Havaküredeki yaşam enerjisinin görülür kılınması

Havaküredeki yaşam enerjisinin görülür kılınması :

Mavi yaşam kabarcıklarını rahatça inceleyebilmek için yalın bir ara9 icat etmek gerekiyordu. Bu amaçla, yaşam kabarcık larının büyük bir hızla dışarı yayılmalarını önleyecek ve onları barındıracak kapalı bir yer kurmak kaçınılmazdı. Yayılan ışın ları erişdiklerine göre, bu iş için canlı maddelerin kullanılması söz konusu olamazdı. Daha önceki deneylerim, madenlerin ışın ları yansıttığını, kapalı bir yerde tuttuğunu göstermişti. Eğer öyleyse, ışınlar madenin içine girebilir, iç çevreye yayılabilirdi. Bunu önlemek için, yapılacak aygıtın içerden maden yaprakla rıyla, dışardansa bir kat canlı maddeyle kaplanması gerekirdi. Böylece, deney tüplerinin yaydıkları ışınlar içerdeki madensel levhalat' tarafından yansıtılacak; canlı maddeden (pamuk ya da tahtanın) yapılmış dış kılıfsa ışınların dışarı yayılmasını önleye cek ya da azaltacaktı. Aygıtın arkasında bir açıklık bırakmaktır. ışın yayılmasının incelenmesine izin verecek büyüteç dizgesini bu raya yerleştirmek gerekiyordu. Böylece aygıt yapıldı. İçine, yaşam kabarcığı üretecek sı vıyla dolu bir düzineye yakın kutu yerleştirildi. Mercekleri bir film göstericisinden çıkarmıştık: ışınlar, mercek dizgesinin göz lenmesine izin verdiği, donuk selülozdan yapılmış bir levhaya çarpmak zorundaydılar. Deney başarıyla sonuçlandı. Kıpırdayan mavi buharlarla beyazımsı sarı renkte, zaman zaman çizgi, za man zaman da nokta biçimine giren belirgin ışınları açıkça göz leyebildim. Daha başka birçok kişi gözlemle timi doğruladı. De neyi artık halkın bilgisine sunulacak kadar olgunlaşmış buluyor dum. Derken, hiç açıklayamadığımız bir görüngü ortaya çıkı verdi: bir kutudan yapılmış olan aygıt, deney tüplerinin çıkarıl masından ve iyice havalandırıldıktan sonra, hiçbir ışıma belirtisi göstermemeliydi. Yoksa, gözle görülen ışınların yaşam kabarcığı üreten tüp/erim'den geldiklerini öne süremezdim. Yeni bir de netlemenin deneyi doğrulayacağından hiç kuşkum yoktu. Ancak, büyük bir şaşkınlıkla, aynı mavimsi buharları, ışıklı çizgileri boş kutuda da gördüm.

Oturup baştan başa söktüm, madensel levhaları suyla yıkadım, pamuğu değiştirdim, aygıtı birkaç gün havalandırdım, deneyi yineledim. Bütün bunları yaparken, dış- taki pamuk kılıfın ışın-yayımının bir bölümünü emdiği, denetle me deneylerimin işte bu kalıntıyı gösterdiği varsayımından yola çıkıyordum. Ancak, tüm çabalarım boşa gitti! Kutuyu bütün ışık lı görüngülerden arıtamadım. Benim için anlaşılmaz bir şeydi bu! Aygıtın içinde deney tüpü bulunmadığı halde, ışınlar nereden ge liyordu? Deney tüplerinin bulunduğu zamana oranla daha az yoğun olmakla birlikte, ışıklı görüngüleri yine de görebiliyordum. Dışına canlı maddeden yapılmış kılıf geçirilmemiş, arkası camdan yeni bir aygıt yaptırdım. SAPA kabarcıklarını ürettiğim tüpleri sakladığım odalardan özenle uzak tuttum aygıtı. Canlı maddeden yapılmış kılıf bulunmadığına göre, deneyler sırasın da emilmiş enerjinin kalıntısı da söz konusu olamazdı. Ancak, bütün sakınımlara Karşın, ışınımlar yine karşı m daydılar! Kolayca anlaşılabilecek bir can sıkıntısı içinde geçen birkaç gün ve geceden sonra, belleğim bana bir tutamak uzat tı: kauçuk eldivenleri elektrik-ölçerin önünde oynatırken buna benzer bir görüngü gözlediğimi anımsadım. Deney tüplerinin etkilediği kauçuk elektrik-ölçeri harekete geçirmişti. Görün gü, eldivenleri suyla yıkadığım ya da götürüp gölgeli bir yer de havalandırdığım zaman yok olmuştu. Kauçuğu deney tüpleri min yanına koyup yeniden ışınların etkisine bırakmak, görün günün yine boy göstermesine yetmişti. Ama bir an bile deney tüplerinin yanına konmamış kauçuk eldiyenler de, hiçbir yere sürtülmedikleri halde, aynı etkiyi yaratmışlardı. O zaman, buna bakarak, yaşam kabarcığı üretilen eriyiklerin yaydığı enerjinin her yerde hazır olduğu sonucunu çıkarmıştım. Kutunun, içine deney tüpleri konmadığı zaman bile, gözle görülür bir ışıma ba rındırmasına bakarak, aynı sonuca vardım. Peki ama, nereden geliyordu bu ışıma?

Bugün .acunsal yaşam enerjisini ölçebildiğimize ve kan serin. iyileştirlimesinde kullandığımıza göre, o zamanki şaşkın lığım akıldışı gözükebilir. Çünkü daha işin başında, ışın-yayı mının her yerde hazır olduğu izlenimi uyanmıştı içimde. Yaşam kabarcığı üretilen bir tübe değdirilmemiş kauçuk eldivenlerin elektrik yüklü olup göstergeyi saptırması beni içinde deney tübü bulunmayan kutudaki ışımayı keşfetmeye hazırlamış olmalıydı aslında. Ancak, sonradan yargılamak çok kolaydır! Buluşumun üs tünden geçen iki yıl boyunca, gözlemlerimin doğruluğu konu sunda amansız kuşkular vardı içimde. Her yerde hazır bir ışın yayımı, «bir çift eldivenin kendiliğinden elektrik yüklenmesi» gibi şeyler öyle hemencecik inanılacak olgular değildir; tam tersine, bunlar beni ışımadan çevirmek üzereydi. Öte yandan, doğa bilimcilerle bakteri uzmanlarının karşı çıkışları, olumsuz. deneyleri gözlemlerime hak ettikleri önemi vermemi engelliyor du. Yeni ışın-yayımını bulduğum günlerde, Norveç basınının ba na yönelttiği gözden, düşürme savaşımı (o sıralarda yanaşmak üzereydi) kendime güvenimi sarsmıştı. Omuzlarıma çöken so runların ağırlığına dayanacak kadar güvenim yoktu. Gerçekten de, gözlemlerim o güne dek tartışmasız kabul edilen bir sürü dirimbilim ve bakteri bilim kavramını sorun konusu edecek nitelikteydi: havada uçuşan tohumlar kuramı, «bir cismin eIek trikliliği» kavramı, canlı etkin hücre maddesinin alabildiğine karmaşık bir protein'den başka şey olmadığı düşüncesi, devi nimci ve canlıcı yaşam anlayışları bunlar arasındaydı. Tek da yanağım, deneylerimin gidişi ve iç mantığıydı.

Yaşarken olağandışı görüngülerle karşılaştığımız . zaman, geçmişteki kararsızlıklara dönüp bakmak hem ilginç, hem ya rarlıdır. Böylece insan görünüşte sarsıcı ya da olumsuz denet leme deneylerinden ötürü cesaretini yitirmez, yüzeysel doğrula malarla yeni olguları elinin tersiyle itme eğilimine karşı dire nir; olumsuz denetleme deneylerinin sonuçlarını bile denetlemek ve hiçbir zaman: «Bir yanılsamanın kurbanı oldum besbelli!» deme kolaylığına kendini kaptırmamak gerekir. Oysa, ışınların varlığı kanıtlanmıştı. Her şeyi bir anda açıklamaya kalkışmak fazlaydı. Ancak, böylesine bir buluş bolluğunun ister istemez yarattığı kuşkularla duygusal sarsıntılara yan çizmeye de hak kım yoktu. Deney tüpleri olmadığı zaman gözlenen ışın-yayımıyla ay nı deney tüplerine yaklaştırılmamış kauçuk eldivenlerin elek trik-ölçerin göstergesini etkilemesi arasında belli bir koşut luk bulunduğunu öne sürmek yeterli değildi. Bu açıklama, olsa olsa, o anda dolduramadığım boşluğu aşmama yarayacak bir köprüydü, Birkaç hafta boyunca, boş kutudaki ışımayı inceledim. Hiç bir değişime rastlayamadım. Hava ister güneşli ister yağmurlu, ister puslu ister açık, ister nemli ister kuru, ister gündüz ister gece olsun, ışın-yayımı aynıydı. Demek ki, güneşe bırakılmış kauçuk eldiven gibi, doğrudan doğruya güneş ışınlarından geli yor olamazdı. «Her yerden» geliyordu: geriye, bu «her yer» sözcüğüyle ne demek istediğimizi belirlemek kalıyordu. 1940 yazında, tatile çıktım ve New-England'ın Maine böl gesinde dolaştım. Bir gece, henüz çözemediğim bilmecelerin ağırlığı altında, gölün üstündeki göğe bakıyordum. Ay Batı'da, ufuk çizgisine yakın bir yerdeydi; Doğu'da, göğün tam karşı kesiminde, pırıl pırıl parlayan yıldızlar gözüme çarptı. Göğün en tepesindeki yıldızların, ufka yakın olanlardan daha az par ladıklarını şaşkınlıkla fark ettim. Yıldızların yanıp sönmesi ışı ğın dört bir yana yayılmasına bağlı idiyse, parıltının her yerde aynı yoğunlukta olması, ayın yakınındaysa artması gerekirdi. Oysa, tam tersiydi. Hemen bir tahta boru kaptım, içinden birkaç yıldıza bak tım. Derken, saIt rastlantıyla, yıldızların arasında, göğün kap karanlık bir noktasına çevirdim gözümü. Büyük bir şaşkınlıkla, yalın dürbünümün yuvadaki görüş alanı içersinde son derece canlı bir yanıp sönme, ardından da göz kamaştırıcı ışık çizgi leri gördüm. Boruyu aya doğru çevirdikçe, görüngü yavaş yavaş. Yok oldu. Özellikle göğün en karanlık noktalarında, yıldızların arasında göze çarpıyordu. Deney aygıtımda bilmem kaç kez incelediğim yanıp sönmelerin, parıltıların, ışıklı nokta ve çizgilerin aynısıydı bunlar. Borumun ucuna mercek yerine geçen bir büyüteç yerleştirince, ışın-yayımının yoğunlaştığını gördüm.

De ney kutum gizemini yitirmişti, görüngü açıklanıyordu: içinde yaştım kabarcığı üretilen deney tüplerinin bulunmadığı kurum daki ışıma havaküreden geliyordu. Havaküre, o güne dek hiç sözünü işitmediğim bir enerjiyle doluydu. Bu ışıma «acunsal ışınlarsa benzemez, çünkü acunsal ışın- 'ları gözle göremeyiz. Ayrıca, doğa bilimciler acunsal ışınların yerküreye yıldızlarla dolu uzaydan geldiklerini, dolayısıyla kö kenlerinin yeryüzü olmadığını öne sürerler. Bir süredir, kimi .bilginler bu konuda karşıt-görüşler öne sürmektedir. «Acunsal ışınlarsın kökeni yer küresel'se, acunsal yaşam enerjisiyle çakışmaları gerekirdi. O zaman da, «acunsal ışınlarsın büyük «içeişleme güçleri» acunsal yaşam enerjisinin her yerde bulunuşu'yla kolayca açıklanabilir. Borumla toprağa, kayalara bakarken, aynı görüngüyü her yerde, değişen yoğunlukta saptadım. Büyük bir güce eriştiği bulutIarda da görebiliyordum onu. Birden kafamda ışık çaktı: SA PA kabarcıklarımın varlığını doğrulamaya çalışırken, havadaki acunsal yaşam enerjisini bulmuştum . Acunsal yaşam enerjisini öylesine dizgeli bir biçimde be timlemeye çalışacağım ki, benimle aynı mantığı paylaşanlar, ya şam kabarcıkları üzerindeki deneylerimin beni zorladığı kar maşık yola girmeden, onu kendileri de bulabilsinler. Acunsal yaşam enerjisini böylece birlikte keşfederken, onu bütün öbür enerji türlerinden ayıran özellikleriyle tanışmış olacağız. «Ma vi yaşam kabarcığı»yla enerji işlevini mantıksal bir bağın hava küredeki enerjiye bağladığını göreceğiz. Havadaki acunsal ya şam enerjisinin SAPA kabarcıklarının yardımı olmadan da bu lunabileceğini söylemeye gerek bile yok elbet. Ancak, yaşam kabarcıklarının ışın saçması gibi karmaşık, bir yoldan yaptığı mız dolaylamaya çok büyük sonuçlar doğurabilecek bir bilim daIını borçluyuz: Yaşayan her canlı varlığı yöneten enerji ister istemez havaküredeki enerjiyle özdeştir; yoksa, yaşayan varlık taki enerji havadaki acunsal yaşam enerjisinin bulunmasına yol açamazdı.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp