Kolesterol

Kolesterol : Bütün dokularda yer alan, yağda çözünebilen, alkol yapısında kimyasal madde. Beyindeki akmaddede yüksek oranda bulunur (yüzde 14). Kandaki toplam düzeyi 180-240 mg/dl dolayındadır. Bu maddenin yoğunluğunun değişmesi patolojik bir gelişmenin göstergesidir. Normal sayılan düzeyi yaklaşık 200 mg/dl'dir. Kolesterol düzeyindeki artış, günümüzde ateroskleroza yol açan plakların oluşma nedenlerinden biri sayılmakta, sonuçta miyokart enfarktüsünü hazırlayan tehlikeli bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. Bu tehlike özellikleLDL tipi kolesterol artışında daha da belirginleşmektedir.

Kolesterol kısmen gıdalarla alınır, kısmen de vücutta üretilir. Kolesterolün bireşimlenmesinde ilk basamak asetik asittir. Bu süreç bütün organlarda gerçekleşmekle birlikte karaciğer kolesterol metabolizmasında önemli bir rol oynar. Kolesterolün kandaki yoğunluğunu düzenleyen karaciğer, bu işlevi bir yandan kolesterol üretip kana vererek, bir yandan da kolesterolü kandan alıp, safra asitlerine dönüştürdükten sonra safra yoluyla uzaklaştırarak yerine getirir.

Ayrıca bir miktar değişime uğramamış kolesterol de safra asitleriyle birlikte safra kanallarından bağırsağa verilmektedir. Besinlerle alman kolesterolün ancak küçük bir bölümü emildiğinden kandaki kolesterol düzeyini fazla etkilemediği sanılmaktadır. Kolesterolün fizyolojik önemi, birçok hücrenin ve hücre içi yapının bileşiminde yer almasından kaynaklanır.

Bu madde kanda bulunan karmaşık yapılı lipoproteinlerin bileşiminde de yer almaktadır. Kolesterolün bir görevi de ester bağı oluşturduğu yağ asitlerini kanda taşımaktır. Kolesterol safra asitlerinin öncü maddesini oluşturacak yapısal eşdeğerlilik taşır ve steroit hormonların yapısına da katkıda bulunur. Ayrıca D vitamini metabolizmasıyla ilişkili olduğu sanılmaktadır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp