Bağışık Yanıtın Mekanizması

Bağışık Yanıtın Mekanizması : Birçok defalar belirtildiği gibi bağışık yanıt, kendi kalıtsal yapısına yabancılık özelliği taşıyan molekülleri yani antijenleri ayırt e debilme yeteneğindeki organizmaların bu antijenlerle ilişki kurması sonucunda oluşan tepkimelerin tümüdür. Bu tepkimeler sonucunda gelişen klinik patolojik olaylar çok çeşitlidir. Genellikle bu olayların bir kısmı organizmanın yararına olabildiği gibi diğer bir kısmı ise zararına olabilir. Bağışık yanıt şematik olarak Şekil 76 da izlenebilir.Bir canlıda bağışık sistemin harekete geçmesi organizmaya anti jenin girmesi ve organizmanın bu antijeni tanıması ile başlar.

Organizmaya giren antijeni üç olasılık bekler. Birinci olasılık antijenin hücre dışında metabolize edilerek organizmadan atılmasıdır. Bu herhangi bir bağışık yanıta yol açmaz. İkinci olasılık fagositler tarafından alman antijenlerin hücre içinde enzimatik sindirim yolu ile parçalanması ve metabolize edilmesidir. Bu durumda da bağışık yanıt ortaya çıkmaz. İmmunojen olarak tanınan ve immun yanıta yol açması beklenen antijenlerin az bir kısmı üçüncü olasılık gereğince makrofajlar tarafından tutulur. İşte yukarıda makrofajlar anlatılır ken de belirtildiği gibi antijenin bu hücreler tarafından tutulması bağışık yanıt için ilk hazırlık basamağıdır.

Aslında makrofajlarlaolan ilişkileri bakımından iki türlü antijen bilinmektedir. Antijenlerin çoğunluğu makrofajlar tarafından alınıp hazırlandıktan sonra etkinlik kazandıkları halde (timüse bağımlı antijenler), makrofaj basamağından geçmeden doğrudan doğruya lenfositleri uyaraıak immunoblastik başkalaşımlarına yol açan antijenler de vardır (timüse bağımsız antijenler).Antijenler organizmaya üç yoldan girebilirler. Birinci yol deri altı ya da doku içine enjeksiyon yoludur. Bu antijenler bulundukları yerden lenf dolaşımı yolu ile bölgesel lenf düğümlerine giderler ve bu düğümlerdeki sinüslerin çevresinde bulunan makrofajlar tarafından fagosite edilirler.İkinci yol damar içi yoludur.

Damar içine enjekte edilen antijenlerin kan dolaşımı yolu ile doğruca gideceği yer dalaktır. Bu organda bulunan bol sayıdaki makrofajlar bu antijenleri yakalarlar.Üçüncü olarak sindirim ya da solunum yolu olup bu yol ile organizmaya girecek antijenlerin tutulacağı yerler de solunum sistemi ve sindirim kanalı lenfadenoid dokusundaki (tonsillalar peyer plakları, apendiks vb.) makrofajlardır.Her üç çeşit lenfatik dokuda bol miktarda T ve B lenfositlerinin bulunduğunu biliyoruz.

Makrofajlar tarafından alman antigenler belirtici gruplarına kadar ayrıştırılırlar. Bunlardan daha küçük ya da daha büyük kimya sal gruplara kadar yapılan parçalanmalar bağışık yanıta yol açmaz. Bir görüşe göre makrofajlar, bir antijen molekülünde bulunabilecek birden çok belirtici grupları, bunlar ayrı kimyasal yapıda olsalar bile herbirini ayrı ayrı hücre içindeki erimiş RNA ile birleştirirler. Mak- rofajlarm görevi antijeni işleyip B ve T lenfositlerine sunmaktır. Ö- zellikle hücresel bağışık yanıt için îgM dışındaki antikorların oluşturulması için makrofajlar görev yaparlar. ÎgM dışındaki antikorlar ti- musa bağımlı antikorlar olup yardımcı T hücrelerinin etkisini gereksinirler. Antijenin RNA ile birleşmesi o antijenin hücresel ya da sıvı- sal bağışık yanıt için bir hazırlanması olayıdır. Bu hazırlığın niteliği ve oluşan bu antijen + RNA bütününün lenfositlerde bağışık yanıtı başlatmasındaki etki mekanizması kesin olarak bilinmemektedir.

Kimi araştırıcılara göre makrofajlarm içinde, bu yol ile antijene öz gül bağışık yanıta uyan bilgi verici bir RNA’nm yani antijenlere özgül bir mRNA'nm oluştuğu ve bunun bağışık yanıtı oluşturmak üzere lenfositlere aktarıldığı ileri sürülmüş ise de bugün için bu şekilde oluşmuş olan antijen + RNA bütününün, o antijene özgül bir mRNA (mesencer RNA = ulak RNA = haberci RNA) olduğu ka- nıtlanamamıştır.Buna karşı bağışıklanmış sıçanlara ait lenfositlerin invitro üretilmesi ile elde edilen lenfosit doku kültürleri ile yapılan bazı deneyler bu konuda ilginç sonuçlar vermişlerdir.Bağışık sıçanların lenfositlerinin doku kültürünün içine sıçanların bağışıklanmasmda kullanılan antijen konulacak olursa b ı antijene karşı antikor elde edilemez. (Bu deneyler için kullanılan anti-ienler T2 bakteriyofaj antijeni ya da hemocyanin antijenidir.).

Ayni şekilde lenfosit doku kültürüne tek başına makrofaj RNA’sı konulduğunda da antikorlar oluşmaz. Ancak bu bağışık lenfosit doku kültürüne, uygun antijen ile birlikte makrofaj RNA’sı ayni zamanda birlikte konulacak olursa doku kültürü sıvısında bağışık yanıt sonucunda antikorların oluştuğu saptanır. O halde bağışık yanıtın başla tılması için antijen + RNA bütününün etkisi olduğu kesindir.Bunun yanısıra gerek in vivo gerekse in vitro yapılan deneylerin elektron mikroskop ile yapılan incelemelerinde şu ilginç olay gözlenmiştir:Antijeni fagosite etmiş olan makrofajlarm etrafını, lenfositlerin çevrelediği, ve makrofajlarla lenfositler arasında sitoplazmik köprülerin oluştuğu, lenfositlerden uzanan psödopod’larm makrofaj larm sitoplasmasma geçtikleri saptanmıştır.

Bu da bize bağışık yanıtın başlangıcında ya da başlatılmasında antijeni fagosite etmiş makro- fajlardan, yanıt kaynağı olan lenfositlere bir maddenin aktarıldığını açıklar.Bu deneylere bakarak bir kısmı araştırıcılar fagosite edilmiş antijenlerin belirtici (determinant) gruplarının makrofajlarca hücresel RNA’ya bağlanarak bir süper antijen haline geldiğini, hücreler arasındaki temas ile bu süper antijenin makrofajlardan lenfositlere geçerek bağışık yanıtı başlattığını ileri sürmektedirler.Antijen ile birleşen RNA’nın bir adjuvamgibi işlev yaptığı ya da RNA’nm, antijeni, lenfositlerin içine kolayca geçiren bir etki gös terdiği de ileri sürülen teorilerdendir.

Makrofajdaki RNA’nm antijen ile bütünleşmesi, ister mRNA, ister süper antijen, ister adjuvan ve isterse aktarıcı rolü oynasın, bu konular aydınlığa kavuşadururken bugün için bilinmesi gereken önemli nokta çoğunlukla birçok antijenin organizma ile ilk karşılaşması durumunda makrofaj lar tarafından alındığı, burada hücresel erimiş RNA ile birleşerek antijen + RNA bütününün oluştuğu ve bu işlevin, lenfositlerde bağışık yanıtın başlatılmasında ilk basamağı oluşturduğudur. Burada şunu da belirtmek gerekir ki bazı antijenler, hücresel bağışık yanıtı oluşturmak üzere makrofajlarda bir hazırlık dönemine gerek olmaksızın T hücrelerini doğrudan doğruya uyarabilirler. Makrofajlar ayrıca bazı antijenleri uzun süre hücreleri içerisine saklayıp depo ederler. Bu depolama da antijenin RNA ile birleştirilmesi şeklinde olur. Örneğin pnömokok polisakkaritleri bu çeşit uzun süre hatta yaşam boyu saklı tutulabilen antijenlerdir.

Organizmaya ilk giren bir antijenin lenfositler tarafından tanındığını biliyoruz. Oldukça karışık ve henüz kesin olarak açıklanmamış olan bu tanıma işlevi lenfositlerde bulunan a 1 g a ç 1 a r (reseptörler) tarafından yapılır. Özellikle B lenfositlerinin yüzeyinde antijenlerle birleşme özelliği bulunan bol sayıda ve immunoglobulin yapısında maddeler vardır. Bu maddeler antikorların yani immuno- globulinlerin, ağır ve hafif zincirleri ile idantik yani ayni yapıdadır. Bununla beraber bu maddelerin lenfositler tarafından salgılanan antikorların kendileri mi yoksa lenfositlerin hücre zarında bulunan ve antikorlarla aynı yapıyı gösteren maddeler mi olduğu kesinlikle anlaşılmış değildir. Önemli olan nokta antijenlerin, bu immunoglobu lin yapısındaki algaçlarla birleştikleri ve bu birleşme ile antijenin lenfositler tarafından tanınmış olduğudur. Bu tanıma sonucunda lenfositler antijen ile uyarılmış olur ve başkalaşıma başlarlar.

B lenfositlerin hemen tümünde ve çok bol sayıda olduğu bilinen immunoglobulin yapısındaki bu algaçlara karşılık T lenfositlerinin ancak %1’inde globulin yapısı göstermeyen algaçlarm bulunduğu ve ancak indirekt reaksiyonlarla saptanabilmiştir.Antijen ile uyarılmış olan, lenfositler başkalaşıma uğramak için lenf bezlerine yerleşirler. Sıvısal bağışık yanıttan sorumlu olan B lenfositler lenf bezlerindeki foliküllerin germinal merkezine yerleşerek başkalaşıma uğrarlar. Hücresel yanıtın sorumlusu olan T lenfositler ise lenf bezlerinde foliküllerin para kortikal kısmına yerle şirler ve başkalaşırlar.Bir antijen yalnız B,yalnız T lenfositlerini uyarabildiği gibi her iki hücreyi aynı anda uyarıp hem sıvısal hem de hücresel bağışık yanıta yol açabilir.Antijen tarafından tanındıktan sonra başkalaşıma uğrayarak duyarlı lenfositler haline dönüşen T ve B lenfositlerinin bağışık yanıt işlevleri karşılıklı etkileşim ve düzenlenme temeline dayalı olarak yürütülür. Temelde sorumlu genlere bağlı olarak yürütülen bu düzenleme özellikle şu şekildedir.:

1 — Th lenfositleri antijen ile uyarılmış B lenfositlerine çıkardıkları bazı lenfokinlerle etki ederek onların plazma hücrelerine dönüşmelerini ve antikor yapımını hızlandırırlar.

2 — Ts hücreleri hem duyarlı B lenfositleri üzerine hem TH hücreleri üzerine baskılayıcı etki yaparak sıvısal bağışık yanıt üzerinde olumsuz, frenleyici etki yaparlar.

3 — Ts hücreleri, eylemci T lenfositleri üzerinde baskılayıcı etki ile duyarlı Tcy ve Tdth lenfositlerin hücresel bağışık yanıt işlevleri üzerinde olumsuz, frenleyici etki yaparlar.

4 — T hücreleri türlerinin çeşitli yöndeki etkileri bu hücrelerin salgıladıkları çeşitli lenfokinlerin etkisi ile yürütülmektedir. Bağışık yanıt olaylarında yer alan bu lenfokinler çizelge 10 da görülmektedir.

5 — T lenfositlerinin bağışık yanıtı ve aralarındaki etkileşim mekanizması genetik yönetim ve denetimi 'altındadır. Bu genetik yönetimi yapan genlere İr (immun response = bağışık yanıt) genle ri denir. Bu genler Büyük doku uygunluk genleri (MHC = Major histocompatibility complex) ne çok yakınında (insanlarda HLA = Human leucocyte antigen 6 cı kromozomda) bulunurlar.Şimdi antijen ile uyarıldıktan sonra lenfositlerde sıvısal ve hücresel bağışık yanıtı oluşturmak üzere B ve T lenfositleri ile ilgili olarak oluşan olayları ayrı ayrı izleyelim.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp