Akciğerler Nasıl Çalışır Kısaca

Akciğerler Nasıl Çalışır Kısaca : Arkada zincir kemikleri, yanlarda kaburgalar ve önde göğüs kemiği ile çevrili bir kafes içine yerleşmiş, tepesi yukarıda koniye benzer akciğerler, sağdaki üç lob’dan, soldaki ise iki lobdan oluşmuştur. Göğüsün orta ve solunda ise kalb bulunur. Bu nedenle sol akciğer alanının bir bölümüne, kalb yerleşmiştir.Akciğerlere hava, burun ve boğaz boşluğundan sonra nefes borusu dediğimiz trekea'dan gelir. Aşağıda iki dala ayrılarak, akciğerlere girişini yapar. Burada bronş dediğimiz, ana hava kanalları başlar. Daha sonra bronşlar giderek ince dallara ayrılırlar. Bunlara ise bronşiolier adı verilir. Bronşiollerden sonra ise, üzüm salkımı gibi, hava ile kanın karşılaşarak, kanın oksijen alıp, karbondioksidi vermesi olayının gerçekleştiği bölüm olan, alveoilar gelir. Alveol duvarında epitelin dışında, kılcal damarlar ve bağ dokusu bulunur. Erişkinde yediyüzellimilyon kadar alveol vardır ve total yüzleri, değişik kişilerde 55-100 metrekare arasındadır. Solunum burada gerçekleşir.Solunum iki mekanizma ile olur.

1 — Göğüs kasları

2 — Dlyafragma.

Göğüs kasları kaburga kemiklerinin çevresinde, göğüsün ön bölümünde, meme altına yerleşmiş büyük kaslar, boyundan göğüs kemiklerine yapışmış kaslar, sırtta kürek kemiği alt ve üst kas grupları ile, göğüsün açılıp kapanması, yar.i solunum sağlanır.Diyagragma ise, karın ile göğüs boşluğunu birbirinden ayıran güçlü kas ve zar dokusundan oluşmuş bir organdır. Solunum havasının % 60'ı diyafragma ile olur.

Diyafragmanın total yüzeyi 270 cm2 dir. Diyafrag- manın bir santim aşağı çekilmesi ile, 270 cc hava akciğer boşluğuna dolar. Güçlü bir soluk verme ile diyafragma 6. kaburga kemiğine kadar yükselir ve gene güçlü bir soluk alma ile 11. kaburga kemiği düzeyine kadar iner.

Görülüyor ki, böylesine esnekliğe yatkın diyafragma ile bol hava alış verişi sağlanır.Erkeklerde diyafragma solunumu daha etkilidir. Gebelik gibi durumlarda solunum, göğüs kasları ile düzenlenir.Hava borusu yani trekeanın iç yüzünde değişik türde hücreler ve bunların değişik işlevleri vardır. Örneğin trekeadaki epitel hücreleri, sigara dumanı gibi irritan (tahriş edici) maddelere karşı, son derece duyarlı olup, bu gibi etkenlerle yıkıma uğrarlar. Böyle durumlarda, alt hüc-reler hızla çoğalır.

Bazı tip hücrelerin üzerinde ise, sayıları 250-300 kadar titrek tüyler bulunur (bunlar mikroskopik oluşumlardır). Bu tüyler ardarda gelen deniz dalgaları gibi, hep bir yönde, yani yukarı doğru hareket ederek, üstlerini kaplayan mükus tabakasını (sümüksü salgı) boğaz boşluğuna doğru iter. Böylece hem akciğerlerdeki, hem soıuk borusundaki yabancı, zararlı maddeler dışarı atılır. Salgının çoğaldığı durumlarda, bu maddeıer balgamla karışık olarak dışarı atılır. Çoğu zaman sabah kalktığımızda, boğazımıza gelen birikmiş salgının renginin koyuluğu, gece boyunca çalışan bu hücrelerin, zararlı maddeleri boğaz boşluğuna taşıma- sındandır. Birçok hastalıklarda bu titrek tüylü hücreler yeterince görev yapamazlar. Buna bağlı komplikasyonlar ortaya çıkar. Gene bu nedenle, genel sağlığın korunmasında, akciğer dokularının daha işin başında zarar görmemeleri gerekir.

Üşütmeler, sigara dumanı, havası pis yerler, toz ya da yabancı maddelerin havada bol olduğu ortamda bu maddeler sürekli akciğeri tahriş eder ve bir bölümü de dışarı ahlamadığından, akciğerde toplanarak, o bölgelerin görev yapmasını engeller ve kişiyi hastalandırır.Sonuna kadar akciğerlere alınan havanın, güçlü bir şekilde hızla verilmesi ile çıkarılan havanın miktarına, vital kapasite denir. Bu durum erkek ve kadında ayrıdır. Gene anlaşılacağı gibi, akciğer alanının genişliği, solunumu sağlıyan kasların gücü ve yeterliliği, akciğer dokusunun ve özellikle bronş ve bronşiollerin esnekliği, vital kapasite oranı üzerinde rol oynar. Bu tanımlamadan hareketle, gelişmiş göğüs kasları, bu konuda olumlu rol oynar. Göğüs kafesinin içe çökük olmaması, dik pozisyonda durmak ve yürümek de akciğer ve göğüs gelişimi için önemlidir. Oysa bu özelliğe pek dikkat edilmez. Daha okuldan başlıyarak, dik oturup dik yürüme alışkısı kolay benimsenmez.

Ulus olarak jimnastiğe fazla düşkün değilizdir. Daha önemlisi, aile ve ulus eğitim ve töreleri, saygının büyüklere karşı, başın eğilmesi, omuzların öne içe doğru bir tür kapanması biçiminde dile getirilir. Özellikle kadın ve genç kızlarımız ise, hem bu saygıdan, hem de ergenlik ve gelişim döneminde gelişen göğüslerinden utandıklarından, bu gelişimi gizler gibi, omuzlarını öne doğru kapatmaları, akciğer ve göğüs oluşumlarını olumsuz etkilerler.Kimi kişide son derece gelişmiş göğüs kafesi ve kaşları olmasına karşın, akciğer doku özelliğinden ya da bronş ve bronşiollerdeki esnekliğin azalmasından ya da kimi hastalıklardan (anfizem vb.), akciğerlere hava alımı fazla değildir, dahası yetersizdir. Ve dıştan o görüntü de alda- tacıdır. Bu nedenle, salt göğüs kaslarını geliştirmek değil, bir tüm olarak solunum ve dolaşım sisteminin sağlığını korumaktır amaç.Solunum hareketleri bir dereceye kadar irademiz altındadır. Solukalmadan 60- 120 saniye durabiliriz. Kuşkusuz bu süre de antremafılarla ilgilidir.

Bu sürenin sonunda, istem dışı otomatik solunum başlar. Egzersiz durumlarında kas hareketlerini sağlamak için, beyinden çıkan uyarımlar, aynı zamanda solunum merkezini uyararak, solunumu bu yolla arttırmaları da olasıdır. Kişinin ruhsal durumu da (korku, heyecan) solunumu etki'er. Çeşitli uyarımlar (ağrı, temas), solunumu durdurabilir, yavaşlatabilir hızlandırabilir.

Solunum, hava ile, doku hücreleri arasında oksijen ve karbondioksit değişimidir. Bu olay gazların bulundukları yerlerdeki parsiyel (kısmi) basınçlarına bağlı olarak, bir ortamdan diğerine difüzyonları ve hemoglobin aracılığı ile olur.Oksijen dış havada % 20.94, alveol havasında % 14 tür. Oksijenin büyük bir bölümü kanda hamoglobine bağlı olarak bulunur. % 99.72 oksijen alış verişinde önemli rol oynayan madde ise, hemoglobindir.Havadaki oksijen yiizdesi üzerinde bir kere daha değindikten sonra, buna; erkek'er açısından kahvehane klüp gibi olumsuz etkileri, kadınlar açısından ise özellikle Doğu illerinde ağızın ve burunun törese! ve dinsel nedenlerle kapanması ile, sağlıklı ve yeterli oksijenin alınamaması, verilen kirli havanın, örtülü yerden yeniden içeri alınması (yukarıda sözünü ettiğimiz ölü boşluğu çoğaltacağından) göz önüne alınırsa, havadaki oksijen oranının düşeceği kolayca anlaşılır.

Sağlıklı akciğerler ve solunum için yararlı eylemler ve önlemlerdir. Bir de olumsuz beslenme ya da kan kaybı nedeniyle aslında, kandaki kırmızı küreler ve hemoglobin oranı düşük olan kadınlarımızı düşünürsek, onların bir kısır döngüde, nasıl olumsuzluklara sürüklendiğini anlıyabiliriz.

Tüm bu genel bilgilerden sonra özetlersek:Açık ve temiz havada oksijenden yeterince yararlanmak,Ekzersizlerle akciğer kapasitesini arttırmak,Akciğerlere zarar verici, tahriş edici ortamdan ve sigara gibi alışkılardan sakınmak.Dengeli beslenme ile, kan ve kandaki maddeleri normal tutmak,Elden geldiğince ağız ve burun boşluğumuzun önünü kapatmadan soluk almak.Gelişme döneminde dik oturup, dik yürüyüp, göğüs kafesimizi ve kaslarımızı beden eğitimleri ile geliştirmek.Akciğer hastalıklarından korunmak.Sağlıklı akciğerler ve solunum için gerekli eylem ve önlemlerdir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp