

Bu hücrelerin şişmesi sonucu damar daralır ve kan dolaşımı yavaşlar. Böylece ateroskleroz (damar sertliği) adı verilen hastalık meydana gelir. Hatta araştırmalar göstermiştir ki, aynı kolesterol seviyesine sahip bazı kişilerde ölüm oranı diğerlerinden çok daha fazladır. Bunun da ox-LDL’den kaynaklandığı anlaşılmıştır.LDL’nin oksidasyonu hem kandaki antioksidanlann miktarına, hem de LDL deki yağ asitlerinin yapısına bağlıdır. Ok- sidayona en yatkın yağ asidi linoleik asittir.
 
4) Şeker Hastalığı
 
Yapılan çalışmalar, serbest radikallerin şeker hastalığı oluşumunda ve daha sonraki komplikasyonlarının gelişmesinde önemli rol oynadığını göstermiştir. Deney hayvanlarında şeker hastalığı oluşturmada kullanılan çeşitli ilaçların serbest radikal oluşturarak, hastalığı oluşturdukları gösterilmiştir. Şeker hastalarının kanında serbest radikallerin, sağlıklı kişilerden daha fazla olduğu da bulunmuştur.
 
5) Yaşlanma
 
Canlıların yaşama süreleri birbirlerinden oldukça farklıdır. Memeliler arasında en uzun ömre insanlar sahiptir. Uzun süre yaşamayı tayin eden biyolojik faktörler hakkında çok çeşitli çalışmalar yapılmış ve teoriler ileri sürülmüştür. Ancak, tek başına kabul edilmiş ve ispatlanmış hiçbir teori yoktur. Aksine yaşlanmanın iç ve dış birçok faktörün ortak etkilerinin bir sonucu olduğu kanaatine varılmıştır.
 
Önceleri yaşama sürelerinin genetik olarak tayin edildiği tahmin edilmiş fakat hayvanlar ve hücre kültürleri üzerinde yapılan çalışmalarda bazı ipuçları elde edilmesine rağmen böyle bir genin varlığı ortaya konulamamıştır. Gerçekten, deney ortamında çoğaltılan hücreler üzerinde yapılan çalışmalarda hücre çoğalmasının hücrelerin alındığı insanın yaşı ile ilgili olduğu görülmüştür.

Yani, artan yaşla birlikte hücre sayısının ikiye katlanma kapasiteleri azalmaktadır.Daha sonraki çalışmalar, yaşlanmanın iki önemli biyolojik olayın uzun süreli toksik yan etkilerinin bir sonucu olduğu fikrini ortaya çıkarmıştır. Bunlar, gelişme ve farklılaşma olayları ve enerji üreten metabolik olaylardır. Dolayısı ile gelişme hızı yavaşlatıldığmda, yaşlanmanın da yavaşlayacağına inanılmaktadır. Yine, yaşlanmanın metabolizma hızı ile ters orantılı olduğu bildirilmiştir. Hızlı metabolizmada oksijen tüketimi ve bunun neticesinde serbest radikal üretimi artar. Bunlar da yaşlanmayı hızlandırırlar.
 
Son yıllarda çalışmalar sonucu bu görüş büyük ilgi toplamıştır. 1956 yılında Harman isimli bilim adamı tarafından ortaya atılan bu teoriye göre “yaşlanma, normal hayat süresince meydana gelen serbest radikallerin sebep olduğu yıkımların bir sonucudur.”Buna göre, metabolizmaları hızlı, fazla oksijen tüketen ve bunun sonucu serbest radikal üretimi fazla olan canlılar daha kısa ömürlü olacaklardır. Şüphesiz burada antioksidan savunma sistemleri de önemlidir. Mesela, memeliler içinde en uzun ömre sahip olan insanlarda bir antioksidan enzim olan SOD aktivitesi en yüksek, en kısa ömürlü olan farelerde ise en düşüktür. Hatta antioksidan savunma sisteminin zamanla yetersiz kalması insan ömrünün de bir yerde sonlandığı ileri sürülmüştür. 
 
Genetik çalışmalar sonucu daha uzun süre yaşamaları sağlanan bazı deney hayvanlarında en önemli değişikliğin antioksidan savunma sisteminde artış olduğu gözlenmiştir.Serbest radikal oluşumunu artıran radyasyon yaşlanmaya benzer bir tablo ortaya çıkarır ve yaşama süresini kısaltır.Buna göre, genç kalmak için gelecek bölümlerde anlatacağımız antioksidanlardan düzenli bir şekilde alınması tavsiye edilmektedir. Ayrıca, buğday tohumu, kepek, ıspanak, maydanoz, kuşkonmaz, mantar, balık, karaciğer, yulaf ezmesi ve soğanın faydalı olduğuna inanılmaktadır. Bunlar, zengin DNA ve RNA kaynağıdırlar. Bu moleküller hücrelerin çoğalmasında ve kendilerini yenilemesinde rol oynarlar. Gelişmiş ülkelerde piyasada bu maddelerin hazır tabletleri de satılmaktadır.
 
6) Göz Hastalıkları
 
Göz, aşırı derecede serbest radikal etkisine maruz kalan bir organdır. Çünkü yaşlanma ile birlikte artan oranda ultra- viyole ışığın tesirinde kalır. Göz, bu maddelerin etkisine yatkın olduğu gibi yeterli miktarda antioksidan savunma sistemlerine de sahiptir. Serbest radikallerin katarakt ve diğer bazı göz hastalıklarında önemli rol oynayabilecekleri bildirilmiştir.
 
7) Akciğerler
 
Serbest radikaller çeşitli akciğer hastalıklarında da önemli rol oynarlar. Akciğerler hem doğrudan oksijene maruz kalırlar, hem de çevredeki zararlı radikallerin etkilerine maruz kalırlar. Özellikle astımda, solunum güçlüğü sendromunda etkilidirler. Dışarıdan akciğerlere giren serbest radikallerin etkisi sonucu akciğerlerde çeşitli bronşların büzüşmesine sebep olan bazı maddeler salgılanır. Ayrıca, serbest radikaller akciğerlere dışardan giren zararlı maddeleri ortadan kaldıran bazı maddelerin de fonksiyonlarını bozar.
 
8) Kas Hastalıkları
 
Serbest radikallerin kas hastalıklarında da önemli rol oynadıklarına inanılmaktadır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp