Oğlak Burcu Sosyalite

Oğlak Burcu Sosyalite :

Yönetim ve Organizasyon

Oğlak insanının yönetici olduğu yerde, birim çalışanları tir tir titremekten iş üretmeye zaman bulamayacaktır, diye başlayabilirsiniz konuya. Şöyle de diyebilirsiniz: Oğlaklar bir kurumu, bir büyükbabanın ailesini, bir hanım ağanın köyünü yönettiği gibi yönetirler.Oğlaklar kalplerinin derinliklerinde bir miktar sevgi tohumu taşısalar da bunu yeşertemezler, ya da dışarıya yansıtmazlar. Özellikle yaşanılan dünyada baba, ana veya yönetici rolü üstlenmişlerse. Aksi halde herkesin bildiğini okuyacağından ve ailede, köyde, şirkette düzenin yerini kaosun alacağından korkarlar. Ezeceksin ki sesleri çıkmasın, düşüncesi... Korksunlar ki görevlerini yapsınlar, duygusu...

Bu baskı ve korku, belki görünürde verilen görevlerin yapıldığı kana-ıilmi uyandırsa da kurum çalışanlarının fırsatını bulunca kaçamak yapmalına, direnmesine, hatta bir yolunu bulup isyan etmesine neden olacaktır. Sevginin doğurduğu saygıya dayanmayan yönetim ve organizasyonlar, doğmadan ölmeye mahkumdur. İyi bir yönetici ve organizatör olmak isteyen Oğlak insanları, almadan önce vermeyi öğrenmelidir. Vermeleri gereken şey para da olabilir, sevgi de. Oğlakların geçmişte yaşamaları, geçmişe ve geçmişte konulan kurallara bağlı olmaları, yeniliklere açık olmamaları da yönetim yönünden bir başka açmazlarıdır. Sözünü ettiğim yeni teknolojilerden uzak kalmaları değil, yeni fikirlere kapalı olmalarıdır.Liderlik tohumu Oğlakların içinde saklıdır ama, salt otoriteyle, acımasız baskıyla, cimrilikle, bazen de hasetle bu tohumdan yeteneklerinin filizlenmesine izin vermezler.

Çalışma Hayatı

Bir Oğlak insanı otorite kurmaktan, ezerek gücünü göstermekten ne kadar hoşlanırsa; bunların kendi üzerinde uygulanmasından da aynı derecede mutsuz olur.Bu nedenle Oğlak insanlarının çalışma ortamına uyumu ve verimli ola-bilmesi, patrona veya yöneticiye yakın olmasına, onun yetkilerini, en azından makamını kullanabilmesine bağlıdır.Liderlik tohumu Oğlakların içinde saklıdır ama, salt otoriteyle, acımasız baskıyla, cimrilikle, bazen de hasetle bu tohumdan yeteneklerinin filizlenmesine izin vermezler.

Oğlaklar, bir kurumda birilerine emir verebiliyorsa, ancak o zaman emir altına girmeye rıza gösterecektir. Büyük ihtimalle de amiri kendisine nasıl davranırsa, biraz daha acımasız şeklini astlarına uygulayacak, yani "yansıtma" imkanı bulacaktır. Aksi halde içine kapanık, aksi, hiçbir şeyden hoşnut olmayan biri haline dönüşecektir.Oğlaklar, ayrıca belirli bir geliri olan ve yükselmek için önünü tıkamayan işlerden hoşlanırlar. Riske girmeyi sevmezler. Kendisine güveni az olan Oğlakların ise belirgin bir hedefi yo ktur, günlerini ya tembellikle, ya da birilerini eleştirerek geçirirler. Oldukla rı yerde didinip dururlar, böylelikle hem kendileri mutsuz olur, hem de çev relerini bıktırırlar. Bunlar genellikle henüz 30 yaşına gelmemiş Oğlaklardır

Bazı Oğlaklar, özellikle 30 yaş sınırını aşmış olanlar ise içlerindeki enerjinin farkındadır, bu enerji ve özgüvenleri onları belirli bir hedefe kilitler, sessiz sedasız, sabırla ilerlerler. Bu ilerleyişte karşılarına çıkan her türlü fırsatı değerlendirir, hatırlı kişilerin dostluğunu da yükselişlerine basamak yaparlar. Bu grup Oğlaklar, amirlerinin gözüne girmek için çok çalışır, hatta işkolik haline gelebilirler.

Dağ Havasında İlişkiler

Oğlak insanlarının çok az sayıda dostu vardır. Bu söz onların çok sayıda insanla ilişki kurmadığı veya kuramadığı anlamına gelmez. Aksine Oğlaklar, özellikle de Oğlak kadınları insanlarla ilişki kurmakta beceriklidirler. Ancak bu ilişkiler dostluk gibi derin anlamlar taşımaz.
Arkadaşlık ilişkisinde bir Oğlağı anlatabilecek en benzer varlık dağlardır; sarp, taşlı, dikenli, kır çiçekli, serin, soğuk, başı dumanlı, yerinden oynatılmaz, yolunuzu kesen dağlar... Oğlak insanının yakın ve sürekli dostluklar kuramaması, onlardaki bu dağ havasından kaynaklanır.
Sevecen, güler yüzlü, esprili ve sıcacık olmak, tanışıp bilişmenin ilk şartı iken Oğlaklarda tam karşıtı bir görünüm bulunmaktadır. Yaratılışları itibariyle ciddi ve soğuk tavırlıdırlar. Bunu örtmek için yapmacık davranışlar içine girseler bile bir müddet sonra yine kendileri haline geleceklerdir.

Uzun süren veya bitmeyen dostlukların ikinci şartı bir şeyleri paylaşabil-mektir, sevgiyi, saygıyı, eğlenmeyi, değişik düşünceleri, farklı hayat tarzlarını, dertleri, sevinçleri, parayı, malı, mülkü... Nasıl ki oyuncaklarını paylaşmayan çocuklar arkadaşları tarafından itiliyor, oyun çemberinin dışına atılıyorsa, büyükler yönünden de durum çok farklı değildir. Oğlak insanlarının ise genel kural olarak kendi dertlerinden başka bir şeyi paylaşmaları zordur.

Olabildiğince tutumlu, hatta cimridirler. Vermeleri gerektiğinde de sağ-lamcıdırlar, yani bir süre sonra fazlasını alacaklarından emin olmak isterim. Kendi bardaklarının yarısını her zaman boş gören Oğlak insanları, başkalarinin bardağının yarısının niçin dolu olduğunun üzüntüsünü yaşarlar. O yarım bardaktaki su, niçin kendi bardağının kalan yarısını doldurmadı ki?!. Bütün bunlar, arkadaşlarının ondan uzaklaşmasına ve Oğlakların yalnızlaşmasına neden olmaktadır.

Başı Dumanlı Dağlar

Oğlak burcunun temel elemanı (unsuru) topraktır. Ancak bu toprak, bildiğimiz toprağa pek benzemez. Oğlağın (keçinin) tırmanma arzusu ve yeteneği ile öncül ruhu ve gezegeni Satürn dikkate alınınca, o sönmüş bir krater, bir dağ, kayalıklardan oluşmuş bir tepedir.
Oğlağın (keçinin) yaprak ve ağaç kemirici olduğu göz önünde bulun-durulursa, bu yükseltiler aynı zamanda çoklukla ot bitmeyen, karlı, başı dumanlı ve sert görünümlüdür. Buna bakarak Oğlak insanının yararsız varlıklar olduğu sanılmasın. Her ne kadar böyle bir görünümleri olsa da, Oğlaklar dünyayı omuzlarında taşıyan, onu dengede tutan varlıklardır. Kuı^an-ı Kerimin ifadesiyle dağlar nasıl ki yerküreyi yörüngesinde dengede tutuyorsa, Oğlak insanları da yeryüzü toplumlarının disiplinini sağlayan ünitelerdir.
Onlar bezgin toplumlara, sabit/dayanıklı duruşlarıyla ve öncül ruhla-rıyla cesaret ve şevk verirler. Felaket anlarında da, dağlar gibi, diğer insanların sığınağıdırlar. Onlar yalnızca kaya değildirler, içlerinde madenleri ve kaynak sularını da barındırırlar. Bu suları dağların eteklerinde görebilirsiniz, Oğlak burcunun kuyruğunda balığı gördüğünüz gibi.

Kaz uçuşu

Her ne kadar vakvaklayarak koşuşturan şişman ve evcil türleri varsa da, Oğlak insanlarının çoğunluğu yaban kazıdır. Zarar görmek korkusuyla insanlardan uzak duran, bu nedenle ve biraz da rengi yüzünden soğuk görülen yaban kazları aslında soğuktan hoşlanmazlar ve bir yerde havalar soğuduğunda sıcak ülkelere göç ederler. Oğlak insanları da öyledir, iletişim kurmakta zorlandıkları için soğuk görünmekle birlikte karşılarındaki insanda dost sıcaklığı gördüklerinde yakınlaşırlar ve dillerinin bağı çözülür. Onları göç ânında seyrederseniz, topluluk halinde ve açı oluşturarak uçtuklarını görürsünüz.Yaban kazları da Oğlak insanları gibidir: Titiz ve dikkatli, çocuklarına aşırı düşkün ve korumacı, ailesine karşı yardımsever, ruhsal anlamda uzun yollar aşma yeteneğine sahip.

En önde yol reisi, daha sonra iki kanadı oluşturan diğerleri. Öndeki her kaz kanatlarını çırparak hem havayı yarar, hem de arkasındaki kazın daha kolay havalanmasını sağlar. Arkadakiler de çığlıklar atarak öndekileri şevke ve gayrete getirirler. Yolculuğu yöneten reis kaz yorulduğunda en arkaya geçer ve dinlenmeye çekilir, hemen ardındaki kaz başa geçer.

Kazlardan biri yaralanır ve gruptan ayrılmak zorunda kalırsa, bir diğeri de ona yoldaşlık eder. Arkadaşı iyileşinceye veya ölünceye kadar yanında kalır ve sonra gördüğü ilk göçmen gruba katılır. Bu durum, "KAZ UÇUŞU" adıyla yönetim tekniklerinde kullanılmıştır: Öndere tâbi ol ve onu yüreklendir, yorulanı dinlendir, gerektiğinde makamını layık olana devret ve onu tatmin et, yardımlaş ve grup arkadaşlarını koru, motivasyonu sağla, hedefi daralt, uzun soluklu koş.

Yaban kazları da Oğlak insanları gibidir: Titiz ve dikkatli, çocuklarına aşırı düşkün ve korumacı, ailesine karşı yardımsever, ruhsal anlamda uzun yollar aşma yeteneğine sahip. Onlar arkadaşlıklara, dostluklara, aile bireylerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Özellikle bayanları yardım etmek ve yardım görmek için yaratılmışlardır adeta. Evinize gelen misafir, ortalığı topluyor, bulaşıkları yıkıyor, hatta çocuklarınızı disipline sokmaya çalışıyorsa, anlayın ki o bir Oğlaktır.

İnatçı Keçi

"İki keçi daracık bir köprüde karşılaşırlar. Birinin köprüden geçebilme-•I n,ın diğerinin geri dönmesi, köprüyü boşaltarak yol vermesi gerekmektedir, Acele bir işleri de yoktur. Ama niçin ben? Niçin o yol vermiyor da ben veriyorum? Bu öyle bir inatlaşmadır ki sonunda kafa kafaya gelirler, boynuzlar çarpışır ve ikisi de hızla akan dereye düşer, ya hayatlarını kaybederler ya da acı çekerler." Bu bir hikaye. Aslı yoksa, günahı anlatanın boynuna. Ancak Oğlak insanlarını yakından tanıyınca hikayenin doğru olabileceğini de kavrarsınız."Niçin o değil de ben?" veya "Niçin ben değil de o?" tavrı, hayatlarının her alanını kapsar.

O niçin yüksekte de ben aşağıdayım, o niçin zengin bir eş buldu da ben bulamadım, o niçin genel müdür de ben sekreterim gibi soruların kalpte açtığı yaralar, kıskançlığı aşarak haset seviyesine ulaşabilir. Yolundaki en büyük engelin bu düşünce tarzı olduğunu da bir türlü anlayamaz. Zira böyle düşünerek hedefi yitirmekte ve başkalarının konumunu kendisine ayak bağı haline getirmektedir.

30 yaşına kadar Oğlaktır onlar; deneyimlerden yoksundur. İçgüdüsel olarak tepeyi görür, zirveye kilitlenir ve zirveye çıkan yoldaki kayalar, çalılar, yılanlar, çıyanlar dikkatinden kaçar. Sürekli tökezler, yaralanır, zarar görür. Ancak hep yeni arayışlar ve yeni deneyimler peşindedir. Sonra olgunlaşır, keçi veya teke olurlar. Küçükçe boynuzları (verimlilikleri), güçlü çeneleri, kemirgen dişleri, inatla ve sabırla yükseklere tırmanma arzuları, tırmanma arzularının hayata geçirilmesini sağlayan sağlam ve dayanıklı kemik yapıları vardır.

Yeşil yaprakları yiyerek tükettikleri ve yapraklarına ulaşamadıkları fi-danları da kemirerek kuruttukları için bağlık bahçelik yerlerden uzaklaştırılan keçiler, genellikle şehirlerden uzakta, dağlarda yaşarlar. Tıpkı Oğlak in-sanlarının, iletişim eksikliği nedeniyle şehirlerde yalnızlaşması gibi.

Dizler üstünde Zirveye

Oğlak burcu, burçları simgeleyen insan figüründe DİZ ile İSKELET SİSTEMİNİ temsil etmektedir. Bu nedenle Oğlak insanının iskelet sistemi çok güçlü ve dizleri de bükülgendir. Bu durum onlara dayanıklılık, tırmanma ve hizmet etme içgüdüsü verir. Sanki dünyanın bütün yükü omuzlarındaymış gibi, ne kadar dik durmaya çalışsalar da ağırlıklarının iki katı eşya taşıyor-muş görünümünde yürürler.
En tehlikeli bölgeleri de dizleri ve eklemleridir. Eklem iltihaplanmalarına, diz incinmesine veya kırılmasına karşı dikkatli olmalıdırlar.
Oğlak burcunun gezegeni olan Satürn de, burcun anatomik bölgesi yanında, DERİ, DERİYİ BESLEYEN HORMONLAR, KEMİK İLİĞİ, DİŞLER,

KALSİYUM DENGESİ ve KULAKLARI temsil eder. En önemlisi de YAŞLILIĞI temsil etmektedir. Bu nedenle Oğlak insanları, ne kadar genç ve güçlü olurlarsa olsunlar kendilerini yaşlılar gibi yorgun hissederler. Derileri, sıkın tılara karşı hassas ve alerjiktir. İyi bir müzik kulakları vardır. Diş nedeniyle kemirme içgüdüleri gelişmiştir, genellikle de tırnaklarını kemirirler. Ancak dişleri genellikle problemlidir.

Ciddi ve Soğuk

Grinin koyu tonları ağırlık, hareketsizlik, yavaşlık, ciddiyet, soğukluk, gerçekçilik, akıl ve mantık, karamsarlık, kötümserlik, sinsilik, diplomatik tavır; açık tonları ise albeni, yakışıklılık, çekicilik, yoldan alıkoyma, serinlik, hayalcilik, duygular, düşler, incelik, beğeni, sezgi, iyimserlik simgesidir.

Oğlak insanı ile özdeşleşen koyu gri, yani kurşun rengidir. Elbiselerine ve eşyalarına da bu renk hakimdir. Bu, kendilerine ciddi bir hava vermek istemelerinden kaynaklanmaz, zira doğuştan ciddi ve soğukturlar.Beyazı, hayallerin ve duyguların, siyahı ise gerçeklerin ve düşüncelerin rengi olarak kabul edersek; Oğlak insanı, duygulardan ziyade düşüncelere, hayallerden ziyade gerçeklere önem veren karakter yapısına sahiptir. Ancak hayal kurmadan da duramaz; emellerinin hayalini...

Oğlak insanları sonbaharın son günleri gibi kendilerini yaşlı ve yorgun hisseder, üzülüp dururlar. Ceviz ve fındık gibi sert görünümlü fakat
kabuğu aşılabilirse yumuşak ve sevimlidirler. Kahve gibi alışkanlıkları temsil ederler.Siyaha yaklaşan griyi tercih eden Oğlak insanı, aynı zamanda mal ve mülk edinme arzusunu, bulunduğu ortama hükmetme isteğini de içinde taşımaktadır. O, koyu gri gibi karamsar ve kötümserdir. Karamsarlığı gelecek ve güvenlik kaygısından kaynaklanır.

Yaşlı Alışkanlıklar

Koyu kahverengi, Oğlak insanının renklerinden... O, sonbahardan kışa geçiş yapan toprağın, çürümeye yüz tutmuş yaprağın, ağaç gövdelerinin, cevizin, fındığın, kahvenin, rahatlığın, teklifsiz olmanın, resmiyetten uzak oluşun, toprağa kök salmanın, mülk edinme arzusunun, iktidar hırsının, durağanlığın, doğallığın, sağlamlığın, hüz-nün... rengidir.

Oğlak insanlarının ilk tepkisi "Para isteme benden, buz gibi soğurum senden..." duvar yazısıyla özetlenebilir.Bu nedenle Oğlak insanları sonbaharın son günleri gibi kendilerini yaşlı ve yorgun hisseder, üzülüp dururlar. Ceviz ve fındık gibi sert görünümlü fakat kabuğu aşılabilirse yumuşak ve sevimlidirler. Kahve gibi alışkanlıkları temsil ederler.

Kudretli Kontes

Laciverdin koyu tonu, Oğlak insanının renklerinden... O, gece vakti gökyüzü derinliklerinin, okyanusların rengi... Aynı zamanda lacivert, sonsuzluğun, baskı ve otoritenin, kuralcılığın, oturaklılığın, ağır ve dengeli tavırların, asaletin, ciddiyetin, içedönüklüğün, kendini beğenmişliğin, korkutucu derinliklerin, zenginlik arzusunun simgesi.
Bu nedenle Oğlak insanları okyanuslar ve geceleyin gökyüzünün sonsuzluğu gibi kendilerini güçlü ve derin hissederler. Ne zaman oluştuğu belli olmayan alışkanlıklar, örf ve âdetler, kısaca her türlü kural, onların elinde birer kılıç ya da büründükleri birer kalkandır. Onlarla hücuma geçer, onlarla kendilerini koruma altına alırlar.

Gücün maddileşmesi Oğlaklar için çok önemlidir. Mal ve mülkü, parayı, iktidarı ele geçirmenin önemini bilirler ve bütün planlarını buna göre yaparlar. Gücü ellerine geçirdiklerinde ise bir kont, bir kontes, bir derebeyi gibi davranırlar.

Oğlak Tepkisi

Oğlak insanlarının ilk tepkisi "Para isteme benden, buz gibi soğurum senden..." duvar yazısıyla özetlenebilir. Burada "para" ile özetlenen olgu para ile ölçülebilen maddî bir değer de olabilir, sevgi, hoşgörü, anlayış, fedakarlık gibi moral değerler de. Ancak "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez." sözü de akıl defterlerinin bir kenarında kayıtlıdır.Yüksek makamda bulunanlara ve zenginlere karşı aşırı hayranlık du yarlar. Onlar erişilmezdir ve önlerinde eğilmeye layıktır. Ancak bu hayran lık, kıskançlıkla karışık bir hayranlık duygusudur. Oğlak insanlarının itici gücü de bu hayranlıktır. Onlar oraya ulaşabilmişse ben niçin ulaşamaya yım düşüncesi içlerindeki enerjiyi tetikler ve bıkıp usanmadan çalışmalarını sağlar. Ya da karakter uyumuna aldırış etmeden böyle kişilerle evlenmelerine yol açar.

Eğer her şeye rağmen hedeflerine ulaşamayacakları duygusuna kapılırlarsa hayranlık hissinin yerini haset alacaktır. "Bende yoksa onlardaki de yok olsun."Onların kurallarına göre oynamak, onların otoritesini kabul etmek, onlara itaat etmek, onlara iyilik etmek, toplumsal kurallara veya örf ve âdetlere göre yaşamak zorundasınız. Aksi halde onların baş düşmanı olursunuz. Ancak sizin uymak zorunda olduğunuz kuralları onlar ihlal edebilirler, bu onların hakkıdır, sizin değil.

Oğlak ve Çocukları

Civcivleri üzerine ttreyen anaç tavuk. Hele birisi sınırı geçsin, gıdakla-maya başlar. Civciv anlamıyorsa kanadıyla hızla vurup hizaya getirir. Dışarıdan gelebilecek bir tehlike sezerse, kanatlarını bütün heybetiyle açar, en korkunç sesiyle haykırarak savaş veya savunma vaziyeti alır.
Oğlak anne babanın çocuklarının kişiliğini bulması oldukça zordur. Doğuştan gelen özgür bir karaktere sahipseler anne babalarıyla çatışma da kaçınılmaz hale gelir.Anne baba olarak Oğlak kadınlarıyla erkekleri arasında pek fark yoktur. Disiplinli, korumacı, kollayıcı, korkutucu, sınırlayıcı, düzeni ön plana alan birer anne ve baba. "Ben ne diyorsam o" tavrı.İçedönük yapıları, duyguları bastırma eğilimiyle birleşince, çocuklarına sevgi göstermekten, onlarla konuşup dertleşmekten kaçınırlar. Sevgi gösterirlerse otoritelerinin zayıflayacağından, disiplinin bozulacağından korkarlar. Çocuklarının yeni fikirler edinmesine,

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp