Epidemi Nedir, Epidemi Ne Demek?

Epidemi Nedir, Epidemi Ne Demek? : Kan şeker düzeyinin çok yüksek olması, vücudun insülin üretememesi ve/veya kullanamaması olarak tanımlanan diyabet, çağımızın epidemisidir. Bugün Amerika Birleşik Devletle- ri’nde 17 ila 20 milyon diyabet hastasının bulunduğu tahmin edilmektedir; bu rakam nüfusun yüzde 6 ila 8’ine karşılık gelmekte ve yine bu rakama her yıl 250 binden fazla yeni olgu ilave olmaktadır. Bu oran tarihte bugüne kadar görülmüş olanın çok üstündedir. Tip 1 ve Tip 2 diyabet, ABD’de en başta gelen üçüncü ölüm nedenidir ve her yıl 300 yüz binden fazla kişinin ölümüne yol açmaktadır. Bu rakamlar görece küçük patatesler gibi görünüyorsa da, tüm dünya üzerinde üç yüz milyondan fazla diyabetli kişinin bulunduğu düşünüldüğünde, bazı projeksiyonlara göre bir kuşak sonra bu ikiye katlayacak bir rakam olarak görünüyor.Kadınlar, altmış beş yaşın üzerindekiler, Afrika kökenli Amerikalılar, Hispanikler, Asya kökenli Amerikalılar ve Pasifik Adaları’nda yaşayanlar Tip 2 diyabet açısından yüksek risk grubunu oluşturmaktadır.

Ekonomik düzeyi düşük gruplarda diyabetin ortaya çıkma olasılığı, orta ve yüksek gelirli gruplara oranla üç kat daha fazladır. Amerikan Diyabet Derneği’nin (ADA) yürüttüğü bir araştırma, ABD’de diyabetin tek başına tıbbi bakım ve maaş kaybı açısından maliyetinin 1997 yılında belirlenen 98 milyar dolardan 2001 yılında 132 milyar dolara yükseldiğini ortaya koymuştur.Diyabet çok ciddi bir biçimde güçten düşüren, hatta kalp ve böbrek hastalıkları, körlük, sinir hasarı ve ampütasyonlar da dahil olmak üzere, yan etkileri ve komplikasyonları nedeniyle ölümcül olabilen bir durumdur. Binlerce insan her yıl diyabet nedeniyle görme yetisini kaybetmektedir; yirmi beş ila yetmiş dört yaş arasındaki kişilerde, diyabet, körlüğün en önde gelen nedenidir. Diyabetli kişilerin kör olma olasılığı, diyabeti olmayan kişilere oranla yedi kat daha yüksektir. Bu bulgu, diyabetlikişilerin kangren yatkınlığının yirmi beş kez (genellikle ampü- tasyonla sonuçlanır) daha fazla olduğunu, kalp hastalığı gelişme olasılığının on bir kez ve felç geçirme riskinin yarım kez daha yüksek gözlendiğini ortaya koyan Emory Üniversitesi’nde yürütülen 1985 tarihli çalışmada elde edilmiştir.

Hamilelik diyabeti, prematüre doğum, hatta bebeğin ölüm riskini artırmaktadır. Bu trajedinin son ilintisi ise diyabetli bir kişinin yaşam beklentisinin genel popülasyondan üçte bir oranında daha kısa oluşudur.Diyabetli kişilerin büyük bir çoğunluğunda'- yüzde 90 -ila 95’inde - Tip 2 varyetesi görülür. Tip 2 diyabeti olanların büyük çoğunluğu ise - yüzde 80 - obezdir; bu durum sağlıkla ilişkili birçok olumsuz sonucu beraberinde getirir. Kan şekerinin 1 mg düzeyinde yükselmesi kadın ve erkekte ortalama 4,5 kg’lık bir artışa karşılık gelir. Son yıllarda bu ülkede obezitede gözlenen artışın -ülkenin yarısından fazlası resmen şişmandır- diyabet olgularının sıklığında gözlenen artışla koşut gitmesi, şaşırtıcı bir durum değil. Bir yüzyıl önce Amerikalıların yaklaşık yüzde l’inde diyabet mevcuttu, ancak bugün her on iki kişiden birinin bu durumdan muzdarip olduğunu görüyoruz.

Hastalık Kontrol Merkezine göre (CDC) yalnızca son on yıl içinde diyabet oranı yaklaşık yarısı oranda artış göstermiştir ve bu eğilim devam edecek olursa elli yıldan daha kısa bir süre içinde, diyabetli kişi sayısının iki katına çıkması beklenebilir.Tip 2 diyabet, önceleri, erişkinlikte ortaya çıkan diyabet olarak - juvenil diyabeti ya da kimi zaman adlandırıldığı üzere in- sülin bağımlı diyabete karşıt olarak - adlandırılmıştır. Ancak bu tanımlama bugün geçerliliğini kaybetmiştir, çünkü doğru olmadığı anlaşılmıştır: Diyabet, günümüzde çocuklar arasında görülen en başat kronik hastalıktır - aynı zamanda tüm dünyada artış oranı en hızlı olandır. (Söz konusu oranlar büyük değişkenlik göstermektedir; Tip 1 diyabet oranı Japonya’da ve Çin’in bazı bölgelerinde 100,000 çocukta 1 iken, bu konuda başı çeken ülke olan Finlandiya’da 100,000’de 28’dir. ABD’de iseher 100,000 çocuktan 15’i söz konusu durumdan etkilenmektedir.)

ABD’de çocuklar arasında obezite oram dramatik biçimde arttıkça Tip 2 diyabetin görülme sıklığı da koşut bir artış sergilemektedir. 2003 tarihli CDC raporunda, 2000 yılında doğan Amerikalı bebeklerin üçte birinde diyabetin gelişeceğine dair bir projeksiyon bulunmaktadır.Hastalık Kontrol Merkezine göre, diyabeti olan kişilerin yalnızca yarısına resmi diyabet tanısı konmuştur. Diyabete ilişkin semptomlar genellikle aşamalı olarak ve kan şekeriyle ilişkilen- dirmeyebileceğiniz işaretlerle ortaya çıkmaktadır. Bu işaretler; genel yorgunluk hali, baş dönmesi, sersemlik, karışık düşünceler, unutkanlık, el ve ayaklarda soğukluk, bulanık görmedir. Dolayısıyla tanı konmadan yıllar geçebilir. Diyabetli olduğunuzu bilmediğiniz sürece durumu tersine çevirmek ya da hiç değilse, olası hasarı en aza indirgemek için bir şey yapamazsınız, dolayısıyla kan şeker düzeyi düzenli olarak kontrol edilmelidir- kontrollerinizi düzenli yaptırmanız açısından önemli bir nedendir.

Doktorunuza düzenli olarak muayene oluyorsunuz ve belki de size diyabet tanısı kondu; bu arada diyabete bağlı ölüm oranının genel nüfusla karşılaştırıldığında doktorlarda yüzde 35 daha yüksek olduğunu da akılda bulundurmak gerekir. Bu bilgi tıp doktoru olan Bertrand E. Lowenstein’m 1975 yılında yayımlanan Diyabet adlı kitabında yer almıştır; Doktor Lowens- tein, söz konusu durumun sorumlusu olarak klasik tedavi yöntemlerini ileri sürmekte; doktorları, tedavi programını tamı tamına uygulayan “iyi hastalar” olarak tanımlamakta ve böylece tedavinin olumsuz etkilerini de daha yoğun deneyimledikleri- ni çıkarsamaktadır.Karayipler’de, diyabetli hastaları tedavi eden diyabetli doktorları izlerken Shelley ile birlikte bu edimin sonuçlarına bizzat tanık olduk. Incil’in söylediği gibi, “Bir kör diğer bir köre yol gösterdiğinde ikisi de hendeğe düşecektir” (Matthew 15:14).Alternatif bir çözümü görmek bizim gözümüzü açan bir esinlenme oldu. Bu kitapta sizinle bu deneyimimi paylaşabildiğim için mutluyum.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp