Antikorların Oluşumu

Antikorların Oluşumu : Antikorların oluşması ile ilgili olarak 1897 de ilk kuramı ortaya koyan P. Ehrlich’den beri bir çok teori ortaya atılmıştır. Bu gün halen her antijen için ayrı bir antikorun nasıl oluştuğu konusu kesinlikle kanıtlanmış değildir.P. Ehrlich yan zincirler kuramını ortaya atmıştır. Buna göre hücrelerde kendi besin maddelerini yakalayabilmek için her besin maddesine uyan algaçlar (reseptörler) vardır. Antijenler hücredeki bu algaçlardan birisine rastlantı olarak uygun kimyasal yapıda ise bu algacı yakalar. Hücre besin maddesi olmayan bu antijenden kurtulmak için algacı kopararak atar. Bu işlemi yeni algaç- lar imal edip atmak suretiyle sürdürür. Ehrlich’e göre kana atılan bu algaçlar antikorlardır.F. Haurowitz kalıp kuramını ortaya atmıştır.

Buna göre hücreler zaten immunoglobulin yapıp durmaktadır. Antijen ile karşılaştıklarında bu antijen, kalıp görevi yaparak oluşacak immuno- globulinin o antijene uygun biçimde yani özgül antikor olarak oluşmasına yol açılır. Sonradan, antijenin etkisi ile hücre (lenfosit) içinde yapılacak antikora uygun bir ulak RNA'nm (mRNA) oluştuğu veribozomlara giden bu mRNA’nm antikor niteliğindeki immunoglo bulinlerin oluşmasına yol açtığı şeklinde bu kuram düzeltilmiştir. Ancak kanıtlanmış değildir.Bilinenler içerisinde bugün en çok önem taşıyan diğer bir kuram klonal kuram dır. Burnet tarafından ortaya atılan bu kurama göre kanda dolaşan immun yetenekli lenfositlerden (B lenfositler) bir hücre, yalnızca bir tek antijen ya da benzer yapıdaki bir grup antijen ile birleşebilme ve yanıt verebilme yeteneğindedir. Bu suretle canlılarda, her birisi ayrı bir antijene yanıt verebilecek yetenekte olmak üzere birbirlerinden ayrımlı pek çok çeşit lenfositler bulunmaktadır.

Antijen, organizmaya girince kendine uygun reseptörleri bulunan B lenfositlerini seçer ona bağlanır ve onu uyarır. Bu seçilmiş B hücresi hızla çoğalıp yalnız o türden lenfositlerden oluşmuş bir klon (grup) oluşturur. Sonra bunlar başkalaşarak ve plazma hücreleri haline dönüşür. Bu suretle kanda belli bir antijene karşı bol miktarda yalnız o antijen için antikor oluşturan bir hücre klon’u (grubu) oluşmuş olur. Bu kuramda mantığa ters gelen taraf binlerce antijen için (hatta doğada olmayan yapay antijenler dahil) herbiri- ne ayrı ayrı uyan binlerce çeşit lenfositin doğal olarak bulunabilmesi olasılığıdır.Tüm yaşamsal olayların gen’lerin yönetiminde olduğu bilindikten sonra antikorların yapımının da gen’lerin işlevi ile olması gerektiği doğaldır. Bu, genetik düzenleme ile ilgili olarak ortaya atılmış çeşitli kuramlar ve açıklamalar vardır.Bunlardan birincisi mutasyon kuramıdır.

Buna göre lenfositlerde esasen mevcut globulin yapmak üzere düzenlenmiş olan gen düzeni, antijenin uyarımı sonucunda gerektiği şekilde mutasyona uğrayarak, uyarımı yapan gen’e karşı immunoglobulin oluşturacak şekilde yeniden düzenlenir.Diğer bir görüş lenfosit DNA yapısında V ve H zincirlerinin o- luşturulması için gerekli tüm gen’lerin esasen var oldukları, antijenin uyarımı sonucunda gereksiz gen’lerin baskılanarak ya da itilerek (ilmikleme suretiyle = incronlar halinde işlevden uzaklaştırıldıkları ve yalnız uyarıcı antijene karşı oluşturulacak immunoglobulin için gerekli genlerin sahnede kalmasını sağlayacak biçimde bir düzenin oluşturulduğu şeklindedir.Bu kuramlar tartışıla dursun yukarıdaki bölümlerde de açıklandığına göre bu güne kadar bilinenleri bir araya getirerek antikorların oluşması konusunu açıklayalım.Tüm bağışık yanıt olayları, HLA genlerine bağlı bağışık yanıt genleri tarafından düzenlenir ve denetlenir.

1 — Antijenlerin çoğunun organizmaya girdiklerinde makrofaj- lar tarafından tutuldukları ve bir hazırlık dönemi geçirdikleri bilinmektedir. Makrofajlar, hazırladıkları ve süper antijen denebilecek olan bu antijenleri bir olasılıkla kendi yüzeylerine yapışmış olarak B lenfositlerine sunarlar.

2 — Antikor yapıcı temel hücreler B lenfositlerdir. Bir kısım antijenler doğrudan doğruya, bir kısmı da (Timüs’e bağımlı antijenler) Th lenfositlerinin de yardımı ile B lenfositlerini uyarırlar. Antijenlerin B lenfositleri ile ilişkileri bu hücrelerin yüzeyinde bulunan ve globulin yapısındaki algaçlar aracılığı ile olmaktadır. Th lenfositleri bu tür antijenleri yüzeylerindeki IgM ye benzer algaç- ları ile tanırlar.İlk bağışık yanıtta lenfositlerde her antijene karşı uyan ayrı ayrı algaçlarm bulunup bulunmadığı, varsa bu ayrı algaçlarm her antijen için ayrı ayrı hücrelerde bulunup bulunmadığı (klonal kuram) ve bu- aşhmada antijenin lenfosite nasıl bağlandığı konusu aydınlanmış değildir. Ancak ikincil bağışık yanıtta ilk yanıtın sonucunda oluşmuş bellekli hücrelerin yalnız kendilerinin oluşmasına yol açan antijene özgül algaç taşıdığı ve yalnız onunla birleştiği bilinmektedir.

3 — Antijen ile ilişki kurmuş olan B lenfositler lenf dokularında lenfoblastik başkalaşıma uğrarlar ve bir yandan antikor yapıcı plazma hücrelerini bir yandan da ileriki olaylarda görev yapacak olan bellekli hücreleri oluştururlar. Bu esnada antijene bağlanmış 3mzeyel algaçları kaybolmuşlardır. Antikorları plazma hücreleri yapar. Burada yine oluşum mekanizmasının bazı noktaları karanlıktır. Antikorlar yani immunoglobulinler proteindirler. Proteinlerin sentezi kurallarına göre oluşurlar. Bu konudaki bilgilerimizi hatırlayacak olursak bir proteinin oluşması için hücre DNA’smda yönetici genlerin bulunması, bunların etkisi ile oluşacak proteine ait bilgiyi taşıyan ulak RNA = mRNA’nm oluşması, bunun ribozomlara gitmesi, tRNA aracılığı ile gerekli amino asitlerin uygun sıraya göre buraya taşınması ve gerekli mekanizma ile protein molekülünün oluşması gereklidir.

Bu olayların içinde antijenin rolü tartışma konusu olup yukarıdaki söz konusu kuramlara göre değişiktir.Kalıp kuramına göre antijen girdiği hücrede kendine uygun ulak RNA’nın oluşması için görev yapar ve bu şekilde özgül antikor mo-ı lekülünün oluşmasını sağlar. Buna benzer olarak genetik kuramlardan mutasyon kuramında antijen, genlerde mutasyona yol açarak, gen düzenlenmeleri ile ilgili kuramlarda ise genler arasında gereklidüzenlemelerin oluşmasını sağlayarak ayni sonuç elde edilir. Klonal kurama göre ise antijen zaten daha başlangıçta kendine uygun len- fositi seçerek onun başkalaşmasına yol açtığından, bu hücreden doğan plazma hücreleri, ancak kendine uygun antikor yapabilecek genetik yapıya sahip olduklarından, yalnızca o antijene özgül antikorlar oluştururlar.

4 — İmmunoglobulinin H ve L zincirlerindeki değişken kısmın oluşmasını yöneten birden çok değişmez kısmının oluşmasını yöneten diğer bir ya da birkaç gen söz konusudur. Bu genlerin tek bir sistron şeklinde bir mRNA kopyası oluşturdukları kabul edilmektedir.

5 — Antikor molekülünün hafif (L) ve ağır (H) zincirlerinin ayrı ayrı ve aminoterminal uçlarından başlayıp sentez edildikleri, sonraları —S—S— bağları ile bağlanarak hücre dışına salgılandıkları ve bu arada gerekli glikoz moleküllerinin eklendiği var sayılmaktadır.

6 — Bir lenfosit başlangıçta IgM niteliğindeki antikorları oluştururken sonradan gen düzenlenmesi ile IgG oluşumuna başlayabilir. Ancak belli bir süreç içinde yalnız bir çeşit immunologbulin yapılır.

7 — Baskılayıcı T lenfositler (Ts) lenfokinleri aracılığı ile B lenfositlerini etkileyerek antikor yapımını denetim altında tutarlar.

Antikor oluşmasında ilk ve ikincil yanıt

Organizmaya ilk defa antijenin girmesi ile oluşan olaylar bilinmektedir. Bu temel içerisinde oluşan antikorlar kana salgılanırlar. Bunların yoğunluğu gittikçe artar. Antikorların serumda saptanabilir bir düzeye çıkmaları için ortalama 5-7 günlük bir süre geçer. Bundan sonra serumda antikorların yoğunluğu gittikçe artış gösterir ve 1-10 haftalık bir süre içerisinde ulaşabilecekleri en yüksek düzeye varır. Sonra yine yavaş yavaş düşme gösterir ve zamanla bir kaç ay içinde saptanabilir düzeyin altına düşerler. Genellikle başlangıçta ilk ortaya çıkan antikorlar İgM cinsi immunoglobulinler olup bunların ardından IgG cinsi görünür. Ayni şekilde çabuk katabolize olduklarından ortamdan ilk kaybolanlar yine IgM antikorlarıdır.

Buna uygun olarak ilk yapılan antikorların antijene olan ilgileri daha sonra oluşanlardan daha zayıf olduğundan sonradan oluşanların antijene bağlanmaları daha güçlüdür.Ayni antijenin organizmaya ikinci ve daha sonraki girişlerinde ortaya çıkan antikor yanıtı değişiktir. İkincil yanıt dediğimiz bu yanıttaki ayrım, ortamda ilk yanıtta oluşmuş artık antikorların ve bellekli hücrelerin var olmasıdır. Bilindiği gibi bu hücreler, başkalaşma B lenfositlerinden birinci yanıtta oluşmaktadır. Bunların et-tdsı ile antijen, organizmaya girdikten sonra varsa artık antikorların miktarında hızlı bir azalma görülür. Daha sonra antikorlar birinciye göre çok daha çabuk olarak ortaya çıkarlar.

Bunların çoğu îgG olup hem serumdaki yoğunluğu daha yüksek hem antijene olan ilgileri daha fazla hem de yüksek düzeyde kalma süreleri daha uzundur. İlk antijen verilmesinden aylar hatta yıllarca sonra bile ayni antijenin ikinci defa ya da diğer defalar verilmesinde bu sonuç alınır. İkinci defa verilen antijenin birinciye yakın ve benzer nitelikte olması halinde de ikincil bağışık yanıt sonucu elde edilebilir.Birden çok antijen bir arada verilecek olursa her birisine ayrı ayrı antikor oluşur. Bunların antikor oluşmasında birbirlerinin etkisi ni arttırıcı rolü olduğu bilinir. Buna bakılarak uygulamada karma aşılar kullanılır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp