İstanbul

İstanbul, her ne kadar güzel içimli kaynak sularıyla ün yapmış olsa da, tarihi İçmeleriyle de şifa arayanların gönlünde taht kurmuş bir ilinizdir. Tuzla lçmelert, Bizans döneminden bu yana İstanbul halkı tarafından kullanılan çok değerli şifalı su kaynaklarımızdan biridir.• Kaynak itibariyle aslında Kocaeli'nin Gebze ilçesi sınırları içinde bulunmasına rağmen, İstanbul‘un banliyösü konumunda olması ve Pendik ilçesinin Tuzla beldesi hizmetlerinden yararlanması, onun İstanbul ili şifalı suları kapsamında değerlendirilmesini gerektirmiştir. Tuzla'ya 7 kilometre uzaklıkta, sakin, huzurlu ve doğal bir ortamda olup, bölge aynı zamanda bir mesire yeri olarak kullanılmaktadır.

Tuzla İçmeleri ile ilgili olarak, ünlü gezgin Evliya Çelebi, Seyahatnamesi'ne şu notları düşmüştür: "Her sene temmuz ayında, kiraz mevsiminde, İstanbul‘un değişik beldelerinden buraya binlerce adam gelip çadır kurarak sazlı sözlü, helva sohbetli alemler yaparlar ki, bu alemler kırk gün kırk gece devam eder. Öyle tüfek ve fişek gösterileri olur ki, dille tarif edilemez. Mide, bağırsak rahatsızlığından şikâyetçi olanlar, burada üç gece kalıp İçme suyundan içerler. ."

Evliya Çelebi, o zamanlar tanık olduğu İçme tedavisinden ise şu şekilde söz eder; . içencimse, önce üç gün asla tuzlu ve tinli bir şey yemeyip dördüncü günün sabahı ve akşamı birer fincan su içer ama kendisini de sıcak tutar. Üç gün bu şekilde vücudunu disipline eder. Takibenden üç gün süreyle de üç nöbet sudan alıp, ardından tuzsuz piliç suyu içer. 15 gün bu tarz davrandığında, alttan üstten yarar görür.

Sonra, buradan gemilere binilerek karşıdaki Yalova ılıcalarına giderek bariyoya girer. Tüm vücudu sağlık ve zindelik kazanır. Sodyum klorürlü, bikarbonatlı, sülfatlı ve sodyum klorürlü, sülfatlı, bikarbonatlı sular grubunda incelenen Tuzla İçmeleri‘nde iki İçme Cem vardır:

a) Tuzla Büyük İçmecem Klorürlü, sodyum ve rnagrıezyumlu bir sudur. Temperatürü 20°(, pH değeri 6.84, radyoaktivitesi 5.61 emandır. Suyunun litresinde 4 gramdan fazla klorür ve 0.75 gram sodyum ve magnezyum sülfat vardır. Kalsiyum iyonu da fazla miktarda bulunur. Bikarbonat tuz oranı, sülfat oranıyla eşit değerdedir. İçimi hoştur. Günde 15 20 bardak su içenler vardır.

b) Tuzla Küçük İçmece: Klorürlü, sodyum, kalsiyum ve magnezyumlu bir sudur. Temperatürü 19°(, pH değeri 6.80, radyoaktivitesi 5.97 emandır. Suyu diğerinden daha az tuzludur. Litrede 3 gram kadar sodyum klorür içerir. Buraya gelenlerin çoğu, üç günlük bir İçme tedavisiyle sadece müshil etkisinden yararlanacaklarını düşünürler. Oysaki Tuzla İçmelerindeki tedavi iki üç gün içinde kalıcı bir sonuç vermez. En aşağı üç hafta süreyle, ara vermeksizin, hafif mülayimlik verecek miktarda su içilmesi gerekir. İçme tedavisi, sabah akşam aç karnına ve yarımşar saat arayla 23 bardak içilmek suretiyle yapılmalıdır. Karaciğer yetersizliği, safra yolları iltihapları, safranın küçük kum ve taşları, en çok yarar gören hastalıklardır.

Bağırsakların görev bozukluklarında ve kronik anteritlerde çok iyi sonuçlar alınır. Kalsiyumun fazla olması nedeniyle hafif diüretik etki görülür. Suların 3234°PC‘ye kadar ısıtılarak kullanılması halinde, mide, ince ve kalın bağırsaklarda iltihabı önleyici etki yaratılır. Mide ve bağırsak salgılarını ve hareketlerini düzenler. Bu nedenle kronik iltihaplarda, karaciğer fonksiyonlarını ve metabolizma faaliyetlerini düzenlemede, gut ve şişmanlıkta, şeker hastalarının kan yağlarının ve bağırsak tembelliklerinin giderilmesinde İçme kürlerinden çok yararlanılır.

Küçük İçme, hafif sodyum klorürlü bir sudur. Mineralizasyonu az olduğu için organizmadan geçerken fazla miktarda su yüklenmez. Bu nedenle mide ve bağırsak sistemi üzerinde etkisi az olur. Buna karşılık, vücuttan az miktarda madensel tuz çeker ve böbrek yoluyla dışarı atar. O halde, idrar söktürücü diüretik bir sudur. Bu su, idrar söktürmede ve bir kısım taşların dışarı atılmasında kullanılır. Ancak, yaşlı kişilerde prostat hipertrofisi varsa, bu sular ani tıkanıklıklar yaparak idrar retansiyonuna neden olabileceğinden dikkatli olunmalıdır. Büyük İçme ise, sodyum klorürlü ve oldukça dikkati çeken miktarda magnezyum içeren, mineralizasyonu diğerine nazaran daha fazla olan bir sudur. İçinde çok miktarda tuz olduğu için, alındığından itibaren organizmaya etki eder.

Kısa sürede ulaştığı mide bağırsak yolundan su çeker. Bilindiği gibi tuzlu sular, öncelikle mide, bağırsak ve hemen bunun yanı sıra salgılama faaliyetleri üzerine etki ederler.

Genellikle, geçtikleri sindirim yolundaki kas sistemine tesir ederek bunların hareketini arttırırlar. Diğer taraftan, salgı işlemini uyararak bağırsak boşluğunda salgılama faaliyetinin başlamasına neden olurlar. Yoğun tuzlu sular, içerdikleri magnezyumun da etkiler nesiyle müshil etkisi yaparlar. Hipertonik gastritlerde, değişik nedenlerden ileri gelen kon traksiyonlarda, bağırsak parazitlerinde ve pankreasla safra kesesi rahatsızlıklarında rahatlıkla kullanılabilirler İnhalasyon kürleri; serbest veya cihazla yapılan soluma kürleri ya da gargara, sprey gibi uyumalarla, üst solunum yolları, burun, boğaz ve bronşlar üzerinde etkili olur.

Kronik ve alerjik iltihaplarda, rint, farenjit, bronşit ve sinüzit ta Dabilerinde kullanılır. Mineralli sular, 3?38°PC‘ye kadar ısıtılmakla banyo veya 28300C'ye kadar ısıtılmak suretiyle de egzersiz havuzlarında kullanılabilir. Bu durumda, kronik iltihaplı eklem romatizrnaları, dejeneratif romatizmalar ve yumuşak doku rornatizrnallarında etkilidir. Ortopedik ameliyat sonrasında, ayrıca jinekolojik iltihabi hastalıklarda yararlı olur.

Sprey uygulamasında ise; nötr al yapıdaki suyun uyarıcı etkisinin de yardımıyla, sağlıklı bir cilt yapısına katkıda bulunması kaçınılmazdır. lamelerin bulunduğu alanda pek çok otel, motel ve kamp yerleri mevcut olup, ayrıca her türlü sosyal tesisi bünyesinde barındırmaktadır. Şifalı sudan uzun süre yararlanmak isteyenler, Kaplıca Konaklama Merkezi'nde kalabilirler. Burada kalanlar, Kaplıca Kür Kliniği'ndeki sağlık hizmetlerinden ve fizik tedavi uygulamalarından ücretsiz yararlanabilmektedirler.

Her türlü ulaşırcın sağlandığı kaplıca alanı, hafta sonlarını ve tatil günlerini değerlendirmek isteyen kişilerin önemli uğrak yerlerinden biri haline gelmiştir. İstanbul, İçmelerinin yanı sıra, güzel içimli sularıyla da meşhurdur. Bu güzel ilimizin yer altı zenginlikleri arasında, Bizans İmparatorluğu döneminden bu yana kullanılmakta olan nitelikli kaynak sularından da söz etmek gerekir. Sayıları 50'yi bulan bu ünlü suların bir kısmının verimi azalmış, bir kısmı ise tamamen kurumuştur.

Yine de aşağıda sıraladiklanmız, ticari gerekçelerle kimilerinin isimleri değiştirilmiş olsa bile yıllar boyu kent halkına şifalı özellikleriyle hizmet etmiş, halen de etmekte olan doğal su kaynaklarıdır. Sertlik dereceleri düşük, içimi çok hafif olan bu suların en ünlüleri şunlardır: Sultan Suyu, Ali baba Suyu, Kefeli Suyu, Belgrat Ormanları'nın ünlü sularındandır. Sultan Suyu'nda; restoran, kahve ve gazinolar vardır. Yemekleriyle gidenler, ağaçlar altında hem piknik yaparlar, hem de bu güzel sudan yararlanırlar. Eskiden 'Ağa Suyu' diye adlandırılan Neşet Suyu da, ormanın girişinde yer alan hafif içimli bir sudur.

Kızlar Suyu, Ayazma Suyu, Fındık Suyu, Gürcü Suyu, Kızılcık Suyu, Hünkâr Suyu ve Çırçır Suyu, Sarıyer bölgesinin sularıdır. Çırçır Suyu en ünlüsü olup, Sarıyer sırtlarındadır. Yaz kış değişmeyen debisi saatte 1,5 metreküp olup, sertlik derecesi 6,5‘tur. Hünkâr Suyu'nun kaynağı ise biraz daha yukarıdadır. Sertlik derecesi 2 olan Büyüklere Suyu Büyük dere‘de. Kum Suyu, Binbaşı Suyu, Kemer Suyu ise Kemerburgaz'dadır. Kemerburgaz'ın en ünlü suyu ise Hamiciye Suyu'dur. İstanbul Belediyesi tarafından şişelenip pazarlanan bu su, İstanbul‘un en güzel sularından biridir.

Diğer suların da şişeleme tesisleri vardır. Emirgan'daki Kanlı kavak Suyu ile Kâğıthane‘deki Kâğıthane Suyu, İstanbul‘un Avrupa yakasındaki tanınmış sulardandır. Samatya'daki Acı çeşme Suyu, acı olmakla beraber yoğun ilgi gören sulardandır. Kum dökmekten ve ağrı çekmekten şikâyetçi olanlar, bu sudan yarım bardak içtiklerinde kendilerine gelirler. Bizanslılardan intikal eden kayıtlara göre, bu su göz hastalıklıma da iyi gelmektedir. Göztepe Suyu, Elmalı Suyu ve Kestane Suyu, Anadoluhisarı'nın, Çınar dibi Suyu, Abdi Hoca Suyu, Abı Hayat Suyu, Dolay Suyu, Kum döken Suyu ise Anadolu Kavağı'nın sularıdır. Kum döken suyunun böbrek hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir.

Abı Hayat Suyu, Yuşa tepesinde bulunan şifalı bir sudur. 3 Kilometre uzaklıktaki Sırmakeş Suyu, 6 kilometre uzaklıktaki Karakulak Suyu, Deliorman Suyu ve Şifa Suyu, Beykoz'un Akbaba köyü civarındaki ünlü sulardır. Taş delen Suyu, Mal kuyusu Suyu, Mütevelli Suyu, ıncirliyatak Suyu Alem dağ‘da, Şile yolu üzerindedir. Buradan 1 kilometrelik mesafede Büyük Elmalı Suyu ile Küçük Elmalı Suyu bulunur. Radyoaktiviteleri kuvvetli olan bu suların niteliği Taş delen Suyu ayarındadır.

Taş delen Suyu'nun sağlığa ne kadar yararlı olduğu gerçeğine gelince; suda bulunan serbest karbon, kaynaktan çıkıncaya kadar bir karışıma uğramadığından suda kalmakta ve bu da sindirimi kolaylaştırdığı gibi, böbreklerdeki kum ve taşların erimesini de sağlamaktadır. Bu özelliğinin halk arasında bilindiği ve çıktığı arazideki taşları erittiği içindir ki, suya Taş delen adı verilmiştir.

Nitekim suların toplandığı dehlizin ağzına konulan 5 santim kalınlığındaki mermer blok üç yıl içinde erimekte ve her üç yılda bir yenilenmektedir. Soğuk ve tatlı içimli Kısıklı Suyu, 'Akarca Su' diye de bilinen Küçük Çamlıca Suyu, 'İnce Su' diye de anılan Büyük Çamlıca Suyu, Çamlıca'nın Çengelköy tarafına düşen yamaçlarındaki Tomruk Suyu, Çubuklunun ünlü Çubuklu Suyu, Yakacık'ın Şeker Suyu ile Ayazma Suyu, Kayışdağı'nın Kayışdağı Suyu vs. Anadolu yakasının tanınmış sularıdır.

Çoban pınar Suyu, Kervansaray Suyu, Otuz bir Suyu, Keçi Suyu ve Alemdar Tepesi'nden kaynayan bir su olan Defneli Suyu da, İstanbul‘un ünlü sularındandır. Defneli Suyu'nun adı Atatürk tarafından konulduğundan, halk dilinde 'Gazi Suyu' diye de anılmaktadır.

Tüm bu suların ortak özelliklerini şu şekilde belirlemek mümkündür: Bu sular, çok yumuşak, kalıcı sertlikleri olmayan bikarbonatlı sulardır. İçerdikleri anyon ve katyonların litredeki miktarları 4245 miligramdır. Klor ve sülfat iyonları pek azdır. Nitrat, nitrat ve amonyak gibi maddeler bulunmaz. Bazen rastlanılan organik maddeler, üzerinde durulmayacak kadar azdır. Radyoaktif dereceleri yüksektir. Yine de bu suların yerinde içilmesi daha yararlı olacaktır. Berrak, kokusuz, tortusuz, güzel içimli sulardır.

İstanbul‘da yaşayan Rumlar, şehir içinde ve şehir dışında, kutsal ve şifalı buldukları kuyu, çeşme ve pınarlara 'Ayazma' adını vermişler ve her bir ayazmayı bir Hıristiyan aziz veya azizesinin adıyla anar olmuşlardır. Sularının şifalı olduğuna inanılan ayazmalar, senenin belirli günlerinde ziyaret edilir ve eğer bir dilek tutulmuşsa adaklar adanır.

Sularından içenler veya vücutlarına sürenler, ayazma azizi ya da azizesinin de yardımıyla, en kısa sürede sıkıntı ve şikâyetlerinden kurtulacaklarına inanırlar. İstanbul ayazmaları, Rumların yanı sıra, şifa bulmak amacıyla ziyaret eden ve mum adayan Müslümanların da ilgisini çekmekte ve günümüzdeki bazı ünlü ayazmalar hala ziyaret edilmektedir. Ancak bunların sayısı günden güne azalmaktadır. Bir kısmı özel mülkiyete geçmiş, bir kısmı terk edildiğinden unutulup gitmiş, bir kısmı ise sağlık yönünden zararlı görülerek kapatılmıştır.

Eskinin yüzlerce ayazmasından günümüze kalan sadece 149 adet ayazma'dır. Bunların tek isimlerini ve yerlerini vermeyi gereksiz gördüğümüzden. içlerinden seçtiğimiz dört tanesinin özelliklerini belirtmekle yetineceğiz. Kuruçeşme'deki Dimitrios Ayazması'nın sağ duvarının ortasında meme tarzında kabartmalar mevcuttur. Ayazmaya gelen kadınlar, rahip tarafından takdis edildikten 'kutsandıktan' sonra bu kabartmaları üç kez saygıyla öperler.

Bu işlem, kadınların meme hastalıklarından ve süt problemlerinden kurtulmaları için yapılır. Beşiktaş'ın Çırağan Ayazması'nın göz hastalıklarına iyi, geldiği, Hasköy'deki Çığsalın Ayazması'nın suyundan yedi kere içenlerin ya da yıkananların sıtmadan kurtulacaklarına dair yaygın bir inanış vardır. Kasımpaşa'daki Parasköy Ayazması'nın suyu ise mide ve bağırsak hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.

Mide ve bağırsaklarından rahatsız olanların, bu sudan aralıksız yedi hafta(!) İçmeleri gerekmektedir. Şifa değerleri her ne kadar bilimsel yöntemlerle tespit edilmemiş, hatta birçoğunun dini duyguların istismar edildiği ve bu yolla adak ve para toplamaya yönelik yerler olduğu bilinse de, toplumun şifa arama çabalarının sınırsız olduğu da kabul edilmesi gereken bir gerçektir.

Bu Hıristiyan dininde de böyledir, Müslümanlıkta da böyledir. Anadolu'nun birçok yerinde yatır, evliya vs. türbeleri civarından kaynayan sulardan şifa umanlar, aynı düşünceyle hareket eden insanlardır. İstanbul, sadece il merkezinde bulunan İçmeler, doğal kaynak suları ve ayazmalarıyla ün yapmış bir kentimiz değildir. Şile ilçesi yakınlarındaki Kumbara Plajı'nın kumu, kemik hastalığından, romatizma ve siyatik gibi ağrılı rahatsızlıklardan şikâyetçi olanların yoğun ilgi duydukları yerlerden biridir. Ilçe merkezine 2 kilometre kala sola ayrılan bir yol, dosdoğru bu şifalı kumun bulunduğu sahile kadar gitmektedir.

Konaklama için fazla dolaşmaya gerek kalmadan, o yörede bulunan Kumbara Oberj, ihtiyaçları fazlasıyla karşılayacaktır. Otel, 40 odada 76 yatakla hizmet veren güzel bir tesistir. Aynı şifalı kumdan, Ağa‘nın Yeşilçam Plajı bölgesinde de bulunmaktadır. Sahil şeridinin her tarafından denize girilebilen Ağa‘nın ince kumunun da romatizma ve siyatik ağrılarını giderdiği bilinmektedir. Yine Şile'nin 4 kilometre güneybatısında, Ahmetli köyü sınırları içinde kaynayan Çırçır Suyu, Sarıyer'deki ünlü Çırçır Suyu ile isim benzerliği bulunan doğal bir kaynak suyudur. Köyden 1 kilometre uzaklıkta, 'Kestanelik' adı verilen bir tepeden kaynayan lezzetli ve nitelikli bir şifa kaynağıdır.

İstanbul hakkında bilgi almak isteyenler; Beşiktaş, Elmadağ, Maksim, Karaköy, Sirkeci, Sultanahmet, Beyazıt ve Atatürk Havalimanı'ndaki Turizm Danışma Büroları'na müracaat edebilirler.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp