Bilişsel-Davranışçı Terapi ve Obezite

Bilişsel-Davranışçı Terapi ve Obezite :

Obezitenin tedavisinde davranış terapisi kullanmayı destekleyen önemli sayıda kanıt vardır (Wilson & Brownell, 2002; Wing, 1998, 2002). Güvenilir olarak 1 ortaya konmuştur ki, hem klinik açıdan anlamlı sağlık getirisi (Blackburrı, 2002; Goldstein, 1992; Kanders & Blackbum, 1992; Tremblay ve ark., 1999; Wing & Jeffrey, 1995) hem de psikolojik fayda sağlayacak şekilde (Foster & Wadden, 2002; Seidell & Tijhuis, 2002), (tedaviyi tamamlayanlar arasında) başlangıçtaki ağırlığın ortalama % 10'u kadar kilo kaybıyla sonuçlanır. Ancak, aynı güvenilirlikle ortaya konmuştur ki, kaybedilen kilo sonraki üç yıl içinde yeniden kazanılır (Jeffery ve ark., 2000; Perri, 1998, 2002; Wilson & Brownell, 2002).
Obezite için davranışçı terapiler ilk oluşturuldukları 1960'lardan beri geliş- ti. Bu gelişmeler içinde bilişsel yöntemlerin eklenmesi de vardı ve bu nedenle bu tedavi bazen "bilişsel-davranışçı terapi" olarak yeniden adlandırıldı (örneğin DeLucia & Kalodner, 1990; Foreyt & Poston, 1998; Kalodner & DeLucia, 1991; Kirsch, Montgomery & Sapirstein, 1995). Bugünlerde birçok davranışçı tedavi, olumsuz düşünme ve nüksü önleme gibi konular üzerine tedavi seansla rı içerir (örneğin Wardie & Rapoport, 1998), ama bu obezite için davranışçı bir tedavinin genel karakteristikleri çerçevesinde olur. Wing (1998, s. 860-862) ta rafından betimlendiği gibi, bu özellikler şunlardır:

• 10-20 kişilik hasta gruplarına verilir.
• Tedavi önceden hazırlanmış bir dizi "ders" olarak sunulur. Bütün grup 1.hafta ı. dersi, 2. hafta 2. dersi vs. alır.
• Derslerin bireysel katılımcının özel sorunlarıyla ilgili olup olmadığına ve ya katılımcıların bir sonrakine geçmeden önce bir dersin içeriğini iyice öğrenip öğrenmediğine dair değerlendirme yoktur. Öte yandan, bu tedavilerin çoğu, katılımcılara kendi özel sorunlarına yönelik genel bir strateji sunan sorun çözme eğitimi içerir.
• Birçok programda bir terapistler ekibi (örneğin bir davranışçı terapist, bir egzersiz fizyoloğu ve bir beslenme uzmanı) ve konuya göre değişen tera pistler kullanılır.
• Sonrasında tedavi, 16-24 hafta süren haftalık toplantılar ve ardından gelen daha seyrek bir dizi toplantıyla devam eder.
• Bu tedavilerin temel içeriği yemede kendini izleme; yeme ve egzersizle ilgili spesifik davranışsal hedefler koyma; beslenme üzerine dersler; hem yaşam tarzı aktivitesini hem de planlı egzersizi artırma üzerine vurgu yapma; uyaran kontrol tekniklerinin kullanımı; sorun çözme eğitimi; basit bilişsel yeniden yapılandırma ve nüksü önlemedir (bakınız Wadden & Osei, 2002).

Böyle tedaviler teorik temellerinde (bu temeller, eğer varlarsa, bilişsel süreç lerin katkısına az ağırlık verirler), amaçlarında (bu amaçlar aynı zamanda biliş- sel değişimi de başarmaktan çok yeme ve egzersiz alışkanlıklarını değiştirmek tir) veya tedavi prosedürlerinde (bu prosedürler hemen hemen yalnızca davranışçıdır) bilişsel-davranışçı tedaviyle hemen hemen hiçbir benzerlik göstermez. Aslında, oldukça yapılandırılmış kuralcı biçimleri, obezitenin tedavisi dışında yaygınca uygulanan biçimdeki davranışsal terapiyle sadece sınırlı bir benzerlik gösterir. Daha ziyade, bu tedaviler davranışsal yönelimli psiko-eğitimsel grup müdahaleleri olarak daha iyi tanımlanabilirler. Ancak, kabul edilmelidir ki, da ha esnek ve kişiselleştirilmiş bir davranış terapisi formunun daha etkili olacağı- na dair bir kanıt yoktur. Bildiğimiz kadarı ile (yukarıda tanımlandığı şekliyle) obezite için hiçbir biliş- sel-davranışçı teori veya tedavi betimlenmemiş veya değerlendirilmemiştir. Bi lişsel-davranışçı tedaviler, tıkınırcasına yeme bozukluğu (Fairburn, Marcus & Wilson, 1993) ve beden dismorfik bozukluğu gibi obeziteye ilişkin sorunlar için geliştirilmişlerdir ve kilo kaybetmek için kalori sınırlamasını tavsiye etmeyen ve onun yerine sağlıklı yemeyi ödüllendirmeyi (Rosen, 1997), katılımcıların sağlık larını iyileştirmeyi ve fiziksel aktiviteyi cesaretlendirmeyi hedefleyen bilişsel davranışçı "diyetsiz" tedaviler vardır (örneğin Rapoport, Clark & Wardle, 2000; Sbrocco, Nedegaard, Stüne & Lewis, 1999; Tanco, Linden & Earle, 1998). Bu tedavilerin hiçbirinde- kilodaki değişikliklerin tedavinin bir sonucu olarak oluşabileceği açıkça fark edilse bile- birincil vurgu kilo kaybında veya yeniden kilo kazanımını engellemede değildir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp