Cüzzam

CÜZZAM (lepra)

Cüzzam hastalığı, siyah salgının bütün vücuda yayılmasıyla ortaya çıkan bulaşıcı ve kötü kokulu bir cilt hastalığıdır. Organların mizacını, görüntüsünü ve şeklini bozar. Hastalığın ileri dereceye ulaşmasında organlar parça parça dökülür ve düşer. Buna "Dâü'l-Esed = Arslan Hastalığı" da denir. Böyle isimlendirilmesinde üç görüş vardır. Arslan, bu hastalığa çok yakalanmaktadır. Cüzzam, hastayı asık suratlı yapar ve ona arslan görüntüsü verir, (leolntiasis) Cüzzamlıya yaklaşan kimseye arslan gibi hücum eder veya hastalığını ona bulaştırarakonu yakalamış olur.Tabiplere göre cüzzam, bulaşıcı ve irsî bir hastalıktır. Bu sebeple cüzzamlıya ve veremliye yaklaşan kimse, bu hastalıklara hava ve teneffüs yoluyla yakalanır. İşte Peygamber Aleyhis-Selâm, ümmetine olan büyük sevgi ve şefkati sebebiyle insanların bedenleri ne ve gönülleri ne bir rahatsızlık getiren sebeplerden uzak kalmalarını tavsiye etmiştir. Bazan vücut bu hastalığa çabucak yakalanabilmeğe elverişli olduğundan; yakınında ve düşüp kalktığı kişilerde mevcut olan hastalığı kendisine taşımaya kabiliyyetli olur.Çünkü mizaç kopyacıdır. Hastalıktan korkmak ve bulaşacaktır diye evham içinde olmak, bulaşmanın en önemli sebeplerindendir. Çünkü evham çok kısa zamanda bütün kuvvetlere ve mizaca hâkim olur. Hastanın nefesi bazan sağlıklı kimseye ulaşır ve onu hasta eder, bu bir çok hastalıklarda görülmektedir. Kirli havayı teneffüs etmek, hastalığın bulaşma sebeplerinden birisidir. Bütün bunlara rağmen; hastalığın bulaşabilmesi için vücudun bu hastalığa elverişli olması ve bu paraziti kabul etmesi lâzımdır1

İbni Kuteybe der ki: Cüzzamlının kötü kokusu o derece fazladır ki, onun yanında uzun süre oturan ve konuşana bulaşıp hasta eder. Cüzzamlı kimse eşi ile birlikte biryorgan altındayatacakolursa, hastalık ona da bulaşabilir, çoğu kez o da hasta olur. Cüzzamlı kimsenin çocukları yaşlansalar bile cüzzam irsî olarak onlarda da görülebilir. Verem, sıtma ve uyuz hastalıkları da böyledir. Tabipler, veremli ve cüzzamlı hastalarla birlikte oturmamayı tavsiye ederler, bununla hastalığın kısa sürede bulaşacağını değil, teneffüs edilen havanın bozulacağnı, bozulmuş olan bu havayı uzun süre teneffüs eden kimseyi hasta edeceğini belirtmek isterler. Halbuki tabipler, uğur ve uğursuzluğa en az inanan insanlardır2

İşte cüzzamın kötü kokulu ve bulaşıcı bir hastalık olmasından dolayı Peygamber Aleyhis-Selâm: "Allahım! Abraşlıktan, delilikten, cüzzamdan ve diğer kötü hastalıklardan sana sığınırım" diye duâ ederek bu gibi hastalıklardan Allah'a sığınmıştır

3Cüzzamın Kötü Kokusu:İbni Ebî Müleyke'nin (r.a.) bildirdiğine göre, Hz. Ömer Kabe'yi tavaf etmekte olan cüzzamlı bir kadının yanına gelerek: "Ey Allah'ın cariyesi! Cüzzamın kötü kokusu ile halka eziyet verme! Eğer evinde oturursan, senin için dahaiyi olur" dedi. Kadın bu sözü kabul etti, gidip evindeoturdu. Bir müddet sonra kadının yanına bir kimse gelerek, ona: "Kâbeyi tavaf etmekten seni alıkoyan kimse (Hz. Ömer) öldü, artık çıkabilirsin!" dedi. Bu söz üzerine cüzzamlı kadın: "Sağlığında sözünü tutupta, ölümünden sonra emrine karşı gelemem, çünkü o doğru söylemiştir." diye cevap verdi4

Cüzzamdan Korunmak:Mücâhid (r.a.) demiştir ki: "Burun ve kulak deliklerinde kılların bitmesi, cüzzamdan korunmaya bir vesîledir"5
Peygamber Aleyhis-Selâm da: "Her kim âdet kanaması sırasında karısı ile cinsî münâsebette bulunur ve bu ilişki sebebiyle (kendisi veya) doğacak çocuk cüzzama yakalanırsa, o kimse kendisinden başkasını suçlamasın!" buyurmuştur6Enes İbni Mâlik (r.a.) ise: "Müslüman kimse kırk yaşına ulaştığı zaman, Yüce Allah onu delilik, abraşlık ve cüzzam gibi hastalıklardan korur..." demiştir7Bulaşıcılığı: Yine Peygamber Aleyhis-Selâm: "Cüzzamlı hastadan, yırtıcı hayvan¬dan, sakınır gibi sakınınız! Cüzzamlı kimse bir vâdîye indiği zaman, siz başka bir vâdîye ininiz! "8

"Cüzzamlı hastalara devamlı olarak bakmayınız! Onlarla konuştuğunuz zaman, sizinle onlar arasında bir veya iki mızrak boyu mesafe bulunsun!"9 "Cüzzamlı kimseden arslandan kaçar gibi kaç!" buyurmuştur10 Amr İbni Şerîd (r.a.) babasından naklen demiştir ki: "Müslümanlığı kabul edip, Peygamber Aleyhis-Selâm ile beyat-laşmak üzere Medîne'ye gelen Tâifli Sakîf Kabilesi heyeti içinde cüzzamlı bir kimse vardı. Peygamber Aleyhis-Selâm bunu öğrenince, o kimseye: "Biz senin bey'atını kabul ettik, artık geri dön!" diye haber gönderdi de, Medine'ye girmesine izin vermedi11

Cüzzam, Evlenmeye Engel Bir Hastalıktır:
Hz. Ali demiştir ki: "Her kim bir kadınla evlenir de, o kadında delilik, cüzzam veya alaca gibi hastalık bulursa, o kimse serbesttir, isterse bu kadını boşar, isterse evliliği devam ettirir"12

* Bir başka Hadis-i şerifte ise: "Cüzzam, alaca ve delilikgibi hastalıklarla malûl olan kimselerle evlenmekten sakınınız!" buyrulmuştur

13 Tedavi:Cüzzamın tedavisi konusunda, ise, hadis-i şeriflerde şu mübarek sözlere rastlamaktayız: "Zeytinyağı yeyiniz ve onunla yağlanınız! Zira zeytinyağı bir çok hastalık için şifadır. Cüzzam da o hastalıklardandır"

14 "Her kim aç karına her ay, üç gün bal şerbeti içerse; felç, cüzzam ve alaca gibi kötü hastalıklardan sıhhat ve afiyet bulur"15

"Başın ortasından kan aldırmak; deliliğe, cüzzama, dokularda meydana gelen uyuşukluğa ve diş ağrılarına karşı faydalıdır" 16 "Bilmez misiniz! Medine'nin acve isimli hurması zehirlenmeye karşı, Medine'nin toprağı ise cüzzama karşı şifâ (koruyucu)'dur"

17 Mahmud b. Lebîd (r.a.) demiştir ki: "Ürdündeki Emirlikten Medine'ye geldiğimde Abdullah b. Cafer'i gördüm. Ona; sahabeden Muaykıb'ın cüzzam hastalığına yakalanması ve tedavisi konusunu sordum. Şöyle dedi: "Hz. Ömer; Muaykıb'ın cüzzam hastalığından tedavisi için, tıpla ilişkisi olan herkese, bu hastayı tedavi etmesini rica ederdi. Nihayet Yemen'den iki tabip geldi, Ömer onlara: "Şu iyi insanı tedavi edecek yanınızda birşeyvar mıdır? Zira bu hastalık hızlıca ilerlemektedir" dedi. O tabibler de: "Bu hastalığı tamamen gidermemiz mümkün değildir, fakat biz bunu tedavi ederek, hastalığı durdurabiliriz, bundan sonra artmaz" dediler. Hz. Ömer de: "Hastalığın duraklayıp artış göstermemesi de büyük bir tedavidir" dedi. Bunun üzerine o iki tabip: "Sizin arazinizde Hanzal (Ebû Cehil Karpuzu=Çakal Kavunu) denilen bitki biter mi?" diye sordular. Ömer de: "Evet" dedi. Onlar: "Bizim için o bitkiden bir miktar toplat!" dediler. Ömer de, bu bitkiden iki büyük denk toplattı. O tabibler; toplanmış bu bitkiyi ikiye ayırdılar, sonra cüzzamlı Muaykıb'ı (hastayı bu bitkinin) içine yatırdılar. Her ikisi hastanın birer ayağından tuttular ve bitkinin içinde her tarafını iyice bitkiyle ovuşturdular. Nihayet Muaykıb'ın acı ve yeşil bir renkte balgam çıkardığını gördük.Sonra Hz. Ömer'e: "Bundan sonra hastalığı asla artmayacak, ilerlemeyecektir" dediler. Hadisin râvîsi sözüne devamla der ki: "Yemin ederik ki -bu tedaviden sonra- Muaykıb'ın hastalığı ölünceye kadar artış göstermedi"18

Cüzzam İçin Faydalı Bazı Bitkiler: Nergis, cüzzam ve abraş hastalıkları için faydalıdır

19 Hanzal (Ebû Cehil Karpuzu)'ın yaprağı cüzzamlı kimsenin yaraları üzerine sürüldüğünde gayet faydalıdır20

İçine altıntozu karıştırılmış ilaçlar, cüzzam hastalığına ve safradan meydana gelen bütün ağrılara ve hastalıklara karşı faydalıdır21

Zeytinyağı; cüzzam, kızıllık, sivilce, yara, çıban, ekzama, habis yaralar, urlar ve kurdeşen gibi, cilt hastalıklarına karşı merhem gibi cilde sürülmesi gayet faydalıdır22Sahabeden Eş'as b. Kaysın torunlarından arapların filozofu diye meşhur tabip Ebû Yusuf Yakub b. İshak el-Kindî (ölüm 236 H.)'nin cüzzam hastalığı ve tedavisi ile ilgili olarak "Risale fi İlleti'l-Cüzzam ve Eşfiyetihî" adında bir kitap yazmıştır23Mısırlı filozof tabip Ali b. Rıdvan (ölüm 453 H.) cüzzam hastalığının tedavisi konusunda "Risale fî İlâci'l-Cüzzam"24adında bir eser yazmıştır.

Kaynaklar:[I]- i. Kayyım s 215-217; Bağdadî s. 200; ayrıca bak. Nihâye U252; F Kadir III38 [2]- i. Kuteybe s. 102-103; i. Kayyim s. 219. [3]- E. Davud salat H. 1554; i. Hıbban 2/256 H. 1004 [4]-Muvatta hac H. 250; Zürkânî 3/2 70; Abdürrezzak 5/71; K Ummal 10/28504. [S]- C Sağır 2/174: F Kadir 6/ 281; M Aliye 2/355; M. Zevâid 5/99-101; K Ummal 10/ 28335; S. Kübrâ 1/170; I. Sünnî vr. 27a. 43a; E. Nuaym vr. 53b. 89a; K. Hakâyık 2195. [6]- C. Sağır 2/168; F Kadir 6/ 236 [7]- Müsned 2/89. 3/218; Ş Müsned 7/50; ayrıca bak K Ummal I S/42664; i. Sünnî vr. 26b, 43b; E. Nuaym vr. 53a. 88b; Bu hadis merfû olarak ta rivayet edilmiştir. [8]- C Sağır 1/7; F. Kadir 1/138; K. Ummal 10/28332; i. Sâd 4/117;

tıp H. 3450 [16]- Hâkim tıp 4/210; K Ummal 10/28109 ayrıca bak. 10/28128-29: E. Nuaym vr. S3a: t Sünnî vr 26a-27a [17]- K Ummal 12/34828-29. 30 C Sağır 2/59 Romuz s 320: L. Ukûl 3/476; K. Hakâyık 21120: E. Nuaym vr. 51b: I. Sünnîvr. 25b; Süyûtivr. 38a [18]- i Sâd tabakât 4/117-118: K Ummal 10/28500. [19]- Bağdadi s. 165. [20]- i. Sâd 4/11 7-118: K Ummal 10/28500: el-Mûtemed s. III. [21]- i. Kayyim s. 358-359. [22]- i. Kayyim s. 366: Bağdadi s. 114: C. Sağır 2180. [23]- i. E Usaybia 2/187 [24]- i. Ebî Usaybia 3/171.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp