Biraz Da Epope: Denizden Çıkan İnci

BİRAZ DA EPOPE: DENİZDEN ÇIKAN İNCİ

Eski Yunan mitolojisine göre Afrodit (Aphrodite), "aşk, güzellik, barış, cinsellik, seks, aynı zamanda sanat ve uyum" tanrıçası. "Deniz köpüğünden doğan" anlamına geliyor. Romalıların adlandırmasıyla VENÜS. Romalıların (Mars etkililerin) gözünde Venüs, gökyüzünde parlayan bir mücevher, bir incidir.

Söylencelere göre gökyüzü tanrısı Uranüs, oğlu KRONOS (Satürn) tarafından tırpanla biçilerek öldürülür ve vücudunun parçaları etrafa saçılır. Bu et parçaları veya testislerden denize düşenler beyaz köpüklere dönüşür ve bu köpüklerden, sedef kabuklar içinde genç ve güzel bir kız oluşur. Kıyıya vuran sedef açılır, içinden çıkan Afrodit kumsalda ilerler. Yürüdükçe bastığı yerlerde rengarenk güzel kokulu çiçekler açılır.

Genç kız haline gelen tanrıça Afrodit'teki romantik aşk ve seks içgüdüsü onu arayışlara ve çeşitli ilişkilere yöneltir. Güzelliği ve ateşli tavırları, ister tanrı desinler ister insan, erkeklerin aklını başından almak için yeterli silahlardır.Birçok kaçamağı anlatılan Afrodit'in, en önemli ilişkisi savaş ve seks tanrısı Mars'ladır. Üstelik bu sırada Başak temsilcisi Hephaistos ile de evlidir.

Afrodit'le Mars arasındaki tutkulu ilişki nedeniyle, bazı astrologlar tarafından Venüslülerle Marslılar arasında evlilik ve cinsellik uyumu bulunduğu düşünülmüştür. Bu gruplar arasında cinsel bir çekim, romantik bir birliktelik bulunsa da, bu durum geçicidir ve farklı kişilikleri uzun süreli evliliklerini çekilmez hale getirecektir. Üstelik Koçla Terazinin ve Boğa ile Akrebin karşıt burç oldukları göz önünde bulundurulursa...
Eski Yunan'da yalnızca Boğa burcunun yöneticisi sayılan, daha sonra Terazi burcuna da yamanan Afrodit, tensel ve dünyevî zevkleri yönetmekte, içinde yaşanılan ânın romantizmi ve tutkusuyla ilgilenmektedir.

Belirtelim ki Afrodit (Venüs), öncelikle Boğa insanının mitolojik temsilcisidir ve Terazi insanının da temsilcisi olarak kabul edilmesi zorlama iledir. Zira Terazi için henüz bir gezegen bulunamamıştır. Terazi insanı daha çok Zeus'un (Jüpiter'i) nikahlı eşi tanrıça Hera ile bütünleşmektedir.Boğa insanını yöneten Venüs'le Terazi insanını yöneten Venüs arasında önemli farklar vardır: İlk olarak, Boğa insanı için, başkalarının onun hakkında ne düşündüğü o kadar da önemli değildir, onun önceliği nelere sahip olduğuyla ve nelere sahip olması gerektiği ile ilgilidir. Sahip olduklanyla övünmek ve bunlarla başkalarını kıskandırmak temel karakterlerinden biridir. "Onda var da neden bende yok?" düşüncesi de doyumsuzluğunun ana kaynağıdır. Terazi insanı ise başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğüne, onlarla dengeli ve uyumlu bir birliktelik oluşturup oluşturamadığı-na, onları mutlu edip edemediğine aşırı derecede önem verir.

İkinci olarak Venüs'ün Boğa kadınlarındaki kahkahası, bayan Terazilerde gül açımı gülümsemeye dönüşmektedir. Üçüncü olarak Terazi kadınları için evlilik her şeydir ve bunu tehlikeye atacak davranışlardan sakınırlar.GENÇ AFRODİT için herhangi bir problem yoktur. Zira genç kızların en güzeli, en şuhu, en arzulananı, en Leyla'sı, en Şirin'idir. Sahip olduklarıyla da mutludur. Ancak ne zaman ki yaşlandığını hissetmeye başlar, işte o zaman tedirginleşir, aksileşir, kıskanç ve çekilmez biri haline gelir. Nasıl olsa güzelim, herkes beni beğeniyor ve arzuluyor diye bedenini korumaya da dikkat etmemiştir. Artık bir başkasının kendisinden daha güzel görülmesi, beğenilmesi, sevilmesi, histerik krizler geçirmesine sebep olur. Bunu, varlığına yöneltilmiş bir tehdit olarak algılar.

Mitolojide Afrodit'in hissî (duygusal, içgüdüsel) olduğu, mantıklı şekilde davranamadığı, içgüdülerinin de onu dünyevî istekler ve ilişkiler bakımından elindekiyle yetinmemeye ittiği varsayılmaktadır. O, ressamlar tarafından "altın renkli ışıklar saçarak gülen güzel" olarak tasvir edilmiştir. Bu da Terazi kızlarının albenili güzelliğini vurgulamaktadır.

Yine Epope: Yanlış Karar ya da Çıkmaz Sokak

Çanakkale Boğazı yakınındaki Antik Troya kenti uğruna Yunanlılarla Anadolulular arasındaki savaşı, hemen herkes TRUVA ATI nedeniyle hatırlar. Savaşın sebebi gerçekte stratejik öneme sahip bir kentin ele geçirilmesi ve hazinelerinin yağmalanması olsa da, Homeros adlı tarihçi ozan bu çarpışmayı mitolojik bir aşk hikayesine, aşk hikayesini de tanrıçalar arasında yapılan güzellik yarışmasına bağlar.
Anlatılır ki deniz tanrıçalarından THETİS ile PELEUS için görkemli bir düğün şöleni hazırlanır. Herkes oradadır. Eğlence başlar. Ancak şölene davet edilmemesine sinirlenen nifak tanrısı Eris, salona bir altın elma atarak

"En güzeliniz kimse bu elma onun olsun!" der ve çeker gider. Birçok tanrıça bu oyunu anlar ve elmaya sahip olma girişiminde bulunmaz. Ancak Aphrodite, Athena ve Hera, elmadan yani "en güzel" olma iddiasından vazgeçmezler ve ilk güzellik yarışmasına karar verilir. Hakem olarak da Kaz dağında çobanlık yapan Aleksandros, namı diğer PARİS belirlenir.Günlerce düşünür, taşınır, karar veremez Paris, çünkü üç tanrıça da birbirinden güzeldir. Sonunda kendisine rüşvet teklifleri gelir. Hera zenginlik ve krallık; Athena cesaret, yenilmezlik, bilgelik ve sanat yeteneği, Aphrodite ise dünyanın en güzel kadını diye nitelenen Helena'nın aşkını vermeyi vaadeder Paris'e. Paris, altın elmayı Aphrodite'e verip onu en güzel tanrıça ilan eder. Ancak, Hera ve Athena'nın düşmanlığını kazanır. Hikayenin bu bölümünde Terazi erkeğinin kararsızlığı ve güzel kadınlara düşkünlüğü ön plana çıkarılmıştır.

Çoban Prens

İyi de kimdir bu Paris. İlk hikaye Helena'nın evliliği ile ilgilidir. Helena'ya birçok Yunan kralı aşık olmuş, Helena'nın babası tüm isteklilerden bu evliliği koruyacağı sözünü aldıktan sonra kızını kral Menelaos'la evlendirmiştir. İkinci hikayeye göre ise kahinler Truva kralına yeni doğacak çocuğunun ül-kenin mahvına sebep olacağını bildirirler, doğan çocuk da Paris'tir. Bunun üzerine kral, bebeği Kaz dağına götürüp öldürmeleri için hizmetçilerine verir, ancak hizmetçiler çocuğu öldürmeye kıyamaz, nasıl olsa kurtlar yer diye ormana bırakırlar. Bebeği ayı bulur ve emzirmeye başlar. Sonra bir çoban onu alır ve çocuklarıyla birlikte büyütür. Delikanlı haline gelen Paris, bir peri kızıyla evlenir ve çobanlık yaparak mutlu bir şekilde yaşamaya devam eder. Ne zaman ki yukarıda anlatılan güzellik yarışmasında hakemlik rolünü üstlenir, işte o zaman hayatının akışı değişecektir.

O sırada Truva'da, öldü sanılan Paris'in ölüm yıldönümü törenleri yapılacaktır. Bu törenlerde yarışmalar yapılmakta ve yarışma birincisine boğa hediye edilmektedir. Tesadüf bu ya, kralın adamları gelir de çoban Paris'in güttüğü boğalardan birine el korlar. Paris de boğanın peşinden Truva'ya gider, farkında olmadan, kendi ölümü anısına yapılan yarışmalara katılır ve tüm yarışmaları kazanır.Kahin olan ablası, bu delikanlının öldü sanılan oğulları olduğunu bildirir kral babasına ve annesine. Ve Paris, bir kral oğlu olarak Troya'ya yerleşir.

Başının Belası Kadınlar

Terazi erkeğinin başının belasıdır kadınlar. Çekiciliği, yakışıklılığı, hoşsohbet oluşu, çekim gücü oluşturur kadınlar üzerinde. "İstemiyorum" tavrı takınsa da onlar da hoşlanırlar kadınlardan. Evli olup olmadıkları da önemli bir farklılık oluşturmaz.Afrodit'in hediyesini unutamayan Paris, bir gün kral Menelaos ve karısı Helena'nın misafiri olur. Menelaos bir yolculuğa çıkınca da Helena'ya Afrodit'in kendisine armağanı olduğunu açıklar. Ve onu birlikte Troya'ya gelmeye ikna eder. Bu da çok zor olmaz, çünkü Paris yakışlı ve kibar davra-nışlı bir delikanlıdır. Menelaos'un hazinesini de yüklenerek Troya'ya kaçarlar. Bunu öğrenen Menelaos, karısını ve hazinesini geri almak için Troya'ya karşı savaş açacak, on yıldan fazla süren savaş sonunda, güzellik yarışmasında elenen Athena ve Hera'nın da yardımıyla Troya yerle bir olacak, bu arada Paris de ölecektir.

Paris'in karakter yapısını daha yakından tanımak için Troya savaşından bir bölüm aktaralım:

Yunan ordusuyla Troya ordusu karşı karşıyadır. Paris, iki elinde iki tunç uçiu mızrak, omuzlarında panter postu, sırtında yayı, belinde kılıcı, Troya'lı-ların öncüsüdür. Yunanlılara doğru haykırır: "İçinizde kim en iyiniz olduğunu düşünüyorsa öne çıksın, benimle ölümüne yüz yüze dövüşmesi için meydan okuyorum!"Buna en çok Helena'nın eski kocası Menelaos sevinir, arabasından atlayarak Paris'e doğru ilerlemeye başlar. Helena'nın kocasını karşısında gören Paris'in kalbine korku egemen olur. Sanki ıssız bir dağ yolunda karşısına kobra yılanı çıkmış gibi yüzünün rengi solar ve hemen adamlarının ar-kasına gizlenir. Ağabeyi Hektor bu hareket karşısında Paris'e çıkışır: "Korkak herif! O kadar yakışıklısın ki kadınlar sana kolay tav olur, ama korkup gizlenmen utanç verici. Dostların seninle alay edecek, düşmanlarınsa ne kadar cesaretsiz olduğunu görüp sevinecek. Meydana çık da karısını ayaritı-ğın adamla yüzleş."

Bu sözler üzerine Paris, sonucu ne olursa olsun diyerek Menelaos'la teke tek çarpışmaya karar verir. Bu kavganın sonucu iki ordu için de savaşın sonucunu belirleyecektir. İki tarafın askerleri de buna sevinirler. Zira artık boşu boşuna kan akmayacaktır.Uzun süren kavga sonunda Menelaos Paris'i tam öldüreceği sırada devreye tanrıça Afrodit girer ve Paris'i kurtarıp yatak odasına uçurur. Ağabeyi Hektor'un sözleri onu tanımlamaktadır: "Seni savaşta seyreden kimse eleştiremez Paris. Çünkü sen cesur ve kuvvetlisin. Ama aynı zamanda so-rumsuzsun ve Troya'lıların senin gerçekten baş belası olduğunu söylemelerini duymak beni üzüyor."
Paris'in güzellik yarışması sırasındaki tavrında genel olarak Terazi insanını, çobanlığı sırasında vatandaş Terazi ile hasmı olmayan Terazi yöneticiyi, Troya savaşı sırasında ise düşmanı olan bir Terazi insanını gözlemleriz. Hikayede Terazi erkeğinin yakışıklılığı, kadınlar tarafından hoşlanılan ve kadınlar karşısında kendisine hakim olamayan biri oluşu ön planda vurgulanmaktadır. Hikayede, aslında evlilik burcu olan Terazinin, mutlu bir aile hayatı yaşarken, üstelik eşi peri kızı olmasına rağmen, Venüs (Afrodit) etkisiyle çapkınlaştığı, hatta evli bir kadını ayarttığı anlatılır. Kadına düşkünlüğü hem evliliğinin yok olmasına, hem de aile ocağının ve devletinin yıkılmasına neden olacak, yalnızca kendisi değil tüm yakınları zarar görecektir.

O uyum sembolüdür. Daha bebekliğinde bir ayıyla, sonra kendisini bulan çoban aile ile, güttüğü hayvanlarla, içinde yaşadığı doğa ile, daha önemlisi peri kızıyla bile uyum sağlamıştır. Aynı uyum kavuştuğu kral babasıyla ve kardeşleriyle de sürecektir. İçinde bulunduğu mekanla ve şartlarla uyum geliştirmek, Terazi insanının temel karakterlerindendir. Terazi insanı, hasmı olmadığı sürece iyi bir çoban, iyi bir yöneticidir.
Zıtları birleştiren, küskünleri barıştıran, sorumluluğu altında bulunanları kollayıp gözeten, yönettikleri arasında adaletli davranmaya çalışan yapıya sahiptir Terazi insanları. Ancak ortaya yüzleşmesi gereken bir düşmanı çıktığında telaşa kapılır, ne yapacağını şaşırır, çoklukla da geri çekilip birilerini öne sürerler.

Gökyüzü Prensesi

Ağırbaşlı davranışlarını denge faktörlü burçlarından, havalı görünümlerini hava unsurundan alan bayan Teraziler, güzelliklerini de gezegenleri Venüs'ten alırlar.

Ağırbaşlı davranışlarını denge faktörlü burçlarından, havalı görünümlerini hava unsurundan alan bayan Teraziler, güzelliklerini de gezegenleri Ve-nüs'ten alırlar. Onların, kahkahalar atarak kendilerini göstermelerine de gerek yoktur. Onları görmemek için ya kör olmak gerekir, ya da günlük zevk peşinde koşmak. Zira onlar olgun fakat havalı tavırlarıyla ve göz alıcı güzellikleriyle sanki evlenilmek için yaratılmış hissini uyandırırlar. Gelip geçici ilişkiler onlara göre değildir.

Kraliçe veya tanrıça sözcüğü Boğalara ne kadar uygunsa, teraziler için de prens veya prenses sözcüğü o kadar uygundur. Venüslü Teraziler, hük-medici ve esir alıcı Boğaların aksine uyum ararlar. O, bir elmanın yarısıdır ve sürekli diğer yarısını, yani rüyalarının prensini veya prensesini arar. Bul-duğunu hissettiğinde de bütün gücüyle bütünleşmeye çalışır ve kolay vazgeçmez.

Güzellik Tutkusu

Venüs insanları güzeli ve güzellikleri sever, sanat eserlerine de tutkuyla bağlıdır.
Ancak Teraziler, Boğalar gibi, bu güzellikleri paraya dönüştürme gayesi gütmezler, seyredip zevk alır ve sürekli olarak mükemmeli ararlar. Seyrettikleri her eserde de mutlaka bir kusur bulurlar, çünkü mükemmellik onlar için erişilmez bir sanattır. Gördükleri bir yazı ise, hem anlam, hem şekil bakımından güzel olmalıdır. Kontrol ettiği bir bina ise, hem sağlam, hem estetik, hem de kullanışlı olmak zorundadır.
Sülfürik Asit Yağmuru
Venüs insanlarının göz alıcı dış görüntüsünün arkasındaki 'gerçek karakterini' tanımak, ne düşündüğünü öğrenmek kolay değildir; o ışıltılı gö-

Venüs insanlarının göz alıcı dış görüntüsünün arkasındaki 'gerçek karakterini' tanımak, ne düşündüğünü öğrenmek kolay değildir; o ışıltılı görüntünün arkasında Yavuz Sultan Selim gibi sert kayaların bulunması kuvvetle muhtemeldir.
rüntünün arkasında Yavuz Sultan Selim gibi sert kayaların bulunması kuvvetle muhtemeldir.

Zira teleskopla bile bakılsa Venüs'ün gerçek yüzü görülmez, çoğunluğu sülfürik asitten oluşan kalın ve bulutlu bir atmosferle kaplıdır. Venüs yüzeyinden aynı nedenle Güneş ve diğer gezegenlerin görülememesi de Terazilerin, başka insanların duygu ve düşüncelerini anlayamamasına neden olur, Boğaların aksine anlamak için gayret gösterseler bile. Diğer insanları tanıyamadıkları için de genellikle yanlış zamanlarda, yanlış yerlerde, yanlış kişilerledirler.
Diğer insanlardan farklılıkları bu kadarla bitmez; Venüs'ün, diğer gezegenlerin aksine, yörüngesinde ters istikamette dönmesi Venüs insanlarına da yansımıştır. Dünya âlem bir araya gelse onları hareket tarzından ve kararlarından ya da kararsızlıklarından döndüremez. Bilinmez ki belki de yalnızca onlar doğru yönde gidiyordur!..
Venüsün Karesi (İlk Devre)
Venüs gezegeni tüm Terazileri etkilemekle birlikte, Eylül ayı ile Ekim ayının ilk üç gününde doğanları iki kere etkilemektedir. Bu nedenle daha ciddi, daha sabırlı, güzelliğe ve sanata daha tutkulu, daha inatçı, düşünmekte ve harekete geçmekte daha yavaş, boğazına daha düşkün, daha çekici, daha güzel veya daha yakışıklı, hedefe ulaşmakta daha kararlı, daha sabit fikirli, daha muhafazakar, cinsellik bakımından daha yoğun, daha kıskançtır.
İlk devre Terazileri yemeye içmeye aşırı düşkündür. Şehrin en iyi lokantalarını bu devrede doğan Terazi erkeklerinden sorabilir ve hiç düşünmeden gidip yemeklerin en lezzetlisini orada yiyebilirsiniz. Kadınları ise en lezzetli yemeği yapan insanlardır. Erkeklerin kalbinin boğazlarından geçtiğini bilir ve erkekleri pişirdikleri yemeklerle kendilerine bağlarlar.

Onlar biriktirirler; parayı, malı, sevgiyi, her şeyi... Biriktirdikleri sevgiyi bir kişiye yoğunlaştırmak, biriktirdiği kızgınlığı burnundan soluyarak boşaltmak, bir iki günlük uykusuzluğu birkaç gün uyuyarak gidermek gibi huyları vardır.
Cinsel tutkuları kadar bunu evlilikle birlikte yürütmek arzuları da iki kat yoğundur. Evlilik onlar için her şeydir.

Satürn ve Uranüs Etkisi (İkinci Devre)

4 Ekim ila 12 Ekim günlerinde doğan Terazi insanında, Venüs'ün yanı sıra Satürn ve Uranüs gezegeninin de etkisi bulunur. Bu devrede doğan Terazi insanı daha disiplinli, daha otoriter, daha dayanıklı, daha planlı, daha içten pazarlıklı, daha ihtiyatlı, yüksek makamlara karşı daha ihtiraslı, kadınları daha anaç, erkekleri daha kral tavırlı, daha yalnızdırlar.
Ancak Satürn'le Uranüs etkisinin birlikteliği nedeniyle, bu devrede doğmuş Terazinin iç dünyası çatışmalıdır. Satürn'ün muhafazakarlığı ile Uranüs'ün sürekli değişim talebi çatışmanın temelini oluşturacaktır. Ayrıca Uranüs gezegeni, Satürn'ün aksine özgürlüğü, aykırılığı, orijinaliteyi, sürpriz davranışları, yerleşik kuralları yıkmayı, sınırlamaları kaldırmayı, devrim niteliğinde eylemleri ön plana almaktadır. Bu iki gezegen etkisinin birleşmesi aynı zamanda, bu devrede doğan Terazileri, diğerlerine göre daha soğuk davranışlı, aşk ve sevgiye az da olsa yabancı hale getirecektir.
Özetle bir yanıyla geçmişte, bir yanıyla gelecekte yaşayan, biraz yaşlı, havalanmak isterken bir şeylerin kendisini tuttuğunu algılayan, fakat sebebini bilemeyen bir Terazi insanı.

Merkür Etkisi (üçüncü Devre)

Ekim ayının 13'ü ve sonrasında doğan Terazi insanında Venüs'ün yanı sıra Merkür gezegeninin de etkisi bulunur.
ikizler burcu insanları kadar olmasa da, Merkür etkili Terazi insanı daha zeki, daha akıllı, daha meraklı, daha konuşkan, daha hızlı düşünebilen ve daha hızlı hareket edebilen, zihinsel faaliyeti daha fazla bir karakter yapısına sahiptir.
Merkür etkisinin Terazide yer alması, Terazi insanını entelektüel ve diplomat bir kişi yapar. Herkesle uyum sağlamak uğruna ikiyüzlü davranışlar sergileyebilirler. Güzel ve ikna edici şekilde konuşurlar ve çok havalıdırlar. Gezmeyi, eğlenmeyi severler. Çok sık yolculuklara çıkar ve çok kişiyle tanışırlar. Her yerde dostları vardır ama bu dostlar zamanı gelince görüşülüp konuşulacak dostlardır.
Yengecin Kaleminden Terazi Abla
"Ablam, ev işlerinde bir tane. Zor öğrenir." "Yardımı çok sever ve her zaman mazlumun yanındadır. Sinirlenince ağlar, bu onun çekilmediği zamanlarından biridir. Bir de hasta olduğu zaman."
"Dertlerini saklar, içine atar. Yalnız patladığı zaman, ne dediğini bilmez ve insanlara sanki iğne batırır. Öğüt vermeyi ve öğüt almayı çok sever. Kıskançlık yüzde yirmi kadar ama kendisine sorarsanız hiç kıskanç değilim der."

Gök Bakır

Solgun turuncu renkte bir güneş. Bakır rengine bürünmüş bulutlar. Gurup vakti. Güneş yavaş adımlarla ufka yaklaşır. Gündüzden akşama geçiş Tıpkı ömrün sonbaharı gibi. Terazi burcunun ikinci sembolünde olduğu gibi.Terazi burcu insanları da para kazanmayı çok sever, ancak topraklar gibi biriktirmek için değil, harcamak için...Terazinin madeni olan bakır, gurup vaktinde bulutların büründüğü renkte. Nemli havayla uzun süre temas ettiğinde üzerinde yeşilimtırak katman oluşan bakıra paralel olarak Terazi insanı da nemli havalarda huzursuz bir psikolojiye bürünür. Paslanmış bakır kapta yenilen yemeklerin zehirlemesi gibi, huzursuz durumdaki Terazi insanından da uzak durmak gerekir. Zira dış etkilerle huy değiştiren Terazi insanı da kibar ve nazik davranışından uzaklaşıp, hakaret etmeyi büyüklük sayan biri haline dönüşebilir. Hoşuna gitmeyen ortamlarda aksileşen Terazi insanları gibi, bakır da asit ortamında daha hızlı korozyona uğrar.

Bakır madeninin erkek ve dişi olmak üzere iki cinsi vardır. Terazi burcu insanları genel olarak dişi bakırla öz-deşleşir; daha kolay işlenebilen, daha yumuşak, daha nazik, daha kibar. Kolaylıkla tel veya ince plaka haline getirilebilir. Plakalar aşırı inceltilirse yeşil renkte yarı saydam bir yapıya bürünürler.

Biraz çabayla Terazi insanlarının da içini görebilirsiniz, ne kadar maske takarlarsa taksınlar ...Terazi insanlarının iletişim ve diplomatik ilişkilerdeki başarısına paralel olarak, bakır da sanayi metalleri içerisinde ısıyı ve elektriği kusursuz şekilde ileten iki üç madenden biridir.Eski çağlardan beri çeşitli aletlerin ve süs eşyasının yapımında kullanılan bakırda bazı özel güçler bulunduğuna, insan ruhunu ve kanı arındırdığına inanılmış, romatizma ve kas spazmlarına karşı ayak ve el bileklerine bakır bilezikler ve halhallar takılmıştır. İki bin beş yüz yıldan beri para yapımında kullanılan bakırın temsilcilerinden Terazi burcu insanları da para kazanmayı çok sever, ancak topraklar gibi biriktirmek için değil, harcamak için...

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp