İnkontinans Tedavisi

İnkontinans Tedavisi: Dünyada ve ülkemizde yaşlı popülasyon oranları her geçen yıl artış göstermektedir. Ülkemizde halen 6 milyon (%8.6) yaşlı bulunmaktadır.

2030 yılı itibariyle bu oranın %15‘lere çıkacağı öngörülmektedir. Bu oranlar bize özellikle yaşlanma ile birlikte sıklığı artan pek çok hastalıkla daha çok karşılaşacağımızı göstermektedir.

Üriner inkontinans yaşlanma ile birlikte sıklığı artan önemli geriatrik sendromlardan birisidir. Genellikle hasta tarafından belirtilmeyen bir sosyal problemdir. Yaşlılar sıklıkla şikayet olarak belirtmediği için klinisyenler tarafından da yeterince tanınmaz ve üzerinde durulmaz. Hatta pek çok anamnez formunda genellikle yer almaz. Bu nedenle sık görülen ve spesifik tedavilerle kür sağlanabilen veya sıklığı azaltılabilen bir sendrom tedavisiz bırakılmış olur.

Değişik tanımları olmakla birlikte Uluslararası Kontinans Derneğinin [International Continence Society (ICS)] belirlediği tanım genel kabul görmüştür. ICS 2002 yılında yeni bir tanımlama yaparak üriner inkontinans için daha pratik bir yaklaşım getirmiştir. Buna göre miktarı ne olursa olsun her türlü istemsiz idrar kaçırma durumu üriner inkontinans olarak tanımlanmıştır .

İnkontinans prevalansı ile ilişkili yapılan çalışmalarda popülasyonun özelliklerine göre farklı sonuçlar bildirilmiştir. Toplumda yaşayan 60 yaş ve üzeri yaşlılarda prevalansı %8-18 arasında değişmektedir.

Kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha fazla görülmektedir. Sürekli veya ciddi inkontinans toplumda yaşayan yaşlıların yaklaşık %5‘inde görülür. Prevalansdaki geniş farklılıklar çalışma dizaynları ve inkontinans tanımları ile ilişkilidir. Yaşlıda sık görülen diyabet, Alzheimer hastalığı gibi pek çok kronik hastalıktan daha sık görülür. Toplumda yaşayan kırılgan yaşlılarda (85 yaş ve üzeri) ise %5-30 gibi yüksek sayılabilecek oranlarda üriner inkontinans görülmektedir. Bu oranlar hastanede yatanlarda %40-70‘lere, bakımevlerinde yaşayanlarda ise %40-50‘lere ulaşmaktadır. Yaş ve bozulmuş fonksiyonel durum hem erkek hem de kadınlarda üriner inkontinans için bağımsız risk faktörleridir (3,4).

Tüm tıbbi ve sosyal olumsuz etkileri yanında, ülkelere ekonomik maliyetinin de yüksek olması ayrıca üzerinde durulması gereken önemli bir faktördür. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)‘nde üriner inkontinans tedavisi için her yıl yaklaşık 32 milyar dolar harcandığı tahmin edilmektedir. Bu maliyet, diyaliz ve koroner by-pass cerrahisi için harcanan paranın toplamından fazladır.

Alt bezleri için harcanan para da 6 milyar dolar gibi önemli bir maliyet kalemidir. Bu maliyetlerin her 10 yılda iki katına ulaştığı düşünülmektedir. Özellikle bakımevlerinde kalan hastalarda her hasta için günde bir saatin üriner inkontinans ve bakımı için ayrıldığı düşünülürse gerçek maliyetlerin çok daha fazla olduğu gerçeği görülecektir. Yıllık toplam maliyeti ABD‘de kadınlarda erkeklerden 3 kat daha fazladır. Yine 65 yaşın üzerindeki maliyeti genç yaş gruba göre 2 kat fazladır.

Yaşlıların sağlığına ve yaşam kalitesine bu kadar olumsuz etkileri olan ayrıca ülkelere ciddi bir ekonomik yük getiren üriner inkontinans, neden göz ardı edilen bir problem olarak kalmaktadır? Aslında yaşlılar üriner inkontinansı yaşlılığın doğal bir sonucu olarak görür ve tedavisinin güç olduğu veya cerrahi tedavi gerekeceği korkusu gibi değişik endişeleri vardır. Bunların yanında utanma duygusu üriner inkontinansın göz ardı edilmesi için önemli bir faktördür.

Hastalar dışında doktorlar da genelde üriner inkontinans konusunda ilgisizdir. Üriner inkontinans, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından en son medikal tabu olarak isimlendirilmiştir. Pek çok doktorun üriner inkontinans ile ilgili soru sormaktan tereddüt ettiği görülmüştür. Yapılan çalışmalarda bu konu ile spesifik ilgilenenler dışındaki doktorların üriner inkontinans konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığı da görülmüştür. Kesinlikle bilinmelidir ki yaşlanma tek başına üriner inkontinansa yol açmaz ve pek çok hasta tam bir kontinans sağlanamasa bile başarılı bir şekilde tedavi edilebilir.

Üriner inkontinans, her ne kadar hayatı tehdit eden bir durum olmasa da sıklıkla komorbid başka hastalıklara yol açar. Anksiyete ve depresyon birlikteliği sık görülür (%37-56). Özellikle kadınlarda yapılan çalışmalarda üriner inkontinansa %30-46 oranında değişen oranlarda seksüel disfonksiyonun eşlik ettiği görülmüştür.

İnkontinansı olan yaşlılar sıklıkla fiziksel aktivitelerini kısıtlar ve uzun süreli egzersiz veya sportif programlara katılmak istemez. Utanma nedeniyle kendilerini toplumdan soyutlarlar. Bu durum sosyal fonksiyon ve davranışları olumsuz etkiler.

Üriner inkontinansı olan yaşlılarda yaşam kalitesi bozulur ve fiziksel aktivitenin kısıtlanmasına paralel olarak hipertansiyon, osteoporoz, koroner kalp hastalıkları, psikolojik sorunlar gibi problemlerin görülme sıklığı artar. Yine lokal cilt reaksiyonları, dermatit, infeksiyon ve buna sekonder bası yarası gelişimi, uyku bozuklukları ve düşmeler bu hastalarda sık görülür.

Yapılan çalışmalar göstermiştir ki üriner inkontinans yaşlının uzun dönem bakımevlerine yatırılma sebeplerinin başında gelir. Kendisi olmasa bile yarattığı sonuçlar, önemli bir mortalite ve morbidite sebebidir.

Üriner inkontinans konusunu iyi anlayabilmek için miksiyon fizyolojisi, inkontinansı kolaylaştıran yaşa bağlı değişiklikler ve kontinans için gerekli özellikler bilinmelidir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp