Obezite Öldürücü Bir Hastalık Mıdır?

Obezite Öldürücü Bir Hastalık Mıdır? : 1985 yılında Obezite Konferans Başkanı’nın da medyada belirttiği gibi eğer obezite öldürücü bir hastalık olarak onlarca milyon Amerikalıyı etkiliyorsa bu hastalığın Amerika’da birincil ölüm nedeni olan damar sertliği ve damar tıkanıklığı ile ilişkili olmasını beklememiz doğaldır. Verilerin büyük bir kısmının bu hipotezi desteklememesinin yanı sıra, mevcut verilerin yalnızca çok azı şişmanlığın genelde suçlandığı gibi -7. bölümde değinilen osteoartrit ve kilonun kemik sağlığı üzerine genel etkileri dışında- büyük hastalıkların hiçbirinin, hiçbir zaman öncelikli nedeni olduğu hipotezini desteklemektedir.

Ancak her nasılsa bu hipotezler bize sürekli olarak gerçekmiş gibi sunulmaktadır.1985 yılında gerçekleşen konferans bu deformasyon sürecinin nasıl meydana geldiğini gösteren mükemmel bir örnek teşkil etmektedir. NIH sponsorluğunda gerçekleştirilen toplantı, çeşitli uzmanlar tarafından farklı sağlık sorunları ile ilgili modern görüşlerin sunulduğu fikir birliği konferanslarından biridir.

Tarafsız oldukları varsayılan bir grup bilim adamı her yönden kanıtları dinler ve bu kanıtları değerlendirerek “fikir birliği bildirgesi” hazırlar.Konferansta Dr. Barrett-Conner obezitenin damar sertliğinden muaf tutulması gereğini destekleyecek düzinelerce bilimsel çalışma sunmuştur. Kendisi geleneksel görüşlerle bu ihtilafında yalnız değildir. Ulusal Yaşlanma Kuruluş başkanı ve John Hopkins’te tıp profesörü olan Dr. Reubin Andres de 1979 Vücut Yapısı Araştırması verilerine dayanarak hazırladığı bağımsız istatistikleri baz alan bir rapor sunmuştur.

Popüler anlayışın ve yıllar boyu kilo alımına izin vermeyen Met Life’ın 1983 tablolarının aksine vücut ağırlığı, yaşlanmayla artan ölüm oranlarıyla bağlantılı değildir. Örneğin bir kadın altmış yaşlarına yaklaştığında en düşük ölüm riski ile ilişkilendirilen BMI değeri 27,3’tür -bu değer güncel BMI kriterlerine göre şişman kategorisinde yer alır.

Diğer on yedi uzmanın da yaklaşık yarısı sunumlarında “Obezitenin sağlık ve uzun ömür üzerindeki negatif etkileri” görüşünün hiçbir şekilde tutarlı olmadığını, bazı durumlarda tamamen aksinin doğruluğunusavunmuşlardır. Bu görüş uzmanlar verilerini sunduktan sonra panel- deki bilim adamları tarafından hazırlanarak yayınlanan “fikir birliği bildirgesinde yer almaktadır.

Konferansta gerçekleşen sunumların bilimsel özetinin yer aldığı Uluslararası Obezite Gazetesi’nde ise Dr. Barrett-Conner'in ve birçok uzmanın sunumlarına rağmen obezite- nin zararsız olabileceğini belirten tek bir cümle dahi yer almamıştır. Bunun yerine metnin çoğunda sigorta şirketlerinin sigorta istatistik verilerinin referans alındığı sunumlara yer verilmiştir -ki bu veriler bir sonraki bölümde detaylı şekilde inceleneceği üzere tamamen hatalıdır. Metnin hiçbir yerinde Dr. Andres’in bu verilere karşı çıkan değerlendirmelerine yer verilmemiştir.

Paneldeki on dört bilim adamı çifte standart uygulayarak kanıtları değerlendirirken inançlarıyla örtüşmeyen tüm verileri göz ardı etmişlerdir. Bence bu tipik bir olağan şüphelileri toplama örneğidir ve obezite konusu da başı çeker. Yaklaşık yüzyıllık bir propaganda, birçok ciddi hastalığın daha çok obezlerde görülmesi gerçeği ile güçlendirilerek panelin tarafsız bir yargıda bulunmasını imkansız hale getirmiştir. Obezitcnin suçla ilişkilendirilmesi bir kez daha üstün gelmiştir.

Bu durum, obezitenin Amerikalıların diğer tüm hastalıklara göre ölümlerinden en çok sorumlu tutulan kalp krizine neden olmasının kabulüyle çok daha ikna edici hale gelmiştir. Obezite, damar sertliği ve kalp ve damar hastalıklarında, yüksek tansiyon, kandaki yüksek yağ oranı, LDL kolesterol gibi başka birkaç önemli risk faktörü yaratmaktan ve tip 2 diyabetten sorumlu tutuluyordu. Bu bölümde sunulan kanıtlar aslında aşağıdaki konuları açıklığa kavuşturacaktır:

• Obezite hipertansiyonun (yüksek kan basıncı) çok zayıf bir habercisidir.

•Obezite yüksek kolesterol ve hiperlipideminin (kandaki yüksek yağ oranı) çok zayıf bir habercisidir.

•Çeşitli tekniklerle gerçekleştirilen farklı çalışmalar damar tıkanıklığının direkt ölçümlerinde obezitenin bu tür bir kalp ve damar hastalığıyla bağlantısı olmadığını, zamanla hastalığın ilerlemesinde de etkisi olmadığını göstermektedir.

• Ensülin eksikliğine bağlı olmayan çoğu tip 2 diyabet hastalarında beslenme ya da egzersiz değişiklikleriyle gelişim gözlemlenmiştir. Bu hastalar kilo kaybetmeseler ya da klinik olarak obez kalsalar dahi ilaç kullanımını sona erdirebilmektedirler.Obezite/kalp hastalıkları hipotezini,kanıtlayabilecek güçlü veriler bulunmamaktadır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp