Diyet ve Kanser

Diyet ve Kanser :

Karsinogenez açısından, diyetin üç yönü söz konusudur.(1) eksojen karsinojen içeriği, (2) diyetteki maddelerden karsinojenlerin endojen olarak sentezi, (3) koruyucu faktörlerin yokluğu.

• Eksojen maddeler yönüyle; aflatoksin kesinlikle karsinojendir. Asya ve Afrika' mn bazı bölgelerinde karaciğer kanseri gelişiminde önemli bir faktördür. Aflatoksine maruz kalma tümör hücrelerindeki p53 geninde spesifik bir mutasyona (codon 249) yol açar. Mutasyonun varlığı epidemiyolojik çalışmalarda aflatoksine maruziyetin moleküler bir işareti olarak kullanılır. Gıdalardaki katkı maddeleri, yapay taçlandırıcılar ve böcek zehirleriyle kontarninasyonun kansere yol açmasına dair tartışmalar devam etmektedir. Bazı yapay tatlandırıcıların (siklamadlar ve sakkarin) mesane kanserine neden olduğu işaret edilmekteyse de inandırıcı kanıt yoktur.

• Diyet komponentlerinden karsinojen veya promoterlerinin endojen sentezi konusundaki kaygı; esas olarak mide kanserleri ile ilgilidir. Nitrosaminler ve nitrosamidler hayvanlarda kesin olarak mide kanserine yol açtığı için insanlarda bu tümörlerin oluşumuyla ilişkilendiriliyor. Bu bileşikler vücutta proteinlerin sindirimiyle nitritler, aminler veya amidlerden elde edilebilirler. Nitrat kaynağı olan sodyum nitrit yiyeceklere koruyucu olarak eklenir. Nitratlar ise bitkilerde yaygın olarak bulunur ve gastrointestinal sistem florasının indirgemesiyle ortaya çıkar. Ayrıca, midede iyi bir etkisi olan diyet içeriklerinden karsinojenik ajanların endojen olarak üretilmesi de olasıdır.

• Düşük lifli beslenme ile birlikte aşırı hayvansal yabalımı kolon kanserinin nedenleriyle ilişkilendirilmiş-tir. Bu birlikteliğin en inandırıcı açıklamaları şu şekilde özetlenebilir: Fazla yağ alımı bağırsaklarda safra asitlerinin düzeyini arttırır; bu intestinal florayı değiştirerek, mikroaerofilik bakterilerin üremesini kolaylaş-tırır. Bu bakteriler tarafından üretilen safra asitleri veya safra asidi ara ürünleri karsinojen veya promoter olarak işlev görebilir. Lifli yiyeceklerden zengin diyetin koruyucu etkisi: (1) Dışkı hacmindeki artış ile geçiş süresinin azalması; böylece mukozanın suçlanan ajanlarla temasının azaltılması; (2) Bazı liflerin karsinojenleri bağlayabilme kapasitesi ve böylece mukozayı koruması ile ilgili olabilir. Bu teorileri klinik ve deneysel çalışmalarla destekleme gayretleri bütünüyle zıt sonuçlar ortaya çıkarmıştır.

• Antioksidan özellikleri nedeniyle C vitamini, E vitamini, beta-karotenler ve selenyum kanserden koruyucu etkili olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte, bugüne kadar bu antioksidanların kemoprotektif ajanlar olduklardın yeterli bir kaçtı yoktur. Daha önce sözü edildiği gibi, retinoik asit epitelyal farklılaşmayı sağlar ve yassı epitel metaplazisini geri döndürdüğüneinamlır. En iyi bilineni, bu bölümde daha önce tartışıldığı gibi, promiyelositik lösemide 'olgunlaştırma terapisi' nde kullanıradır. .Sonuçta, "ünlü diyet uzmanları"mn birçoğu hayal kırıklığına uğratan moda diyet menüleri ve açıklamalarına karşın, bugün için, genel olarak diyetin kansere yol açtığına veya koruyucu olduğuna dair kesin bir kanıt bulunmadığını söyleyebiliriz. Her şeye rağmen, iştah kabartıcı bir biftek veya nefis bir dondurma gibi lezzetli yiyeceklerde karsinojenlerin gizlenebileceği kaygısı devam etmektedir

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp