Beyin Tümörleri İncelemeler

Beyin Tümörleri İncelemeler : Teknolojideki gelişmeler tanıya varma­ da hekimlere büyük kolaylıklar sağla­ mıştır. Günümüzde bilgisayarlı beyin tomografisi (BBT) ve magnetik rezo­ nans (MR) gibi yanılma payını çok azaltan inceleme yöntemlerinin gelişti­ rilmesiyle, beyin tümörleri ve öteki ka­ faiçi yer kaplayan hastalıkların tanısı çok kolaylaşmıştır. Anjiyografinin (kontrast madde verilerek damarların görüntülenmesi) özellikle beyin damar­ larındaki hastalıkların tanısında önemli yeri vardır. Pnömoensefalografi ve ventrikülografi eskiden olduğu kadar sık kullanılmamaktadır. Ekoensefalog- rafı ise yenidoğanlarda, özellikle hidro­ sefali tanısında çok geçerli bir yöntem­ dir.

• Kafa filmi - Kafa filmi alındığında beyin tümörü olgularının yaklaşık yüz­ de 30'unda değişiklik görülür. Kafa fil­ mi, kafaiçi süreçle ilgili doğrudan ya da dolaylı belirtilerin ortaya konmasını sağlar. Doğrudan belirtilerin başlıcaları, yüzde 6-8 oranında görülen kalsiyum çökeltileri, tümörün doğrudan etkisiyle kemiklerde gerçekleşen doku yıkımları ve dokuların yer değiştirmeleridir. Do­ laylı belirtiler ise kafaiçi basınç artması sonucu ortaya çıkar.

• Ekoensefalografi - Öteki tanı yön­ temleriyle birlikte uygulanan basit bir incelemedir; tanıya ulaşmak için tek ba­ şına yeterli değildir.

• Bilgisayarlı beyin tomografisi (BBT) ve magnetik rezonans (MR) -Kafaiçi tümörlerin tanısında en yararlı tanı yöntemleridir. Bu yöntemlerle tü­ mörün sağlıklı beyin dokularından ayırt edilmesi sağlanır. Uygulanması kolay olduğundan, damar yoluyla ger­ çekleştirilen yöntemlerden önce başvu­ rulur.

• Beyin anjiyografisi - Yıllardır beyin tümörlerinin tanısında temel yöntemler­ den biri olarak yaygın bir biçimde kul­ lanılmaktadır. Uyluktan, omur atarda­ marlarından ya da şahdamarından soku­ lan bir kateter ile yapılır. Tümörün ke­ sin tanısını sağlar ve beyin cerrahları­ nın tümör içi ve çevresindeki damarlan- mayı kavramalarına yardımcı olur. Öbür yöntemlere oranla tartışmasız üs­ tünlükleri olan anjiyografinin uygulan­ masında bazı tehlikeler de söz konusu­ dur. Anjiyografi yapılan hastaların yüz­ de 3-5'inde tek yanlı felç ya da güç azalması, konuşma kaslarındaki bozuk­ luklara bağlı konuşma güçlükleri, bilinç bozukluğu, koma, çırpınma nöbetleri gibi komplikasyonlar görülebilir. Bu is­ tenmeyen sonuçların büyük bir bölümü geçicidir, bir süre sonra iyileşme görü­ lür. Kalıcı bozuklukların görülme oranı yalnızca binde 9'dur.

• Pnömoensefalografi ve ventrikü­ lografi - Uygulamaları birbirine ben­ zediği için, beyin karıncıkları sistemi ve örümceksi (araknoit) zar altı boş­ lukların incelenmesinde birlikte kulla­ nılırlar. Tanı karıncık ya da sarnıç sis­ temindeki baskı, yer değişikliği ve bi­ çim bozukluklarının görülmesi ile ko­ nur. Bilgisayarlı tomografi ve magne­ tik rezonans bulunduktan sonra bu yöntemlerin kullanımı azalmıştır. Ama özellikle beyin orta hattının derin lez- yonlarının tanısında (II. ve IV. karın­ cık, Türk eyeri bölgesi) bugün de kul­ lanılmaktadırlar. Uygulama sonrasında seyrek olarak bulantı, kusma ve baş ağrısı gibi istenmeyen sonuçlar gelişe­ bilir. Ölümle sonlanan olgular binde 2'yi geçmez.

• Elektroensefalografi (EEG) - Geç­ miş yıllarda sık kullanılan bu yöntem günümüzde de önemini korumaktadır. Özellikle kafaiçi yayılım gösteren bir sürecin varlığını kanıtlamada ve bazen de yerini saptamada yararlıdır. Ama el­ de edilen bilgiler hiçbir zaman, cerrahi girişim için yeterli gerekçe sağlayamaz. EEG'de hastalık düşündüren ritimlerin ortaya çıkmasıyla tümörün varlığı ara­ sında bir ilişki saptanmışsa da, bu yön­ tem yalnızca yol gösterici bir tanı aracı­ dır, ardından daha duyarlı inceleme yöntemleri uygulanmalıdır.

• Biyopsi - Kuşku duyulan bir beyin tü­ mörü tanısı biyopsi ile alınan doku ör­ neği incelenerek kesinleştirilebilir. Alı­ nan doku örneğinin yeterli miktarda ve tanıya varmak için uygun olması temel koşuldur. Beyin biyopsisinin uygula­ masındaki başlıca tehlikeler şunlardır: Alman örneğin azlığından ötürü ya da biyopsinin, süreci tam olarak yansıtma­ yan bir bölgede yapılması sonucunda yanlış tanıya varma (olguların yüzde 37'si); kanama (yüzde 5); beyin şişmesi (yüzde 20). Bu son tehlikeli durum ko­ ruyucu olarak yüksek doz kortikosteroit grubu ilaç Verilerek önlenebilir. Son yıllarda uygulanan stereotaktik cerrahi sayesinde bu tehlikeler önemli ölçüde azalmıştır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp