Bel Soğukluğu Belirtileri

Bel Soğukluğu Belirtileri : Hastalığın 48-72 saat süren kuluçka dö­ neminden sonra ilk klinik belirti ortaya çıkar. Hasta siyeğin dış ucunda yanma duyar. Siyeğin ucu kızarmış, şişmiş ve aşın kanlanmış durumdadır. Birkaç saat sonra sarı-yeşil renkte irinli bir akıntı başlar. Akıntı kendiliğinden ya da penis başı sıkıldığında bol miktarda gelir. İd­ rar yaparken duyulan yanma gittikçe ar­ tar ve bazen idrar yapmayı zorlaştırır. Hastada baş ağnsı, halsizlik ve hafif ateş görülebilir, ama hastalık genellikle ağır belirtilere yol açmaz. Hastanın iki ayn kaba idrar yapması istendiğinde (Thompson testi) ilk kaptaki idrann da­ ha bulanık olduğu ve içinde hemen dibe çöken artıkların bulunduğu saptanır. Bu­ na karşılık ikinci kaptaki idrar daha ber­ raktır. Bu durumda hastada ön siyek akut gonokok enfeksiyonu olduğu düşü­ nülür. Ön siyek deyimi enfeksiyonun si­ yeğin dışa yakın bölümünde bulunduğu­ nu anlatır. Bu bölüm yapısından ötürü sandalsı çukur denen genişlemiş alandır.

Enfeksiyon önemsenmez ya da tam tedavi edilmezse kronikleşir. Kronikle­ şen enfeksiyonda akıntı gittikçe azalır ve belirtiler büyük ölçüde geriler. Önce sülfamitlerin, daha sonra da penisilinin kullanıma girmesiyle belso­ ğukluğunun komplikasyonları çok azal­ mıştır. Bu tür ikincil sorunlardan örne­ ğin anüs çevresinde dolgunluk duygusu, dışkılama ve idrar yapma sırasında ağ­ rıyla kendini belli eden prostat iltihabı günümüzde ender görülmektedir. Pros­ tatın düzbağırsak (rektum) yoluyla ya­ pılan muayenesi hastaya çok ağrı verir ve prostat bezinin elle sıkılmasıyla idrar yolundan hastalığa özgü parçacıklar atı­ lır. Belsoğukluğunun günümüzde de gö­ rülen bir komplikasyonu epididim ilti­ habıdır (epididimit). Bu hastalığın belir­ tileri siyekte irinli akıntı birikmesiyle birdenbire ortaya çıkar. Başlıca belirti­ ler şiddetli ağrı, enfeksiyonun yerleştiği erbezinde şişme, yüksek ateş ve genel durum bozukluğudur. Hastalığın her iki erbezine yayıldığı durumlarda erken te­ davi yapılmazsa, ersuyu (sperma) kana­ lı tıkanmasına bağlı kısırlık gelişir. Belsoğukluğu kadınlarda erkeklere göre çok daha sessiz gidişlidir. Genel­ likle fark edilmez ya da kadınlarda sık görülen sıradan bir "akıntı" olduğu dü­ şünülerek önemsenmez. Belsoğukluğu kadınlarda daha çok dölyatağı (rahim) boynu kanalına yerleşir; bu kanal dölya- tağıyla dölyolu arasındaki geçiş bölgesi­ dir. Bazen de hastalık siyektedir.

Kadın­ larda siyek daha kısa ve az karmaşık ya­ pıda olduğundan, enfeksiyon siyekteyse şiddetli belirtiler görülmez; yalmz idrar yaparken ağrı vardır. Buna karşılık en­ feksiyon dölyatağı boynundaysa dölyo- lundan bol miktarda san-yeşil renkte akıntı gelir. Bu dönemde yapılan jineko­ lojik muayenede dölyatağının dölyoluna açılan ağzında ödem, kan toplanması, şişkinlik ve kızarıklık gözlenir. Bölge yüzeyini döşeyen mukoza örtüsü zede­ lenmiştir ve kolayca kanar. Aynca döl­ yatağı boynu kanalından bol miktarda akıntı gelir. Bu akıntıdan alınan örneğin bir lam üzerine damlatılıp metilen mavi­ si ile boyanarak mikroskopta incelen­ mesiyle hemen tanıya varılır. Hastalığın komplikasyonları erkek­ lerde olduğu gibi kadınlarda da enfeksi­ yonun yukarıya doğru yayılmasına bağ­ lıdır. Başlıca komplikasyonları dölyolu ağzının her iki yanında bulunan Bartho­ lin bezlerinin enfeksiyonu, dölyatağı iç duvarının enfeksiyonu (endometrit), yu­ murtalık iltihabı ve tüplerin iltihabıdır (salpenjit). Bunlardan özellikle yumur­ talık ve tüplerin iltihabı çok ciddi so­ nuçlar doğurur; iltihabın her iki yumur­ talığa yerleşmesiyle tüpler tıkanır ve kı­ sırlık gelişir. Bartholin bezlerinin iltiha­ bında büyük dudaklarda belirgin şişme, aynca şiddetli ağn, kızanklık ve bezle­ rin salgı kanalından çıkan irinli akıntı görülür. Eskiden çok yüksek ateş yapan bu iltihap uzun süreli tedavi, hatta ba­ zen bu bezlerin kesilmesini ve irinin dı- şan akıtılmasını gerektirmekteydi. Gü­ nümüzde ise tıbbi tedavi bu hastalıkta başanlı sonuçlar vermektedir.

Enfeksi­ yonun yumurtalık ve tüplere yayılması durumunda başlıca belirtiler kamın de­ rinliklerinde duyulan ağn ve bazen peri­ ton zedelenmesi sonucunda gelişen kan n ön duvan kaslannda sertleşmedir. Bütün bu komplikasyonlarda aynca ateş yükselir ve genel durum bozulur. Gonokok enfeksiyonlan bebek ve çocuklarda da görülebilir. Ama yenido- ğanda konjunktivit ve göz iltihabı (pa- noftalmit) sonucunda körlüğe neden olan belsoğukluğu olgulan artık tarihe kanşmıştır. Eskiden belsoğukluğunun bu korkunç komplikasyonundan korun­ mak için doğumdan hemen sonra bebe­ ğin gözüne gümüş nitrat damlatılması pek çok ülkede yasal zorunluluktu. Crede yöntemi denen bu yolla hastalı­ ğın doğum anında annenin dölyolundan bebeğin gözlerine bulaşması önleniyor­ du. Erişkin kadınlarda dölyolunun yapı­ sal özelliği gonokok enfeksiyonlarının dölyolunda yerleşmesine olanak ver­ mez.

Oysa çocuklarda kirli bezler, ter­ mometre ve tedavi malzemesinin kulla­ nılması ya da çocuğun tecavüze uğra­ ması sonucunda dölyolunda gonokok enfeksiyonu görülebilir. Çocukta bu en­ feksiyonların klinik belirtileri çok ağır­ dır. İdrar yaparken ağn ve yanma, bü­ yük ve küçük dudaklarda ödem, kıza- nklık, kan toplanması ve bol miktarda irinli dölyolu akıntısı vardır. Ateş çok yüksektir ve çocuğun genel durumu be­ lirgin biçimde bozulmuştur. Bu olgular­ da erken ve kesin tanı çok önemlidir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp