«Brown deyinimi» sorunu

«Brown deyinimi» sorunu :

Gözlemlerimi aden bir takım sonuçlar çıkarmadan. önce, bazı temel sorunları aydınlığa kavuşturmamız gerekir.

1. Kare biçimi; kara zemin üzerinde çizgili kabarcıklı bir yapı.
2. özgül kare ve baki ava oluşturan çizgilerin belirmesi.
3. «Yumuşama » çizgili yapının bükülmesi
4. İleri evrim aşaması; dirim kabarcıklarının kümelenmesi, yapıların içi koyu mavi, yığın şimdiden devinmekte.
5. PA türü demir kökenli dirim kabarcıkları. Devingen, kasılabilir, mavi ışıklı, çoğaltılabilen.

Yaşam enerjisi kabarcıklarının devingenliğinin özgül dirim sel-enerji güçlerinden geldiğini öne süren savımı çürütmek için «Brown devinimiş kavramına başvurulmuştur. Doğa bilimciler (fizikçiler) öteden beri küçük kolamsı cisimleri n belli bir i devi nimleri bulunduğunu, yani belirli bir alan içinde her yana gi dip geldiklerini bilmektedirler. Hatta bu devinimler hesaplan mıştır bile. Bu devinim, eriyikteki moleküllerin büyükçe ko lamsı cisimciklere çarpmasına bağlanmıştır. Görüldüğü gibi, bu yorum yüzde yüz cisimsel ve devinim el'dir. Dirimsel enerjinin yürek gibi atışını açıklamaz. Yaşam enerjisi kabarcıkları alanında gözlenen görüngülere hakkım ve rir mi acaba? Bir yorum, ancak, gözlemle elde edilen yeni ol guları açıklayabildiği oranda geçerlidir. Gözlenen olgularla çe liştiği an değerini yitirir. Kesinlikle saptanmış görüngülere ka baca karşı çıktığı ve daha geçerli bir açıklamayla kolayca de- ğiştirilebildiği zaman artık kullanılmaz. «Brown devinimis doğa bilimciler tarafından bir dogma gi bi savunulmuştur. Yaşamın görüngülerini gizemsel yoldan açık lamaya kalkışarılarla savaşmak gerektiği zaman bu tutum ye rindedir. Ancak, . «moleküllerin çarpması» kuramının da akıl dışı, yani doğa kurallarına aykırı olduğu kanıtlanabilir. Yoksa her yerde özellikle cisimsel «Brown devinimis gören doğa bilimcilerin, yorumlarıyla bağdaşmayan birtakım görüngülerin üzerine eğilmekten kaçınmamaları gerekirdi. Bu okula bağlı doğa bilimcileri inandırabileceğimi sanmıyorum, ama yüzde yüz devinimci kuramların saplandıkları çıkmazın günün birinde araş tırmacıları kimi karşıt görüşlerle kanıtlamalara kulak vermeye zorlayacağını biliyorum. Devinimci yoruma elverişli birtakım cisimcik devinimleri var elbet. Nitekim, ben de içlerindeki öğeler sağa sola gidip gelen enerji kabarcığı kümelerinin bu hareketlerinin dirimsel olmadığına inanıyorum . Onları sağa sola moleküllerin mi ittiğini bilmiyorum, çünkü ben, mutlak devinimci Brown devinimi savunucuları gibi, deneylerim sırasında molekül fa lan görmedim.

Söz konusu görüngünün önce salt cisim bilimsel-devinimsel yorumunun doğuracağı sonuçları görelim: eriyikteki elsimcikler de moleküller de yok olmadığına göre, molekül çarpmasının sürekli olması gerekirdi. Öte yandan, çarpmanın yarattığı devi nimin aynı büyüklükteki bütün parçacıkları etkilemesi gerekirdi. Son olarak da, yalnız uzay içersinde, bir yerden ötekine yer değiştirmeleri gerekirdi. Cisimciklerin içindeki sıvının yayılıp toplanması devinim ci yorumun dışında kalmaktadır. Molekidlerin çarpmasıyla mey dana gelen bir sarsıntı nasıl olur da cisimciğin içinde titreşim e, hatta uzayıp kısalmasına yol açabilir? İlerde, yaşam enerjisi ka barcıklarının devinimci yoruma hiç gelmeyen daha başka özel liklerini tanıyacağız. Bütün bu gözlemler ancak 2000'lik büyütmeyle gerçekleş tirilebilir; bu, büyütmenin alt sınırıdır. 3000 ya da 4000'lik bir büyütme çok daha iyi olur. Ayrıca, renksiz canlı deney parça ları hazırlamak gereklidir. Kopenhag'lı dirimbilimci A. Fischer 1500'ün üstünde bir büyütme elde edilemeyeceğini saptayarak müthiş heyecanlanmış, hatta kendinden geçmiştir; oysa ben, değindiğim olguların belirttiğim büyütmenin altında gözlene meyeceğine ısrarla parmak basmıştım. 1936'da Fischer'in çalış tığı kurumda Giemsa renklendiricisiyle yapılan deneyler olum lu sonuç vermişti. Deney gereği gibi yürütülürse, her türlü de vinimci yorumun dışında kalan birtakım görüngüler saptanır:

1. Cisimciklerin devinmesi kimi zaman belirmekte, kimi zaman belirmemektedir. Devinim başlamakta, sonra birden ke silmektedir. Enerji kabarcıkları karbonun içindeki billurların kenarlarında ya da kara yosununda kendilerini göstermekte, gerilim ve elektrik yükü belli bir düzeye ulaşınca devinmeye başlamaktadırlar. Kimi yaşam kabarcığı üretme eriyiklerinde hiç bir devinim görülmemektedir. Peki, bu durumda, molekülle rin çarpması ne oluyor acaba? Moleküller de, cisimcikler de uçup gitmedi herhalde! Devinitnci bilim söz konusu devinimi açıklayacak başka hiçbir nedeni kabul etmemektedir. Öyleyse, enerji keseciklerinin dış devinimlerinin içlerindeki yükle ilinti si bulunması gerekir.

2. Kimi yaşam enerjisi kabarcıklarının devingenlikleri, uza yıp kısalmaları, titreşimleri, tellenmeleri dış çarpmalarla değil, ancak içerdeki enerjinin yer değiştirmesiyle açıklanabilir. İç devingenlikle iç enerji yükü arasında bir ilintinin bulunması gerekir.

3. Yaşam enerjisi kabarcıklarıyla uğraşan araştırıcı için, canlı alyuvarlar acunsal enerji taşıyan küreciklerdir. 2000'in üs tünde bir büyütmeyle incelendikleri zaman, renklerinin mavi ol duğu ve yürek atışma benzer bir devinim içinde bulundukları görülür. Ölü alyuvarIar mavi değil, karadır. Yer değiştirmezler, kiit küt atmazlar . Alyuvarların devingenlikleri birtakım dış çarpmalarla de ğil, yalnızca içlerindeki enerji yüküyle açıklanabilir. Acunsal enerjiden gelen mavi .rengin yok olmasıyla, devingenlik de du rur. DirimMlimin temel sorunu, canlı varlıklardaki içtepilerin [ilcaların: fmpulsion'ların) kôkenidir. Canlı maddenin cansız maddeden devin dinci içtepilerin varlığıyla ayrıldığından kimse nin kuşkusu yoktur. Devindirici içtepi canlı varlığın içindeki etkin enerji'den başka bir şeyden ileri gelmez. Bu enerjinin kökeni sorunu, yaşam enerjisi kabarcıkları üzerinde yapılan de neylede çözülmektedir. Canlı varlığın içindeki. dirimsel yönden etkin enerji, dirim sel. enerji kabarcığını oluşturan maddeden gelmektedir. Devin gen,kabarcık halindeki maddenin -içinde, etkinlikte bulunan enerjiye ben «orgons (acunsal yaşam enerjisi) adını verdim. Orgon sözcüğünü yaratırken, «organizma» ve «orgazm» sözcük lerinden esinlendim, Bundan böyle «acunsal enerjiye ilişkin» (orgonotique) sıfatı canlı maddeyi çekip çeviren bütün ener ji görüngü ve süreçlerini tanımlayacaktır. Her canlı varlık, sıvı çekirdeğinde belli ölçüde acunsal enerji bulunduran, zarla kap lı bir yapı demektir: bu yapı eacunsal enerjiye dayalı bir diz ge» oluşturur.

Bu arada şunu da belirtelim ki, saIt devinimsel ve cisim bi limsel yorum, özellikle dirimsel hiçbir tepkiyi açıklayamaz. Kimse kalkıp da maddenin .ve enerjinin ötesinde etkinlikte bulunan dünya dışı bir dirimsel enerji kavramını kabul etmekle suçlayamaz bizi. Böylece, enerji kesecikleriyle Einstein'ın mad de ve enerjiye ilişkin işlev kuramı arasında ilk bağ kurulmuş ol maktadır. Acunsal yaşam enerjisinin maddeden çıkışına biraz olsun ışık tutan birtakım temel süreçler gözledik. Bunlar özel likle maddenin ayrışması ve bütünden kopan parçacıkların sı vıyla dolup şişmesi süreçleridir. Bu süreçlerde yaşamın işleyişi gizlidir. Dirimsel enerjinin asal-nesnel işlevleri yaşamın asal işlevleriyle çakışmaktadır. Evrim geçirmiş canlıların temel iş levleri uzayıp kısalabilen canlı maddeden oluşan en küçük can Iıların işlevlerinin aynısıdır.. Burada devinimsel ya da kimyasal yaklaşım işe yaramaz. Çünkü önümüzde birtakım belirli madde ler değil, dirimsel enerji işlevleri' vardır. Bu noktada, pek çok dirimbilimciyle aynı görüşteyiz. Bunlardan biri Uexküll'dür: «Hayvan dünyasını inceleyen çağdaş dirimbilim, varlığını; işlevsel deneylerin evrim geçirmemiş hayvanların incelenmesinde de uygulanmasına borçludur. İşlev bilimcilerin böylece araştırma ufuklarının genişleyeceği konusundaki umutları boşa çıkmıştır ... Dirimsel görüngülerin kimyasal ve cisim bilimsel süreçlere indirgenmesi, dirimbilimin amacının dirimsel süreçlerin kimyaya. Doğa bilime ve matematiğe indirgenmeyip kendi başlarına açıklan maları olduğuna inanan araştırmacıların gözünde daha başından' ölüdür» (Umwelt und Innenwelt der Tiere, Springer, Berlin, 1921 ).

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp