Göz Tansiyonu (glokom) Birincil Glokom

Göz Tansiyonu (glokom) Birincil Glokom : Elli yaşını geçmiş insanların yaklaşık yüzde 2'sinde görülür. Gençlerde çok ender rastlanan bir hastalıktır. Her iki cinste de görülür, ama kadınlar arasında biraz daha yaygındır. Hastalığın hormon değişikliklerine, yapısal etkenlere ve kan dolaşımını düzenleyen karmaşık süreçlerde aksama gibi damar hareketleri bozukluklarına bağlı olduğu düşünülmektedir. Birincil glokom tek bir hastalık olarak kabul edilir, ama olgudan olguya değişik bir hastalık gibi görünebilir. Bu nedenle de çoğu kez değişik biçimleriyle betimlenir.Basit kronik glokoni - Erkeklerde ve kadınlarda aynı sıklıkla görülür. Son derece sessiz gelişir. Hasta daha önce en küçük bir rahatsızlık duymadan kör olmak üzere olduğunu fark eder. Hatta bu sırada öbür gözünde de ciddi bir körlük tehlikesi belirmiştir. Hastalığın dikkati çekebilecek ilk belirtisi hafif görme bozukluğudur; her şey bulanık görünür. Hasta bunu yaşlanmaya bağlar.

Oysa bu görme bozukluğu presbiyopi değildir ve mercekle düzeltilemez. Hasta iyi okuyabildiği halde yere düşürdüğü bir şeyi bulmakta zorlanır ve bir oraya bir buraya bakar, çünkü görme alanı daralmıştır. Bu aşamada hastayı muayene eden uzman hekim göz tansiyonuna özgü belirtileri saptayabilir. Göziçi basıncı artmıştır ve çok yüksek değerlere ulaşmasa bile normaldenyüksek kalır. Görüş keskinliği azalmamış, ama görme alanı daralmıştır. Hekim oftalmoskopla yaptığı muayenede kör noktadaki tipik çukurlaşmayı saptar. Basit kronik glokom yavaş ve ağrısız ilerler, ama tedavi edilmezse kaçınılmaz olarak körlükle sonuçlanır. Tedavi hastalığın ilerleyişinin yıllarca durdurulmasını sağlayabilir. Bu arada hastanın tedaviye yardımcı olacak bazı genel kurallara uyması çok önemlidir. Hasta sakin ve düzenli bir yaşam sürdürmelidir. Düzenli beslenmeli, kan basıncını sürekli denetlemelidir. ilaç tedavisinin yaşam boyu sürdürülmesi gerekir. Tedavi gözbebeğini daraltarak saydam sıvının akışını kolaylaştıran ilaçlarla yapılır. Cerrahi girişim karan uzman hekimin gözün durumunu değerlendirmesi sonucunda verilebilir. Cerrahi girişim saydam sıvının boşalabileceği yeni bir yolu açmaya yöneliktir.

Dar açılı glokom - Basit kronik glokomdan farklı olarak sessiz ve yanıltıcı biçimde gelişmez. Aşağıda anlatılacak akut glokomun belirtilerini anımsatan küçük nöbetler yapar. Hasta sabah yataktan kalktığında hafif bir baş ağnsıduyar. Sabah saatleri boyunca bulanık görür ve ancak öğleden sonra net görmeye başlar. Geceleri bir ışık kaynağının çevresinde, örneğin sokak lambasından yayılan ışıkta gökkuşağı renklerini görür. Nöbet dışı dönemlerde doğrudan bakıldığında gözde herhangi bir değişiklik görülmez; hastalığa özgü değişiklikleri yalnızca bir uzman fark edebilir. Bunlar kornea çevresindeki epitel örtüsünde hafif bir pullanma ve dökülme ile kornea Akut glokom nöbeti şiddetli ağrılarla aralıksız ilerleyebilir ve hızla körlüğe giden glokom tablosunun ilk belirtisi olabilir. Nöbetler yineleyicidir ve gittikçe daha kısa aralıklarla gelir. Cerrahi girişim yapılmazsa körlük kaçınılmazdır. Mutlak glokom - Kronik glokom sonucunda kör olan bir göz dışarıdan normal görünebilir ve yalnızca göz dibi muayenesinde saptanan kör nokta çukurluğu körlüğün nedenini ortaya koyar. Göz kör olmadan önce ise basınç artması çoğu kez doku yıkımı değişikliklerine yol açar. Konjunktiva incelir, kırılganlaşır ve yüzeyinde karışık kan damarları belirir. Kornea duyarlılığını yitirmiştir, üzerinde genellikle epitel dokusu yitimine bağlı kabarcıklar oluşur. İris yüzeyinde, irisi vernik gibi kaplayan bir nedbe dokusu içinde büyük damarlar belirir.

Gözbebeği düzensiz, geniş ve ışığa karşı duyarsızdır. Göz merceği mavimsi-yeşilimsi bir renk almış, gözküresi sertleşmiş ve gözakı incelmiştir. Glokomun bu en ileri aşamasında göz artık kör olmuş, yüksek iç basınç nedeniyle son derece zayıf düşmüş ve gözdeki bütün yapılar kendilerini hastalığın gidişine bırakmıştır. Bu aşamada çok küçük bir darbe bile gözküre- sinin yırtılmasına yeter. Buftalmi ya da bebeklik glokomu - Glokomun bebeklik çağında ortaya çıkan özel bir biçimidir. Temel nedeni ön odanın köşelerinde, yani korneanın arka yüzüyle irisin ön yüzü arasındaki bölgede doğumsal oluşum bozukluğu bulunmasıdır. Bu bölge daha önce de belirtildiği gibi saydam sıvının geri emildiği yerdir. Dölütsel yaşam evresinde gözün kusurlu gelişimi iris-komea açısının birleşmesine ya da bu bölgedeki saydam sıvının geri emilimiyle görevli oluşumlarda yapısal bozukluğa neden olur. Saydam sıvının üretimi emilebilen miktarı aşar ve sıvının normal akışı aksarsa göziçi basıncı yükselir.

Çocuk gözü erişkin gözünden daha esnektir. Dolayısıyla iç basınç arttığında gözün hacmi de büyür. Kornea büyük ve parlaktır, ama sınırlan belirsizdir. İris bir çadır gibi gergindir; bazen göz merceği tarafından iyi desteklenmez ve hafifçe titrer. Göz merceğinde olağandışı bir gelişme yoktur. Gözküresi ise büyümüş ve serttir; kör noktada çukurlaşma ve görme alanında daralma ortaya çıkmıştır. Bazı iyi gidişli olgularda hastalık fazla ilerlemeden durur; biraz büyümüş olan gözün de keskinliği bir ölçüde korunabilir. Ama olgulann büyük bölümünde ve özellikle yıllar geçtikçe hastanın durumu ağırlaşır. Çok azalmış olan görüş keskinliği başka ikincil değişiklikler sonucunda tümüyle ortadan kalkar. Kornea matlaşır ve kristalleşir; ağtabaka aynlmaya, gözmerceği matlaşmaya başlar; gözakı incelerek gri bir renk alır ve yüzeyinde geniş toplardamarlar belirir. Kör olan göz ağrılı krizlere neden olabilir. Bütün bunlara karşın çocuk erken dönemde tedavi edilirse iyileşir. Cerrahi girişimle saydam sıvının normal akışı sağlanabilir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp