Taun

Taun : Bulaşıcı ve salgın bir hastalıktır. Develerde çıkan bezler gibi insanların koltuk altlarında burun ve karın yumuşaklarında çıkan öldürücü yaralar ve şişliklerden meydana gelen ateşli bir hastalıktır."1 Taun, veba'nın bir türüdür.

* Tabip Abdüllatif Bağdadî ise Tıbb-ı Nebevî isimli eserinde şöyle tarif eder: İltihaplı ve öldürücü habis urlara Taun denir. Urların etrafı siyahlaşır veya yeşillenir. Çoğu zaman koltuk ve kulak altlarında çıkar. Nitekim Peygamber Aleyhis-Selâm: "Taundan ölen şehiddir" buyurunca Hz. Aişe: "Taun nedir ki?" diye sormuş, bunun üzerine Peygamber Aleyhis-Selâm: "Karın ve koltuk altlarında develerdeki bezlere benzer meydana gelen şişliklerdir" diye cevap vermiştir. (1.2/7-18)

Sebepleri:
Yeraltında yaşayan fâre ve karınca gibi hayvanların normalden fazla çoğalması ve zamansız olarak yeryüzüne yayılması. Kokuşma nedeniyle meydana gelen, zaman ve mekan itibariyle normalin dışında çoğalan kurbağa ve buna benzer hayvanların çoğalması;

* Yeryüzündeki otlardan yeyip havada uçan leylek ve alaca karga gibi kuşların alışık olduğu yiyecekleri bulamaması nedeniyle göç etmeleri; ekolojik dengenin bozulması. Bahar mevsiminde yağmur'un az yağması, cenub (güney) rüzgarlarının çok esmesi, havanın değişmesi, düzenli gitmemesi."2

Zina, fuhuş ve homoseksüellik gibi çirkin işlerin yaygınlaşması; Havanın, suyun dolayısıyle mizacın bozulması. Nitekim Taun, "havanın bozulması ile mizacın bozulmasından meydana gelen bulaşıcı ve salgın bir hastalık" diye de tarif edilmiştir."3

* İmam Gazzalî de İhyâ'da: "Kötü hava vücudun dış kısmına temas etmekle bir zarar vermez, ancak devamlı olarak teneffüs etmekle zarar verir. Çünkü hava bozulur ve bu bozuk hava devamlı teneffüs edilirse; kalbe, akciğere ve bağırsaklara ulaşır ve oralarda tahribat yapar" demiştir."4

Belirtileri:
Şiddetli ateş, kusma, ishal, bayılma, kalp çarpıntısı; Kulak arkası, koltuk altı ve burun yumuşağı gibi zayıf ve yumuşak yerlerde şişliklerin oluşması ve yaraya dönüşmesi. Hasta organın rengi bazan kül renginde bazan şiddetli kırmızı ve bazan da diğer renklerde olması."5

Bazan da bu sivilceler eller, parmaklar ve vücudun diğer yerlerinde çıkar. Siyah olanı daha çok tehlikelidir. En az zararlı olanı kırmızı, sonra sarı olanıdır. Taun, bulaşıcı hastalıkların bulunduğu yerlerde çok görülür."6

Bu iltihaplı şişlikler içindeki kirli ve pis kan, bazan içe kanama yapar ve öldürür. Hastada bulantı, kusma ve kalp çarpıntısı görülür. Bu urların en az tehlikeli olanları kırmızı renkte olanlardır. Sonra sarı renklisi daha sonra da siyah renklisi gelir ki hiç kimse bundan kurtulamaz. Tâun'un en sık görülen çeşidi de budur."7

Korunma ve Tedavi:
Taun olan yerlere girmekten sakınmak; vücuttaki fazla sıvı maddeleri dışarı atmaya çalışmak. Sıvı şeyler yemeyi ve içmeyi azaltmak; yumuşak ve kuru gıdalar almak; az yemek; Hareketten sakınmak, spor yapmamak; hamama gitmemek, zira bunlar hastalığın çoğalmasına sebep olurlar. Halbuki Taun hastalığı sırasında istirahat etmek ve sakin olmak lazımdır."8

Teneffüs edilen fakat kokuşmuş hale gelmiş kötü havayı değiştirmek; yaylaya çıkmak. Hastanın bulunduğu yerleri temiz tutmak; soğutucu şeylerle evleri soğutmak; Suları ve havayı temizlemek. Kalp ve dimağı kuvvetlendirici Kâfur ile karıştırılmış elma ve ayva suyu içmek; Sirke ile karıştırılmış soğuk su içmek. Keten elbise giymek. Hastanın bulunduğu yerin havasını değiştirmek için öd ağacı ve anber gibi güzel kokulu maddelerle (baharatlarla) tütsü yapmak. Soğuk suyu bolca içmek vebayı engeller ve bundan meydana gelen harareti söndürür, eğer azar-azar içerse fayda sağlamaz, bilakis harareti tahrik eder. Ekşili gıdalar yemek; limon ve ekşi nar gibi ekşili şuruplar içmek."9

İmam Şafiî Hz.leri de: "Taun hastalığı için menekşe yağından daha faydalı bir ilaç bilmiyorum. Onunla hastanın cildi yağlanır ve içirilir" demiştir."10

* Tıbb-ı Nebevî yazarlarından Tabip İbni Kayyim, Taun hastasının pek hareketli olmamasını tavsiye ederken şöyle der: Taun hastalığı sırasında bütün insanların cansız varlıklar (cemâdat) gibi büsbütün hareketsiz kalmaları da söylenemez. Çünkü sanatkarlara, işçilere, yolculara, postacılara ve diğer çalışanlara tüm çalışmalarınızı bırakınız diye de söylenemez. Ancak lüzumsuz hareketlerden sakınmak lazımdır, (s. 113)

"Ebû Mûsâ el-Eş'ari (r.a.) demiştir ki: "Bir defasında Peygamber Aleyhis-Selâm: "Ümmetimin yok olması kılıç ve Taun iledir" buyurunca, ashab tarafından: "(Ey Allah'ın Rasûlü!) Kılıcı (düşmanla savaşırken öldürülmeyi) biliyoruz. Fakat taun nedir? diye sorulmuş. Bunun üzerine Peygamber Aleyhis-Selâm: "Gözden gizlilikte cin gibi olan düşmanlarınızın gizlice dürtmesidir. Bunların hepsinde de şehidlik sevabı vardır" buyurmuştur.
(Müsned 4/395, 417; Müsnedü Ebu Hanifes. 448: ayrıca bak. E. Davud H.3III: Müsned 3/437. 4/138, 413.)

Taun Vak'aları:
Hz. Önher'in Halifeliği zamanı (H. 18 senesinde) Şam'a bağlı yerleşim merkezlerinden Amvas'ta meydana gelen Tâun'da 25.000 kişi ölmüştür. Bu Tâun'da Sahabenin meşhurlarından Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh, Muâz İbni Cebel, FazI b. Abbas, Ebû Mâliki'l-Eş'arî, Haris b. Hişâm ve daha birçokları ölmüşlerdir. Emevi Halifelerinden Velid b. Abdülmelik zamanı(H. 60 senesinde) Basra'ya bağlı yerleşim merkezlerinden Cârif denilen beldede zuhur etmiş ve 20.000 kişinin ölümüne sebep olmuştur.

* Yine Emeviler dönemi (H. 87senesinde) Basra, Vâsıt, Küfe ve Şam'da mey-dana gelmiş olup bu taunda da pek çok insan ölmüştür. Hatta bu Tâun'da belli kişilerin pek çok ölmüş olması sebebiyle adına "Tâûnü'l-Eşrâf" denilmiştir."11

Hastalığın Eski Zamanlardanberi Bilindiği: Nitekim Peygamber Aleyhis-Selâm: "Taun hastalığı sizden öncekilere veya İsrail Oğullarından bazılarına gönderilmiş bir azab (bir musîbet)'tir. O, bazan gelir, bazan gider. Bir yerde Taun hastalığı olduğu zaman oraya gitmeyiniz! Eğer sizin bulunduğunuz yerde meydana gelirse, ondan kaçmak için o yerden çıkıp gitmeyiniz!"12

* "Bu hastalık, Allah Teâlâ'nın dilediği kulları üzerine gönderdiği bir azabdır. Müminler için ise, bu hastalığı rahmete vesile kılmıştır. Bir kimsenin bulunduğu yerde taun hastalığı çıkar da "Allah'ın hasta olmasını takdir ettiği kimselerden başkaları hasta olmaz" diye inanır ve mükâfatını da Allah'tan umarak oyerde eğleşir (bir yere gitmez)'se, o kimse için şehid sevabı vardır" buyurmuştur."13

* Kur'an-ı Kerim'deise: "(Ey Habibim!) Binlerce kişinin (Taun salgınından dolayı) ölüm korkusu ile yurtlarından çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara: "Ölün" dedi. Onlar da ölüverdiler. Sonra onları diriltti. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı merhamet sahibidir, fakat insanların çoğu şükretmezler" buyrulmaktadır.
(Bakara 243)

Taundan Korunmak İçin Karantina Tedbiri:
"Yine Peygamber Aleyhis-Selâm: Taun, ümmetim için şehidlik vesilesidir. Aynı zamanda gözden gizlilikte cin gibi olan düşmanlarınızın gizlice dürtmesiyle meydana gelmektedir. Taun, develerde çıkan bezler gibi, koltuk altlarında, burun, ve karın yumuşaklarında belirmeye başlar. Tâun'dan kaçan kimse, harpten kaçan kimse gibidir. Tâun'un çıktığı yerde sabredip kalan kimse ise, Allah yolunda savaşan mücahid gibidir" buyurmuştur."14

* İbni Abbas Hz.'lerinin bildirdiğine göre, Hz. Ömer (r.a.) halifeliği zamanında orduyu teftiş için Şam'a hareket ettiğinde Serğ denilen mevkiye vardığı zaman, ordu kumandanı Ebû Ubeyde b. Cerrah ve arkadaşları Ömer'i karşıladılar ve Şam topraklarında Veba salgını olduğunu haber verdiler. İbni Abbas (r.a.) der ki: Bunun üzerine Hz. Ömer: "İlk muhacirleri bana çağır!" dedi. Çağırdım. Ömer onlarla istişare etti ve onlara Şam'da veba hastalığı bulunduğunu söyledi.
Muhacirler ihtilaf ettiler. Bir kısmı: "Bir iş için çıkmışın, o işten geri dönmenizi doğru bulmuyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer: "Yanımdan çıkınız!" dedi. Sonra: " Ensar'ı bana çağır!" dedi. Çağırdım. Ömer onlarla da istişare etti. Ensar da muhacirler gibi gidilsin gidilmesin diye ihtilaf ettiler. Ömer onlarada: 'Yanımdan çıkınız" dedi. Sonra: "Kureyş'in yaşlılarından, fetih muhacirlerinden burada bulunanları bana çağır!" dedi. Onları da çağırdım. Bunlardan iki kişi bile Ömer'e itiraz etmedi. Onlar: "İnsanları geri döndürmenizi istiyoruz halkı şu veba salgını üstüne götürmenizi doğru bulmuyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer, halk arasında şöyle ilan yaptırdı: "Ben sabahleyin bineğime binip geri döneceğim. Buna göre sabahleyin herkes hazırlansın! dedi. Fakat ordu kumandanı Ebû Ubeyde b. Cerrah: "Ey Ömer! Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?" diye bu karara itiraz etmek isteyince Hz. Ömer: "Keşke bu sözü senden başkası söylemiş olsaydı. Ey Ebâ Ubeyde! Evet, Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz! Ne dersin? Eğer senin develerin olsa, iki yamacı olan bir vadiye indirsen, o yamaçlardan biri otlu, diğeri de otsuz olsa, sen develeri otu bol yerde otlatsan, yine Allah'ın kaderi ile otlatmış değil misin?" dedi. Bu hadiseyi anlatan İbni Abbas Hz.'leri der ki :"Abdurrahman İbni Avf bir ihtiyacı yüzünden ortada yokken, bu sırada Çika geldi ve şöyle dedi: "Bu konuda bende bir bilgi vardır ki, ben onu Peygamber Aleyhis-Selâm'dan işittim şöyle buyurmuştu: "Bir yerde veba tâun hastalığı çıktığını işittiğiniz zaman, oraya gitmeyiniz! Eğer hastalık sizin bulunduğunuz bir yerde çıktığı zaman ise, o hastalıktan kaçmak için o yerden çıkmayınız!" İbni Abbas Hz.'leri sözüne devamla şöyleder:"Bunun üzerine Hz. Ömer, Allah-u Teâlâ'ya hamdü sena etti ve geri dönüp gitti."15

* Yukarıda anlatılan hâdisenin tamamlayıcı niteliğinde yine Hz. Ömer (r.a.) Şam'da Taun salgını olduğunu öğrendiği zaman ordu kumandanı Ebû Ubeyde b. Cerrâh'a: "Ürdün toprakları havası kötü, rutubeti ve vebası çok olan bir yerdir. Câbiye mıntıkası ise havası güzel, vebadan uzak bir mıntıkadır. Durum böyle olunca beraberinde bulunan müslümanları (askerleri) Câbiye'ye götür!" diye emretmiştir."16

Câbir b. Abdullah (r.a)'ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte ise Peygamber Aleyhis-Selâm: "Kapların üzerini örtünüz! Tulumların ağzını da bağlayınız! Zira senede bir gece vardır ki, o gecede veba (parazit) iner. Kapağı olmayan hiç bir kabın yahud üzerinde bağı bulunmayan hiç bir tulumun yanından geçmez ki, o kabın içine bu vebadan bir şey inmiş olmasın!" buyurmuştur. (Müslim Esribe H. 99; Müsned 3/355)

Medine Şehrine Taun ve Deccâl'in Giremeyeceği:
Peygamber Aleyhis-Selâm bu konuda da şöyle buyurmaktadır: "Medine Şehri'nin giriş kapılarında muhafız melekler vardır. İşte bu sebeple bu şehre Taun hastalığı ve insanları doğru yoldan saptıran yalancı deccal giremez."17

Taun ve Deccalin Medine Şehri'ne giremeyeceğinin sebebi, Peygamberimiz Aleyhis-Selâm'ın bu şehir hakkındaki mübarek duası bereketiyle olmuştur. Nitekim bu konuda da: "Allah'ım! Mekke'yi bize sevdirdiğin gibi, Medine'yi de sevdir. Hatta daha fazla sevdir! "Allah'ım! Ölçek ve müd ile ölçülen erzak ve yiyeceklerimize feyz ve bereket ihsan eyle! "Allah'ım Medine'nin havasını bizim için güzelleştir. Hastalıklardan uzak kıl! Buranın vebasını salgın hastalıklarını ve sıtmasını da Mekke sınırları içindeki Cuhfe denilen yere nakleyle!" diye yüce Allah'a dua etmişlerdir."18

* Peygamber Aleyhis-Selâm'ın mübarek nâşının Medine'de bulunması da burada Taun olmayışının sebeplerindendir" (ei-Ebâ vr. 14/b)

* Peygamber Aleyhis-Selâm'ın Taun olan bölgeye gitmeyi yasaklamasında iki sebep vardır. Birincisi kötü havayı teneffüs edip hasta olmamak; ikisncisi de hastalığı etrafa yaymamaktır. Aksi halde bela ve musibet iki kat olmuş olur. Nitekim başka bir hadis-i şerifte: "Hastalığa yaklaşmakta tehlike vardır" buyurmuştur. (E Davud H. 3923)

* Yine Peygamber Aleyhis-Selâm'ın "Taundan kaçmayınız!.." sözü ise Allah'a tevekkül etmenin gerekliliğine bir işarettir. Çünkü hastalık bölgesinden çıkanların mizaçları değişir ve güçleri zayıflar, buna da Hz. Ebû Bekir ve Bilâl-i Habeşi'nin hicretten hemen sonra Medine'de sıtma hastalığına yakalanmaları bir delil teşkil eder. Vücudun mukavemeti zayıflar ve mizaç bozulursa vebalı hava daha çubuk tesir eder. Taun gibi ağır bir hastalık beden gücünü zayıflattığı gibi, hastalık bölgesinden çıkıp başka yerlere gitmekte vücudu ayrıca zayıflatır. İşte böylece felaket daha korkunç bir hal alır. Yasak da bu sebeplerden dolayı konulmuştur. (Bağdadi s. 218)

Taun Hastalığının Öldürücülüğü:
'Tâbiîn'den Mekhul (r.a) demiştir ki: "Biz sahilde nöbet bekliyorduk. Ortalık Ramazan'dı. Bizden bir kimse ailesine gitmek için izin istedi. O sırada halka Taun salgını isabet etmişti. Akşam namazını kıldık, yemek ortaya konuldu. Hep birlikte yemek yiyorlardı ailesine gitmek için izin isteyen kimse o sırada yere düştü ve öldü"21

* Hicri 18 yılında Kudüs ile Remle arasındaki Amvas denilen yerde meydana gelen ve Amvas Taunu diye bilinen salgın sırasında 25.000 kişi ölmüştür."22

Tâun'dan Ölen Şehiddir: Yine Peygamber Aleyhis-Selâm: "Beş sınıf kimse şehiddir. Taun hastalığından ölen, karın ağrısından ölen, suda boğulan, göçüt altında kalarak ölen, savaşta Allah yolunda cihad ederken ölen kimseler şehiddir" buyurmuştur."23

* Peygamber Aleyhis-Selâm, hasta hatırı sormak için Abdullah İbni Sabitin yanına vardığında Abdullah'ın kızı, ölüm döşeğinde yatan babasına hitaben: "Ey
Babacığım! Biz, senin Allah yolunda savaşırken şehid olarak can vermeni isterdik, çünkü sen buna hazırlanmıştın" diyerek üzüntüsünü belirtmesi üzerine, Peygamber Aleyhis-Selâm: "Kimleri şehid sayarsınız?" diye sormuş, o da: "Allah yolunda savaşırken ölenleri" demiştir. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem (s.a.v):
"(Bu takdirde ümmetimin şehidleri pek az olmuş olur.) Allah yolunda savaşırken ölenlerden başka yedi sınıf şehid vardır. Taun hastalığından ölen şehiddir.
Karın ağrısından ölen şehiddir. Suda boğulan, yıkıntı altında kalan, yanarak ölen, zâtül cenp hastalığından ölen şehiddir. Doğum sırasında ölen kadın şehiddir." buyurdu."

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp