çocuklarda sosyal fobi tedavisi

Çocuklarda Sosyal Fobi


Çocuklarda Sosyal Fobi, Ellerin titremesi, terleme, kekeleme, göz kontağı kuramama, kalbin çok hızlı atması, yüzün kızarması başkaları tarafından kolayca tesbit edilebilen kaygı belirtileridir. Bu sorun hakkında detaylı bilgileri makalemizde bulabilirsiniz.


Sosyal fobi DSM-IV‘e göre anksiyete bozukluklalrı içerisinde değerlendirilir. Genellikle 13-24 yaşları arasında yaygın olmakla beraber çocukluk yaşlarında da sıklıkla görüldüğü ve bunun ileriki yaşlarda devam ettiği bilinmektedir. Sosyal fobi yaşayan kişiler çeşitli kaçınma davranışları gösterirler. Kaçınma davranışı sosyal ortamın kendisinden olabileceği gibi performans gerektiren işlerden de kaçınılabilir. Bu gibi ortamlarda kişi davranışlarının aşağılanmasına ya da utandırılmasına neden olacağı endişesi ile genellikle sosyal ortamlara ya da kalabalık yerlere girmemeyi tercih eder. Buna benzer yerlerde herkes tarafından görülecek kaygı belirtileri yaşamaktan korkar. Korku duygusu, bebekliğin 4. Ayından itibaren başlarlar. Yani insanoğlu hayatının ilk 4 ayında korkusuzdur. Korku hissi, esasında insanın hayatta kalabilmesi ve doğa ile uyum sağlayabilmesi için önemli ve gerekli bir durumdur. Korkunun oluşturduğu savunma stratejileri insanın hayatta kalmasını sağlar. Ancak korku hissinin hem fazlası hem de eksikliği, kişiye ve çevresine zarar verir. Korku duygusunun olmaması, psikopatlık ya da antisosyal kişilik oluşmasına neden olur. Bu kişiler, yaptıkları suçların cezalarından korkmadıkları için toplum ve çevre için tehdit oluştururlar. Özetle aşırı korkmak kadar korkusuz olmakta bir hastalıktır. Diğer taraftan her korku fobi değildir. Bir korkuya fobi denebilmesi için, korku ile beraber kaçınma davranışının da olması gerekir.

SOSYAL FOBİ KEKEMELİĞE NEDEN OLABİLİR.

Ellerin titremesi, terleme, kekeleme, göz kontağı kuramama, kalbin çok hızlı atması, yüzün kızarması başkaları tarafından kolayca tesbit edilebilen kaygı belirtileridir. Durduk yere kekemelik gelişen bir çocukta sosyal fobi davranışları araştırmalıdır. Sosyal fobi davranışları sonucunda gelişen kekemelik, sosyal fobinin daha da ağırlaşmasına neden olabilir. Sosyal fobi yaşayan kişi bu davranışsal belirtileri göstermeye yüksek eğilimlidir. Kekemelik gibi belirtilerin görülüyor olması kişinin daha fazla stres yaşamasına neden olur. Daha fazla stres daha fazla kaygı belirtisine yol açarak kırılması zor bir döngüyü başlatmış olabilir. Sosyal fobi yaşayanların kişilerarası ilişki kurmaktan ya da performans sergilemekten kaçınmalarına bu döngünün neden olduğunu söyleyebiliriz. Korkulan eylemin gerçekleştirilmesinin zorunlu olduğu durumlarda kişi yoğun bir kaygı ya da sıkıntı yaşayarak buna katlanır.

Yukarıda tanımlanan kaygı belirtileri genelde panik atağı ile karıştırılabilir. Belirtilerin birbirine çok benzediği durumlarda kişinin paniğini tetikleyen duygunun tespit edilmesinde fayda vardır. Bazı insanlar atak geçirirken yardım alamamaktan ve ölmekten korkarlarken bazı kişiler yaşadıkları atağın başkaları tarafından nasıl değerlendirildiğini düşünürler, rezil olmaktan korkarlar. Bu ayırımı yapmak iki farklı patalojik durumu birbirinden ayırt etmemize yardımcı olur. Bazı kişiler yaşadıkları korkunun anlamsız olduğunu bilseler de bu duyguyu yaşamaktan kendilerini alıkoyamazlar.

Herbirimiz doğuştan getirdiğimiz bir mizaç ile dünyaya geliriz. Mizaç kişinin davranışının bütün görünümlerini ve dünyayı, insan ilişkilerini anlamasını belirgin biçimde etkileyen uzun süreli ve dayanıklı içsel yaşantıdır. Bazı bebekler iletişim kurmaya çok yatkınken bazı bebekler çok çabuk ağlarlar ve huysuzlanırlar. Büyük çoğunlukla bu özelliklerini erişkinlik dönemlerine de taşırlar. Fobik uyaranlarla karşılaşan çocuklar yaşadıkları sıkıntıyı tam olarak adlandıramayabilirler. Bu nedenle çeşitli dışavurumlarla sıkıntı yaşadıklarını bizlere hissettirirler. Anksiyete, ağlama, huzursuzluk gösterme, donakalma, anneye, babaya ya da güven duydukları herhangibirine sıkıca sarılma çocukların gösterdiği davranışlardan bazılarıdır. Herhangibir hastalıktan, medikal ilacın yan etkilerinden şüphelenmediğiniz ve şikayetlerin 6 aydan fazla sürdüğü durumlarda çocuğunuzun sosyal kaygı yaşıyor olabileceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor.

ANNE VE BABAYA AŞIRI BAĞIMLILIK SOSYAL FOBİ SONUCU OLABİLİR.

Sosyal fobi yaşamaya meyilli okul çağı çocukları bir takım ortak davranış özellikleri gösterirler. Anne ya da babadan kolayca ayrılamama bu göstergelerden birisidir. Elbette çocuğun kendisini okula getiren ebeveynden ayrılamamasının çeşitli nedenleri vardır. Eğer çocuk çeşitli yalanlar söylenilerek kandırılmış ve verilen sözler yerine getirilmemişse çocuk anne-babadan ayrılmak istemeyebilir. Sosyal fobi yaşamaya eğilimli çocuklarda ise kaygı genellikle sosyal ortamda bulunmaktan dolayı yaşanır ve genellikle dindirilmekte zorlanılır. Sosyal fobi yaşamaya eğimli çocuklar genellikle okul çağına kadar kalabalık yerlerden kaçınmanın bir yolunu bulabilmişken okulla beraber bu durum ortadan kalkar. O zamana kadar çeşitli huzursuzluk belirtileri göstererek kalabalık yerlere annesinin onu götürmesini engellemiş olabilir ancak okuldan kaçınmanın bir yolu yoktur. Esasında okul olayı, sosyal fobi eğiliminde ki bir çocuğun tedavisinde, olumlu gelişmeler ve katkılar sağlayan bir süreçtir.

ILIMLI SOSYAL FOBİK ÇOCUKLAR, ÖĞRETMENLERİN GÖZDELERİDİR.


Sosyal fobi yaşama ihtimali olan çocuklar sınıf içerisinde çok sessiz olurlar ve kendi hallerindeki tavırları ile bir çok öğretmenin gözdesidirler. Sınıftaki varlıkları ancak kendilerine bir şey sorulduğunda kendini belli eder. Sosyal fobinin aşırı yaşandığı durumlarda bu çocuklara soru sorulduğunda cevap almak mümkün olmayabilir. Bu durum çocukların bildiklerini ifade edememelerine neden olur ve akademik olarak başarılarını düşürür. Bu çocuklar çoğunlukla arkadaşları tarafından da göz ardı edilirler hatta kaba davranışlarına maruz kalabilirler.

ÖĞRETMENLER SOSYAL FOBİYİ İYİ BİLMELİDİR.

Ya yanlış bir şey söylersem, ya arkadaşlarım benimle dalga geçerse, ya yüzüm kızarırsa, ya öğretmenim beni arkadaşlarımın yanında küçük düşürürse gibi düşünce yanlışları ile korku ve panik duygularıyla birlikte gelen kaçınma davranışı ilerleyen yıllarda görülecek olan genel sosyal fonksiyondaki bozukluğun habercisidir. Eğer çocuğun fobik kaçınmaları öğretmeni tarafından tesbit edilemezse akademik başarısının düşük olduğu, düşük IQ sorunu yaşadığı düşünülebilir. Zorunlu eğitimi tamamladıktan sonra okula devam etmeme ve başkalarından izole bir şekilde çalışma yapma da sosyal fobinin muhtemel sonuçları arasındadır.

İYİ BİR ÖĞRETMEN SOSYAL FOBİLİ ÇOCUĞU FARKEDEBİLİR.

Sosyal fobi yaşama eğilimi gösteren çocuklar kalabalık ortamlardan olabildiğince kaçınırlar. Kaçınmanın mümkün olmadığı alanlarda ise kaygılı olduklarını belli eden davranışlar sergilerler. Kaygılı olduklarını gösteren davranışları etraflarındaki diğer çocukların onlarla başlangıçta öyle bir niyetleri olmasa bile, eğlenmelerine neden olabilir. Bu çocuklar normalde çocukların yapmaktan zevk alaacağı aktiviteler içerisinde bulunmak istemezler. Oyun parkına gitmek, arkadaşlarının evinde buluşmak, tanıdığı birine selam vermek, tanıdığı ya da tanımadığı birisi ile sohbet başlatmak, arkadaşlarını bir yere davet etmek onlar için çok zor hatta imkansızdır. Okulda perdormans sergilemeleri gereken dersler için haftalar öncesinden kaygılanmaya başlayabilirler ve bu kaygı yeteneklerinin ve çalışmalarının çok altında başarı göstermelerine neden olabilir.

SOSYAL FOBİK ÇOCUK ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞINA YÖNELEBİLİR.

Sosyal fobi yaşayan hastaların bununla birlikte başka bir takım muhtemel rahatsızlıklar göstrermeleri mümkündür. Herhangibir nesne ya da obje fobisi, agorofobya, major depresyon, aşırı alkol ya da madde kullanımı ve bağımlılık, sosyal fobi yaşayanların yaklaşık olarak % 70-80‘inde görülen komorbit rahatsızlıklardır. Sosyal ortaama çıktığı zaman kaygılanan, başkalarının onu aşalayacağını düşünen birisi zamanla hayatında herhangibir çatışma yaşamak istemediği ve bundan korktuğu için kendisini eve kapatabilir. Dışarı çıkmak istememesindeki neden dışarı çıktığında atak geçireceği ve ona yardım edecek birisinin olmayacağı korkusu olmasındansa başkalarının onu yargılayacağı olduğunda dışarı çıkmaktan kaçınma davranışının panik ataktansa sosyal fobiden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Birşeyleri yapmak isteyip de yapamamak ise kişiyi major depresyona itebilir zira sosyal fobi yaşayan kişiler aslında birileri ile iletişim içerisinde olma ihtiyacı hissederler ve buna engel olan davranışsal etmenler yüzünden buna muvaffak olamazlar. Bu durum kişinin daha çok olumsuzluk içeren duygu yaşamasına neden olur. Bazı hastalar bu durumdan uzaklaşma yolunu madde ya da alkol kullanımında bulurlar. Kullandıkları maddenin etkisiyle daha sosyal olabilmeleri onları bu maddeyi daha çok kullanmaya itebilir. Özellikle ergenlikte arkadaş baskısı ile madde ya da alkol kullanımına alışmaları daha kolay olabileceğinden bunu engellemeye özellikle dikkat etmekte fayda vardır.

ÇEKİNGEN ÇOCUKLARDA SOSYAL FOBİ ARAŞTIRMALIDIR.


Her çekingen ya da utangaç çocukta, ileride sosyal fobi yaşayacağını söylemek doğru olmaz. Bazı çocuklar doğuştan getirdikleri kişilik özellikleri doğrultusunda diğer çocuklara göre daha fazla içlerine kapanık, daha az girişken ya da kısacası birçok özellikleri ile yaşıtlarından daha pasif olabilirler. Burada bizim için en net ayrım çocuğun kaçınma davranışı gösterip göstermediğidir. İçlerine kapanık çocuklar bulundukları ortamda çok fazla kişisel ilişkilere girmeseler de başkalarıyla birlikte olmaktan keyif alırlar. Kendileri sohbet başlatamayabilirler ancak birisi onlara bir şey sorduğunda cevap verirler hatta onlara bir şey sorulduğu için mutlu olurlar. Sınıf içerisinde çok emin olmadıkları konularda söz almak istemezler ama emin olduklarında derse katılmaktan çekinmezler ve öğretmenleri soru sorduğunda cevap verebilirler. Utangaç çocuklar hayatlarının ilerleyen zamanlarında üzerlerinden bu pasifliği atarak daha aktif olabilirler. Etrafınızdaki bazı kişilerin ben çocukken çok sessiz sakindim ama sonradan açıldım dediklerini duymuşsunuzdur. Bu kişiler hatırlasınlar ya da hatırlamasınlar birinin ya da birilerinin yardımını almışlardır.

Bir anne veya baba, çocuklarının sosyal ortamlara, bir topluluğa, başka insanların ya da çocukların olduğu kalabalıklara girmekten kaçındığını farkederlerse, bunun üstünde durmalıdırlar. Eğer çocuk sosyal ortamlardan sürekli kaçınma davranışında bulunuyorsa sosyal fobi açısından incelenmelidir. Çocuklar böyle durumlarda yoğun anksiyete yaşarlar. Huzursuzdurlar bir an önce o ortamdan uzaklaşmak isterler. Çoğu zamanda fiziksel olarak bir rahatsızlık üreterek bahane oluşturabilirler. Diğer çocukların yanında ya da yabancı ortamlarda süreki fiziksel rahatsızlık üreten çocukları aileleri iyi gözlemlemelidir. Böyle çocuklarda altta yatan sosyal fobi, erken farkedilmesse, hastane hastane, doktor doktor dolaşılabilir. Zaman kaybı bir yana ekonomik yönden de aileler bir hayli sarsılabilir.

AŞIRI BASKILI ANNE BABA, SOSYAL FOBİYE NEDEN OLABİLİR.


Çocukların utangaç olmalarında anne ve babaların ya da çocuğa bakım veren diğer yakın kişilerin payı çok yüksektir. Bazı anne babalar çocuklarına karşı çok sert ve kuralcı olabilirler. Özellikle çocuklar 2-3 yaşlarında iken hayatlarındaki en önemli kişi onuna bakımını yapan kişi ya da kişilerdir. Kısaca aile dersek eğer ailenin emekleyen ve etrafı keşfetmek isteyen çocuklarına karşı takındıkları tavırın çok önemli olduğunu belirtmekte fayda vardır. Bu yaşlardaki çocuk, etrafında otorite mi kuracak yoksa aşağılanıp yerin dibine sokularak utanç ve kuşku duygusu mu geliştirecek kutuplu psikososyal kriz yaşar. Anne ve baba çocuklarına çok dengeli yaklaşmalıdır. Aşırı baskı ve disiplinin yanısıra, aşırı korumacılık ta çocuğun özgüven duygusunun gelişmesini olumsuz etkileyerek sosyal fobiye neden olabilir. diğer tarafan ailesi çok rahat olan ve çocuğu tamamıyla bırakan ailelerin çocukları genelde kontrolden çıkmaya meyillidirler. Kimse onları engellemediği için istedikleri gibi davranabileceklerini düşünürler va yaptıkları hataların sorumluluğunu üstlenmek istemezler bunlardan dolayı suçluluk duygusu hissetmezler. Tam tersi olarak her yaptığı hareket anne babanın engeliyle karşılaşan, başkalarının yanında hoyratça azarlanan çocuk bir daha bu hareketleri yapmamayı öğrenecektir. Bu durumda ileriki yaşlarda yaptığı her hareketin uygunluğunu ölçüp tartarak başkalarının onun hakkında ne düşüneceğine odaklanarak yaşayacaktır. Bu çocukların ilerde sosyal kaygı bozukluğu geliştirmeleri muhtemeldir. Özetle yeterli guven iliskisinin kurulmadigi , dusunce ve hareket serbestisinin verilmedigi ailelerde, bu durum geri cekilmeye ve aktivitelerde bozulmaya yol acar. Anormal düzeyde koruyucu ve kollayıcı ailelerde çocuk sosyal fobik bir birey olarak yetişebilir.

TEDAVİDE NELER YAPILABİLİR.

Böylesine ezici bir tutum içerisinde olan anne babaların hatalarını fark etmeleri çabuk olmaz hatta eğer başkaları müdehale etmezse imkansızdır. Anne ve baba çocuklarına olan tutum ve yaklaşımlarını değiştirmeli hatta daha önemlisi profosyonel yardım almalıdır. Burada ailenin yakın çevresine ve özellikle de çocuğun öğretmenine de büyük görev düşmektedir. Bu tarz bie sıkıntı yaşayan çocuklara genellikle başarabilecekleri bir görev verilerek öncelikle cesaretlenmeleri sağlanmalıdır. Tek başlarına yaptıkları her iş olumlu pekiştireçlerle desteklenmelidir. Belli bir süre sonra çocuklar daha fazla sosyalleşebilecekleri yerlere gönderilerek ve aileden sağlıklı bir şekilde uzaklaşmaları sağlayacak çeşitli merkezlere yönlendirilebilirler. Çocuğu zorla bu merkezlerin içerisine itmek, dahil olmak istemedikleri topluluklara sokmak durumu olduğundan daha kötü hale getirebilir. Sosyal fobinin tedevisinde oluşturulagelmiş düşünce virüslerinin değiştirilmesi onların yerine rasyonel düşünme ve akıl yürütme ile oluşturulmuş alternatif modellerin yerleştirilmesi birincil hedeftir. Tüm bunlar yapılandırılıyorken sosyal fobisi olan kişilere maruz bırakma tekniği uygulanarak kaygı yaşadığı durumlar uzman bir kişi eşliğinde yaşatılarak düşünce hataları tekrar gözden geçirilmelidir. Bir sonraki adım ise hastanın gerçek hayatta bu tür genellemeler yapabilmesi amacıyla ev ödevleri ile uzman kişi ile çalışılam maruz bırakma teknikleri dış hayata uygulanmalıdır. Geri bildirimler ve takrarlamalar ile stres yaratan durumun kabul edilebilir stres seviyesine çekilmesiyle tedavi sonuçlanmış olur. Belli aralıklarla kontroller yapılarak kişi sosyal hayata entegre edilir. Çocuklarda bunu daha çok oyun terapisi ile gerçekleştirmek ve çeşitli sembollerle soruna odaklanmak mümkün olmaktadır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp