Fizik Tedavi

FİZİK TEDAVİ (tekmîd, fomentation)

Araplarda dağlama yapmak suretiyle tedavi pek yaygındı. Fakat Peygamber Aleyhis-Selâm kızgın demirle dağlama yapmayı pek sevmediği için, bunun yerine kızgın taş veya ısıtılmış yağlı bez parçasıyla tedavi olmalarını tavsiye etmiştir. Zira bu şekilde yapılacak tedavi deda ğlamanın yerini tutmakta ve aynı zamanda hasta için daha kolay, daha hafif ve tehlikesi daha az olmaktadır. Bu tür tedaviye arap dilinde "radf veya "tekmid" denilmekte olup iki şekilde yapılmaktadır. Yağlı bir bez parçasını ateşte veya güneşte iyice ısıttıktan sonra yaranın veya sancının yahud ağrı-sızı olan yerin üzerine koyarak tedavi etmek ve bu uygulamayı yeteri kadar tekrarlamak. Yağlı bez parçasının içine bazan ısıtılmış tuz, kepek, darı gibi yağlı maddeler konulduğu da olur.

Isınmaya elverişli bir taşı ateşte veya güneşte iyice ısıtıp bir bez parçasına sararak yara üzerine veya ağrı-sızı olan yerin üzerine koyarak tedavi etmek ve bu uygulamayı yeteri kadar tekrarlamak. Sahra veya çölde yaşayan arapların genel olarak kullandıkları, ağaç veya deriden yapılmış yemek veya su kapları ateşe karşı dayanıklı olmadığı için, bilhassa süt pişirmek ve su ısıtmak istedikleri zaman, önce taşı ateşte ısıtır, böylece ısınmış taşı sütün veya suyun içene bırakmak suretiyle pişirir veya ısıtırlardı."1

Uygulamalar:
Cübeyr İbni Mut'im (r.a.) demiştir ki:
"Ben, Peygamber Aleyhis-Selâm'ı, karın ağrısından dolayı hasta olan, Saîd İbni'l-As'ı ziyaret ettiğini ve onu, içinde tuz bulunan ısıtılmış yağlı bir bez parçası ile tedavi ettiğini gördüm. O günlerde Saîd İbni'l-As henüz müslüman bile değildi."2

Uhud Savaşına katılan ve Peygamber Aleyhis-Selâm'ı müdâfaa uğruna oniki yerinden yaralanan Ümmü Umâre, Nuseybe binti Kaab; savaş sırasında yaralılara su vermek ve yaraları sarmak gibi görevlerde bulunmuştur. Bu durumu bizzat kendisi şöyle anlatmaktadır: "Savaştan sonra müslümanlardan bir kimse: "Haydin, Hamrâü'l-Esed Mevkiine gidilecektir!" diye seslendi. Bir gece burada kaldık, sabaha kadar yağlı bez veya taş ısıtıp yaralarımızın üzerine koyarak tedavi etmeye çalıştık..."3 İbni Şihâb ez-Zührî (r.a.) de şöyle der: "Mücâhidler Uhud Savaşından dönerken Medine yakınında ateşler yaktılar, taş ve bez parçalaRI ısıtarak yaralı yerlerini tedavi etmeye (tekmîd) başladılar. Peygamber Aleyhis-Selâm'ın kızı Fâtımada ısıtılmış taş ve bez parçaları ile Rasulullah'ın yüzündeki yarayı tedavi etmeye çalışıyordu..."4

* Hz. Aişe'nin rivayetine göre Peygamber Aleyhis-Selâm:"Bana göre, ısıtılmış taş ve bez parçası ile yapılan tedavi, dağlama yapmaktan daha iyidir. İlacı ağızdan veya burundan sıvılandırılmış olarak vermek, toz hâlinde üfleyerek almaktan daha iyidir. Bademcik için burundan ilaç damlatmak ise, bademciği parmakla patlatmaktan daha iyidir" buyurmuştur."5 İbni Mes'ud (r.a.) demiştir ki: "Bir cemâat Peygamber Aleyhis-Selâm'a gelerek: "Ey Allah'ın Rasûlü! Bir arkadaşımız hastalığından şikâyet etmektedir. Onu tedavi maksadıyla kızgın demirle dağlıyalım mı?" diye sordular. Peygamber Aleyhis-Selâm cevap vermedi. Tekrar sordular, yine cevap vermedi. Üçüncü defa sorulduğunda, öfkeli bir tavırla:"İsterseniz dağlama yapınız, isterseniz kızgın taşla tedavi ediniz!" buyurdu."6

* İbni Ebî Hatim, Hz. Hüseynin oğlu Ali (r.a.)'den rivayetle demiştir ki: "Temim, Adiy ve Hâşim Oğulları, câhiliyye devrinde birbirlerine düşman idiler. Müslüman olunca birbirlerini sevmeye başladılar. Hatta aralarında öyle bir sevgi meydana geldi ki, bir defasında Temim Oğullarından Ebû Bekir'in böğürleri ağrıyordu. Hâşim Oğullarından Hz. Ali ise elini ısıtıyor ve ısıtılmış eliyle Ebû Bekir'in yanlarındaki ağrıyı dindirmeye çalışıyordu. İşte bu sebeble "Onların gönüllerindeki kini çıkarıp attık. Artık hepsi de kardeş olarak koltuklar üzerinde karşı karşıya oturup sohbet ederler."7 âyeti nazil oldu."8

Kaynaklar:
f/J- Nihâye 2/231, 4/200; Faik 2163. 3/280; Herevî 2/232-233; E. Nuaym vr. 70b; i. Sünni vr. 33a; Süyûti vr. 32a. [2]-i. Sünni vr. 33b-34a; E. Nuaym vr. 69a-70b; Nihâye 4/199; el-kâbe 2/48. [3]- i. Sâd 8/412-416: ayrıca bak i. Sünnî vr. 40b. [4]- E. Nuaym vr. 83b; İ. Sünni vr. 40a; I. Sâd 3/557. Hadis mürseldir. Ayrıca bak. Süyûti vr. 35a. [S]- Abdürrezzak 10/407-408: Müsned 6/170; Nihâye 5/90. 3/280; E. Nuaym vr. 70b; I. Sünnî vr. 33a. [6]- Abdürrezzak 10/407;Müsned 1/390. 406. 423. 426: Hâkim 4/214; S Kübrâ 9/ 342: Nihâye 2/231. 4/200. [7]- Hıcr 87 [8]- Fazâilü's-Sohöbe 1/145: M. Tefsîr-i İbni Kesir 2/313

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp