Akciğer Kanseri Tedavisisi Nasıldır

Akciğer Kanseri Tedavisisi Nasıldır

Tedavi bir çok faktöre bağlıdır. Bunlar akciğer kanserinin tipi, hastalığın evresi ve hastanın genel sağlık durumudur. Bir çok değişik tedaviler ve tedavi kombinasyonları tedavide kullanılır.

Ameliyat sonrası gözle görünür, tespit edilecek düzeyde kanseri kalmayan hastalara verilen ek tedaviye adjuvan tedavi denir. Adjuvan tedavi ameliyat sonrası gözle görülmeyen ancak geride kalmış olması muhtemel az sayıdaki kanser hücrelerini öldürmek amacı ile verilir. Adjuvan tedavi verilip verilmeme kararı patoloji raporundaki özelliklere, hastanın yaşına, ve genel durumuna göre belirlenir. Hastalar ameliyat sonrası adjuvan tedavi olarak sadece kemoterapi veya sadece radyoterapi veya hem kemoterapi hem radyoterapi tedavisi alabilirler. Bazen, çok erken evrede olan hastalarda ameliyat sonrası adjuvan tedavi gerekmeyebilir.

Cerrahi Kanseri yok etmek için yapılan operasyondur. Cerrahi müdahalenin tipi kanserin akciğerdeki yerleşimine bağlıdır. Akciğerdeki küçük bir parçayı almak için yapılan operasyon ‘wedge’ veya ‘segmental’ rezeksiyon olarak adlandırılır.

Eğer cerrahi olarak tüm lob alınırsa (lobektomi), sağ veya sol akciğerin biri alınırsa (pnomonektomi) olarak adlandırılır. Bazı tümörler yerleşimi, büyüklüğü ve hastanın genel sağlık durumu nedeniyle ameliyat edilemez.

Kemoterapi kanser hücrelerinin ilaçlarla öldürülmesidir. Genellikle birden fazla ilaçtan oluşur. Kemoterapiyi yalnız bu konuda özel eğitimi olan hemşireler verir. Kemoterapinin verilme sayısı kür diye ifade edilir (1. kür, 2. kür gibi) ve genellikle aynı ilaçlar 21 veya 28 günde bir tekrarlanarak verilir. Kemoterapi çoğunlukla damardan sıvı şeklinde ayaktan tedavi merkezlerinde veya ağızdan hap olarak verilir. Bazen hastanın genel durumundaki bozukluk , verilen ilaçlar veya ilaçların veriliş şekillerine göre hastaların tedavilerini hastanede yatarak almaları gerekebilir. Her kür sonrası hastalar medikal onkoloji polikliniğinde kontrol edilirler. Bu kontrollerde hastalar muayene edilir, şikayetleri dinlenir, ilaçların yan etkileri sorgulanır ve vücuttaki diğer organlara bir zarar verip vermediğini araştırmak için bazı kan tetkikleri istenir. Her kür öncesi kan sayımının yapılması ve bu sayımın kemoterapiyi veren yetkili hemşirelere gösterilmesi gerekmektedir. Bir hastanın ameliyat sonrası kemoterapi alıp almayacağını, eğer alacaksa kaç kür alacağını patoloji raporundaki tümöre ait özellikler belirler. Ancak bu kararların verilmesinde hastanın yaşı, genel durumu da önemli rol oynar.

Bir gün içinde 12 saatten fazla zamanını yatarak geçirecek kadar genel durumu kötü olan hastalara kemoterapi verilmesi, yan etkilere tahammül edeme yeceklerinden uygun değildir. Kemoterapi yapılması planlanan hastalar, ameliyat olmuşlarsa ameliyattan sonraki 3 hafta içinde kemoterapinin başlanması tercih edilir.

Kemoterapi alan hastalar her kemoterapiden yaklaşık bir hafta kadar sonra medikal onkoloji polikliniğinde doktor kontrolünden geçmelidir. Bu kontrolde hastalar muayene edilir, şikayetleri dinlenir, kemoterapinin yaptığı yan etkiler değerlendirilerek gerekirse ilacın dozunda yeniden ayarlama yapılır.

Işın tedavisi:Aynı zamanda radyoterapi de denir. Kanser hücresini öldürmek için yüksek enerjili ışınlar kullanılmasıdır. Sınırlı her alana uygulanır ve bu alandaki kanser hücrelerini etkiler.Radyoterapi bir tümörü küçültmeye yönelik olarak cerrahiden önce veya kanser hücresini yok etmek için yapılan bir müdahaleden sonra uygulanabilir. Doktorlar radyoterapiyi genellikle kemoterapi ile birlikte cerrahi tedaviye karşı birinci alternatif olarak kullanırlar. Nefes darlığı gibi belirtilerin giderilmesi için de kullanılabilir.

Foto dinamik terapi Bu özel bir kimyasal maddenin kan dolaşımına verilmesi ve hücreler tarafından alınmasıdır. Bu kimyasal madde normal hücreleri hızla terk eder. Fakat kanserli hücrelerde daha uzun bir süre kalır. Daha sonra bu hücrelere lazer ışığı uygulanarak maddenin aktif hale geçmesi sağlanır ve hücreler öldürülür.

Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri tedavisi:

Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri hastaları bir çok değişik yolla tedavi edilebilirler. Tedavinin seçimi hastalığın yaygınlığı ile ilgilidir. Cerrahi müdahale en yaygın tedavi şeklidir. Radyoterapi ve kemoterapi de hastalığın süresini yavaşlatma ve semptomları kontrol etmede kullanılabilir.

Küçük hücreli Akciğer kanseri tedavisi:
Küçük hücreli akciğer kanseri hızlı yayılır. Bir çok vakada hastalık tanı konduğunda vücudun diğer bölümlerine de yayılmıştır. Doktorlar vücuda yayılmış kanser hücrelerine ulaşmak için hemen hemen her zaman kemoterapi kullanırlar. Kemoterapi içeren tedavi de akciğerdeki tümörler veya vücudun diğer bölümlerindeki tümörler hedeflenerek uygulanabilirler.Bazı hastalara beyine yönelik radyoterapi orada kanser olmasa da uygulanabilir. Bu tedaviye koruyucu beyin ışınlaması denir. Bu beyinde tümör oluşmasını engellemek için verilir. Cerrahi tedavi küçük hücreli akciğer kanserinde çok az uygulanır.

YAN ETKİLER

Kanser tedavisinin yan etkileri tedavi tipine bağlıdır ve her hasta için farklı olabilir. Doktor ve hemşireler tedavinin muhtemel yan etkilerini hastalara açıklarlar. Yan etkilerden korunmak için tedavi öncesi ve sonrası yollar önerirler.

Cerrahi Akciğer kanseri için temel tedavi yöntemidir. Akciğer cerrahisinden sonra göğüste hava ve sıvı birikme eğilimindedir.Hastalar genellikle dönmekte, öksürmekte ve derin nefes almada yardıma gerek duyarlar. Bu hareketler tedavi için önemlidir. Çünkü geri kalan akciğer dokusunun genişlemesine yardımcı olur ve fazla hava sıvı birikmesine engel olurlar. Göğüste ağrı, nefes darlığı akciğer cerrahisinin yaygın yan etkileridir. Hastalar eski enerji ve güçlerine kavuşmak için hafta-aylara ihtiyaç duyabilirler.

Kemoterapinin yan etkileri verilen ilaca göre değişir. Genel bir kural olarak kemoterapi hızla çoğalan hücreleri etkiler. Kanama sırasında pıhtılaşmayı sağlayan, hastalıklara karşı savunmamızı yapan ve vücudumuzdaki organlara oksijen taşıyan kan hücreleri hızlı çoğalan hücrelerdir. Bu kan hücreleri kemoterapi aldıktan yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra sayıca azalırlar ve bu nedenle çabuk morarma veya diş fırçalama gibi küçük işlemler sonrası kanama olabilir. Normalde vücudumuza girdiklerinde savunma sistemimiz güçlü olduğundan hastalık yaratmayan mikroplar kemoterapi sonrası savunmamızı sağlayan hücreler azaldığından kolaylıkla ateşli hastalıklara yakalanmamıza neden olabilirler.Bu dönemde yıkanarak yediğimiz çiğ sebze ve meyvelere (örneğin salata gibi) en az 10 gün kadar yemekten kaçınmalısınız.Unutmayınız ki bu yasak meyve ve sebzelerin hastalığınız üzerine olan herhangi bir etkisinden dolayı değil, ne kadar temiz yıkasanız da yiyeceğiniz sebze veya meyvenin üzerinde kalmış olması muhtemel mikroplardan kaçınmak içindir. Yiyeceklerinizin bu zaman dilimi içinde pişmiş olmasına dikkat ediniz. Eğer 38.50C in üstünde bir saati geçen ateşiniz olursa mutlaka doktorunuza ulaşınız. Ateşiniz var ve kan hücreleriniz kan sayımında düşük bulunursa antibiyotik tedavisi almanız gereklidir. Kan hücrelerinizin sayısında meydana gelen bu azalma bir hafta ila 10 gün içinde kendiliğinden geçer ve hücreler normal sayılarına ulaşır.

Bir başka hızlı çoğalan hücre grubu sindirim sistemi hücreleri ve kıl kökü hücreleridir. Bu nedenle kemoterapi sonrası genellikle ilk haftadan sonra saçlar dökülür. Hastalarda iştah kesilmesi, bulantı, kusma, ishal ve ağız yaraları gelişebilir, bu yan etkilerin hemen hepsi ilaç tedavisi ile kontrol altına alınabilir. Bu yan etkiler kısa sürelidir, hastaların şikayetleri bir sonraki kemoterapi başlamadan önce geçmiş olur
Kemoterapinin bahsettiğimiz bu yan etkilerinin şiddeti hastadan hastaya değişir. Günümüzde modern kemoterapilerle uzun, kalıcı yan etkilere rastlamak nadirdir. Ancak bazı kemoterapi ilaçları kalp üzerinde olumsuz etkiler yapabilir, bu tür ilaçları kullananlarda doktor periyodik olarak kalbinizin etkilenip etkilenmediğini anlamak için tetkikler ister. Bugün kullanılan kemoterapi ilaç dozları ve kemoterapi kür sayıları kalp üzerinde olumsuz etki yapacak boyutta değildir. Bazı kemoterapi ilaçlarını aldıktan yıllar sonra kan kanseri yani lösemi gelişme riski vardır.
Ayrıca bazı kanser ilaçları yumurtalıkları etkileyerek yumurta hücrelerini öldürürler, böylece yumurtalıklar kadınlık hormonu olan estrojeni üretemez ve hastalar menopoza girerler. Adetler seyrekleşir yada durabilir ve bu durumda kadınlar hamile kalamazlar. Özellikle 35-40 yaşın üzerinde kemoterapi ile meydana gelen kısırlık kalıcıdır. Daha genç hastalarda kemoterapi süresince kesilen adetler bir süre sonra normale dönebilir.

Sağlık personeli kemoterapi sonrasında tedavinin olası yan etkilerini açıklarlar ve şikayetleri yok etmeye yönelik yollar önerirler.

Kemoterapi ilaçları çoğunlukla damardan verilir ve verildikleri damara zaman içinde zarar verip, damarın sertleşmesine ve dışarıdan bakıldığında gözle fark edilebilir hale gelmesine neden olabilirler. Kemoterapi alırken veya aldıktan sonraki gün ilacı aldığınız kolda kızarıklık şişme ve yanma olursa hemen doktorunuza haber vermelisiniz.

Kemoterapi alırken herhangi bir nedenle ağrı kesici kullanmanız gerekirse doktorunuza danışınız. Çünkü bazı ağrı kesiciler vücuttaki kan hücrelerinde sayıca veya işlevce azalmaya neden olabilirler. Bunun dışında kalp, akciğer ve böbrek hastalığınız için kullandığınız ve hayati önemi olan ilaçlarınıza kemoterapi süresince devam edebilirsiniz. Kullanmak zorunda olduğunuz bu ilaçları doktorunuza yaptığınız ziyaretlerde göstererek bir sakınca olup olmadığını sormanız uygun olur.

Radyoterapi kemoterapi gibi hem kanserli hem de normal hücreleri etkiler.Radyoterapi aldıkları süre içinde hastalar mümkün olduğunca istirahat etmelidir.

Tedavi gören bölgedeki cilt kızarabilir, kuru, hassas ve kaşıntılı olabilir.Tedavinin sonuna doğru aynı bölge daha ıslak ve akıntılı hale gelir. Bu derinin ışına karşı verdiği bir reaksiyondur. Bu alan mümkün olduğunca hava ile temas edecek şekilde olmalı, sıkı iç çamaşırı ve kıyafetlerden bu dönemde kaçınılmalıdır. Işın tedavisi aldığı süre içinde bu bölge suyla temas ettirilmemelidir. Doktora sormadan bu bölge için herhangi bir losyon ya da krem kullanılmamalıdır.Işın tedavisinin deri üzerindeki etkileri geçicidir. Fakat etkilenmenin derecesi hastadan hastaya değişir. Bazen ışın tedavisi almış alan bölgede cilt rengi normale göre daha koyu renkte kalabilir.

Metastatik hastalıkta özellikle beyin metastazlarında beyin ışınlaması yapılır.Bu işlem 1 hafta veya 10 gün kadar sürer, ışın tedavisine bağlı bulantı ve kusma gibi yan etkiler gelişebilir.Bu durumlar için radyoterapist tedavi öncesinde ve tedavi devam ederken alınması gereken ilaçları hastaya anlatır

Beyine radyoterapi alan hastalar baş ağrısı, deride değişiklikler, yorgunluk, bulantı, kusma, saç dökülmesi, hafıza ve düşünme süresiyle ilgili problemle karşılaşalabilirler.Bir çok yan etki zamanla geçer.

Radyoterapinin diğer yaygın yan etkileri boğazda kuruluk ağrı, yutma zorluğu, yorgunluk, tedavi olan bölgede doku değişiklikleri ve iştah kaybıdır.

Akciğer kanserinin belirti ve bulguları nedir?

ak_sigaraKanser semptomları oldukça çeşitlidir ve kanserin nereye yerleştiğine, nereye yayılmış olduğuna ve tümörün büyüklüğüne bağlıdır. Akciğer kanseri semptomlarının ortaya çıkması yıllar sürebilir ve genellikle hastalık ileri evreye ulaştıktan sonra fark edilir. Akciğer kanserinin birçok semptomu göğsü ve hava yollarını etkiler. Bu belirtilere akciğer kanseri veya diğer durumlara sebep olabilir.

Akciğer kanseri olan hastaların %25’inde kanser hiçbir belirtiye neden olmamaktadır. Bu hastalar akciğer kanseri olduklarını, başka bir hastalık sebebiyle akciğer röntgeni çektirdiklerinde öğrenmektedir. Bu sebeple düzenli olarak kontrol yaptırmak akciğer kanserinin belirlenmesinde hayati öneme sahiptir.

Bu %25’lik kısım dışında kalan diğer hastalarda ise yeni başlamış öksürük, göğüs bölgesinde kesif ve geçmeyen ağrı, öksürükle birlikte kan gelmesi, nefes almada güçlük, nefes alıp vermede hırıltı gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Akciğer kanseri belirtileri; akciğerlerdeki tümöre bağlı olarak hastanın kanında, hormonlarında ve vücudun diğer bölgelerinde kendini gösterebilir.

Akciğer kanserinin başlıca belirti ve bulguları şunlardır:
  • Kesilmeyen ve giderek kötüleşen öksürük veya öksürüğün şeklinde değişiklik,
  • Kalıcı göğüs ağrısı, omuzda veya sırtta öksürükten kaynaklanan ağrı, baş ağrısı
  • Kan tükürmek, kanlı balgam, öksürükle çıkan balgam renginde değişiklikler, Öksürükle birlikte kan akciğer kanseri hastalarının sadece %25’lik kısmında görülür.
  • Nefes darlığı, hırıltı veya boğuk seslilik, hırıltılı nefes alıp-vermek,
  • Yutmada zorluk ve boğaza takılma hissi, ses kısıklığı
  • Akciğer enfeksiyonu, sık sık zatürre veya bronşit olma ve geçmemesi
  • Boyun ve yüzde şişkinlik
  • İştahsızlık, kilo kaybı ve kansızlık, sarılık
  • Halsizlik, yorgunluk, egzersiz yapmada zorlanma
  • Bu bulgular akciğer kanserinden veya başka nedenlerden kaynaklanabilir.
Akciğer kanserinin erken dönem belirtileri
Omuz, Kol, Sırt ve Göğüste Ağrı: Eğer omuz, sırt, göğüs ve kollarınızda herhangi bir zorlanma ya da yaralanmaya bağlı olmayan, sebebini bilmediğiniz ağrılar varsa ve bu ağrılar öksürdüğünüzde başlıyor veya artıyorsa, bu ağrılar akciğerlerde oluşmuş tümörlerin sinirlere baskı yapması neticesinde meydana geliyor olabilir. Öksürürken ve nefes alıp verirken omuz ve göğüs bölgesinde meydana gelen ağrı akciğer kanseri olan hastaların yaklaşık %50’sinde görülür.

Sık Yaşanan İltihaplı Hastalıklar: Sık sık bronşit ya da akciğer iltihaplanması sebebiyle göğüs hastalıkları bölümüne müracaat eden hastalara daha sonra akciğer kanseri teşhisi konması sık rastlanan bir durumdur. Eğer tümör, hava kanalına yakın bir noktadaysa bronşit ya da akciğer iltihaplanması gibi hastalıkların sık görülmesi normal bir durumdur. Bu tip hastalıklar sık yaşanıyor ve sürekli nüks ediyorsa en güvenli yol akciğer kanseri için detaylı bir kontrol yaptırmaktır.

Hareketle Birlikte Yaşanan Nefes Darlığı: Akciğer kanserinin erken dönem belirtilerinden biri de nefes darlığıdır. Nefes darlığı sadece yoğun hareketlilikler sırasında veya sonrasında görülür. Yaşlı ve kilolu hastalar genellikle yaşanan nefes darlığını kilolarına ve yaşlarına bağladıkları için hekime geç başvururlar.

Akciğer kanseri ve geçmeyen öksürük: birkaç hafta boyunca devam eden inatçı öksürük akciğer kanserinin en belirgin özelliğidir. Bir çok insan öksürüğü başka nedenlere bağladığı için bu belirtiye gerekli dikkati göstermemektedir. Eğer iki haftadan fazla süren öksürüğünüz varsa ve öksürükle birlikte balgamınızın içinde az da olsa kan varsa mutlaka hekime başvurmalısınız.

Genel sağlıkta görülen akciğer kanseri belirtileri: Sağlığınızda meydana gelen bazı değişimler, akciğer kanserini düşündürmese de kanser belirtisi olabilir ve bu belirtilerin ciddiye alınması gerekir.

Örneğin iştah azalması, depresyon, kronik yorgunluk hatta nedensiz diz ağrısı bile bu belirtiler arasında gösterilmektedir. Önemli olan nokta, vücudunuzun size verdiği uyarıları iyi tanıyıp doktor kontrolü gerekip gerekmediğine karar verebilmeniz. Yine de erken dönemde akciğer kanserinin herhangi bir belirti göstermemesi normal olarak kabul edilir

İleri evrelerde akciğer kanserinde görülen belirtiler
  • Kişinin kendini daima yorgun hissettiği, kronik bir yorgunluk durumu
  • Nedeni anlaşılamayan kilo kaybı
  • İştahta belirgin bir düşüş
  • Nefes alıp vermede güçlük ve hırıltı
  • Yüzün şişmesi
  • Yüksek ateş
  • Ses kısıklığı
  • Yutkunurken zorluk yaşamak
  • Nefes alırken veya öksürürken göğüste meydana gelen ağrılar
  • Parmaklarda şekil değişikliği
  • Lenf bezlerinin şişmesi
  • Karnın sağ bölgesinde ağrı
  • Kaslarda güçsüzlük
  • Erkeklerde göğüslerin şişmesi
  • Baş dönmesi, zihin karışıklığı
  • Ayak ve el parmak uçlarında batma, karıncalanma
Yukarıdaki belirtilerden bir veya birkaçını yaşıyorsanız muayene olmalısınız. Bu belirtiler başka bir rahatsızlık nedeniyle de görülebilir ancak tedbiri elden bırakmamak adına bu bulguların bir doktor tarafından değerlendirilmesi gerekir.

Kanser nasıl gelişir?
Kanser, temel olarak kontrolsüz olarak çoğalan ve ölmeyen hücrelerden kaynaklanır. Vücuttaki normal hücreler düzenli bir çoğalma, bölünme ve ölüm süreci izlerler. Bu süreç bozulduğunda kanser oluşmaya başlar. Normal hücrelerin aksine, kanser hücreleri programlı ölüm yaşamaz, bunun yerine çoğalmaya ve bölünmeye devam ederler. Bu da kontrolsüz olarak çoğalan anormal hücre kitlesine yol açar. Akciğer kanseri, normal bir süreç olan hücrenin DNA hasarının düzeltilmesinin ve kendi kendini öldürmesinin bir gen mutasyonu tarafından engellenmesiyle meydana gelir. Mutasyonlar çeşitli sebeplerden dolayı ortaya çıkabilir. Çoğu akciğer kanseri, karsinojenik maddelerin solunmasından kaynaklanır.

Akciğer kanserinin görülme sıklığı
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, akciğer kanseri tüm dünyada kanser türleri arasında, erkeklerde en sık ölüme neden olan birinci, kadınlarda ise ikinci kanser türüdür ve dünyada her yıl ortalama 1,3 milyon kişinin neden olmaktadır. Ölüm oranı (mortalitesi) oldukça yüksek olan bu kanser türünde dünya genelinde sigara içme alışkanlıklarındaki değişmeye bağlı olarak alttiplerinde ve kadınlarda görülme oranlarında değişimler yaşanmaktadır. Akciğer kanserinin en önemli nedeni uzun süreli olarak sigara içimi ve tütün dumanına maruz kalmaktır. Akciğer kanserinden ölümlerin erkeklerde %92-94’ünün, kadınlarda ise %78-80’inin sigaraya bağlı olduğu bildirilmiştir. Akciğer kanseri birçok faktöre bağlı olarak ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu nedenler arasında; genetik faktörler, radon gazı, asbest ve hava kirliliği gibi faktörler sorumlu tutulmaktadır.

Akciğer kanseri nasıl sınıflandırılır?

Akciğerlerde başlayan kanserler mikroskop altındaki görünümlerine dayanılarak küçük hücre dışı akciğer kanseri (KHDAK) ve küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK) olmak üzere iki gruba ayrılır. Akciğer kanserinin her tipinin gelişimi ve yayılımı farklıdır ve bu nedenle tedavisi de farklı şekillerde yapılır. Küçük hücreli dışı akciğer kanseri, akciğer kanserlerinin %80’inden, küçük hücreli akciğer kanseri ise kalan %20’sinden sorumludur. Küçük hücreli akciğer kanserine bazen yulaf hücresi kanseri adı da verilir. Bu tür, hızla çoğalan küçük hücrelerle karakterize edilir ve hızlı metastaz yapabilen büyük tümörler oluşturur. Neredeyse tüm KHAK olguları sigara kullanımından kaynaklanır.

Küçük hücre dışı akciğer kanserinin büyümesi ve yayılımı daha yavaştır. Ancak vücudun diğer organlarına yayılması daha fazladır. Bu kanserin üç ana tipi vardır. Bu tipler arasında tedavi ve yaşam süresi açısından fark yoktur. Kanserin kaynaklandığı hücre tipine göre adlandırılırlar: Yassı epitel hücreli kanser (ayrıca epidermoid kanser olarak da adlandırılır), adenokanser ve büyük hücreli kanser. Küçük hücreli akciğer kanseri, bazen yulaf hücreli kanser olarak da adlandırılır. Diğer türden daha az sıklıkta görülür. Akciğerin bu kanser tipi daha hızlı büyür ve vücuttaki diğer organlara daha fazla yayılır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp