akciğer tüberkülozu tedavisi
Akciğer tümörü tedavisi üç temel yön teme dayanır: Cerrahi girişim, ışın teda visi (radyoterapi) ve ilaç tedavisi (ke- moterapi). Bu üç ana yönteme bazı ö,zel durumlarda laser tedavisi ya da bağışık lık tedavisi de eklenir. Hangi tedavinin seçileceğini hastanın genel durumu, tü mörün içinde bulunduğu gelişme evresi ve tümörün tipi belirler
• Işın tedavisi (radyoterapi) - Bronş- akciğer kanserlerinin önemli bir bölü münde kesin tedavi değeri olmadığı hal de, hem tedavi edici olarak, hem de be lirtilerin hafiflemesini sağlamak ama cıyla ışın tedavisi kullanılır. Bu tedavi lenf düğümlerine yayılma bulunmayan, mediyastin ve aynı yandaki köprücük- kemiği üstü lenf düğümleri temiz olan ve tümörün yalnızca bir akciğerle sınırlı olduğu hastalara uygulanabilir. Tümö rün uzak organlara yayıldığı ve genel durumu bozuk hastalara ışın verilemez. Işın tedavisi yapılabilmesi için hastanın - hemoglobin miktarı 100 mİ kanda 10 gramın üzerinde olmalı- fiziksel etkinliğe bağlı nefes darlığı bulunmamalı; - solunum kapasitesi sağlıklı insanların en az yansı kadar, yedek soluk verme hacmi de en az 700 mİ olmalı; - geçirilmiş ya da geçirilmekte olan bak- teriyel zatürree ve verem uygun antibi yotiklerle tedavi edilmiş olmalıdır. Işın tedavisinin kesin çizgilerle be lirlenmiş tek bir biçimi yoktur.
Tedavi sürekli ya da aralıklı olabilir. Birincisi değişken dozlarla en az 2 hafta, en çok 6-7 hafta sürebilir; İkincisinde 5 günlük tedavinin ardından 3 hafta ara verilerek gene 5 günlük tedavi uygulanabilir. Ya şam beklentisi açısından önemli bir de ğişikliğe yol açmamasına karşın, birçok uzman şu nedenlerle aralıklı tedaviyi yeğler: - Tedaviye uyum daha iyidir. - Tedavinin ilk ve ikinci bölümleri ara sında değerlendirme yapılarak uzak ya yılım odaklan saptanırsa tümör kütlesi ne gereksiz ışın verilmez. - Tedaviye başlarken genel durumlan çok iyi olmayan hastalar ara dönemde kendilerini toparlama olanağı bulurlar. Böylece tedavinin ikinci yansı rahatça tamamlanabilir. - Ara dönemde kan kimyası incelemele ri, sintigrafi ve biyopsi gibi yöntemlerle karaciğerin durumu kontrol edilerek ya yılım olmadığı kesinleştirilir.
Karaciğerde tümör yayılımı yoksa tedavinin kinci bölümüne geçilebilir; varsa yeni bir tedavi yöntemine başvurulur. Kanserin başlangıç evrelerinde bile ışın tedavisiyle sağlanan yaşama süresi, tek başına uygulanan cerrahi girişimle sağlanan süreden daha kısadır. İleri ev relerde sonuçlar daha da olumsuzdur: Hastaların yüzde 38'i 1 yıl, yüzde 5'i 5 yıl yaşar. Işın tedavisinin olguların yaklaşık yüzde 50'sinde tümörü öldür düğü (kısırlaştırdığı) göz önüne alınırsa bu oranlar çok düşüktür. Küçük hücreli akciğer kanserinde cerrahi girişimden çok ışın tedavisi uygulanır. Belirtileri geriletir ve hastaların yüzde 90'ı tedavi ye iyi yanıt verir. Ama 5 yıl yaşayan hastalann oranı yüzde 2-5'i geçmez. Yakınmaları hafifletmeye yönelik ışın tedavisi birincil tümöre ya da yayılım odaklarına bağlı belirtileri denetim al tında tutarak kanserli hastalann yaşam koşullarını kısa süre için de olsa iyileş tirir. Değişen dozlann verildiği 1 ya da 3-4 haftalık hafifletici ışın tedavisi be lirti ve bulgulan önemli ölçüde azaltır: Kan tükürme (yüzde 95), öksürük (yüz de 55), ağn (yüzde 70-75), akciğer za- n nda sıvı toplanması (yüzde 50-80), Pancoast sendromu (yüzde 70), nefes darlığı (yüzde 60), mediyastin sendro mu (yüzde 75), kafaiçi komplikasyon lar (yüzde 80), kalp dış zanyla ilgili ya kınmalar (yüzde 40) azalır. Olguların yüzde 70'ten fazlasında genel bir iyileş me gözlenir. Küçük hücreli akciğer kanserinde beyne yayılma olasılığı öbür tiplerden daha yüksek olduğundan bey ne koruyucu ışın tedavisi uygulanır. Beyne yayılma hastalann yüzde 8- 10’unda görülür. Koruyucu beyin ışınla ması yapılmayan olgularda bu oran yüzde 80'e yükselir. Bu olumlu etkisine karşın, beyne uygulanan koruyucu ışıntedavisi yaşama süresini uzatmaya ya ramaz. Ayrıca ışın tedavisinin uygulan ma süresi konusunda da kesin bilgi yoktur. Deneyimlere dayanarak ideal dozun, ışın tedavisine yanıt alındıktan sonraki 6 ay içinde 2-3 hafta süreyle beyne ışın verme olduğu düşünülmek tedir.
• Cerrahi girişim - Küçük hücreli kan ser (mikrositom) dışındaki bronş kan serlerinde erken tanı koşuluyla en çok yeğlenen tedavi yöntemi cerrahi giri şimdir. Cerrahi girişim kararının verilebil mesi ve girişim yönteminin seçilmesi her şeyden önce tümörün ameliyat edi lebilirliğinin kanıtlanmasına bağlıdır. Şu durumlarda tümör cerrahi yöntem lerle çıkarılamaz: - Uzak yayılım odaklarının bulunması.- Akciğer zan boşluğunda kötü huylu hücre içeren sıvı toplanması (kötü huy lu hücre içermeyen aşırı sıvı toplanma- lan da akciğer göbeğindeki ya da akci ğerler arası bölgedeki büyük tümörleri düşündüreceğinden bu olgular da ge nellikle ameliyat edilemez). - Soluk borusunda da tümör bulunması. - Akciğerler arası bölgedeki lenf dü ğümlerine yayılan tümörün diyafram ve gırtlak sinirlerinin felcine yol açması. - Küçük hücreli akciğer kanserleri (mik rositom). - Hastalığın son dönemlerinde solunum, böbrek ve karaciğer yetmezliği, kalp hastalığı gelişmiş olması. Ameliyat edilebilir hastalarda girişi min temel amacı, tümörün bütünüyle çı karılmasıdır. Tümör lezyonlannın yal nız bir akciğer lobunda olduğu ve mer kezi lenf düğümlerine yayılmadığı olgularda kanserli lobun çıkarılması (lobek- tomi) gereklidir. Bu yöntemde akciğer dokusunun büyük bölümü sağlam kalır. Ameliyat sonrası hastalık ve ölüm oran ları da düşüktür. Bir akciğerin tümüyle çıkarılması (pnömonektomi) daha büyük ve yayılmış tümörler için geçerli bir yöntemdir. Bu girişim genellikle solu num yetmezliği, kalp ritminde bozukluk gibi komplikasyonlara yol açar. Ameli yat sonrası ölüm oranı 70 yaşın üzerin deki hastalarda yüzde 30'u bulur. Bronş-akciğer kanserli hastaların ancak yüzde 40-50'si ameliyat edilebi lir durumdadır. Bu gruba giren hastala rın yüzde 30'unda tümör çıkarılır; yüz de 10'unda yalnız tanı için doku örneği alınır; yüzde 5’inde ise yalnızca geçici çözüm sağlayan girişimler uygulanır. Bronş-akciğer kanserinde yaygın ola rak uygulanan cerrahi tedavinin çok olumlu sonuçlar verdiği söylenemez. Ameliyattan sonra 5 yıldan çok yaşa yabilen hastaların oranı yüzde 10'u geçmez. Bununla birlikte bazı tümör tiplerinde daha olumlu sonuçlar alına bilmektedir.
• Işın tedavisi (radyoterapi) - Bronş- akciğer kanserlerinin önemli bir bölü münde kesin tedavi değeri olmadığı hal de, hem tedavi edici olarak, hem de be lirtilerin hafiflemesini sağlamak ama cıyla ışın tedavisi kullanılır. Bu tedavi lenf düğümlerine yayılma bulunmayan, mediyastin ve aynı yandaki köprücük- kemiği üstü lenf düğümleri temiz olan ve tümörün yalnızca bir akciğerle sınırlı olduğu hastalara uygulanabilir. Tümö rün uzak organlara yayıldığı ve genel durumu bozuk hastalara ışın verilemez. Işın tedavisi yapılabilmesi için hastanın - hemoglobin miktarı 100 mİ kanda 10 gramın üzerinde olmalı- fiziksel etkinliğe bağlı nefes darlığı bulunmamalı; - solunum kapasitesi sağlıklı insanların en az yansı kadar, yedek soluk verme hacmi de en az 700 mİ olmalı; - geçirilmiş ya da geçirilmekte olan bak- teriyel zatürree ve verem uygun antibi yotiklerle tedavi edilmiş olmalıdır. Işın tedavisinin kesin çizgilerle be lirlenmiş tek bir biçimi yoktur.
Tedavi sürekli ya da aralıklı olabilir. Birincisi değişken dozlarla en az 2 hafta, en çok 6-7 hafta sürebilir; İkincisinde 5 günlük tedavinin ardından 3 hafta ara verilerek gene 5 günlük tedavi uygulanabilir. Ya şam beklentisi açısından önemli bir de ğişikliğe yol açmamasına karşın, birçok uzman şu nedenlerle aralıklı tedaviyi yeğler: - Tedaviye uyum daha iyidir. - Tedavinin ilk ve ikinci bölümleri ara sında değerlendirme yapılarak uzak ya yılım odaklan saptanırsa tümör kütlesi ne gereksiz ışın verilmez. - Tedaviye başlarken genel durumlan çok iyi olmayan hastalar ara dönemde kendilerini toparlama olanağı bulurlar. Böylece tedavinin ikinci yansı rahatça tamamlanabilir. - Ara dönemde kan kimyası incelemele ri, sintigrafi ve biyopsi gibi yöntemlerle karaciğerin durumu kontrol edilerek ya yılım olmadığı kesinleştirilir.
Karaciğerde tümör yayılımı yoksa tedavinin kinci bölümüne geçilebilir; varsa yeni bir tedavi yöntemine başvurulur. Kanserin başlangıç evrelerinde bile ışın tedavisiyle sağlanan yaşama süresi, tek başına uygulanan cerrahi girişimle sağlanan süreden daha kısadır. İleri ev relerde sonuçlar daha da olumsuzdur: Hastaların yüzde 38'i 1 yıl, yüzde 5'i 5 yıl yaşar. Işın tedavisinin olguların yaklaşık yüzde 50'sinde tümörü öldür düğü (kısırlaştırdığı) göz önüne alınırsa bu oranlar çok düşüktür. Küçük hücreli akciğer kanserinde cerrahi girişimden çok ışın tedavisi uygulanır. Belirtileri geriletir ve hastaların yüzde 90'ı tedavi ye iyi yanıt verir. Ama 5 yıl yaşayan hastalann oranı yüzde 2-5'i geçmez. Yakınmaları hafifletmeye yönelik ışın tedavisi birincil tümöre ya da yayılım odaklarına bağlı belirtileri denetim al tında tutarak kanserli hastalann yaşam koşullarını kısa süre için de olsa iyileş tirir. Değişen dozlann verildiği 1 ya da 3-4 haftalık hafifletici ışın tedavisi be lirti ve bulgulan önemli ölçüde azaltır: Kan tükürme (yüzde 95), öksürük (yüz de 55), ağn (yüzde 70-75), akciğer za- n nda sıvı toplanması (yüzde 50-80), Pancoast sendromu (yüzde 70), nefes darlığı (yüzde 60), mediyastin sendro mu (yüzde 75), kafaiçi komplikasyon lar (yüzde 80), kalp dış zanyla ilgili ya kınmalar (yüzde 40) azalır. Olguların yüzde 70'ten fazlasında genel bir iyileş me gözlenir. Küçük hücreli akciğer kanserinde beyne yayılma olasılığı öbür tiplerden daha yüksek olduğundan bey ne koruyucu ışın tedavisi uygulanır. Beyne yayılma hastalann yüzde 8- 10’unda görülür. Koruyucu beyin ışınla ması yapılmayan olgularda bu oran yüzde 80'e yükselir. Bu olumlu etkisine karşın, beyne uygulanan koruyucu ışıntedavisi yaşama süresini uzatmaya ya ramaz. Ayrıca ışın tedavisinin uygulan ma süresi konusunda da kesin bilgi yoktur. Deneyimlere dayanarak ideal dozun, ışın tedavisine yanıt alındıktan sonraki 6 ay içinde 2-3 hafta süreyle beyne ışın verme olduğu düşünülmek tedir.
• İlaç tedavisi (kemoterapi) - İlaç te davisi olgulann büyük bir bölümünde uygulanmakla birlikte etkili tedavi programlarının seçilmesi hâlâ önemli sorunlar yaratmaktadır. Tümörün üre mesini önleyecek ilaçlarla yapılan teda vilerin sonuçlan, birçok etkene bağlı dır. Tümörün tipi, hastalığın hangi ev rede olduğu, hastanın genel durumu, yaşı ve daha önce uygulanan tedaviler sonucu belirleyen başlıca etkenlerdir. Bütün tümörlerde olduğu gibi, bronş- akciğer kanserinde de ilaç tedavisine tümör küçükken ve yalnız çok küçük yayılım odaklan varken, yani erken ev rede başlanması büyük önem taşır. Te daviye alınan yanıtı nesnel olarak de ğerlendirmenin zorluğu kadar kullanı lan ilaçların gerçek etkisi konusundaki verilerin yetersizliği de önemli sorunlar yaratır. Üstelik tedavinin olumlu yanıt verdiği olgularda bile yaşam süresi ge nellikle fazla uzamamaktadır. Bunun nedeni birçok olguda hastalığın gerile me belirtilerinin aşın iyimserlikle algı lanmasıdır.
• Birleşik tedavi yöntemleri 1. Işın tedavisi —> cerrahi girişim.Ame liyat öncesi ışın tedavisi beklenen so nuçlan vermemiştir. Yani ışın tedavisi tümörün çıkanlabilirliğini sağlamak, cerrahi girişimle çıkanlması olanaksız lenf düğümlerinde hastalığı sınırlamak, tümör hücrelerinin uzaklara yayılması nı önlemek ve ameliyatla çıkarılacak akciğer bölümüne komşu dokulan ku rutmak amaçlanna ulaşmamıştır. Bu durumda çeşitli dozlarla uygulanan ışın tedavisinden 4-6 hafta sonra cerrahi gi rişim yapılabilir. Ama birkaç seçilmiş küçük hücreli kanser olgusu dışında ameliyatın yaşam süresim uzatıcı hiçbir etkisi görülmemiştir. 2. Cerrahi girişim ışın tedavisi.Cer rahi girişim sonrasında ışın tedavisi uy gulanması konusundaki tartışmalar hâlâ sürmektedir. Ama bu yöntemin aynı yerde yeniden gelişen tümörleri azalttı- o m u r g a b ö b re k ğı, tümörün akciğer göbeği ve akciğer ler arası bölgedeki lenf bezlerine yayıl mış hastalarda yaşam süresini üç yıl uzattığı görülmüştür. Lenf bezlerinde yayılma olmayan hastalarda ise hastalı ğın gidişini düzeltmediği için uygulan maz. 3. Cerrahi girişim —> ilaç tedavisi. Cer rahi girişimle birlikte ilaç tedavisinin amacı öbür tümörlerde olduğu gibi ak ciğer tümörlerinde de küçük yayılım odaklarını yok etmektir. Ama bu yön tem bronş-akciğer kanserinde etkisiz kalmaktadır. Bir ilacın tek başına ya da başka, örneğin bağışıklık sistemini uya rıcı ilaçlarla birlikte kullanılması hasta nın yaşama süresini uzatmamaktadır. Koruyucu amaçlı ışın tedavisiyle birlik te uygulanan ya da ışın tedavisinden 18 ay sonra yapılan ilaç tedavisi de iyi so nuçlar vermemiştir. Birleşik tedavilerin sonuçlan, tedaviler ayn ayn uygulandı ğında alman sonuçlardan daha olumsuz dur.
• Tedavinin yan etkileri
1. Cerrahi girişim. Ölüm oranı yüzde 5- 10 arasında değişir. Başlıca komplikas- yonlan derialtı amfîzemi, akciğer zan boşluğunda irin birikmesi (ampiyem), bronş-akciğer zan fistülü ve kalbin ken di ekseni çevresinde dönmesidir (torsi- yon). Bu olumsuz sonuçlardan olabildi ğince kaçınmak için cerrahi girişimin çok dikkatli yapılması ve ameliyat son rasında hastanın sürekli bakım ile dene tim altında tutulması gerekir. Bu yapı sal komplikasyonlann tedavisi de cerra- hidir. Cerrahi girişimden kaynaklanabi lecek işlevsel komplikasyonlar ise kalp ritmi bozuklukları, solunum yetmezliği, miyokart enfarktüsü, kalp durması, ak ciğer sönmesi (atelektazi), ödem ve ak ciğer embolisidir. Bu sorunlar uygun ilaç tedavileriyle giderilmeye çalışılır.
2. Işın tedavisi. En önemli komplikas yonları omurilik iltihabı (miyelit), kalp bozuklukları ve ışınım zatürreesidir. - Omurilik iltihabı (miyelit).Yüksek ışı nım dozuna bağlı olarak tedaviden bir yıldan uzun bir süre sonra hastaların yüzde 1-5'inde görülür. - Kalp bozuklukları. Kalp kasının kalın laşması biçiminde ortaya çıkan kalp ka sı iltihabı (miyokardit) yavaş gelişen bir komplikasyondur. Gene sık görülen bir sorun da konstriktif perikardittir; kalp dış zarı iltihabına ve sertleşmesine bağlıolarak kalp hareketlerinin sınırlandığı- Akciğer hastalıkları.Işın tedavisi sonbu bozukluk tedaviden yaklaşık bir yıl rasında fıbroz, yaş ya da kum akciğer zasonra gelişir.n iltihabı (plörezi) ve akut ışınım zatürreesi gelişebilir. Işınım zatürreesi tedavi kesildikten yaklaşık 6 hafta sonra ve ak ciğerde bağdoku artışıyla ortaya çıkar. Başlıca etkenleri verilen ışının toplam dozu, ışınlanan alanın genişliği, ışınla nan toplam doku miktarı ve tedavinin sü residir. Duyarlılık eşiği yüksek bazı has talarda uzun süre belirtisiz kaldığı da gö rülmüştür. Normal koşullarda röntgen filminde ilk bulgular ışın tedavisinden 2- 6 ay sonra ortaya çıkar. Bağdoku artışı nın belirginleşmesi içinse 12 ay gerekli dir. Işınım zatürreesinde tedavi yalnız belirtileri ortadan kaldırmaya yöneliktir. Nefes darlığı için kortikosteroitler, bal gam kültürü sonuçlarına göre de gerekli antibiyotikler verilir. Işın tedavisinin iş tahsızlık, halsizlik, bulantı ve kusma gibi yan etkileri fazla yaygın ve önemli değil dir. Kansızlık da sık görülmez. Yemek borusu ışınım alan hastaların yaklaşık yansında ortaya çıkan yutma güçlüğü 1- 2 haftada kendiliğinden kaybolur. Hasta- lann daha küçük bir bölümünde ise deri bozukluklan ve saç dökülmesi görülür. Işm tedavisi yan etkilerinden kaçınmak için şunlara dikkat edilmelidir: - Işın verilen alanda sağlam akciğer do kusu kesinlikle bulunmamalıdır. - Işm tedavisine cerrahi girişimden en az 2-4 hafta sonra başlanmalıdır. -Tedavi planı dikkatle düzenlenmeli, tü möre gereğinden fazla ışın verilmemeli dir. Böylece sağlıklı dokular gereksiz ışın almaz.
3. İlaç tedavisi.Tümörün üremesini ön leyen ilaçların en önemli yan etkisi ke mik iliğinde görülür. Bunların başında kemik iliğinde akyuvar üretiminin azal masına bağlı lökopeni (kanda akyuvar eksikliği) gelir. Etkiyi artırmak amacıy la değişik ilaçların bir arada kullanıldığı tedavi programlan kemik iliğini daha çok etkiler. İlaç tedavisinde akyuvar sa yısının azalmasından başka kullanılan ilaca göre saç dökülmesi, kalp bozuk luklan, sinir sistemi bozuklukları ve ak ciğer bozukluklan gibi yan etkiler de görülür.
4. Işın tedavisi + ilaç tedavisi. İki teda vinin bir arada uygulanması, istenme yen yan etkilerin birbirine eklenerek or taya çıkmasına yol açar. Metotreksat gi bi ilaçlarla birlikte uygulanan ışın teda visi düşük dozlarda bile akciğerde bağ doku artışına neden olur ve zatürree tehlikesini artırır. Siklofosfamit, vink- ristin ve hidroksiüre gibi ilaçlar ışın te davisinin istenmeyen yan etkilerini şid detlendirir. Toplam dozu 400 mg/m2 gi bi düşük bir düzeyde de olsa adriamisin daha önce kalbi de kapsayan ışın teda visi görmüş hastalarda kalp bozuklukla rına yol açabilir. Üçten çok ilaç verilen hastalara eşzamanlı olarak ya da ilaç te davisinin ardından ışın tedavisi de uy gulanırsa, enfeksiyon sıklığı önemli öl çüde artar: Darlıklara yol açan yemek borusu iltihabı, ışınım zatürreesi, deri enfeksiyonları yaygındır. Böyle ağır ilaç tedavilerinde ölüm oranı yüzde 20'ye yaklaşır.