köpeklerde gut nedir

Şimdiye kadar tanımlanan hastalıklardan tamamen başka olan gut hastalığı bir metabolizma bozukluğudur. Hastalık belirtileri öncelikle eklemlerde toplandığından, yerleşmiş bir gelenek olarak bu hastalık tablosu da romatizmal hastalıklar arasında İncelenmektedir.Gut aşağıdaki hastalık belirtileriyle tanımlanmaktadır:

— Tek bir eklem aniden şiddetli bir ağrıyla yangılanır.

— Öncelikle sağ veya sol ayak baş parmağının dip eklemleri hastalanır; ilk nöbet genellikle gece gelir.

— Gut artriti kaide olarak çabuk geriler ve ağrısız aralar vardır.

— Kan seromunda ürik asit seviyesi yükselir.

a) Hastalık Tablosu :

Halk arasında damla hastalığı olarak da isimlendirilen guta hemen hemen daima erkekler yakalanır. Yani gut hastalarının % 95,'i erkeklerdir. Kadınların hastalandıkları çok enderdir. Hastalık genellikle orta ve ileri yaşlarda başlar. 35 yaşın altında nadir olup, çocuklar çok ender olarak hastalanırlar. Fikir işçilerinin, kasapların ve lokantacıların diğer meslek mensuplarına oranla daha sık yakalandığı bildirilmektedir. Harp ve harp sonu devrelerinde gut enderdir. Hayat şartlarının gelişmiş olduğu memleketlerde gut daha çokgörülmekte ve çok değişik besinler yenmesine yorumlanmaktadır. Sıklığı binde ikiyi bulmaktadır.Gut nöbetleri tipiktir. Teşhis hastanın tarifine göre, hatta eklem değişikliklerinin kaybolmasından sonra bile kolaylıkla konabilir. Hasta hiç bir şikâyeti olmadan yatağa girer, gece yarısı veya sabahları şiddetli bir ağrıyla uyanır; şikâyet konusu olan eklem şişmiş ve kızarmıştır.

Ağrı o kadar kuvvetlidir ki, eklem adeta oyuluyormuş hissini verir. Yorganın değmesi dahi dayanılmaz ağrılar yapar. İlk nöbet bazen geldiği kadar çabuk, bir iki saat içerisinde geçebilir. Şikâyetler bazen de bir kaç hafta sürebilir. Fakat ne olursa olsun bir süre sonra ağrılar tamamen kaybolur, hasta her şeyi unutur; ta ki aynı ilki gibi, ikinci nöbetin aniden gelişine kadar. Bu defa hastalanan gene aynı başparmağın ayni dip eklemi olabileceği gibi, bunun simetriği veya başka bir eklem de olabilir. Kaide olarak şu sıra devam edebilir: Baş parmaktan sonra ayakbileği, diz, el parmakları, el ve dirsek eklemleri hastalığa tutulur.

Çene, omuz, kalça eklemleriyle omurga eklemleri hemen hemen hiç yakalanmaz. Gut nöbetinde eklem şikâyetleri yanı sıra 40 C° a kadar yükselen ateş, titreme, bulantı, iştahsızlık, baş ağrısı ve kalp çarpıntısı da olabilir. Genel bir yangı olayının belirtisi olmak üzere sedimentasyon süratlenir ve beyaz kan hücrelerinin sayısı artar.Nöbet kendini bazı hastalarda bir kaç saat, hatta bir kaç gün önceden belli belirtilerle hissettirebilir. Hastalar huzursuzluktan, kabızlıktan, karındaki ağrıdan, uykusuzluktan ve kalp çarpıntısından şikâyet ederler. Bu şikâyetler düzenli gelirlerse, bunlardan yararlanarak hastalığı kontrol altına almak olanağı bile vardır. Hastaların büyük bir kısmında ve geçirilmiş nöbetlerde sebep olan faktör genelikle sap- tanamaz. Daha önceleri, nöbetin oluşumunda rol oynadığı sa nılan hatalı diyet ve alkol, çok ender vakalarda söz konusu-dur. Buna mukabil penisilin, idrar sökücü ilâçlar ve tüberküloz tedavisinde kullanılan bazı ilâçların gutlu hastalarda nöbeti oluşturabildikleri görülmektedir. Ayrıca, kaza sonucu eklemlerde meydana gelen zedelenmeler, kan kaybı, ameliyat, akut enfeksiyon hastalıkları, uzun süre yatak istirahatı, neşeli yorgunluklar ve bedeni zorlanmalar da nöbeti davet edebilmektedir.İlk gut nöbetine 50 yaşlarında sonra yakalanan şahıslarda, hastalık genellikle aralarında uzun veya kısa şikâyet- siz devreler olan, değişik sayıda nöbetlerle süreğen hale geçişmektedir.

Hastalık genç yaşlarda başlarsa, senelerce sonra hastalık tablosunun değişiklik gösterebilme olasalığı vardır. Bunlardan yalnız tek değil, bir kaç eklem birden afete katılabilir ve nöbet aralarında da eklemler tam rahat değildirler; hatta nodüllerin oluşumuyla önemli fonksiyon bozuklukları olabilir. Bu nodüller yalnız eklemlerde değil, kulak kepçesiyle diz, dirsek ve topuk üzerindeki deride de oluşabilirler. Tofus denilen bu nodüllerin içerisinde ürik asit vardır ve bu da gut’un belirtisidir. Tofus’la- rın büyüklüğü değişiktir. Kulak kepçesinde toplu iğne başı kadar olabileceği gibi diğer yerlerde yumurta büyüklüğüne erişebilirler.Gut’da birlikte bulunabilen hastalıkların listesi oldırkça uzundur. Sıklıkla kan basıncı yükselmiştir. Bundan başka şeker hastalığı, sedef hastalığı, tiroit ve parotiroit bezlerinin yetersizliği de gutla birlikte oldukça sık görülen hastalıklardandır. Şişmanlık eskisi kadar olmamakla beraber, gene de gut sonucu olarak rastlanmaktadır. Şişmanların gut’a daha çok yakalanma şansları olduğunu kanıtlıyacak pek fazla delil yoktur.

Kan hastalıklarında görülen gut’a daha sonra değinilecektir.En ciddi koplikasyon böbreklerin işe karışmasıdır. En sık görülen sekil, idrarda albumin boşaltımıdır. Böbreklerdeürik asit birikmesi, fonksiyonlarını önemli oranda etkiler. Bu, en ağır komplikasyon olmakla beraber, enderdir. Ürik asidin diğer organlara geçişmesi çok nadirdir. Kan damarlarında ve gözlerde bulunabildiği yazılmaktadır.Esas hastalıkla ilgili olarak rastlanan diğer sık bir komplikasyon da böbrek taşlarının oluşumudur. Hemen hemen her beş gutlu hastanın birinde oluşan bu taşlar, daha ilk nöbetten sonra saptanabilir. İdrarla normalden fazla boşaltılan ürik asit tuzları böbrek pelvisinde ve kalikslerde (süzülen idrarın, böbreğin ortasındaki böbrek pelvisine veya böbrek leğenine geldiği yollar) birikerek bu taşları yaparlar.

Urat taşları denen bu taşların, en azından çekirdeklerinde ürik asit vardır. Bu ürik asit çekirdeği üzerindeısonradan kalsiyum fosfat tabakası yerleşebilir. Bu taşlar, çok dar olan idrar borusuyla (üreter) sidik torbasına düşecek olurlarsa, bu takdirde çok şiddetli böbrek kolikleri görülür.Guttaki laboratuvar ve röntgen bulguları çok tipiktir. Daha önce belirtilen kan değişiklikleri yanı sıra, nöbet esnasında kan seromundaki ürik asit değeri çok yüksek bulunur. Bu konu, sonra daha fazla açıklanacaktır. Hastalığa katılan eklemlerin ilk nöbet esnasında çekilecek röntgen filmlerinde bir özellik saptanmaz. Hastalık senelerce sürer ve eklem defalarca hastalanırsa, eklem etrafındaki kemiklerde, başlangıçta küçük ve sonraları daha büyük olmak üzere yuvarlak veya oval biçimde kemik yenikleri görülür. Bunlar tek veya çok sayıda olabilirler; çok keskin sınırları olup, adeta zımbayla delinmiş gibidirler.

En erken ve belirgin olarak baş parmak dip ekleminde gözlemlenirler. Hastalığın ilerlemesiyle, aynı romotoid artritte olduğu gibi, eklem aralıklarında kemikleşmiş köprüleşmeler ve eklem yıkımları ortaya çıkar.Hastalığın temelinde bulunan metabolizma bozukluğu hastanın hayatı boyunca devam edeceğinden, bir kurtuluş söz konusu değildir. Son değişik olabilir. Geç başlayan tiplerinde, yeterli tedavi uygulanmasa bile, hasta normal ömrünü yaşar. Nisbeten ender olan ve erken başlıyan şekillerde, yeterli tedaviyle yıkımlar en aza indirilebilir. Hasta yaşantısını gerektiği şekilde sürdürmeli ve yapılacak tedaviyi kusursuz uygulamalıdır. Erken oluşabilecek bir sakatlık, kaide olarak gutta nadirdir. Bazan, ilk bir iki nöbetten sonra, hiç bir kriz görülmez; fakat bu iyilik bir salâh, yani tam iyileşme manasına alınamaz.

b) Hastalık nedeni

Gutun oluşum nedenlerine dair olan bilgilerimizde halâ büyük boşluklar olmasına rağmen, diğer romatizmal hasta-lıkların ekserisine oranla daha çok şey bildiğimizi söyleyebiliriz. Bu bilgimizi başlıca iki kaba esasta özetliyebiliriz.— Gut bir pürin ve ürik asit metabolizması bozukluğudur.— Bu bozukluk kalıtsaldır.Pürin nedir ve ürik asit ne rol oynamaktadır?Pürinler, özellikle hücre çekirdeğinde bulunan organik maddelerdir. İnsan, pürinleri sindirilen etlerden ve yaşlanma sonucu yıkıma uğrıyan kendi hücrelerinden sağlar. Gerek yiyeceklerle alınan ve gerekse kendi hücre yıkımından elde edilen pürinler metabolizma esnasında işlenir.

Bu metabolizma olayları sonucunda son ürün ürik asittir. Ürik asit, protein metabolizmasının bir ürünü olan üre ile karıştırılmamalıdır. Belirtilen bu olaydan anlaşılabileceği gibi, ürik asit normal bir metabolizma ürünüdür ve her insanda bulunur. Kan seromundaki miktarı belirlenebilir; normalde 100 cc. kan seromunda 4-5 mg kadardır. (Kısaca % 4-5 mg). Guttaki metabolizma bozukluğunda ürik asit miktarı, gutlu kadınlarda % 6 mg, erkeklerde % 7 mg'ın üstüne çıkar. Bir noktada şeker hastalarına benzetilebilir; yalnız onların kan seromunda artan sekerdir.Bu bozukluk mekanizmanın oluş şekli tam olarak bilinmemektedir. Artan ürik asit oluşumu yanı sıra, böbreklerdeki boşaltımda azalma ve yıkımında gerekli fermentlerin noksanlığı düşünülmektedir. Daima görülen oluş şekli; ürik asit artması sonucu, ürik asit kristallerinin eklemlerde birikmesi ve bunun sonucu olarak c,° "ebetlerinin ortaya çı-Anlatılan metabolizma bozukluğu kalıtsal bir özellik teşkil etmekte ve aileden geçmektedir. Fakat hastalıktaki önemli orandaki artma neden ileri gelmektedir? Oysaki kakışıdır.Iıtsal bir hastalıkta sıklığın aynı kalması, hiç olmazsa görülenden daha az oynamalar yapması beklenemez mi idi? Diğer yönden, kalıtsal olarak belli bir hastalığa eğilimi olan birey, o hastalığa muhakkak tutulacaktır diye de birşey söz konusu değildir. Her kalıtsal hastalığın ortaya çıkmasında bir takım dış faktörler rol oynamaktadır ve onlarsız hastalık gizli kalmaktadır.

Gutlu hastaların akrabalarının büyük bir kısmında, seromdaki ürik asit seviyesi yüksek bulunabilmektedir. Olay, bu akrabalarda da hastalık istidadının bulunduğunun, fakat meydana çıkmadığının, belki de henüz meydana çıkmadığının delilidir. Ürik asit seviyesi yüksek olan her şahısta eklem şikâyetleri bulunması kural değildir. Oran % 10 civarındadır. Yani, ürik asit seviyesi yüksek olan 100 kişiden 10 unda eklem şikâyeleri olmıyabiliyor.Guttaki bu kalıtsal kuralın bazı ayrılıkları vardır. Hastalık, kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin yapımındaki ve yıkımındaki artma ile birlikte plan bazı belli kan hastalıklarında ortaya çıkabilmektedir. Burada organizma, gutun nedeni olan artmış pürin ve ürik asidi kendisi hazırlamaktadır. Gutun bu ve buna benzer şekilde husule gelen tiplerine segon- der, yani başka bir temel hastalığının sebep olduğu gut denmektedir.

Akut gut krizi nasıl ortaya çıkmaktadır? Bu sualin cevabı verilmiştir. Kan seromunda miktarı artan ürik asit eklemlerde birikmekledir. Fakat, görünüşteki bu açık oluş nedeni arkasında zor ve bugüne kadar çözümlenemiyen bir problem gizlenmektedir. Durum şayet böyle ise yani ürik asit eklemlere gelip yapışıyorsa, nasıl oluyorda ürik asit seviyesi bir gutlu hasta kadar yüksek olan insanlarda eklem şikâyetleri olmuyor?

Ürik asit seviyesi ilâçlarla düşürülmüş hastalarda niçin gut krizi geliyor? Gutlu hastalar niçin 4 haftayı nöbetsiz geçiriyorlar da, beşinci haftanın başında, görünür hiç bir sebep yokken yeni bir krizetutuluyorlar? Bunlar, bugüne kadar cevaplandırılamamış suallerdir.

c) Tedavi

Yeterli tedavi kuşkusuz doğru bir teşhis ıgerekli kılmaktadır. Basit görünmesine rağmen, ilk sorun bunun arkasında gizlenmektedir. Gutun hastalık belirtileri herkesçe açıklıkla bilinir gibi görünmekteyse de, gerçek teşhis ancak ilk nöbetin ortaya çıkmasından sonra konabilmektedir. Bazen bu şekilde, gerekli tedavinin başlaması için yıllar geçmektedir. Sebep nedir?. Kuşkusuz bazı nedenler, vardır. Çoğunlukta olanı, halâ gut'un nadir bir hastalık olduğu kabul edilmesi ve belirtiler karşısında gut’un düşünül- memesidir.

Gut nodülleri çok geç ortaya çıkarlar. Bazı; vakalarda teşhiste de zorluklar çıkmaktadır. Hasta muayeneden önce antiromatizmal bir ilâç almışsa, bu ilâç ürik asit seviyesini düşüreceğinden, değer normal bulunur. Ayrıca, ürik asit seviyesinin normal ve hastalık belirtisi olarak kabul edilen hudutları, çok dardır. Ürik asit tayini de basit olmadığı için, yanılmalar olabilmektedir. Hepsinin yanı sıra, gut olmadan da ürik asit seviyesinin yükselebileceğini biliyoruz. İşte bu zorluklar klinikteki yanılmaların nedenleri olabilmektedir.Gutlu hastalar hangi ilâçlardan yararlanabilirler? Ere eski ve belki bugün dahi en önemli ilâç kolşidin’dir. Bu ilâç daha Eski Yunanlılarda, bu hastalığı bilen hekimlerce tanınmaktaydı.

Sonraları unutulmuş, Orta Çağın başında, gizli reçetelerin ana maddesi olarak tekrar ortaya çıkmıştır. Kolşidin bitkisel bir ilâç olup, güz çiğdemlerinin değişik çeşitlerinden elde edilmektedir. Etki şekli bugüne kadar öğreniiememiştir. Daha sonra tanıyacağımız ilâçlar arasında, ürik asit seviyesini düşürmiyen ve antiromatiz-mal ilâçlar gibi ağrı giderici ve yangıyı önleyici etkisi olmı- yan tek ilâçtır. Fakat, akut gut nöbetini en geç 24 saat içerisinde sona erdirmekte ve yeni nöbetleri önlemektedir.Salisilik asit, antiromatizmal ilâçlar ve bunlar arasında bilhassa allopurinol preparatları çok etkilidirler. Sonuncular kandaki ürik asit seviyesini düşürdükleri gibi, idrarla boşaltımını da çoğaltmaktadırlar.

Aynı zamanda ağrıyı ve yangıyı da olumlu etkilemektedirler. Kandaki ürik asit seviyesini düşürmek ve idrarla boşaltımını süratlendirmek için probenecid (Benemid) te kullanılmaktadır.Akut bir gut nöbetinin tedavisi, önleyici tedbirlerden ve kronik gut tedavisinden ayrılmalıdır. Gut nöbetinde kullanılacak ilâçlar, çabuk tesir gösteren antiromatizmal ilâçlarla, kolşidindir. Sonuncusunun bazı avantajları vardır. Yalnız ve yalnız gutda kullanıldığı ve her vakada tesir ettiği gibi, ayrıca kuşkulu olan teşhislerde, gerçek karara varmayı kolaylaştırır. Tanınlanamayan bir eklem yangısı kolşidin- le iyileşiyorsa, bu vaka kuşkusuz gut’dur. Arada sırada görülen yan etkileri, önemsenecek bir iz bırakmamaktadır. Bir kaç saat içerisinde geriledikleri gibi, gut nöbetlerinden de daha envendirfer.

Gut tedavisinde hedef, akut nöbetin atlatılmasından sonra yeni krizlerin önlenmesidir. Kolşidin burada da önemli rol oynar. Yalnız alınabileceği gibi, pürin oluşumunu ön- liyen maddelerle birlikte veya allopurinad preparatları ile birlikte alınabilir. Önemli olan her hastanın, nöbetin gelmesinde hemen alınması için, kolşidin tüpünü birlikte taşımasıdır. Daha önce söylendiği gibi, kolşidin genellikle diğer preparatların bir veya ikisiyle birlikte kullanılmaktadır. Eğer iyi ayarlanabilirse, hastanın hemen hemen hiç şikayetsiz bir ömür geçirmesi sağlanabilir. Bunun yanı sıra, bu bölümün ilk kısmında belirtilen ve gut nöbetini davet etmesiihtimali olan maddelerin kullanılmasında çok dikkatli olunmalıdır.

Hasta kendisinde nöbeti davet eden nedenleri, örneğin belli alkol çeşitlerini iyice tanımalıdır.Diyet konusunda bugün artık eskisi kadar katı davra- nılmamaktadır. Proteinden fakir katı bir gıda rejimi uygulayan hastaların, böyle bir sınırlamaya gidilmiyenlerden daha sık nöbetlere yakalandığı görülmektedir.JTam bir alkol ya- saklaması da gereklj değildir. Kaide olarak, içilmesinden sonra nöbeti davet eden alkol cinslerinden kesinlikle ka- çiriTTmâlıdır. ufdalar, içerisindeki pürin miktarına göre üçe ayrılmaktadır.

a) İçlerindeki pürin oranı yüksek olanlar yasaktır: Et ekstreleri, balık yumurtası, bahk ezmesi^ beyin, karaciğer, böbrek, dalak ve kalp aibi^sakatat.

b) İçlerinde orta derecede pürin olan ve sınırlı yenebilecekler: Yukarda belirtilenlerden gayri et ve balıklar, yağlı kuru yemişler ve kuş konmaz.

c) Pürin oranı düşük olup serbestçe yenebilecek olanlar: Yumurta, süt, yağ, tahıl ürünleri, tatlılar, yukarda belirtilenler dışındaki sebzeler ve meyvalar.

Sınırsız yenmesine izin verilenlerde de, o zamanki kalori ihtiyacı kuşkusuz göz önünde tutulmalıdır. Yani, gutlu hastalar, büyük bir sınırlama olmadan oldukça rahat yaşayabilirler.Fiziktedavi ne nöbet sırasında ve nede nöbetten sonra şart değildir. Rahatsız edici gut nodülleri ameliyatla kolaylıkla alınabilir. Bazı parmak deformasyonları da cerrahi yolla düzeltilebilir.Diğer bir konuda böbrek taşlarının önlenmesidir.

Yukarda belirtilen ve nöbet aralarında yapılan tedavi böbrektaşı oluşumunu kesinlikle önliyebilmektedir. yeni çıkan ba- zı ilâçlar, muntazam alındıkları taktirde, taş oluşumunu ön- Teveb ilmektedirler.Özet olarak söyliyecek olursak; gutdan korunma bugünkü olanaklarımızla mümkün olmaktadır. Hastalık tesbit edildiğinde, ailenin diğer bireyleri de, kontroldan geçirilmelidir. Hiç bir hastalık belirtisi yokken ürik asidin yükseldiği tesbit edildiğinde, ilâç tedavisine gerek olmıyabilir. Kararı verecek olan gene doktordur. Fakat, ilk nöbetin gelmesi bir alarm zili olmalıdır ve hemen gerekli tedaviye başlanmalıdır. Yeterli bir ilâç tedavisi ve diyet kurallarına tam bağlı kalmak, şikâyetlerin tekrar ortaya çıkmasını önliye- cektir.

d) Hastalara öneriler

1 — Her böbrek taşı muayene edilmelidir. Şayet bu bir ürat taşı ise, önleyici tedbirler alınıp, yeni taşın oluşumu engellenmelidir.

2 — Sizde bir ürat taşı bulunmuşsa, veya ailenizden birinde gut nöbeti ortaya çıkmışsa, sizde de belli oranda bir gut tehlikesi vardır. Yemeklerinizi ayarlayınız!

3 — Şayet kendinizde gut hastalığı varsa, şu noktalara dikkat ediniz:

a) Nöbetlerden önce dikkatinizi çeken bir olay varmı?

b) Nöbeti davet eden bir sebep varmı? (Gıda maddeleri, içki çeşidi, baharat ve aşırı yorgunluk).

4 — Unutmayınız; nöbet nekadar erken tedavi edilirse, o kadar çabuk geçer. Size önerilen ve ömür boyu devam edecek olan tedbirlere nekadar dikkat ederseniz nöbetler o kadar seyrek gelir.

5 — Bedenen yeteri kadar hareketli olup, aşırı zorlanmalardan kaçının.

6 — Şişmansanız, ideal ağırlığa düşmiye gayret ediniz. Kilolarınızı yavaş yavaş, açlık diyeti yapmadan vermeye çalışın.

7 — Taşların vücuttan atılabilmesini kolaylaştırmak ve taş oluşumunu önlemek için günde en az bir buçuk litre su içiniz.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp