Kilonun, Diyabet, Ensülin Direnci, Kan Yağı Seviyeleri Ve Diğer Kalp Hastalıkları Riskleri İle İlişkisi

Kilonun, Diyabet, Ensülin Direnci, Kan Yağı Seviyeleri Ve Diğer Kalp Hastalıkları Riskleri İle İlişkisi : Diyabet milyonlarca kişiyi etkileyen metabolik bir düzensizliktir. Genelde kırk yaşında ortaya çıktığı için yetişkin saldırı diyabeti ola- rak da nitelendirilen ensüline bağımlı olmayan tip 2 diyabetler Amerika’daki diyabet hastalığının % 90’ını oluşturmaktadır ve bu hastalığın en rastlanan türüdür. Tip 1 ve tip 2 olarak her iki tür diya- bet de doğal olarak vücutta oluşan ve vücudun temel enerji kaynağı olan glükozu metabolize etmekte kullanılan ensülin hormonunu üretemez ya da düzgün kullanamaz. Sorun ensülin üretimi değil de etkin kullanımı olduğunda buna ensülin direnci adı verilir. (Tüm tip 2 di- yabetikleri ensülin direncine sahiptir ancak her ensülin direnci diyabet geliştirmez.)

Her iki diyabet cinsi de genelde genetik geçmişle bağlantılı olsa da tip 2 diyabetine sahip olan bireyler uygun perhiz ve egzersiz sayesinde durumlarını minimize eder ve hatta iyileştirebilirler. Bu tür programlar ensülin direnci nedeniyle ortaya çıkan -yalnızca diyabetler değil kalp hastaları için de- sorunların bir kısmında oldukça etkilidir. Bu sorunlar, zayıf gliikoz metabolizması, yüksek kan basıncı, düşük HDL (iyi kolesterol) ve yüksek LDL (kötü kolesterol) seviyelerini simgeleyen sağlıksız kan yağı ve trigliserid de (kan yağının farklı bir formu) içermektedir.

Tip 2 diyabet rahatsızlıkları olanlar genelde obez olduklarından ve egzersiz ile perhiz programları genelde sağlık sorunlarını hafifletmenin yanı sıra kilo kaybına da neden olduğundan sıklıkla obezitenin sorunun büyük bir parçası olduğu ve kilo vermenin çözüm olduğu varsayılır. Kilo kaybı bu sorunları çözmek için böylesine önemli bir etken olsaydı sağlıktaki gelişme oranı ile kilo kaybı oranı arasında bir ilişki olması beklenirdi. Birçok araştırma bu tür gelişmelerin çok az ya da hiç kilo kaybı olmadan da perhiz ve egzersiz ile elde edilebildiğini göstermektedir.Örneğin, Kaliforniya, Santa Monika Pritikin Uzun Yaşam Meıke- zi’nde 1977 ve 1988 yılları arasında yaklaşık 4.600 kişi üç haftalıkkonaklamalı bir programı tamamlamış olup bunların 650 kadarı tip 2 diyabet hastasıdır. Uygulanan programın ana özellikleri yüksek bileşik karbonhidrat, yüksek lif, düşük kolesterol, düşük yağ, düşük tuzlu perhiz ve temelde günlük 30 ila 60 dakikalık yürüyüşten oluşan egzersiz çalışmasıdır.

Bu program sayesinde birçok kişi kilo kaybetmiş olmasına rağmen obez olarak başlayanların hemen hepsi tek bir önemli fark haricinde programı obez olarak bitirmişlerdir: iyileşen sağlık.Üç haftalık programı tamamlayan 652 tip 2 diyabet erkek ve kadından ensülin üretimini artırmak için oral hipoglisemik ilaç kullananların % 71 ’i ilacı bırakabilecek düzeye gelmiş; ilaç kullanmayanların % 76’sı kan gliikoz seviyelerini normal düzeye indirmiş; ve ensülin alanların % 39’u ensülin alimini bırakmayı başarmıştır. Tüm hastaların toplam kolesterol, LDL kolesterol ve trigliserid seviyeleri % 21 ile 38 arasında, kan basınçları % 7 ile 15 arasında azalmıştır. Programda yer alan hipertansiflerin % 80’e yakını kan basınçlarını düşürebilmiş ve tansiyon ilacı kullanımını bırakmışlardır. Bu oldukça önemli bir bulgudur çünkü bu ilaçların büyük çoğunluğu örneğin diüretikler ve beta blokörler, kalp hastalığı ve tip 2 diyabete yol açmada önemli bir etken olan ensülin direnci gibi metabolizmal sorunlara neden olmaktadır. Mevcut inanışa göre 350.000 adet tip 2 diya- betik vakası doktor reçeteli ilaçlara atfedilebilir.

Pritikin Programına katılanların çoğu üç hafta sonunda biraz kilo vermiş olduğu için kilo kaybının sağlık üzerinde önemli bir rolü olduğunu düşünmek mantıklı görünebilir. Sonuçlara daha yakından baktığınızda ise durumun bu olmadığı ortaya çıkmaktadır. 234mg/dl’den 181mg/dl’ye düşen toplam kolesterol ve 152mg/dl’den 117mg/dl’ye düşen LDL kolesterolü ele alalım. Bunlar çok önemli gelişmelerdir ve bir çok kolesterol düşürücü ilaca rakip ilan edilmelidir. Yine de istatistiksel verilere göre her iki kolesterol seviyesinde de azalmanın % 95’i kilo kaybından başka faktörlere atfedilmektedir.

Benzer şekilde katılımcıların ensülin sorunlarında yazarların da dile getirdiği gibi obezite göreceli olarak önemsiz bir role sahiptir: “Boy- lece, obezitenin kendisi ensülin direncini yaratmamaktadır çünküdeneklerin çoğu ensülin seviyelerini normal seviyelere getirmiş olmalarına rağmen program sonunda şişman ya da obez olmayı sürdürmüşlerdir.” Yazarlar verilerine dayanarak “Yemek miktarı ve kilo kaybına değil yemek kalitesine dikkat edilmesi gerektiğini” savunmuşlardır.Pritikin Programı sonuçlan bir bozukluk mu göstermektedir? Hayır, bu sonuçlara her yerde ulaşılabilir. Diyabet ya da kalp rahatsızlığı olanların sağlıklarını geliştirmeleri için perhiz ve egzersiz kilodan ya da kilo kaybından çok daha önemlidir. Aşağıdaki örnekler durumu açıklar:

• Yüksek Tansiyonu Durdurmak için Perhiz Yaklaşımları (DASH) klinik deneyinde 459 şişman erkek ve kadın ya kontrollü rejim (tipik bir Amerikalının rejimi) ya da iki rejim grubundan birine yazılmışlardı. Katılımcıların 133’ü yüksek tansiyona sahipti. Bu gruplardan biri sadece daha fazla meyve ve sebze yemeye, diğeri daha fazla meyve ve sebze yerken aynı zamanda daha fazla düşük yağlı süt ürünlerine ve daha az toplam yağa (kombinasyonlu rejim) yönlendiriyordu. Çalışma 8 hafta sürdü ve her katılımcının kilosunun değişmemesi için gıda alımı kontrol edildi. Yüksek tansiyonlu 133 denek arasından kombinasyon rejim yapanların sistolik ve diyastolik kan basınçları önemli ölçüde düştü (llmmHg ve 5mmHg). 1997 yılında New England Tıp Dergisi 17 Nisan sayısında yayınlanan raporda yüksek tansiyonlu şişman insanlarda kan basıncının kilo verilmeden tansiyon ilaçları ölçüsünde tansiyonu düşürebileceği belirtilmiştir

• Helsinki’de Ulusal Sağlık Kurumu Araştırmacıları yüksek kolesterol seviyelerine sahip 54 kadın ve erkeküzerinde perhizin kolesterol seviyelerine etkisini değerlendirmişlerdir. Denekler göreceli olarak düşük yağlı bir perhizi (toplam kalorilerin % 24’ü) 6 hafta boyunca sürdürmüşler, ardından yüksek yağ içeren (toplam kalorilerin % 39’u) normal perhizlerine dönmüşlerdir. Düşük yağ perhiz döneminde 24 kadının toplam kolesterolü 239mg/dl’den 188mg/dl’ye düşmüş (Pritikin sonuçlarına benzer sonuçlar) ve ardından normal perhizlerine döndüklerinde 231mg/dl’ye geri çıkmıştır. Erkeklerde ise düşük yağlı perhiz döneminde toplam kolesterol 263mg/dl’den 201mg/dl’ye düşmüş, normal perhizlerine geçtiklerinde bu seviye 259mg/dl’ye yükselmiştir. Düşük yağ perhizi süresince vücut ağırlıkları birkaç kilo azalmış olsa da normal perhizlerine döndükleri 6 hafta boyunca vücut ağırlıkları değişmemiştir. Bu durumu araştırmacılar New England Tıp Dergisi 1982 yılı 30 Eylül sayısında “Sabit kalan vücut ağırlığına rağmen serum lipidler ve li- poproteinler orijinal seviyelerine dönmüş olup bu da gözlemlenen değişikliklerin kilo kaybına değil, perhiz kompozisyonuna bağlı olduğunu göstermektedir,” bildiriminde bulunmuşlardır.

•Kanada, Quebec’de Laval Üniversitesi’nde 31 obez kadın haftada 4-5 gün makul aerobik egzersizlerini içeren 6 aylık aerobik programını tamamlamışlardır. Beklendiği üzere kadınların çoğu vücut yağlarını kaybetmişlerdir (ortalama 3 kilo civarında). Enteresan şekilde 31 kadından ll’i program süresince vücut yağını artırmıştır (ortalama 3 kilo civarında). Bu da bu deneklerin her gün vücut ihtiyacının biraz üzerinde kalori aldığı ve egzersizle yakılan kalorilere eklediğini düşündürmektedir. Yine de kilo kaybedenler de alanlar dakalp ve damar formlarını aynı oranda artırmışlardır. Dahası, vücut yağı artan kadınlar da ensülin duyarlılığını kilo kaybeden kadınlar kadar artırmışlardır. Toplam kolesterol ve HDL kolesterol konusundaki gelişmeler de benzerlik göstermekte olup sağlıklı ve formda olmanın anahtarının yağ kaybı değil, egzersiz olduğunu göstermektedir.Bu tür örnekler vermeyi sayfalarca sürdürebilirim. Önemli olan diyabet, tansiyon, artan kan yağları gibi önemli sağlık sorunlarını şişman ya da obez olmayı sürdürerek de iyileştirmenin mümkün olmasıdır.

Pritikin Programı’nın sonuçları ve benzer bulguları ortaya çıkaran diğer tüm çalışmaları değerlendirseydik potansiyel sağlık etkileri şaşırtıcı olabilirdi. Amerika Birleşik Devletleri’nde 16 milyon tip 2 diyabet hastası olduğu varsayılmaktadır. Belki bir 50 milyon kişi de ensülin direnci gösteren gliikoz metabolizmasına sahiptir ki bunlar diyabete dönüşebilir de dönüşmeyebilir de. Yaklaşık 58 milyon kişi yüksek tansiyon rahatsızlığı yaşamaktadır. Tüm ülkeyi yukarıda verilen örnek çalışmalara benzer bir beslenme ve egzersiz perhizine sokmak yaklaşık 12 milyon diyabet, 46 milyon yüksek tansiyon ve en az 35 milyon ensülin direnci rahatsızlığını bir ay içinde iyileştirmek ya da gelişimini engellemek anlamına gelmektedir. Kilo kaybının ise bununla varsa da çok az ilgisi bulunmaktadır.Artık obez kişilerin büyük bir kısmının yüksek tansiyon, kanda yüksek yağ oranı, ensülin direnci gibi düzensizlikleri şişman kalmayı sürdürerek iyileştirebildiğini biliyoruz.

Şişman kalmaları halinde daha sağlıklı olma ihtimalleri yüksektir, özellikle rejim yaparak herhangi bir boy-kilo tablosuna uymaya çalışmaları halinde sağlıklarına zarar verebilirler. Örneğin son yıllarda bir çok moda rejimle elde edilen kilo kayıpları (özellikle düşük karbonhidrat ve yüksek yağlı olanları) kalp rahatsızlığı riskini oldukça artırmaktadır. Bu da kilo vermekiçin rejim yapanların -tipik olarak ortalama değerlerin üzerinde BMI seviyelerine sahip olanların- rejim yapmayanlara göre neden kalp rahatsızlıklarında, yüksek tansiyonda ve tip 2 diyabet rahatsızlıklarında başı çektiklerini açıklamaktadır. Bu gözlem günümüzdeki yıllık ölü sayısını nicelendirmeye çalışan mantıktaki hatayı da gözler önüne sermektedir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp