Bölgesel Saç Dökülmesi Tedavisi

Bölgesel Saç Dökülmesi Tedavisi :

SAÇ DÖKÜLMESİ NEDİR?

Saç dökülmesi ve seyrekleşmesi yaygın ve bölgesel olarak karşımıza çıkar. Yaygın saç dökülmesine neden olan hastalıklar arasında özellikle; ateşli hastalıklar, demir-protein-çinko eksikliği, tiroid hastalıkları (tiroid bezinin az veya çok çalışması durumlarında), gebelik, şeker hastalıkları, karaciğer ve böbrek hastalıkları, anemi, zayıflama için aşırı diyet yapma, kanser hastalıklarının seyrinde bazı ilaçlar ve kimyasal madde kullanımı, merkezi sinir sistem hastalıkları ve stres yer alır. Bunların dışında bir de kadınlarda görülen, erkeklerdeki olağan kelliğe benzer (androgenetik alopesi) mevcuttur. Bu duruma en çok over kistleri, hormonal bozukluklar ve andrenal tümörler sebep olabilirler. Bu nedenlerden dolayı androgenetik tip alopesi çok iyi araştırılmalı ve tetkikleri yapılmalıdır.

Yaygın saç seyrekleşmesi ve dökülmesinin yanı sıra bazen bölgesel saç dökülmesi de olabilir. En sık rastlanan bölgesel saç dökülmesine örnek olarak mantar hastalıkları, saç kıran, bazı kozmetiklerin fazla kullanılması ve sürekli bir bölgeden saç koparılması sayılabilir.

SAÇ NEDEN DÖKÜLÜR?

Saç dökülmesi hem erkeklerde hem de kadınlarda görülebilir. Erkeklerde daha sık olarak görülen saç dökülmesi, 25 yaşına kadar erkeklerin %25'ini, 40 yaşına kadar %40'ını, 50 yaşına kadar %50'sini etkiler. Saç dökülmesinin tedavisine geçmeden önce, saç dökülmesinin tipi mutlaka bir uzman hekim tarafından incelenmelidir. Zira bir çok hastalık, bir çok hormonal, metobolik ve besinsel etkiler ile saç dökülmesi oluşabilir. Bunlar ortadan kaldırılmadan %100 tedavi hiçbir zaman mümkün olmaz. Şimdi saç dökülmesinin nedenlerine göz atalım.

Olağan saç dökülmesi

Ömrünü tamamlamış saç kendiliğinden veya dış etkilerle (tarama, şampuanla yıkama, fırçalama, saça şekil verme çalışmaları) dökülür. Bunun yerine yeni saç çıkar. Günde ortalama 100 adet saç dökülür. Yeni doğan bebekte ve hamilelikte görülen saç dökülmeleri kısmen olağan saç dökülmesi sayılabilir.

Stres ve Saç Dökülmesi

Deri hastalıkları ile stres ve ruhsal olaylar arsındaki ilişki öteden beri bilinir. Kişi psikolojik sıkıntılarını kişisel yada ailsel sorunlarını bir dermatolojik problem halinde yansıtabilmektedir. Ayrıca kendiliğinden oluşmuş bir deri problemi (saç dökülmesi) kişide vücut imajını zedeleyecek bireysel, psikolojik bozukluklara ve hatta psikososyal olumsuzluklara yol açabilmektedir. Kısaca anlatılmak istenirse, saç dökülmesi ve stres arasında iki çeşit ilişki söz konusudur:
1. Birinci ilişki nörotik bir ruhsal yapının desteklediği görünürde organik bir neden olmaksızın, stresin körüklediği saç dökülmeleri oluşabilir. 2. İkinci ilişki ise saç dökülmesi sonucu oluşan görünüme karşı kişinin geliştirdiği psikolojik reaksiyonlardır. Stres zemininde gelişen saç dökülmelerine ilişkin çeşitli önlemler çok eski tarihe dayanır. Tıp literatürü ani, ciddi stres sonucu ortaya çıkan dramatik saç kayıpları örnekleri ile doludur. Sevilen birinin ölümü, sevgiliden ayrılık, iş kaybı,? gibi akut, ciddi stres halleri çarpıcı, hızlı, şiddetli saç dökülmelerine yol açabilir ve bu duruma stresle tetiklenen telojen effluvium denir.

Kronik, sinsi, yavaş gidişli saç dökülmelerinde, dış etkilerin yanında psikonevrozlar ve kronik anksiyete de etkilidir. Burada saç köklerinin anajen evreden telojen evreye prematür presipitasyonu yoluyla strese yanıt oluştuğu düşünülmektedir. Alopesi areata (Saç Kıran): Madeni para büyüklüğünde, yani 2-2,5 cm çapında dairesel ? oluşan saç dökülmesidir. Her iki cinste oluşabilir. Çoğu vaka kendiliğinden geçer. Bu hastalığın ortaya çıkışında psikososyal streslerinetkili olduğu gösterilmiştir. Özellikle çocuk hastalarda yapılan incelemeler saç dökülmesi öncesi dönemde çocukların negatif yaşam olaylarıyla karşı karşıya kaldıkları tespit edilmiştir.

Psikolojik stres sonrası olan saç dökülmelerinin altında yatan esas olay psiko-nöroendokrin sistem ile immun sistem arasındaki karmaşık etkileşmedir. Yani immun sistem psikolojik olayların etkisiyle harekete geçer ve sonuçta saç dökülmesi meydana gelir.Stres ile saç dökülmesi arasındaki ikinci ilişki saç dökülmesinin yarattığı psikolojik sorunlar (stres)dır.Saçı dökülen insanlarda yapılan çeşitli psikolojik ölçümler benlik duygusu, vücut imajı, öz saygı, kendine güven gibi duyguları etkilediği ortaya çıkmıştır. Saç dökülmesi yaşayan kadın ve erkeklerde yapılan çalışmalarda erkeklerde saç kaybının artmasıyla depresyon, içe dönüklük, aşırı sinirlilik, özbenlik duygusunda azalma gibi olumsuz sonuçlar çıkarken, kadınların da günlük yaşamlarını negatif etkilediği ve sosyal problemler yaşadıkları görülmüştür.

Erkeklerin aktif olarak bu durumla başa çıkabildikleri ancak kadınlarda saça cinsel kimlik, seksüalite, çekicilik gibi kültürel ve kişisel özel anlamlar verildiğinden başa çıkmaları daha zor olmaktadır. Bu tip kişiler toplum içersinde daha gergin, utangaç davranmakta, boyunlarını daha dik tutmakta (boyun ağrısına yol açan), sık sık saçını yıkamak, kurutmak gibi yöntemlere başvurmaktadırlar. Sonuç olarak stresli, gergin, psikolojik problemleri olan bireyler olmaktadırlar. Tedavi konseptinde bu durum dikkate alınmalıdır. Tedavide bilgilendirme, empatik dinleme ve davranışları iyileştirme gibi psikosoyal destek gerekirse ilaç tedavisi uygulanabilir.

Kozmetik Uygulamaların Ortaya Çıkardığı Saç Problemleri

Uzun yıllardır temel amaç olarak saçı düzenli tutmak ve görünümünü güzelleştirmek için değişik yöntemler uygulanagelmektedir. Bunlar kimyasal maddeler, kozmetik ürünler vs. dir. Ancak bu maddeler ve yöntemler saç ve saçlı deri için fiziksel bir travma nedeni olur ve bazen istenilmeyen yada kalıcı olabilen değişikliğe yol açar. Uygulamaların yalnış yapılması, kimyasal maddelerin içindeki etken maddeler ve uygulama yapılan saçın kalitesi bu olumsuz değişmelere katkıda bulunur.

Yapılan kozmetik uygulamalar:

1. Saçı temizlemek için kullanılan şampuanlar. Piyasada var olan bir çok şampuan türü farklı şekillerde formüle edilir ve ticari olarak normal, kuru, yağlı, yıpranmış saçlar ve boyalı saçlar için formüle edilmiş olarak satılırlar. Yağlı saçlar için kullanılan şampuanlar eğer günlük olarak kullanılırsa saçta kurumaya yol açarlar. Yine şampuanlar içindeki maddelere karşı irriten veya allerjik dermatitlerin gelişmesi mümkündür.

2. Saç Boyaları: Tedrici renklendirme yapan saç boyalarının kontak dermatit yapma özelliği azdır ancak sert, kırılgan, cansız saça neden olduklarından zararlı olabilirler. Ayrıca saçta kalan metal artıkları kalıcı boya ve perma solüsyonunun uygulamasını zorlaştırır. Böyle bir uygulamada yapılırsa saçın kırılmasına neden olur.

Yarı kalıcı boyaların saç şaftında oluşturdukları hasar azdır ancak içerdikleri boya nedeniyle kontak allerjik dermatit yapabilirler. Kalıcı boya uygulamalrı iki türlü olabilir. Daha koyu bir renk isteniyorsa tek bir işlem yapılır. Ancak daha açık renge boyama isteniyorsa iki aşamalı bir süreç yaşanır. Önce mevcut saçın soldurulması gereklidir. Soldurma işlemi için hidrojen peroksit yada amonyak kullanılır. Bu esnada saç kırılgan, kırışmaya müsait ve cansız bir görünüm alır. Saç şaftına oldukça zarar veren bu işlem sonucunda saç gövdesinden %?.3 oranında ağırlık kaybı olur ve böylece saç zayıflar ve kırılabilir hale gelir.

İlaçlara Bağlı Saç Dökülmeleri

Pek çok ilaç saç büyümesi üzerine baskılayıcı tarzda etki yapabilir. Saç folikülleri yüksek oranda kan alan bölgelerdir. Vücuda giren herhangi bir ilaç kan yoluyla saç köküne gelir. Eğer ilaç uzun süre alınır ve yoğun bir biçimde saç köküne gelirse tüm saçlar dökülebilir(diffuz alopesi). 1. Kanser ilaçları, 2. Yanlışlıkla yada intihar amacıyla alınan talyum, 3. A vitamini fazla alınımı, 4. Sentetik ağızdan alınan retinoidler, 5. Heparin, 6. Flucunazole, 7. Doğum kontrol hapları

Genetik Hastalıklar ve Saç

Diğer konularda belirtildiği gibi saç dökülmesinin genetik nedenlerini, genetik yatkınlık zemininde başka nedenlerin eklenmesiyle oluşan bir durum mu yoksa tamamen genetik dışı başka nedenlerle mi geliştiği konusu son derece önemlidir. Zira tamamen genetik nedenli bir saç dökülmesinin tedavisi farklı olacak, salgı sistemine bağlı bir nedenle oluşan saç dökülmesi tedavisi farklı olacaktır. Anemiye veya salgı sistemine bağlı bir hastalığa veya ağır geçirilmiş ateşli hastalığa bağlı saç dökülmesinin tedavi yaklaşımı ayrı ayrı olacaktır. Androgenetik Alopesi (erkeksi saç dökülmesi) cinsiyetten etkilenen Otosomal dominant bir durumdur. Erkekler hastalık genini sadece tek ebeveynlerinden de alsalar hastalığı gösterirler, ancak kadınlar androjen hormonları erkeklerden daha az olduğundan heterozigot durumunda hastalığı göstermezler.

Kadınlar ancak homozigot olurlarsa (her iki ebeveynden de geni alırlarsa) hastalığı gösterirler. Genetik hastalık ve saç konusu üç ana bölüm halinde incelenebilir:

1. Diğer konularda belirtildiği gibi saç dökülmesinin genetik nedenlerini, genetik yatkınlık zemininde başka nedenlerin eklenmesiyle oluşan bir durum mu yoksa tamamen genetik dışı başka nedenlerle mi geliştiği konusu son derece önemlidir. Zira tamamen genetik nedenli bir saç dökülmesinin tedavisi farklı olacak, salgı sistemine bağlı bir nedenle oluşan saç dökülmesi tedavisi farklı olacaktır. Anemiye veya salgı sistemine bağlı bir hastalığa veya ağır geçirilmiş ateşli hastalığa bağlı saç dökülmesinin tedavi yaklaşımı ayrı ayrı olacaktır.

2. Androgenetik Alopesi (erkeksi saç dökülmesi) cinsiyetten etkilenen Otosomal dominant bir durumdur. Erkekler hastalık genini sadece tek ebeveynlerinden de alsalar hastalığı gösterirler, ancak kadınlar androjen hormonları erkeklerden daha az olduğundan heterozigot durumunda hastalığı göstermezler. Kadınlar ancak homozigot olurlarsa (her iki ebeveynden de geni alırlarsa) hastalığı gösterirler.

3. Genetik hastalık ve saç konusu üç ana bölüm halinde incelenebilir: Sonuç olarak genetik hastalıkların önemli bir kısmında saç bulgularına rastlanır, ayrıca da pek çok birincil saç hastalığında genetik faktörler etkilidir. Tanı konurken dermatoloji ve genetik uzmanlarının görüşünü almak gereklidir.

Androgenetik Alopesi

Androgenetik alopesi erkeklik hormonu olan androgenler tarafından etkilenen, genetik olarak yatkın olan kişilerde genellikle puberte sonrası dönemde 20li 30lu yaşlarda ortaya çıkan ve öncelikle alın bölgesindeki saç çizgisinin çekilmesi ile sonrada tepe bölgesinin incelip açılmasıyla ortaya çıkan durumdur. Bir çok isim verilmesine rağmen en sık kullanılan isimler Androgenetik Alopesi, Male patern alopesi, olağan kellik gibi isimledir. Tüm kafayı kaplayabileceği gibi, büyük sıklıkla şakaklar ve ense bölgesini tutmaz. Bir hastalık olarak kabul edilmez onun yerine erkeklerin karakteristik yapısı olarak kabul edilir. Kadınlarda da Androgenetik Alopesi oluşabilir ancak oluşma şekli farklıdır. Ergenlik dönemi sonrası erkeklerin yaklaşık yarısı androgenetik alopesi ile karşılaşabilir. Androgenetik alopeside üç etken baş rol oynar: Yaşlanma

Yaşlanan organizmanın dayanıklılığı azalır. Saç da bir organizma parçası olduğundan, geçen yıllar saçların da dayanıklılıgını azaltır. Genetik olarak yatkınlığı olan kişilerde geçen zaman içerisinde saç dökülmesi oranı artar. Kellik konusundaki araştırmalar 4000 yıl önce Mısırda başlamıştır. Androgenetik alopesinin ilk tıbbi tanımlamasını M.Ö. 4.yyda Aristo'nun yaptığı söylenmektedir. Filozof kellik ile cinsellik arasındaki ilişkiyi tarif etmiştir. Yıllar sonra bazı araştırmalar yine bu yönde çalışmışlar, kısırlaştırılan erkeklerin kelleşmediklerini tespit etmişler ve Abdülhamit'in döneminde araştırmalar yapmışlardır. Eski ve yeni tüm araştırmalr şunu ortaya koymuştur: Kelleşme ile erkeklik hormonu arasında bir ilişki vardır. Androgen hormonu erkeklik hormonudur.

Bir androgen hormonu olan testeron Alfa-5 redüktaz isimli enzim tarafından dihidrotestosterona (DHT) dönüştürülür. DHT de saç kökleri üzerindeki reseptörlere baglanarak etkisini gösterir. Alfa-5 redüktaz enzim eksikliği olan erkeklerde saç dökülmesi oluşmaz. DHT genetik olarak yatkınlığı olan kişilerde anagen faz süresini kısaltır. Bu durum her saç yaşam döngüsünde anajen fazın daha da kısalmasına yol açar. Bu saçın maulaşabileceği maksimum saç uzunluğunun azalması ve saçların genel görünümünde anagen fazında olan saçların göreceli olarak azalması demektir.

Katajen ve telojen faz (ara faz ve dinlenme fazı) saçın dökülmesi ile sonlanır. Bu fazlarda süre olarak değişiklik olmaz. Ancak anajen faz kısaldığında herhangi bir anda tüm saç kütlelerindeki oranlar göreceli olarak artmış olur. Bu da orantısal olarak daha fazla saçın dökülmesi demektir.

Anajen fazda normalde iki tip saç üretilir: 1. Terminal(kalın ve renkli)saçlar 2. Vellus (ince ve renksiz) saçlar. Bilindiği gibi vellus saçlar daha çabuk dökülen saçlardır. Yine Androgenetik Alopesi kişilerde hormonların ve genlerin etkisiyle terminal saç köklerinde gittikçe hızlanan bir biçimde küçülme (minyatürizasyon) oluşur. Bunun sonucu terminal saçlar vellus saçlara benzemeye başlar. Minyatürize olmuş köklerde zayıf, ince ve renksiz (vellus) saçlar üremeye başlar. Küçülmeye devam eden kökler bir süre sonra mikroskopla incelendiğinde hücre kılıfının bir kalıntısı haline döndüğü görülür ve saç kökü böylelikle yok olur.

Hem erkekler hem de kadınlar androjen hormonu taşırlar. Herkeste bu hormonlar olduğuna göre niçin herkesin saçının dökülmediği sorulabilir. Burada genetik taşıyıcılık olması yanında aşağıda belirtilen hususlar da önemlidir:
1. Androgenetik Alopesi olanların saçındaki androjen reseptörlerinin sayısı fazladır. Hormon normal düzeyde olsa onu bağlayan reseptör çok olduğundan hormonun saç üzerine etkisi çok olmaktadır.
2. Androgenetik Alopesili kişilerin reseptörleri daha hasastır.
3. Androgenetik Alopesili vakalarının Alfa-5 redüktaz enzimi aktivitesi daha fazladır.

Sıklık

Ergenlik dönemi sonrası beyaz erkeklerin %94.96sında alın bölgesindeki saç çizgisinde gerileme olduğu, yaklaşık %50sinde de alın ve tepe bölgesinde dmkülme olduğu belirtilmiştir. Erkeklerin %30u 25 yaşında, %40ı 40 yaşında, %50si 50 yaşında Androgenetik Alopesi belirtisi gösterir.

Kadınların %20-30 kadarında da Androgenetik Alopesi görülür.

Gebelik ve Saç Dökülmesi

Telojen Effluvium Ateşli hastalık, doğum, kronik sistemik hastalıklar, aşırı stresler, heparin vb ilaçların alınması sonucu ya da yeni doğan bebeklerde görülen hızlı gelişen saç kaybı bu isim altında incelenir. Ayrıca trioıd hormonunun azalması, ağır cerrahi operasyonlar, anestezi alınması ve aşırı diyetler sonucunda da bu tarz saç dökülmesi oluşur. Bazı araştırmalar ise saç siklusunun farklı fazlarında gelişen değişiklikler temelinde tanımlama yapmıştır.

1. Erken anajen terk. Normal anajen faz 2.7 yıl sürer. Bu tip saç dökülmelerinde ise saç folikülleri bu süreyi doldurmadan telojen faza girer. İlaç alımında, yüksek ateş esnasında oluşan saç dökülmeleri bu tiptir. 2. Gecikmiş anajen terk. Burada anajen faz uzun sürer. Normalde belli bir sayıda saç folikülü anajen fazdan telojen faza geçmesi gerekiyorken, bu işlem gerçekleşmez ve neden ortadan kalkınca normalden çok fazla saç kökü telojene geçer (Birikmiş anajen fazdaki saç folikülü nedeniyle) ve bir anda çok miktarda saç dökülür.

Gebelik sonrası saç dökülmesi bu tiptir. 3. Kısa anajen. Bazı vakalarda anajen faz kısa sürer bu da anajen/telojen oranını yükseltir. Bir anda dökülen saç sayısı artar. 4. Erken telojen terk. 5. Gecikmiş telojen terk. Mevsimsel saç dökülmesi bu yolla olmaktadır. Telojen effluvium daha sıklıkla kadınlarda görülür. Akut telojen effluvium 2-6 ay sürer ve tam iyileşir. Telojen effluvium ve gebelik

Gebelik sonrası telojen effluvium fonksiyonel olarak gecikmiş anajen fazın en çarpıcı örneğidir. Yapılan çalışmalar gebeliğin son döneminde telojenin iyice azaldığını göstermiştir. Gebeliğin son döneminde anajen oranı %95'e kadar çıkabilir. Doğumdan sonra genellikle (2 ve 3 ay sonra) anajen saçlar telojen saça döner ve saç dökülmesi belirgin hale gelir. Normal saç dökülmesinden 2-3 kat daha fazla saç dökülür. Bu süre genellikle 2 veya 3 ay sonra başlar ancak 6 aya hatta 1 yıla kadar uzayabilir Telojen effluvium'a ilaçlar, kaza ile bulaşma sonucu alınan selenyum ve arsenik, biyotin yetmezliği, damardan beslenme ve aşırı çiğ yumurta akının alımı da sebep olabilir. Diyaliz hastalarında görülebilir.

TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Tarih boyunca insanlığın en önemli sağlık sorunlarından biri olan saçsızlığın tedavisi için sayısız araştırma yapılmıştır. Bugüne kadar bu araştırmalardan tam tatmin edici bir sonuç sağlanamamıştır. Ancak modern tıp günümüzde bu soruna çareler üretmiş ve insanlığın hizmetine sunmuştur. Bu bölümde değişik tedavi yöntemleri anlatılacaktır.

İLAÇLA TEDAVİ

İlaçla tedavileri anlatmadan önce saç dökülme nedenleri bölümünde anlattığımız saç dökülme tiplerinden hangisinin mevcut olduğunu tespit etmenin önemi bir defa daha vurgulanmalıdır. Zira tedavi seçenekleri nedene yönelik olmalıdır. Örneğin hipotroidi varsa direk bu hastalığın tedavisi yapılmalıdır. İlaç sanayi hızla ilerleyen bir sektördür. Saç dökülmesi ergenlik dönemindeki tüm erkeklerin %50sini etkileyen bir rahatsızlık olduğundan bu büyük pazar nedeniyle bir çok araştırma yapılmakta ve çeşit çeşit ilaçlar üretilmektedir. Ne yazıkki bu güne kadar FDA onaylı yalnızca iki ilaç üretilebilmiştir. Bu ilaçlarda başka amaçlı araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır ve dökülen, tamamen yok olan saçlar üzerinde etkili değildirler. Ancak dökülmekte olan cansız saçları kuvvetlendirmekte ve saç dökülme hızını yavaşlatmaktadırlar. Kullanıldıkları sürece etkilidirler ve bazı istenmeyen yan etkileri olabilmektedir.

Minoxidil

Minoxidil‘in androgenetik saç dökülmesi nedeniyle küçülmüş olan kıl köklerini büyülterek ve yeniden kuvvetlendirerek etki yapar. Ayrıca kılların büyüme fazını süre olarak uzatarak, belli bir uzunluğa gelmeden dökülmesini engellemektedir. Minoxidil ilk defa damar genişletici etkisi nedeniyle kullanılmaya başlanmış, kıllanmayı artırıcı etkisi gözlenince saçsızlık tedavisinde de kullanılmaya başlanmıştır. Damar genişletici etkisi ile saçlı derideki kan akımını artırdığı için mi yoksa direk bir etki olarak mı ortaya çıktığı tartışılmalıdır. %2 ve %5‘lik konsantrasyonlar halinde piyasada mevcuttur.

Minoxidil su, alkol ve glycol karışımının içinde, saçsız bölgeye sürülen bir losyon olarak kullanılmaktadır. Minoxidilin -Bazı ilaçlarla birlikte, -Bazı beslenme bozukluklarında, -Kanser tedavisi sırasında, -Hipotrioidide, -Hamilelikte ve emziren kadınlarda, -50 yaşın üzerinde kullanılması sakıncalıdır.
Minoxidil istenmeyen bölgelerde kıllanma yapabilir. Üretici firma Minoxidilin alın bölgesinde değil, tepe bölgesindeki saç dökülmelerinde daha etkili olduğunu bildirmektedir. Ayrıca ilacın en az 4 ay kullanılmadan gerçekten faydalı olup olmayacağının bilinemeyeceğini de bildirmişlerdir. Minoxidilin mevcut saçların dökülmesini önleyici ve zayıf olanları kuvvetlendirici bir etkisi vardır.

Spironolakton (Aldactone® )

Spironolakton yüksek tansiyon tedavisinde kullanılır. Ancak bazı sınırlı sayıda araştırmalarsa saç dökülmesini önlediği tespit edilmiştir. Birincil olarak saç dökülmesi tedavisi için önerilen bir ilaç değildir.

Azeleik Asit (Azelex®, Skinoren® )

Azelaik piyasada %20lik krem formunda bulunan ve sivilce tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. Yan etki olarak kıllanmayı artırdığı tespit edildiğinden saç dökülmesi tedavisinde de kullanılmaya başlanmıştır. Yan etki olarak deride döküntü, dermatit ve deri renginde açılma gibi aşırı duyarlılık reaksiyonları gözlenmektedir.

Cimetidine (Tagamet® )

Cimetidine mide asit salgısını azalttığı için ülser tedavisinde kullanılır. Yan etki olarak kıllanmayı artırır.

Tretinoin (Retin-A® )

Tretinoin akne ve bazı başka cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Bu endikasyonlarının yanında saçın damarsal ve hücresel gelişmesini sağladığı için saçsızlık tedavisinde de kullanılabilir.Yan etki olarak deri renginde değişiklik ve derinin ışığa hassasiyetine neden olur.

Ketokonazol (Nizoral® )

Ketokonazol mantar enfeksiyonlarında kullanılan bir ilaçtır. Krem, şampuan ve tablet formları vardır. Krem veya şampuan formlarını saça herhangi bir etkisi yoktur. Tablet formunun ise testosteron üretimini azaltıcı anti-androjen etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Aşırı kullanım ve hassasiyet sonucu karaciğer yetmezliği yapabilir.

DIANE 35®

Bir doğum kontrol hapıdır. Vücutta kıllanma yapar. Kadınların vücudunda az miktarda bulunan erkeklik hormonlarını bloke eder. Erkek tipi saç dökülmesi olan kadınlarda bu ilaç kullanılabilir. Sarılık, migren, kaşıntı gibi yan etkileri vardır.

Flutamide (Eulexin ®)

Prostat kanseri gibi bazı hastalıkların tedavisi için geliştirilmiş bir ilaçtır. Hücrelerde androjen moleküllerinin bağlanmasını engeller.

Yılan Yağı
%40'ı yılan yağı olan ve doğal maddelerden yapılmış yılan yağı saç dökülen alana sürülür. 3 saat sonra yıkanır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp