Kalbiniz, Tutkularınız ve Sevinçlerinizle Yaşamak: Orta Yaş Kalbinizi Dinlemek ve Sevmek

Kalbiniz, Tutkularınız ve Sevinçlerinizle Yaşamak: Orta Yaş Kalbinizi Dinlemek ve Sevmek :

Menopoz dönemi çevresindeki yıllarda bedenimizdeki tüm hücrelere besin taşıyarı damarlarımız kendilerine kulak vermemiz için her zamankinden daha yüksek sesle bizleri uyarırken, kalp rahatsızlıkları, yüksek tansiyon ve felç riskleri de yükselmektedir. Kalp hastalıklarının her türü diğer hastalıklardan çok daha fazla sayıda ölüm vakasına neden olduğundan orta yaş bazı değişiklikler yapmanın tam zamanıdır.

Kalp hastalıklarından ölen kadın sayısı göğüs kanserinden ölenlerden on bir kat daha fazla olmasına karşın, geç teşhis savıyla açılan dava sayısı, göğüs kanserinde geç teşhis için açılanlardan çok daha azdır. Çoğu kadın hastalık iyiden iyiye kendini göstermedikçe kalbinde bir rahatsızlık olduğunu fark etmez. Buna karşılık göğüs kanseri dışandan gelen bir tehlike olarak algılandığından iyi ya da kötü savaşmaya çabalarız.

Konu kalbiniz olunca savaşamazsınız. Yaşamınız boyunca bedeninizdeki tüm uzuvları besleyecek ve canlı tutacak kalp sağlığına kavuşmak için, onun istediklerini yapmak zorundasınız. Eğer gönderdiği mesajları algılarsak, kalbimiz bizi bağışlayacaktır.

Menopozda Kalp Kendi Öyküsünü Dile Getirir

Bölüm 3'de ilk kez "boş yuva" deneyimini nasıl geçirdiğimi anlatmış-tım. Küçük kızımı yaz kampından almış üniversiteyle görü§mesi için

Dartmouth'a götürmü§, üç saatlik eve dönüş yolunda kızım uyurken araba kullanmış ve onun fiziksel varlığının içimdeki boşluğu doldurmaya yetmediğini fark etmiştim. Bu öykünün devamı var. Ertesi sabah yürüyüşc çıktım ve yolun yarısında boğazımdan yükselen bir ağrının çenerne kadar çıktığını hissettim. Ne yaparsam yapayım, ağrı bir türlü geçmiyordu. Sanki bir el yutak borumu sıkar gibiydi. Bu semptomun ne olduğunu merak ederek yürümeyi sürdürdüm. Eve döndüğümde ağrı bala geçmemi§ti vc aldırış etmemek olanaksızdı. Arkadaşım Mona Lisa Schulz'u arayıp bana yardımcı olmasını istedim.

Beşinci duygusal merkez olan boğazını iletişimle bağlantılı olduğundan, anlatmam gereken bir şeyler olup olmadığını düşündüm. Ne var ki,

Mona Lisa şimdiye dek kendimi ifade etme güçlüğü çekmediğimi bana anımsattı. Bunun yerine ailemden miras kalan umursamaz tavırlar ve kalp rahatsızlıkları dördüncü duygusal merkezime işaret ediyordu.

Mona Lisa, Motherpeace tarot kartlarını çıkardı ve birlikte oturup konuyu aydınlatmaya çabaladık. Kartlara da yansıdığı gibi içgüdülerim boğaz ve çenemdeki ağrının aslında kalbimde ba§ladığını belirtiyordu.

Ayrıca kadınlardaki kalp krizinin klasik belirtilerinin ense, çene ve üst göğüste ortaya çıktığını anımsadım. Son yirmi dört saatte yaşadıklanmı gözden geçirince, "kalp ağrımın" kızımla buluşmarnın hayal kırıklığı ve üzüntü yarattığını fark ettim. Benim dostluk gereksinimimi bu buluşma karşılayamamıştı.

Kendimi Kalp Ağrısına Hazırlamak

Geriye dönüp bakınca, kendimi kalp ağrılarına hazırlamış olduğumu fark ediyorum. Kızımı kamptan almaya gitmeden birkaç gün önce yeni den bulu§mamızın ne denli sevgi dolu ve sıcak olacağı düşlerini kurmaya başlamıştım. Yolculuk için hazırlanırken kızımın tüm duygusal ve fiziksel gereksinimlerini düşünmüştüm. Geri geli§iyle bo§anmanın yarattığı kal ağrılarımı dindireceğine inanmıştım. Şimdi düşünürken, başkalarından kendim için beklediğim davranışlan ona karşı göstermeye çabaladığımı anlıyorum. Birlikte yolculuk yapmanın yanı sıra beraberce alışverişe çıkmak ve yemeğe gitmek isteyeceğini de varsaymıştım. Ama bunu doğrudan doğruya sorrnamıştım, çünkü "ben senin için çok §ey yaptığıma göre sen de benimle yemeğe gelmelisin" davranışı sergileyerek çocuklarını parmağında oynatan bir anne olmayı asla istememiştim. Bu yaklaşımın

sevginin, suçluluk ve zorunlulukla kanştınlmasına neden olduğunu bildi-ğimden, tam tersi davranmıştım. Örneğin, ara sıra kızlarımın benimle birlikte bir gün geçirmelerini istemenin doğal karşılanacağı hiç aklıma gelmernişti. Tam tersine kendimi ve kızlarımı, kendi başıma çaresini bulamayacağım hiçbir gereksinimim olmadığına inarıdırmıştırn.

Duygusallaşmayan Yüreğim Bana Mirastır

İnsanlardan çok az §ey isterken, anne tarafından kalan, kalp hastalıklarına zemin hazırlayan mirasımı taşıyordum: Fazlasını isternezseniz, hayal kırıklığına uğramazsınız. Tam tersine başkalarına hizmet sunarak

sevgi kazanabilirsiniz. Eğer kendi gereksinimlerinizi kendi başınıza karşı-layacak kadar güçlü ve becerikli olursanız, asla kırılganlık hissetmezsiniz, olası reddetmelerle karşrlaşmazsınız.

Küçük kızımın eve dönüşünden önce üç hafta içinde çılgınlar gibi dekorasyonu değiştirme çabalarım yalnızca kendim için zevkli bir yaşarn mekanı yaratmakla sınırlı değildi. Kızlarımın da hoşuna gidecek bir yer hazırlamak istiyordum. Yenilenen salonda, beni uyandırma korkusuna kapılmadan, arkadaşlarıyla geç saatlere kadar film izleyeceklerini düşlemiştim. Onların takdirini kazanmak istiyordum.

Kızımla birlikte eve gelip yerıilenmiş odaları gezdirirken hoşlandığı-nı belirteceğini umrnuştum. Kızım kısaca çevresine bakındı, kanepeye niçin bu yastıkları seçtiğimi merak etti ve telesekretere not bırakmış olan altı arkadaşına telefon etti.

Arkadaşlarıyla sohbetine kulak vererek arabayı boşaltırkerı, yalnızca

doyurucu bir taksi hizmeti sunmuş olduğumu hissettim. Çocuklarım küçükken, içinde büyüyecekleri sıcak, güvenli bir ortam yaratma m yeterliydi ama şimdi daha fazlasını istiyordum ama henüz bunun farkında değil.

Dr. Christiane Northrup dim. Yalnızca belli belirsiz hoşnutsuzluğumu hissedebiliyordum. Ne de olsa on altı yaşında, toplum yaşamına karışmaya başlayan kızımın davranışlarını son derece sağlıklı ve normal buluyordum.

Niçin yüreğim sızlıyordu? Ertesi sabah kalbirn niye ağrıdı? Herhalde bunun sorumluluğu kızıma ait değildi. Kalbirn bana ne anlatmak istiyordu? Bundan sonraki birkaç gün boyunca, artık modası geçmiş olan, kalp ağrısı yaratan mirasımı yüzeye çıkarıp kurtulmaya çalıştım.

Her Şart Altında Huzuru Sağlamanın Bedeli

Büyük Bir Kalp Ağrısıdır

Tıpkı annem gibi ben de ailenin huzurunu s,ağlama, kocamın ve çocuklarımın rahat edeceği bir yuva oluşturma görevinin bana dü§tüğüne inanarak büyümüştüm. Evliliğim boyunca genellikle tek başıma bunu ba-şardırn, Kocamdan ayrılınca, iyi niyetli çabalarımın çocuklarımın hoşuna gideceğini varsayarak, çeşitli adımlar attım. Aslında onları bo§anmanın verdiği acılardan geçmek zorunda bıraktığım ve ailenin içinde neşeli tampon görevinden istifa ettiğim için çok üzülüyordurrı. Bunları düşünürken, kendi duygusal gereksinimlerimi ve evliliğimin sona ermesi konusundaki

acı ve üzüntüleri yaşamayı ihmal etmiştim.

Çocuklarımı çekecekleri üzüntüden korumaya çabalarken, yaşarnı-mızın değişınediği görüntüsünü yaratmak için elimden geleni yapıyordum. Ödenmesi gereken faturalardan, evin çekip çevrilmesinden uzak tutuyor, yardımlarını istemiyordum. Ama kalbirn bu yöntemin işe yaramadığının mesajını veriyordu.

Her düzeyde sağlıklı olmanın bu zor zamanda çocuklanma verebileceğim en büyük destek ve yardım olduğunun farkındaydım. Göğsümdeki ağrı, eğer bunu başarmak istiyorsam, kendi yüreğimin istek ve gereksinimlerine yanıt vermem gerektiğini işaret ediyordu. Bunu yapmaya başlayınca, boynumdaki ve göğsümün üstündeki ağrı tümüyle yok oldu; bir daha da geri dönmedi.

Orta yaş döneminde, kendimi bildim bileli başkalarına hizmet ederek varlığımı kanıtlamaya beni yönlendirmi§ olan değersizlik duygusuyla yüzle§mek zorunda kaldım. Evlendikten sonra evde oturan bir anne olmak yerine sevdiğim bir mesleği sürdürdüğüm için bilinçaltında suçluluk duymaya başlamıştım. İşyerinde geçirdiği m saatleri telafi etmek için, en yakınımdakilerin yaşarrılarına mutluluk katabilmek için neşeli ve becerikli bir insan olmuştum ya da olduğumu sanıyordum. Benden böyle davranmam bekleniyordu.

Duygularını içine gömmek ve değersiz olduğuna inanmak konusundaki mirasım yüzünden benim duygusal gereksinimlerime birinin yanıt vermesini bekleyecek "alıcı noktalarım" neredeyse hiç olmamıştı. Başka bir deyişle, kocam ve çocuklarım için yaptıklarımı, biri çıkıp da benim için yapsa bile, bunu fark etmeyecektim. Belki bu müzik hep vardı ama benim bireysel radyom başka istasyona ayarlanmıştı,

Boşanmak her zaman yanımda olan dostlarımın varlığını fark etmeme neden oldu. Ama öncelikle yardım isternek ve sunulduğu zaman kabul etmek için yüreğimi açmam, kınlganlığımı duymam gerekiyordu. Bunu yapmak kolay olmamıştı ama eski biçime göre çok daha iyiydi.

Yıllar boyunca çoğu kadının, başkalarının kendilerini kabul etmesini sağlamak için iyi davranışlar sergilediğine tanık olmuştum, Bir arkadaşım kendini toplumla uyumsuz hissettiği zamanlar, gerginliği azaltmak için kendi aile ortamında yaptıklarını tekrarladığını, yani başkaları için alışveriş yapıp yemek pişirdiğini anlattı.

Yüreğimizin enerjisini engelleyen bu davranış biçimini fark ettiğimiz zaman, çoğunlukla kendimizi horgörürüz ve böylelikle yüreğimizi biraz daha sıkıca kapatınz. Atmamız gereken ilk adım ise yetişkinlik çağında kalbimizi ağrıtan olguların, zor çocukluk dönemi koşullarına uyum sağlamak için yaptıklarımızın devamı olduğunu kabul etmektir. Bu davranış biçimi o zamanlar işimize yaramıştır ve bugünkü halimize gelmemizi sağlamıştır, Yani bu modelleri keşfedince, öncelikle kendimizi tebrik etmeliyiz.

Birine Bağlanmak Özlemi: Özgür Olmak Gereksinimi

Orta yaşa gelince başkalarına hizmet etmekten vazgeçmenizi önermiyorum. Sevgi ve takdir kazanmak için değil, gerçekten yapmak için hizmet ediyorsanız, kalbinize iyi gelecektir. Ne var ki, çoğu kadın, bağlanma gereksinimi ile özgür olma gereksinimi arasındaki dengeyi kurmayı dim. Yalnızca belli belirsiz hoşnutsuzluğumu hissedebiliyordum. Ne de olsa on altı yaşında, toplum yaşamına karışmaya başlayan kızımın davranışlarını son derece sağlıklı ve normal buluyordum.

Niçin yüreğim sızlıyordu? Ertesi sabah kalbirn niye ağrıdı? Herhalde bunun sorumluluğu kızıma ait değildi. Kalbirn bana ne anlatmak istiyordu? Bundan sonraki birkaç gün boyunca, artık modası geçmiş olan, kalp ağrısı yaratan mirasımı yüzeye çıkarıp kurtulmaya çalıştım.

Her Şart Altında Huzuru Sağlamanın Bedeli

Büyük Bir Kalp Ağrısıdır

Tıpkı annem gibi ben de ailenin huzurunu s,ağlama, kocamın ve çocuklarımın rahat edeceği bir yuva oluşturma görevinin bana dü§tüğüne inanarak büyümüştüm. Evliliğim boyunca genellikle tek başıma bunu başardırn, Kocamdan ayrılınca, iyi niyetli çabalarımın çocuklarımın hoşuna gideceğini varsayarak, çeşitli adımlar attım. Aslında onları bo§anmanın verdiği acılardan geçmek zorunda bıraktığım ve ailenin içinde neşeli tampon görevinden istifa ettiğim için çok üzülüyordurrı. Bunları düşünürken, kendi duygusal gereksinimlerimi ve evliliğimin sona ermesi konusundaki acı ve üzüntüleri yaşamayı ihmal etmiştim.

Çocuklarımı çekecekleri üzüntüden korumaya çabalarken, yaşarnı-mızın değişınediği görüntüsünü yaratmak için elimden geleni yapıyordum. Ödenmesi gereken faturalardan, evin çekip çevrilmesinden uzak tutuyor, yardımlarını istemiyordum. Ama kalbirn bu yöntemin işe yaramadığının mesajını veriyordu.

Her düzeyde sağlıklı olmanın bu zor zamanda çocuklanma verebileceğim en büyük destek ve yardım olduğunun farkındaydım. Göğsümdeki ağrı, eğer bunu başarmak istiyorsam, kendi yüreğimin istek ve gereksinimlerine yanıt vermem gerektiğini işaret ediyordu. Bunu yapmaya başlayınca, boynumdaki ve göğsümün üstündeki ağrı tümüyle yok oldu; bir daha da geri dönmedi.

Orta yaş döneminde, kendimi bildim bileli başkalarına hizmet ederek varlığımı kanıtlamaya beni yönlendirmi§ olan değersizlik duygusuyla yüzle§mek zorunda kaldım. Evlendikten sonra evde oturan bir anne

Meııopozmak yerine sevdiğim bir mesleği sürdürdüğüm için bilinçaltında suçluluk duymaya başlamıştım. İşyerinde geçirdiği m saatleri telafi etmek için, en yakınımdakilerin yaşarrılarına mutluluk katabilmek için neşeli ve becerikli bir insan olmuştum ya da olduğumu sanıyordum. Benden böyle davranmam bekleniyordu.

Duygularını içine gömmek ve değersiz olduğuna inanmak konusundaki mirasım yüzünden benim duygusal gereksinimlerime birinin yanıt vermesini bekleyecek "alıcı noktalarım" neredeyse hiç olmamıştı.

Başka bir deyişle, kocam ve çocuklarım için yaptıklarımı, biri çıkıp da benim için yapsa bile, bunu fark etmeyecektim. Belki bu müzik hep vardı ama benim bireysel radyom başka istasyona ayarlanmıştı,

Boşanmak her zaman yanımda olan dostlarımın varlığını fark etmeme neden oldu. Ama öncelikle yardım isternek ve sunulduğu zaman kabul etmek için yüreğimi açmam, kınlganlığımı duymam gerekiyordu. Bunu yapmak kolay olmamıştı ama eski biçime göre çok daha iyiydi.

Yıllar boyunca çoğu kadının, başkalarının kendilerini kabul etmesini sağlamak için iyi davranışlar sergilediğine tanık olmuştum, Bir arkadaşım kendini toplumla uyumsuz hissettiği zamanlar, gerginliği azaltmak için kendi aile ortamında yaptıklarını tekrarladığını, yani başkaları için alışveriş yapıp yemek pişirdiğini anlattı.

Yüreğimizin enerjisini engelleyen bu davranış biçimini fark ettiğimiz

zaman, çoğunlukla kendimizi horgörürüz ve böylelikle yüreğimizi biraz daha sıkıca kapatınz. Atmamız gereken ilk adım ise yetişkinlik çağında kalbimizi ağrıtan olguların, zor çocukluk dönemi koşullarına uyum sağlamak için yaptıklarımızın devamı olduğunu kabul etmektir. Bu davranış biçimi o zamanlar işimize yaramıştır ve bugünkü halimize gelmemizi sağlamıştır, Yani bu modelleri keşfedince, öncelikle kendimizi tebrik etmeliyiz.

Birine Bağlanmak Özlemi: Özgür Olmak Gereksinimi

Orta yaşa gelince başkalarına hizmet etmekten vazgeçmenizi önermiyorum. Sevgi ve takdir kazanmak için değil, gerçekten yapmak için hizmet ediyorsanız, kalbinize iyi gelecektir. Ne var ki, çoğu kadın, bağlanma gereksinimi ile özgür olma gereksinimi arasındaki dengeyi kurmayı öğ renmedikçe gerçek hizmete ba§layamaz. Kan damarlarımızın dakika dakika i§lerliğini ölçen sempatik ve parasempatik sinir sistemlerimiz gibi, hem özgürlüğe, hem de bağlanmaya gereksinimimiz vardır. Danimarka kökenli yazar ve öğretmen Nanna Aida Svendsen, bu dengeyi çok güzel tanımlıyor:

Yüreğin bağlanmak için özlem duyduğu anlaşılıyor. Başkalarına bağ-lanmanın bedeli kendimize bağlanma olarak ortaya çıkınca, büyük bir üzüntü fışkınyor. Nasıl biri olmam gerektiği konusunda başkalarının fikirlerine uyum göstermeye ve kendi ~uygularımla bağlantımdan uzaklaşmaya başlayınca belli belirsiz de olsa içirnin öldüğünü hissettim.

Yüreğin doğal cömertliği, şefkati ve ilgisi çarpıtılınca, her türlü canlılık, cömertlik, yaratıcılık ve kendini ifade etme duyguları adeta yok olmuştu; kendimi bomboş hissediyordum. İnsanın kendini bir başkasının istek ve gereksinimlerine uydurması, ona bağımlı olması çok büyük enerji harcamasına yol açar. Sevgi ya da güveni kazanmak umuduyla böyle davranmak çekici gelse bile, bunun bir bedeli vardır. Aynı şekilde ba§kalarının da bizim gereksinimlerimize kendilerini uydurmalarını istemenin bedeli de vardır. Bu bedelin ifadesini çoğu çiftin yüzünden okuyabilirsiniz. Bastırılmış öfkeleri ya da boşluğu görebilirsiniz. Benim yüreğim her ne' kadar sevgi ve bağlılık istiyorsa da, aynı zamanda özgür olmak da istiyor.

Kalp-Damar Hastalıkları:

Yaşamın Akışının Engellenmesi

Kalp-damar hastalıkları, okside olmuş yağların, damarlarda birikmesi ve zamanla hem damarlara, hem de kalbe hasar vermesiyle ortaya çıkar. Yılda doksan bin kadının ölümüne neden olan beyin kanarnaları beyinde oluşarı kalp krizleri gibidir. Tıkanan damarların sonucunda oluşan kalp krizleri ile felçlerin yalnızca yerleri farklıdır. Damar sertliğine yol açan plak birikimlerinin yanı sıra depresyon, bunaltı, panik ve üzüntü gi bi duyguların da damarları tıkadığı, kanı n özgürce akışını engellediği bilinmektedir. 2 Kalbiniz günde yüz bin, yılda otuz altı milyon kez atar. Damarları-nızda tıkanmaya neden olan herhangi bir durum, kalbinizin ve damarları-nızın görevlerini yapabilmek için daha fazla çalışmalanna yol açar. Kalp sağlığımızı korumak için duygusal ve fiziksel unsurların gerekli olduğunu unutmamalıyız.

Meslek yaşamımda yüksek kolesterol ölçümlerine karşın mutlu, neşeli kadınların seksenli, doksanlı yaşlarına kadar sağlıklı yaşadıklarını ve depresyon, bunaltı ya da düşmanlık duygularına kapılanların normal kolesterol ölçümlerine karşırı ellili yaşların başında ilk kalp rahatsızlığı semptomlarını sergilediklerine tanık oldum.

Kalp Hastalığı Gerçekleri

• Menopoz öncesi kadınlarda kalp hastalığı seyrek görülür.

• Aralarında yüksek tansiyon ve felcin de bulunduğu kalp hastalıkları elli yaş üzerindeki kadınların en yaygın ölüm nedenidir.

• Daha ileri yaşlarda ortaya çıkmasına karşın, kalp krizleri erkeklere oranla kadınlarda iki kat daha ölümcüldür."

• İki kadından biri sonunda koroner kalp rahatsızlığı ya da felç nedeniyle ölecektir.

• Yalnızca yirmi beş kadından biri göğüs kanserinden ölecektir.

Damarlarınızın herhangi bir noktasındaki bir rahatsızlık, tüm bedeninizde mevcut demektir. Gerçi çoğumuz önlemek ya da tedavi etmek için orta yaşa gelmeyi bekleriz ama kalp hastalıkları daha çocukluk yıllarında, hayal kırıklığına uğramamak için kalplerirnizi kapattığımız zaman başlar.

Orta yaş döneminde kalplerirniz, uyanmamızı ve inandıklanmızla günlük yaşamımızı sürdürme biçimimiz arasında kopuksuz bir bağlantı olması için bireysel gerçeğimizi ortaya çıkarmamızı söyler. Astrolog Barbara Hand Clow, "Bir İnsan kendine ya da başkalarına yalan söylüyorsa, başkalarını parmağında oynatıyorsa ya da başkalanndan uzaklaşıyorsa yüreği asla açılmaz," diye yazıyor Ve açıklıyor. "Yürek çakrası son derece fizikselolarak hissedilir. Orta yaşta kundalini enerjisi akarken, yüreğin açıldığını gerçekten hissetmek olasıdır. Örneğin, mü§terilerimin çoğu yüreklerinin olduğu yerde bir yanma hissettiklerini söylerler." Eğer bedenimizin gösterdiği yolu izlemezsek, duygularımızı açıklayarak yüreklerimizi yaşarn enerjisiyle doldurmazsak, kalp krizleri, yüksek tansiyon, felç ve bunama gibi sonuçlarla karşılaşırız.

Yüreğimizi açacak cesareti bulunca, açık kalbimizin enerjisini yönlendirmek için bir yetişkinin beceri ve gücüne sahip olduğumuzdan, küçük çocukluğumuzdan bu yana tatmadığımız bir neşe ve doluluk duygusuyla ya§ayabiliriz. Clow, "Yürek çakrasının açılması ruhun tümüyle bedende olduğuna işaret eder ki, bu dünya yüzünde yaşanacak en önemli deneyimdir. Açık yüreğe sahip bir insanın bütünlüğü her zaman şaşırtıcıdır," diye yazıyor."

Çarpıniılar: Kalbinizin Uyarı İşareti

Menopoz döneminde hissedilen çarpıntıların değişen hormonlarla bağlantılı olduğu kuşkusuzdur ama kendi deneyimlerime göre, bu yaştaki kadınların çoğunda görülen çarpıntılar, içine dolmak ve yaşamına karışmak isteyen kalp enerjisinin artışından kaynaklanmaktadır. Orta yaş döneminde kalplerimiz ve bedenlerimiz kafein, aspartam, monosodyum glutamat gibi bize yararlı olmayan, kalbimizi aşırı uyaran maddelere karşı daha duyarlı olur. Bu listeye korkutucu ya da şiddet içeren haberleri, filmleri, kitapları ya da bireyleri de ekleyebilirsiniz.

Bülten abonelerinden biri olan Terri'den gelen mektup, tipik orta ya§ kalp çarpıntılarını çok güzel açıklıyor.

Önemli sağlık sorunları olmayan, kırk sekiz yaşında bir kadınım. Düzenli olarak kullandığım ilaç yok. Haftada beş kez yürüyüş yapıyorum ve iki kez ağırlık çalışması için spor salonuna gidiyorum. Adet kanamalarım oldukça düzenli. Belki daha iyisi de olabilir ama sağlıklı bir beslenme modeli uyguluyorum. Her gün bir fincan kahve içiyorum ama kolalı içecekler içmiyorum. Yaklaşık bir ay kadar önce akşam saatlerinde oldukça yağlı bir fast food yemeğiyle birlikte büyük bir fincan kahve içtim ve kalbimin atışında bir düzensizlik oluş-tuğunu fark ettim. Adeta kalbimin atışı arada bir tekliyordu ve neredeyse göğsümden dışarı fırlayacaktı! Birkaç gün devam edince, do ktoruma gittim. EKG sonucu normalden biraz farklı olduğundan stres EKG ve Holter monitor testi istedi. Bu testleri yaptırırken, kalp çarpıntılarım normale dönmüştü, Ama bir hafta sonra tekrar başladı.

Bu arada kahveyi bıraktım daha fazla yoga yapmaya başladım. Aldığım multivitaminIere magnezyum ekledim. Yaşamımda olup bitenleri gözden geçirirken, çarpıntıların oluşmasına yol açacak bir nedene rastlayamadım. Çoğunlukla geceleri ve özellikle sol tarafıma yatınca çarpıntı başlıyor. Doktorum düşük dozda beta-bloker kullanmamı istiyor. Ben de ona bu çarpıntıların hormon değişimleriyle bağlantılı olabileceğini, birkaç ay boyunca doğal progesteron kremi kullanmayı denemek istediğimi söyledim. Aslında kalp ilacı kullanmak istemiyorum ama çarpıntılar uyumama engeloluyor ve beni rahatsız ediyor. Gerçekten çarpıntıların hormonlarla bağlantısı var mı?

Terri'ye bu bölümde anlattığım kalp sağlığını yaratma programını uygulamasını önerdim. Anlaşılan orta yaşa gelen kalbi çok duyarlı olmuş-tu ve özgürlüğü ile bağlanma gereksinimi arasındaki dengeye dikkatini çekmek istiyordu. Olası estrojen baskınlığını dengelemek için doğal progesteron kremi kullanma isteğine katılıyorum. Ayrıca progesteronun sinir sistemini rahatlattığı da bilindiğinden uyumasına da yardımcı olabilir.

Ayrıca kalbi kafeinden vazgeçmesini söylüyor. Bir fincan kahvenin bir kadın bedeninde özümlenmesi on saat kadar sürebildiğinden, merkezi sinir sistemi ve kalp sinirleri üzerinde uyarıcı etkisi bu süreye yayılır.

Kadınların çoğu progesteron krem ya da estrojen kullanmaya başlayıp kafein tüketiminden vazgeçince, çarpıntılarının durduğunu fark eder. Yine de kalbinizin ne istediğini algılamanız çok önemlidir. Hastalarım dan biri uzun zamandır işyerinde istemeye cesaret edemediği terfiyi isteyince çarpıntılarının sona erdiğini fark etmişti. İstediği konuma terfi etti

ve işini şimdi daha doyurucu buluyor. Kalbinin artık bu kadar sesle konuşmasına gerek kalmadı.

Beyin - Kalp Bağlantısı

Menopoz dönemindeki duygusal ve psikolojik değişimlerin, adet dönemi öncesindeki haftaya rastlayan değişikliklere benzediğini unutmayın.

Adet öncesinde olagelen ve belki de şimdiye dek kaçınılan sorunlar -"Bu işten ayrılmalı mıyım? Bu ilişkiyi sürdürmeli miyim?- birdenbire iki kaşı-mızın ortasından acımasızca bizi vurur ve derhal çözümlenmesini ister.

Gerçi çarpıntı hisseden kadınların çoğu yaşamlarını gözden geçirdiklerini ve kendilerini rahatsız eden bir sorunları olmadığını söylerler ama deneyimlerime göre bedenlerimiz ancak söylediklerini başka türlü "duymadı-ğımız" zaman bizimle bu biçimde konuşur. Bir kadının sevgi ya da karşı-lanmamış duygusal sorunları dikkati çekmek isteyince kalp çarpıntısı olarak karşısına çıkar. Eğer anlamını çözmeye istekli olursak, yüreklerimize seslerini duyurması için bir fırsat tanımış oluruz. Ve duyduklarımıza göre davranırsak, semptomlar ortadan kaybolur.

Dr. Stephan Rechtschaffen, The HeartMath Solution adlı kitabının önsözünde, "Kalp fiziksel bir nesnedir, ritmik bir uzuvdur ve sevgisinin kendisidir," diye yazıyor.' Bunların hepsini bir arada göz önüne alarak kalplerimizi düşünmeli ve bu açıdan destek olmalıyız. Beyinle kalp arasındaki karmaşık bağlantılar nedeniyle, düşüncelerimiz ve duygularımız kalbin ritmi üzerinde güçlü bir etki yaratabilir.

Ani, hiç beklenmedik kalp krizinden ölüm örneğine bakalım. Amerika'da her yıl 450.000 kişi kalp krizinden ölüyor ve kalbin fiziksel durumu üzerinde yapılan araştırmalar bu sayıyı düşürmek konusunda pek ilerleme kaydetmiş sayılmaz.

Ani ölümlerin nedeni ventrikül fibrilasyonu olarak bilinen kalp kasının ölümcül aritmisinden kaynaklanır. Ventrikül fibrilasyonu tümüyle normal bir kalpte birdenbire ve genellikle üzüntü, iş yitirme korkusu, evlilik sorunları gibi psikososyal stresle bağlantılı olarak, Duygular sempatik ve parasempatik sinir sistemleri aracılığıyla kalp ve damar sistemi üzerinde dolaysız fiziksel etki yaratır. (c) 200ı Northrup ve Schulz.

Cinsiyet Önyargıları ve Kalp Hastalıkları: Kültürel Mirasımız;

Binlerce yıldır kültürümüz erkeklerin kalplerine kadınlardan daha fazla değer vermiştir ve sonucunda da erkeklerin kırılgan ve müşfik kalpleri kadar kadınların yüreklendirici düşleri ve hedefleri boşa çıkmıştır.

Gerçekleri şöyle açıklayabiliriz:

• Kadınların kalp-damar sistemi erkeklerden farklı olduğu halde kalp hastalıkları ve tedavi yöntemleri konusundaki araştırmalar her zaman erkekler üzerinde yapılmıştır,

• Kadınların beyin ve kalp bağlantıları erkeklerden farklıdır. Erkeklerin beyni daha yanal olduğundan çoğunlukla doğrusal, mantıklı düşünmeyle bağlantılı olan sol lobu kullanırlar. Buna karşılık kadınlar her iki lobu da birlikte kullanırlar ve müzik, duygular, içgüdüler, kendini tanı-mayla bağlantılı olan sağ loba daha sık ulaşırlar. İşte bu noktada konu ilginçleşir. Kalple beynin sağ lobu arasında sol loba oranla daha fazla nöronal bağlantı vardır. Bu nedenle bir kadının kalbine nörolojik ve duygusal bağlantısı çoğu erkekten her an için daha fazladır.

• Beyin-kalp bağlantısı arasındaki farklılık nedeniyle kalp sorunu olan kadınlar erkeklerden farklı semptomlar sergilerler." Kalp krizi geçiren bir erkek göğüs kemiğinin altında başlayıp çeneye ve sol kola kadar yayılan bir ağrı sergiler. Kalp krizi geçiren bir kadında göğüs ağrısı yerine çene ağrısı ve hazımsızlık görülebilir. Ya da bir kadında kalp krizinin ilk belirtisi tıkanma nedeniyle kalbin durması olduğundan, ardından çekilen elektrokardiografide hiçbir hastalık izi görülmez. Ve kadınlar bu "sessiz" kalp krizi nedeniyle ölebilir .10 Göğüs ağrısı hisseden kadınlar genellikle erkeklere oranla daha fazla fonksiyon kısıtlaması hisseder ama geniş kapsamlı bir araştırma için kardiyologlara gönderilen kadın sayısı azdır.

• Yakın zamana dek doktorların çoğu bu farklılığı algılamıyordu ve sonucunda da kadınların bazı ciddi kalp sorunlarına tanı konmadığı gibi tedavi de edilmiyordu. Kadınların katerizasyon, anjiyoplasti, tromboliz ya da koroner bypass ameliyatı olma olasılığı erkeklerin yarısı kadardır. Ayrıca kadınların kalp hastalığı nedeniyle hastanede ölme riski erkeklerin iki katıdır.

• Bir kadın çarpıntı ya da göğüs ağrısı şikayetiyle doktor muayenehanesine ya da acil servise gittiği zaman, endişeli ve depresif görünece-ğinden, akla gelen ilk tanı kalp rahatsızlığı yerine psikolojik bir rahatsızlık olacaktır. Depresyon, fobi, panik ve bunaltı gibi rahatsızlıkların erkeklere oranla kadınlarda daha fazla görüldüğü doğrudur ama bunlar "yalnızca kadın beyninde oluşan" rahatsızlıklar değildir ve bedeni etkiler. Anneannemin geceleri ellerini nasıl ovuşturduğunu capcanlı anımsıyorum.

Her zaman neşeli ve sıcak bir davranış sergiler di ama ellerinin hareketi dışavuran huzurunu yalanlardı. Altmış sekiz yaşında ani bir kalp kriziyle hayatını yitirdi.

• Stres altındaymış gibi görünen bir erkek doktora başvurunca, düş-manca tavırları olsa bile, semptomları kalp kriziyle bağlantılı olarak de-ğerlendirilecektir.

• Kadınların kan damarları daha incedir ve yapısalolarak erkeklerden farklıdır. Bu nedenle anjiyoplasti ve koroner bypass ameliyatları kadınlar için pek işe yaramaz ve bu ameliyatların sonucunda ölen kadın sayısı yüksektir. Koroner atardamarlarının normalolduğu söylenen kadınların kalp krizi, anjina ve miyokardial iskemi nedeniyle ölme oranı erkeklerden daha yüksektir. Bu nedenle normal anjiyografi (kan damarı taraması) sonuçları, bir kadının kalp rahatsızlığına sahip olmaması demek değildir.

• Tedavi olsalar bile kadınların kalp krizinden sonra erken ölüm oranı erkeklerden daha yüksektir. Araştırmacılar bu farkın tanı zamanında yaşın daha ileri olması, damarların daha dar olması, birlikte ortaya Çı-kan diğer hastalıklar ya da yetersiz veya gecikmiş tıbbi bakım gibi nedenlere bağlı olup olmadığını bilmemektedirler.

• Kadınlardaki kalp hastalıklarıyla bağlantılı görülen düşünme ve davranış modelleri erkeklerde bağlantılı görülen modellerden farklıdır. Erkekler üzerinde yapılan araştırmalarda kalp krizinden ani ölümlerin tip A davranış adı veren düşmanca tavırlarla bağlantılı olduğu görülmüş-tür ama bu durum kadınlarda ortaya çıkarılmamıştır. Bunun anlamı yapı-salolarak erkeklerin daha düşmanca tavırlı olduğu değildir. Kadınlarda düşmanlık daha farklı ifade edilir. Yakın zamanda yapılan çalışmalar, kadınlar ve erkeklerdeki düşmanlık duygusuyla damar sertleşmesi arasında bağlantılı olduğunu ve sertleşmenin on sekiz gibi çok erken yaşlarda baş-ladığını göstermiştir.

" Ne var ki, erkekler öfke ve hayal kırıklıklarını dış dünyaya yansıtırken, kadınlara bu davranışın kabul edilmez ve bir hanı ma yakışmaz olduğu öğretilmiştir. Bu nedenle kadınlar sözü edilen duygularını içlerinde tutmayı öğrenip kalp hastalıklarına zemin hazırlarlar.f

Bir ocağın üstündeki su dolu iki tencere benzetmesine bir bakalım. Sağdaki tencerenin -yani kadın- kapağı kapalı ve orta ateşte kaynamayı sürdürüyor. Soldaki tencerenin yani erkek- kapağı açık ve harlı ateşte kaynıyor. Erkeğin öfkesinin ısısı tenceredeki suyun hızla kaynamasını ve taşmasını sağlayacaktır. Öteki tencere asla taşmayacaktır ama altındaki ateş yanmayı sürdürdüğünden, su buharlaşacak ve tencere çatlayacaktır.

Taşma sesi ve buhar görülmediğinden, kimse bu sorunun farkında olmayacaktır. Kadınların kalp-damar sisteminde de aynı şeyler olur.

Son birkaç yıldır uzmanlar bu farklılıklar konusunda bizi uyarıyor ve bunaltı ya da göğüs ağrısı gibi semptomlar sergileyen kadınların kalp-damar sisteminin kontrol edilmesi gerektiğini belirtiyor. Eşit ortaklık ilişkilerinin sürdürüldüğü bir toplum olma yolunda ilerlerken, kalp hastalıklarının tedavisinde cinsiyet açısından önyargıları fark etmeye başlıyoruz. Ulusal Sağlık

Enstitüsü ve Gıda ve ilaç Dairesi gibi kuruluşların, kalple ilintili klinik deneylere kadınların da katılması konusunda uyarıda bulunması cesaret vericidir. Ayrıca hükümet, Kadın Sağlığı Girişimi çalışmasını destekleyen, Kadın Sağlığı Araştırma Bürosu'nu da kurmuştur.

Damar Sertliği: Risk Oranını Düşürmek

Damar duvarlarının sertleşmesi ya da kahnlaşması tüm koroner kalp hastalıklarının temelini oluşturur ve Batı dünyasındaki ölümlerin ana nedenlerinden biridir. Duygusal unsurların ailenin hastalık geçmişi ve diğer risk unsurlarıyla nasıl birleştiğini açıklamak için Dr. Mona Lisa Schulz'un

önsezi uygulamalarından birini aktaracağım.

Mona Lisa'ya başvururken Karen yalnızca elli üç yaşında olduğunu söylemiş ve geleceğini okumasını istemişti. Mona Lisa derhal ailesinin gereksinimlerini karşılamak için çabalamaktan bitkin düşmüş biri olduğunu tahmin etmişti, Ayrıca Karen'in hayal kırıklığı, yorgunluk ve bitkinlik gibi duygularını, içinden geçenleri belli etmeyen bir ifadenin ardına gizlediğini de fark etmişti. Karen hiç şikayet etmiyordu.

Karen'in başını muayene edince kan damarlarının esnekliğinin azaldığını fark etti. Benzer sertleşmiş 'damarlar kalbinde de vardı. Mona Lisa hastasının baş dönmesi ve garip bir dengesizlik belirtisi sergilediğini tahmin etti. Ayrıca görme bozukluğu ve kalp ritminde farklılık olduğunu da hissetti. Sonunda Karen'in aşırı derecede yorgun olduğuna karar verdi.

İlk okumanın ardından Karen ikinci kez evlenirken karışık bir ailenin annesi konumuna geldiğini anlattı. Yalnızca kendi üç çocuğuna değil, kocasının ilk evliliğinden olma çocuklarına da bakmak zorundaydı. Karen'in kendi çocuklarından birinde çeşitli sakatlıklar olduğundan, spastik felç geçirdiğinden, bakımı oldukça zordu. Ama Dr. Schulz'a Tanrı'nın

her zaman kendisine iyi davrandığını ve aile yükü çok fazla olmasına kar-şırı, daha kötü durumdakileri düşünerek şikayet etmemesi gerektiğini hissettiğini anlattı. Ne de olsa Karen bir hernşireydi ve sorunların çoğunu ilk elden tanımıştı. Görüşmenin sonuna doğru, çocuklarının kendisini kullanmalarına izin verdiğini ama bunu önleyecek bir şeyler yapma becerisine sahip olmadığını itiraf etti. Kısa bir süre önce stetoskobunu takarken boynundaki şahdamarından tıkanma belirtisi almıştı.

Korkuya kapılarak gittiği kardiyolog beyne giden atardamarın yüzde 75 tıkalı olduğunu ve ayrıca kalbindeki bazı atardamarlarda da tıkanma saptadığını açıklarmştı.

Hastalıkların genetik, beslenme modeli, çevresel toksinler gibi çeşitli nedenleri vardır. Tıbbi önsezi okumaları ise sağlığın duygusal ve davranışsal yönleri üzerinde yoğunlaşır, Karen'in geçmişi tüm unsurların birleştiğini gösteriyordu. Babası her zaman beslenmesine özen gösterdiği, düzenli doktor kontrolünde olduğu halde, kolesterolü ve tansiyonu yüksekti. Kilo vermek için sürekli çabalamasına karşırı annesi her zaman şiş-man olmuştu. Duygularını kendilerine saklayan Minnesota'lı ailesi çok az parayla, akrabalarından yardım istemeden çocuklarını büyütmüşlerdi.

Karen onların sJzlandıjınl, öfkelendiğini ya da fikir ayrılığına kapıldığını hiç işitmemişti, Genetık ve duygusal açılardan annesiyle babasına çektiği açıkça görülüyordu. Üstelik damar hastalığına yakalanma riski de onlarla aynıydı.

1. Yağ çizgilerinin birikimi. Bu durum çocuklarda da görülebilir. Kan damarlarındaki yassı hücrelerin yüzeyinde bulunan makrofag adı verilen bağışıklık hücreleri önünden geçen LDL kolesterolünü yutar. Biriken yağ zerrecikleri tüm kalp damarlarında yağ birikimi oluşturur. çevresel toksinler (örneğin, sigara dumanı), stresle oluşan kimyasallar, beslenme bozukluğu gibi nedenlerle ortaya çıkan serbest radikaller hücrelere daha önceden zarar verrnemişse LDL kolesterol ya da diğer maddeler damar duvarlarındaki hücrelere yapışmaz,

2. Lijli plakların oluşumu. Zaman içinde yağ çizgileri genişler ve hücre zarlarına hasar verir. Ardından bu hasar izleri kalp ve boyun damarlarında çıkıntılı lifli yağ dokuları oluşturur, kan akışını engeller. (Karen de kan akışındaki düzensizliği boyun damarında hissetmişti.) Kubbeyi andı-ran çıkıntıların kolesterol kristallerinden oluşan çekirdekleri vardır.

3. Karmaşık oluşumlar. Lipid plakın tepesi zamanla damarı daraltacak kadar büyür ve tıpkı su tesisatı borularını tıkayan kireç gibi, kan dola-şımını azaltarak besinlerin ve oksijenin dokulara gitmesini engeller. Sertleşen plaklar kendi kendine yaralar oluşturabilir. Bu durumda damarların çatlayıp kanaması ya da felce yol açma tehlikesi ortaya çıkar. Sertle-şen parçacıkların yerinden kopması, başka bir damara yerleşip kan akışı-nı biraz daha azaltarak, beyin, kalp ve bedenin diğer dokularının ölmesine neden olarak felç ya da kalp krizine yol açabilir.

Damar sertliğinin oluşturduğu rahatsızlıklar arasında diyabet, insülin direnci, yüksek tansiyon, yüksek rafine karbonhidrat ve düşük antioksidan içeren beslenme modeli, tiroid hormonlarının azalması ve çok fazla homosistein üretimine genetik eğilim sayılabilir.

Damarlarınızın Sağlığından Nasıl Emin Olabilirsiniz?

Bir doktorun şahdamarından gelen olağandışı bir sesi duyarak ya da kalbin anormal atışından kuşkulanarak damar sertliği tanısı koyması çok seyrektir. Diyabet ya da yüksek tansiyonunuz varsa, aşırı derecede şiş-mansanız, egzersiz yapmıyorsanız, kötü besleniyorsanız, sigara içiyorsanız, damar sertliğinin başlangıcında olma olasılığınız oldukça yüksektir.

Çoğunlukla hasta beyin kanaması ya da kalp krizi gibi bir rahatsızlık geçirmedikçe damar sertliği teşhis edilemez. Göğüs ağrısı çekenler ya da kan dolaşımı yetersizliği nedeniyle zor yürüyenler, zerk edilen boyayla damarların röntgende görülebildiği anjiyografi çektirmelidirler.

Bazen Doppler adıyla bilinen bir ultrason teknolojisi de tıkanmış damarların belirlenmesinde yararlı olur. Bu konudaki iyi haber, beslenme modeli ve yaşam biçimi değişikliyle damar sertliğinin önlenebilmesidir. On dört yıl boyunca seksen dört binden fazla kadının incelenmesine dayanan ünlü Hemşireleriri Sağlığı Çalışması'nda düzenli olarak egzersiz yapanların, sigara içmeyenlerin, Bölüm Tde önerdiğim beslenme modeline benzeyen biçimde beslenenlerin damar sertliği riskinin çok düşük olduğu ortaya çıkmıştır." Bazı risk unsurlarını daha ayrıntılı olarak açıklayacağım. Menopoz dönemine giren her kadının kalp-damar durumunu değerlendirecek bir uzman tarafından.

Kalp-Damar Hastalıklarının Riskini

Arttıran Unsurlar

• Sigara içme ah§kanlığınız var i vardı.

• LDL (kötü) kolesterol ölçümünüz yüksek (130 mgr./dl'den fazla)

• HDL (iyi) kolesterol ölçümürıüz (46 mgr./dl'den az) düşük.

• Trigliserid ölçümünüz yüksek (200 mgr./dl'den fazla).

• Tansiyonunuz yüksek (13/8.S'dan yüksek).

• Dolaşım sisteminizde aminoasit ve homosistein düzeyi yüksek.

• Aşırı şişmansınız (beden kitle indeksi 2S'in üzerinde) ve beden şekliniz elmayı andırıyor (beden yağı kalça hizasının üstünde toplanmış),

• Dişeti rahatsızlığınız var.

• Diyabet rahatsızlığınız var.

• Hareketsiz bir yaşarn sürüyorsunuz ve egzersiz yapmıyorsunuz.

• Önemli klinik depresyon dönemleri geçirdiniz.

Kolesterol

Lipid profili çıkarılmasının anlamı total kolesterol, LDL ve HDL kolesterol ve trigliserid düzeylerinin ölçülmesi demektir ve olması gereken

rakamlar aşağıda verilmiştir.

TOTAL KOLESTEROL: 200'ün altında. HDL (HIGH-DENSITY LlPOPROTEIN): HDL (iyi) kolesterol 4S'in üzerinde olmalıdır ve 67 ile daha yukarısı idealdir. HDL kolesterolün düşük olması mn erkeklere oranla kadınlarda daha fazla risk yarattığı bilinmekte dir. HDL düzeyi normalolanlara oranla 3S ya da daha düşük ölçümlenen

HDL düzeyine sahip kadınların kalp rahatsızlığı riski yedi kat fazladır. LS LDL (LOW-DENSITY LlPOPROTEIN): LDL (kötü) kolesterol 130

ya da altında olmalıdır. çoğu kadında LDL düzeyinin menopoz sonrasında yükselmesi nedeniyle düşürmek için estrojen kullanımı önerilmektedir. Eğer LDL düzeyiniz lS0 mgr./dl'den yüksekse, koroner kalp rahatsızlığı riskiniz yüksek demektir.

TRIGLİSERİDLER: Bunların ölçümü de 150 ya da altında olmalı-dır. Trigliseridler de kadınlar için bağımsız bir risk unsurudur. Bir kadın için ideal düzey 7S civarındadır ve 200'den yüksek olması koroner arter rahatsızlığı riskini yüzde 14 arttırır.

TOTAL KOLESTEROL İLE HDL ORANTISI: Her iki tip kolesterol de yapısalolarak iyi ya da kötü değildir. Sağlığın korunması için ikisi de gereklidir ve tıpkı eicosanoidler gibi dengede tutulmalıdır. Total kolesterol sayınızı HDL sayınıza bölün. Sonuç eğer 4 ya da daha düşükse, risk oranınız düşük demektir. Total kolesterolün HDL sayısına oranı risk durumunu saptamak için yalnızca total kolesterolü göz önüne almaktan daha doğru tahmine yol açar. Doktorunuzdan lipid profil raporunuzu isteyip ölçümlerinizi öğrenin. Daha sağlıklı olmaya çaba gösterirken her yıl lipid profilinizin geliştiğini görmek sizi motive edecektir.

Günümüzde elli beş yaş üstündeki kadınların yüzde 40'ında kolesterol düzeyi yüksektir." Gerçi lipid profil sonuçlarının yorumlanması laboatuvarlara göre değişir ama total kolesterol düzeyinin 22S-240 arasında ve HDL kolesterol düzeyinin 4S'in üstünde olması, kalp hastalığı riskinin yüksek olmasını gerektirmez. Kalp hastalıkları ve lipid profilleri konuundaki çalışmaların çoğu erkekler üzerinde yapıldığından, bir kadın için deal düzeyleri tam olarak bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey kadınların erkeklerden daha yüksek total kolesterol düzeyine sahip oldukları halde Ip hastalığı riskinin yükselmediğidir.

Lipid profiliniz normalolduğu takdirde beş yılda bir ölçtürün. Eğer şekeri düzeyiniz yüksekse, bu testi daha sık yaptırın.

Kolesterol düzeyiniz yüksekse ve yaşarn biçimi değişikliği yapamı-rsanız ya da yaptığınız değişiklikler altı ay geçmesine karşırı işe yaramı yorsa, pravastatin (Pravachol) ya da simvastatin (Zocor) gibi "statin" ilaçlardan birini kullanın. Bu ilaçların kalp rahatsızlıklarında yüzde 24-38

azalma gösterdiği saptanmıştır." Ne var ki, bu ilaçlar karaciğer fonksiyonlarını kötü etkilediğinden dikkatle denetlenmelidir ve ayrıca arıtioksidan olan koenzim Qıo'un düzeyini de düşürür.

Yüksek Tansiyon

Tansiyon ölçümü önemlidir ve 13/8.5 ya da daha düşük olmalıdır. (Bazı uzmanlar 14/9 ölçüsünü sınır olarak kabul eder.) Kırk beş ile altmış dört

yaşları arasındaki Kuzey Amerikalı kadınların yüzde 20'sinde orta ile ciddi

derecede yüksek tansiyon görülmüş ve Hemşirelerin Sağlık çalışması'nda

bu durumun koroner arter hastalıklarını 3.5 kat arttırdığı saptanmıştır."

Tansiyonu düşürmek için hızlı yürümek gibi düzenli egzersiz, biyo-geriiletim, beslenme modeli değişikliği ya da kilo verme gibi yaşarn biçim değişiklikleri gereklidir. Aşın şişmarı kadınlarda bile yalnızca beş, on kilo vermek tansiyonu önemli ölçüde düşürecektir. Eğer bu önlemler işe yaramazsa, baş dönmesi, baş ağrısı ve yorgunluk gibi yan etkileri olmasına karşırı tansiyon düşürü ilaçlar kullanılmalıdır.

Değişiklik yaptıktan üç ile altı ay sonra lipid profilinizi ve tansiyonunuzu tekrar ölçtürün. Not: Menopoz dönemi için önerdiğim insülin nor malleştirici beslenme modelini uygularsanız, iki dört hafta içinde lipid profili, kan şekeri ve tansiyonunuzda düzelme olduğunu görebilirsiniz.

Homosistein

Hayvansal proteinlerde yüksek miktarda bulunan homosistein adlı aminoasit düzeyinin dolaşım sisteminde yüksek olması kalp-damar hastillıkları için yüksek risk oluşturur, Toplumun en az yüzde 10'unda yüksc homosistein düzeyine karşı genetik bir eğilim vardır. Homosistein düze yinin düşmesi kalp krizi riskini yüzde 20, kan pıhtısına bağlı felç riskiııı yüzde 40 ve bedenin herhangi bir yerindeki toplardamar tıkanması riskiııı yüzde 60 azaltacaktır. Hayvansal protein tüketiminin azaltılması gibi, 1 sin yoluyla B 12 , B6 ve folik asit alınmasının yüksek homosistein düzeyiııı düşürdüğünü gösteren çalışmalar vardır. Beslenme modelinizde gerckh ayarlamaları yapabilmek için doktorunuzdan, B 12

, B6' folik asit ve homosistein düzeylerinizi ölçmek için kan ve idrar testleri yaptırmasını istemelisiniz.

Dişeti Hastalıkları ve Kalp Krizi Riski

Amerikalı yetişkinler arasında dişeti iltihabı oldukça yaygın bir hastalıktır. Son yıllarda yapılan bazı araştırmalar bu hastalığın koroner arter hastalıkları ve felç riski oluşturduğunu ortaya çıkarmıştır, Gerçi kimse di-şeti hastalığının doğrudan kalp-damar hastalıklarına neden olduğunu söyleyemez ama araştırmalar kronik kalp hastalığı olanlarda dişeti hastalığına yaygın olarak rastlandığını göstermektedir. Belki de iltihaplanmanın gerek dişeti hastalığında, gerekse damarların sertleşmesinde önemli bir rol oynaması bu bağlantıyı oluşturmaktadır, Ayrıca dişeti iltihabının ahdamarlarının daralmasıyla bağlantılı olduğu ve felç riski yarattığı da bilinmektedir. 19 Dişeti hastalıkları düzenli fırçalamak, diş ipi kullanmak ve diş doktorunu ziyaret etmekle kolayca tedavi edilebilir. Kalp-damar hastalıkları ve felç riskinin en az bir unsurunu azaltmak için dişlerinizle dişetlerinize en göstermek son derece kolay bir yoldur.

Sigara İçmek

Sigara altmış beş yaş altındaki kadınların yüzde SS'inin kalp-damar hastalıklarından ölme nedenidir. Hemşireleriri Sağlık çalışması otuz ile Ili beş yaşları arasındaki 117.000'den fazla kadını izlemiş ve hiç sigara ııllanmayanlarla kıyaslandığı zaman sigara içenlerin koroner arter hastıılığı riskinin dört kat fazla olduğunu ortaya çıkarmıştır. Sigarayı bırakan adınlarda ise koroner arter hastalık riski derhal LS kat inmektedir. İkili sonra ise risk oranı hiç içmeyenlerle aynı düzeye inmektedir. Ayrıca si-ıra tüm kanserlerin yüzde 29'undan sorumlu tutulmaktadır. 1987 yılınn bu yana kanser ölümleri arasında akciğer kanseri ilk sırada bulunaktadır."

Sigara içenlerin içmeyenlerden bir ya da iki yıl önce adetten kesildiini gösteren en az on üç çalışma vardır. Bu etki içilen sigara miktarın bağlıdır ve aradaki fark kilo kontrolüne karşırı sürmektedir. Altmış yaş

üzerinde sigara içen kadınların içmeyenıere oranla kalça kemiği yoğunlu-ğunun önemli ölçüde azaldığı da saptanmı§tır.

21

Sigara N asıl Bırakılır

Başarılı olmayı istemeniz gerekir ve her denemede, sigarayı

bırakma olasılığınız artacaktır. Kadınların sigarayı bırakırken kar-§ıla§tıklarıen önemli sorun kendilerini artık sigara içmeyen kişiler

olarak görmeye alı§maları ve genelinde dostluklarını, davranı§ biçimlerini deği§tirmek zorunda kalmalarıdır.

Toksin bağımlılığından kurtarmaya yönelik olduğundan,

akupunktur çok yararlıdır. Bazı kadınlar ise Sigara İçmeyenler

gruplarına katılarak ya da nikotin bantları kullanarak bırakabilirler.

Hangi programların bulunduğunu öğrenmek için kentinizdeki hastaneyi arayabilir ya da doktorunuza danı§abilirsiniz.

Yaş

Ya§ınızın kalp hastalıkları riski olu§turmasının tek nedeni, ellili yaş

lara geldiğinizde, damarları tıkayan i§lemlerin çoktan yerleşik durum almış olmasıdır. Koroner arter hastalıkları günlük ya§amınızda duygusal,

fiziksel ve psikolojik düzeylerde verdiğiniz kararlar nedeniyle yeniyetme

lik ya§larında bile ba§layabilir. Bu hastalığı tedavi etmek, tersine çevir

rnek ya da önlemek için oluşmasına yol açan günlük davramşlarımzı de

ği§tirmeniz gerekir.

197 erkek ve 197 kadın olmak üzere on beş ya§ındakiler, diğer gen~

yeti§kinler üzerinde yapılan bir çalı§ma, erkeklerin yüzde 31'inde kadın

ların ise yüzde l.O'unda on beş yaşına ulaşana dek koroner arterlerintiı

kireçlenme olduğunu ortaya çıkarmı§tır. Bu kireçlenmenin ileriki yıllardil

kalp krizleri, felç ve anevrizma ile yakından bağlantısı olduğunu biliye

ruz. Hangi bireylerin bu hastalıklara yakalanmaya daha yatkın olduğunu

504

Menopoz

saptamak için yapılan çalışmada yüksek beden kitle indeksi ve düşük

HDL (iyi) kolesterol düzeyinin koroner arter hastalıklarının habercisi 01-.1 ~ km'2

uugu ortaya çı ıştır."

Güçlü / Güçsüz

Eğer bu dünyada değerli ve güçlü olduğunuza, seçeneklerinizin bulunduğuna inanırsanız, kalbinizin en iyi biçimde çalışma olasılığı artacaktır. Bu görüşün tam tersi de doğrudur. Bir kadının mesleğiyle sağlığı arasında bağlantı olduğunu gösteren en az iki çalışma bulunmaktadır. Bir

çalışmada evli ve çalışarı kadınların çocuk sahibi olsalar da olmasalar da daha sağlıklı oldukları ortaya çıkmıştır. Eğer kocaları onları destekliyorsa, durumları çok daha iyi demektir. Özerk çalışma olarak nitelendirilecek daha karmaşık ve sorumluluk isteyen mesleklere sahip olanların sağ-lığının daha iyi olduğu da görülmüştür.

Ama işinizde söz sahibi olmadığınızı hissediyorsanız, kalp hastalığı riski yükselmektedir. Müdürlerinin baskıcı olduğunu, konumları nedeniyle öfkelerini kesinlikle gösteremediklerini hisseden sekreter, yazıcı gibi işleri yapanların kalp hastalığı riski gitgide yükselmektedir. Zamanın yetmemesi baskısı da sağlığın bozulmasıyla bağlantılı olarak görülmektedir.

Eğer bir kadın işini sevmiyorsa, bu konuda öfkesini açığa vuramıyora ve işten ay~ılamayacağını biliyorsa, bu çelişki doğruca kalbine işleyeektir, çünkü bu uzuv aşırı stresin derhal etkisinde kalır. Ayrıca stresli bir I, yaşamı, bir kadının sigara içme olasılığını da arttığından, tansiyonunu ve kolesterolünü de yükseltir; bu nedenle kalp hastalığı riskinin başka unrları da ortaya çıkmış olur.

Yapılan çalışmalar, düşük eğitim düzeyinin kadınlarda koroner arter hastalıkları riskinin yüksekliğiyle bağlantılı olduğunu göstermiştir. Temelinde bu durumun resmi eğitim düzeyiyle ilintili olması gerekmez ama aha iyi eğitim almış olan kişiler kendilerine daha iyi bakarlar ve daha seçeneklere sahip olurlar. Ayrıca beden kitle indeksi ve sigara kulla-ımı eğitim düzeyiyle ters orantılıdır. Boş zamanlarda güç harcatan etinlikler de eğitim durumuna bağlıdır. Yürüme bantlarında ölçülen bensel zindeliğin yalnızca kadınlarda eğitim durumuyla bağlantılı olduğu saptanmıştır.i" Ne var ki, görüş açınızı değiştirmek ve yaşam biçiminin denetlernek için okula geri dönmek zorunda değilsiniz.

Sahip olduğunuz arkadaşlarınızın sayısı ve çeşitliliği de kalp sağlığıy la ilgilidir. Çok sayıda çocuğu olan, işi başından aşkın olan ve duygusal açıdan destek alamayan kadınların kalp hastalığı riskinin yüksek olduğu ortaya çıkmıştır. Ama ailelerinin kendilerine destek verdiğini düşünerılerin risk oranı daha düşüktür.

SHARON: EMEKLİLİKTEN YARARLANMAK UGRUNA ÖLMEK

Sharon birkaç yıldır benim hastamdı. Yaklaşık on kilo kadar fazlası vardı ama düzenli olarak yürüyüş yapıyordu ve mutlu, destekleyici biı ilişki sürdürüyordu. Tansiyonu ve kolesterol düzeyi düşüktü, sağlığı ye rindeydi. Menopoz dönemi başlangıcında ateş basma nöbetleri için önerilmiş olan Premarin ve

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp