Organ Nakli

ORGAN NAKLİ (naklül-a'zâ)

Organ nakli, tababetin cerrahiye dalında yeni bir buluştur. İnsandan insana veya hayvandan hayvana yahud hayvandan insana veya müslü mandan gayr-i müslime yahud gayr-i müslimden müslüman kimseye yapılan organ nakillerini içine almaktadır. Organ nakillerinin hepsi de aynı derecede başarılı olamamaktadır. Çünkü cins ve karakter farklılıkları başarı şansını azaltmaktadır. Başarılı organ nakli; cinsten cinse, yani insandan insana veya hayvandan hayvana yapılan nakillerdir.

Kişinin kendisinden alınan bir uzvun yine kendisine nakledilmesi ise en başarılı olanıdır. Daha sonra insandan insana yapılan nakiller gelmektedir. Bunlar içinde de hastanın en yakın akrabalarından alınarak yapılan nakillerin daha başarılı olduğu tesbit edilmiştir. En çok başarı ise, ikiz kardeşlerin birinden alınarak diğerine yapılan nakillerde görülmüştür. Bu konuda gösterilen bütün gayretlere rağmen, organ naklinde istenilen başarı elde edilememiştir. Bunun yegâne sebebi de, insanlardaki karakter, doku ve gen yapısının farklı oluşundan meydana gelmektedir. (Nesîmî3/29)

Organ Nakli İle İlgili Bir İnceleme:
"1967 yılının son ayında bir kalp nakli ameliyatı, o zamanlar bütün dünyayı kendisi ile meşgul etmişti. Fakat bu ameliyatın akıbetini bilenler, belki o günlerde susmayı tercih etmişlerdi. Neticede 18 gün sonra hasta çift taraflı zâtürreye yakalanıp ölmüştü. Aslında insanlık, içerisinde mevcut olan sonsuzluk arzusunun tesiri ile, belki ilk çağlardan beri, sakatlanmış olan organları sağlam bir vericininki ile değiştirmeyi hayal etmişlerdi. Ancak akla gelebilen her türlü organ değiştirme tecrübeleri, insanlar ve hayvanlar üzerinde defalarca yapıldığı halde netice genellikle muvaffakiyetsizlikle sonuçlanmıştı. Mevzûyu incelediğimiz zaman ortaya çıkan sonuç; her insanın iç organları yönünden gösterdiği özelliklerin farklılığı şeklindedir.

Doğuştan getirilmiş olan özellik:
İnsandan insana organ nakli ameliyatlarında en çok rağbet gören organlar şüphesiz ki böbreklerdir. Bu, her insanda yaratılmış iki böbreğin bulunması ve tek böbreğin de insan vücudu için kifayet etmesinden ileri gelmektedir. Bugüne kadar binlerce defa insandan insana böbrek nakli yapılmış, fakat bunlardan çok azı müsbet netice vermiştir.

Vücutta müdâfaa sisteminin bir kısmını teşkil eden ve akyuvarlar veya "Küreyvât-ı beyzâ" diye isimlendirilen bir çeşit hücreler gurubu vardır. Bu hücrelerin teşkil ettiği sistem, vücuda bir hastalık mikrobunun tasallutu karşısında bir asker gibi vazife görmekte, gerek salgıladıkları kimyevi maddelerle, gerekse bizzat kendileri mikrobun hücum ettiği bölgeye gidip, adetâ onları yemek suretiyle vücudu müdâfaa etmeye çalışmaktadırlar. Ancak fevkalâde enteresan olan nokta; vücuda herhangi başka bir şahsa ait yabancı bir organ nakledildiğinde, yine aynı sistem, vücuda yeni takılan organın bulunduğu bölgeye binlerce hücresiyle hücuma geçmekte ve bu yeni yabancı organı, salgıladıkları kimyevi maddelerle ve bizzat yaptıkları müdahalelerle tahrip etmektedirler.

Nakledilen organların durumu:
Yukarıda belirtildiği şekilde; vücuda yeni nakledilen organın tahribi olayı, her insanın yaratılıştan getirdiği hususiyetlerden ileri gelmektedir.
Parmak izlerine, sesine kadar farklılık gösteren ve diğer bütün insanlardan ayırt edebilme vasfında olan her insanın, bu şahsiyet belirtisi, onun nakledilmiş ve başka şahsa ait olan böbrek, akciğer, kalp gibi organlar, alıcı tarafından yabancı olarak karşılanmakta ve vücudun koruyucu müdâfaa hücreleri aynen mikroplarla döğüştükleri gibi, eklenen parçaya da karşı çıkmakta, adeta ona da düşman muamelesi yaparak organı reddetmektedirler. Bu sebepten dolayı organ nakilleri, hekimleri daima hayal kırıklığına uğratmış ve onların, organ nakli mevzuundaki heveslerini kırmıştır. Bugün ancak tek yumurta ikizlerinde böbrek nakli yapılabilmektedir. Vücudun yabancı dokuya red cevabı, yaratıcının bir hikmetine binâen, ikiz kardeşlerin organlarında kısmen az olduğundan, ikizlerde yapılan nakiller bir derece başarı sağlayabilmektedir. Ancak yeni nakledilen dokunun ikiz kardeşlerde de reddini önlemek için, yukarıda belirtilen vücut müdâfaa sisteminin birgrup ilaçlarla ve röntgen şuası ile tahrip edilmesi veya mukavemetinin son derece azaltılması gerekmektedir. Bu takdirde de hastanın mikroplara karşı mukavemeti azalmakta ve tamamen kaybolması neticesinde, şahıs en hafif bir hastalığa dahi mukavemet edemiyerek ölmektedir. Nitekim kendisi ne başka bir insanın kalbi nakledilip 18 gün yaşayan hastanın, vücut müdâfaa sistemleri tahrip edildiğinden ölümü zâtürree'den olmuştur.

Netice:
Her insanın emsali ve benzeri bulunmayan bir sanat eseri olduğu, onun parmak izlerinden, ses tonuna, simasındaki farklılıktan organlarının hücrelerine kadar yayılmış olan özellikleriyle anlaşılmaktadır. Belki bir gün Allah'ın (c.c.) yaratmış olduğu kanunlardan istifâde edip yeni anlayışların neticesi olarak organ naklini kısmen de olsa, gerçekleştirebilecek kimseler çıkacaktır. Ancak bu hiç bir zaman, azametli yaratıcının kudretine, sanatına yakınlaşabiİme manasını taşımıyacak sadece ölüme muvakkat bir hayat rengi vermek şeklinde tezahür edecektir.
(Doç.Dr. Alpaslan Özyazıcı, Zafer Dergisi Sayı 85 s. 27-28)

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp