Çocuk Düşürmek

Çocuk Düşürmek : Düşük, "Ana rahminde oluşan ceninin (embryo), henüz altı ayını tamamlamadan önce herhangi bir sebeple rahim tarafından dışarı atılmasıdır" diye tarif edilmiştir.

Sebepleri:


Öfke, üzüntü, keder, heyecan, korku, darbe, aşırı sıcak ve aşırı soğuk, hamamda çok kalmak vs. gibi şeylerdir.

Kendiliğinden Meydana Gelen Düşüğün sebepleri:

Annenin hastalıklı olması, döl yatağının kusurlu bulunması, korku, yüksek bir yerden düşme, dövülme (darbe), zayıflık, ceninin kusurlu olması vs. gibi şeylerdir. Nitekim Peygamber Aleyhis-Selâm: "Yılanları öldürünüz! Bilhassa sırtında iki beyaz çizgi bulunan yılan ile (kuyruksuz veya) kısa kuyruklu olanına dikkat ediniz. Çünkü bunlar hâmile kadınların karnındaki çocuğu düşürür ve gözü kör ederler" buyurmuştur"1 YILAN maddesine de bak.

*Kur'an-ı Kerim'de ise Yüce Rabbimiz: "Ey İnsanlar! Rabbinizden korkunuz! Çünkü kıyamet vaktinin zelzelesi pek dehşetli bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği (çocuğu)'ndan vazgeçer, her gebe kadın da çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş bir halde görürsün, halbu ki onlar sarhoş değillerdir, fakat Allah'ın azabı çok dehşetlidir" buyurmaktadır. (Hac 1-2)

Kendiliğinden Meydana Gelen Düşükler:


Cenin henüz şekillenmeden (40 gün tamamlanmadan) önce kendiliğinden meydana gelen, yani istek dışı oluşan düşük. (Spontaneaus Abortıon). Nitekim bir Hadîs-i Şerifte: "Nutfe rahimde yerleşince, Yüce Allah bir melek gönderir, o melek: "Ey Rabbim! Şekillenecek mi, şekillenmeyecek mi? (yaratılacak mı, yaratılmayacak mı?) diye sorar.

Eğer, Yüce Allah Yaratılmayacağım emrederse, rahim onu kan hâlinde dışarı atar..." buyrulmuştur"2

* Cenin şekillendikten sonra (40 gün tamamlandıktan sonra) kendiliğinden meydana gelen, yine istek dışı oluşan düşük. Buna misal olarakta "Fethu'l-Bârî"de bir Hadîs-i Şerif örnek olarak gösterilmiştir."2

Bu iki durumda da, istek dışı olarak kendiliğinden meydana gelen düşük hâdiseleri, her ne kadar anne için tehlikeli ve zararlı ise de, dînî yönden bir sorumluluğu yoktur. Çünkü herhangi bir müdâhele olmaksızın kendiliğinden meydana gelmiştir. Bu daannenin elinde olmayan bir şeydir.

Nitekim Hac Sûresi'nde: Sonra (kudretimizi) açıkça gösterelim diye, dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz. Sonra sizi bir bebek olarak dışarı (dünya)'ya çıkarırız..." buyrulmaktadır."5

İbni Kayyim el-Cevzî'nin Cenin ve Kendiliğinden Meydana Gelen Düşük Konusunda Pek Veciz Bir İfâdesi:

"Ana-rahmindeki cenin, ağaçtaki meyveye benzer. Bunlardan her ikisinin de anneye kuvvetli bağı vardır, bu sebeple olgunlaşmamış bir meyveyi dalından koparmak zordur, kuvvet kullanmaya ihtiyaç duyulur. Meyve olgunlaşınca kolayca kopar, bazan da kendiliğinden düşer, çünkü meyvenin ağaçtan aldığı rutubet ve bağlantılar gayet kuvvetli ve besleyicidir. Meyve olgunlaşıp, artık ağaçtan gıda alamaz olunca, meyvedeki rutubet ve bağlantılar zayıflar, meyvenin kendi ağırlığı da buna yardımcı olur, koparılması da kolaylaşır. Cenin için de durum böyledir. O da olgunlaş-madan, kemâle ermeden annesinin karnından kolay kolay ayrılıp düşmez, zira rutû betler ve koruyucu zarlar bu na engel olurlar. Olgunlaşıp kemâleerdiği zaman, o rutubetler zayıflar, zarlar yırtılıp kopar, kaydına ıslaklıklar toplanır ve cenin rahimden dışarı çıkar, bu ise normal ve tabiî bir doğumdur.

Doğum gününden önce meydana gelen düşük konusuna gelince; bunun da bir takım sebepleri vardır. Şöyle ki:

*Ceninin kusurlu olması;
*Annenin hastalıklı, kusurlu olması;
*Hem annenin ve hem de ceninin kusurlu olması gibi. Nasıl ki meyve, kendisinde veya aslında (ağaçta) yahud dadışardan biretki sebebiyle olgunlaşma fırsatı bulamadan düşerse, cenin de böyledir. Bu üç sebepden dolayı düşebilir.
*Cenine isabet eden hastalıklar, âfetler; tıpkı meyvelere isabet eden hastalık ve afetlere benzer..."
* İbni Kayyim'in bu ifâde tarzı ne kadar çarpıcı ve ne kadar da incedir. Önce doğumun sebeplerini tasvir ediyor. Onu dameyveile mukayese yaparak açıklıyor. Adetâ bugünkü tıbbın tesbit ettiği bütün sebep ve hastalıkları teker teker o güzelim ve çekici üslûbu ile ne güzel anlatıyor3

Çocuk Aldırmak (Kürtaj):

Bu konuda Tabip Dr. Mehmed Ali el-Bâr şöyle diyor: "Cinayet (kürtaj) sonunda meydanagelen d üşü kler, Avru pa ve Ameri ka'da korku nç bir şekilde artmış durumdadır. Çünkü hükümetler bu işin yapılmasına son derece müsamaha etmekte ve normal bir hâdise gibi karşılamaktadır. Merck Manuel; her yıl Amerika Birleşik Devletlerinde bir milyondan fazla cinayete (kürtaja) bağlı düşük vakası görüldüğünü bildirmektedir. Londra'da neşredilen "Ortadoğu" gazetesi 18.12.1979 tarihli nüshasında İngiltere'de henüz yaşları onaltıya varmamış beşbin genç kızın kürtaj yaptırdıklarını bildiriyor. Gazete bu hâdisenin 1976 yılında meydana geldiğini ve bu kızlardan bin tanesinin yaşlarının da, onbeşten küçük olduğunu ilave ediyor.

Eğer doğum kontrol hapları ve diğer bazı tedbirler olmasaydı, bu cinâî düşük sayısı daha da kabarık olurdu. Avrupa ve Amerika Birleşik devletlerinde Hükümetler ilk eğitime seks dersleri koymuşlar, güya böylelikle gebeliği azaltma yollarını aramışlardır. Çünkü onlarda hiç bir evlilik bağı olmaksızın cinsî ilişkide bulunmak serbest olup; bu iş, üzerine toz kondurulmaztabîî bir hâdise olarak kabul edilmektedir.

Günümüzde cinâî düşük (kürtaj yoluyla çocuk aldırma) sayısının; kendiliğinden meydana gelen düşük sayısının çok üstünde olduğu, şüphe götürmez bir gerçektir. Bunun sebebi ise, Avrupa ve Amerika toplumlarında Ahlâkî değerleri anlamadaki eksikliklerdir. Diğer bir sebebi de ahlâkın bozularak fuhşun (zinanın) yaygın hâle gelmesidir. Öyle ki bu çirkin iş, parklarda ve yol boylarında utanmadan, sıkılmadan ve hiçbir kimsenin müdâhalesi dahi olmadan yapılmaktadır! Nitekim Peygamber Aleyhis-Selâm, kıyametin kopması yaklaştığı zaman, insanların ahlâkının bozulacağını ve böyle çirkin işler yapmaya başlayacaklarını haber vererek:

"İnsanlar, hayvanlar gibi yollarda çiftleşmedikçe kıyamet kopmaz".

*"Gündüzün yollarda zinâ edilmedikçe kıyamet kopmaz. Öyle ki bu hareketi hiç kimse çirkin görmez. O günde en iyi kimseler, "Keşke bu işi biraz kenarda yapsaydın" der.

* "Kıyamet yaklaştığı zaman... evlat beslemektense köpek yavrusu beslemek daha iyidir. O zaman büyüğe hürmet, küçüğe şefkat gösterilmez. Zinadan meydana gelme çocuklar çoğalır, öyle ki kadınlarla yol üzerinde zina edilir hâle gelir. O zamanın iyi kimseleri (bunu yapan çiftlere); "Keşke bu işi bir kenarda yapsaydınız" der. Onlar koyun postu giyerler, fakat şulelerinde kurt kalbi taşırlar. Yine o zamanın en iyileri, çokça yalan söyleyen dalkavuklardır" buyurmuştur."4

* Yine Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak Yüce Rabbimiz: "Onlardan biri kız ile müjdelendiği zaman, öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir. Kendisine getirilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu, aşağılık duygusu içinde kalarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? (bunu düşünür durur). Dikkat ediniz verdikleri karar ne kadar çirkindir" buyurmaktadır, (NM SS-59)

Kasıtlı Çocuk Düşürme Veya Aldırmanın Sebepleri:

Geçim sıkıntısı endişesi; neslin çoğalmasından duyulan endişe;


*Yapılan ahlaksızlığın (fuhşun) örtbas edilmek istenmesi vs. gibi şeylerdir. Nitekim İbni Mes'ud (r.a.) demiştir ki: Ben bir defasında:" YâRasûlallâh! Hangi günah daha büyüktür?" diye sordum. O da: " Seni yaratan Rabbine ortak koşmandır" buyurdu. Ben tekrar:
" Sonra hangisidir?" dedim. O da: " Seninle beraber yeyip içmesinden korktuğun çocuğunu öldürmen" buyurdu. Ben yine: " Sonra hangisidir?" diye sordum.O da:" Komşunun karısı ile zina etmendir" buyurdu."6

*Kur'an-ı Kerim'de ise Yüce Rabbimiz: "Yoksulluk korkusu ile çocuklarınızı öldürmeyiniz. Onların da sizin de rızkını veren biziz. Onları öldürmek şüphesiz büyük bir günahtır" buyurmuştur. (isra3 i).

Çocuk Düşürmek Haramdır,Cinayettir:


Yü ce Rabimiz Kur'an-ı Kerimde' müslüman olan kadınların Peygamber Aleyhis-Selâm ile (müslümanlığın bütün kurallarına uyakcaklarına dâir verdikleri sözden) biatlerinden bahsederken: "Ey Peygamber! Mümin kadınlar Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek (gayr-i meşru bir çocuk doğurup onu kocasına, senden olmuştur dememek), iyi iş yapmakta sana karşı gelmemek hususunda sana bîat etmek üzere geldikleri zaman, sen onların bîatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir" buyurmaktadır.(Mümtehıne 12).

*Fahreddin Râzî, İbni Kesîr, AlûsîveSâvî gibi büyük müfessirler, bu âyetin tefsîrinde; bazı câhil kadınların herhangi bir sebebe bağlı olarak kasıtlı çocuk düşürmelerinin de, âyette geçen "çocuk öldürmeye" dahil olduğunu açıklamışlardır."7

*Atâ b. Mes'ûd el-Ka'bî (r.a.); teyzesi Azze binti Hâbil'den rivayet ederek demiştir ki: "Teyzem Azze binti Hâbiî, bîat etmek üzere Peygamber Aleyhis-Selâm'a geldiğinde: Allah'a şirk koşmamak, hırsızlık etmemek, zina yapmamak, gizli ve aşikar çocuğunu öldürmemek üzere bîat etti. Azze (r.a.) der ki: "Aşikar çocuk öldürmenin ne demekolduğunu biliyorum, fakat gizlice öldürmek ne demekti, bunu bilmiyordum, Peygamber Aleyhis-Selâm'dan da sormadım. Sonra bunun (rahimde) çocuğu yok etmek, ifsâd etmekolduğunu öğrendim. Allah'a yemin ederim ki bu bîattan sonra asla çocuk zâyî etmedim", (ei-kabe 4/363)

"... İyi kadınlar (Allah'a ve kocasına) itaatli olan ve Allah'ın kendilerini korumasına karşılık, görünmeyeni (gizliyi) koruyan kadınlardır... (Nhâ34) âyetinde "gizliyi koruyan kadınlar" cümlesi ile de buna işaret edilmiştir.

Kasıtlı Düşürme veya Aldırmanın Dînî Hükmü:


Ebû Hüreyre Hz.'lerinin bildirdiğine göre; Hüzeyl Kabilesi'nden iki kadın birbirlerine taş atarak dövüşmüşler, bunun neticesi olarak biri diğerinin (hamilenin) çocuğunun düşmesine sebep olmuş. Bunun üzerine Peygamber Aleyhis-Selâm da, o düşük çocuğun diyeti (tazminat) olarak, bir köle veya câriye (bedeli) ile hükmetmiştir"8

*Bu hükme göre; çocuğun düşmesine sebep olan kimse, bir köle veya cariyenin ya bizzat kendisini veya bunun bedelini düşük çocuğun mirasçılarına ödeyeceklerdi.

*Muğîre b. Şu'be (r.a.) ise bir başka vak'ayı şöyle anlatıyor: "Bir kadın kendi kumasını-kuması da hâmile olduğu halde çadırın direği ile döverek öldürdü. Kadınlardan birisi Lihyân Kabîlesi'nden idi. Bunun üzerine Peygamber Aleyhis-Selâm öldürülen kadının tam diyetinin; cenin için dahi bir köle veya câriye bedelinin; ölen kadının mirasçılarına verilmesi için; öldüren kadının akrabaları (akîle) üzerine hükmetti.

Bu hüküm üzerine katilin akrabalarından biri, ölen kadının diyetini kabullenmiş, fakat ceninin diyetine itiraz edercesine: "Biz, henüz, yemeyip içmeyen, doğarken çağırıp bağırıp ağlamayan bir ceninin diyetini de mi ödeyecekmişiz! Böylesi şeylere diyet vermek gerekir miymiş?" dedi. Peygamber Aleyhis-Selâm da: "Bu sözler, bedevîlelrin secili kâfiyeli söyledikleri gibi bir söz mü nedir?" buyurarak, söyleyen kimseye iltifat etmedi ve onlara her iki ölü için dahi diyet (tazminat) vermeleri ile hükmetti."9

* Bütün İslâm hukukçularına göre, cenine ruh üflendikten sonra, yani ceninin ana rahmine düşmesinden itibaren 120 gün tamamlandıktan sonra düşürülmesi veya aldırılması bir suçtur, bir cinayettir. Böyle bir işi yapmak müslüman bir kimse için yasaktır, haramdır. Çünkü bu iş, mükemmel bir insana karşı işlenmiş cinayettir. Ancak 120 gün tamamlanmadan önce meydana gelen düşüklerde ise, İslâm hukukçuları değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Fakat ekserisi bunun da yasak ve haram olduğu kanaatindedir. Çünkü nutfe (sperma) rahme tutunup yerleşince yavaş yavaş şekillenmeye, yaratılmaya başlar. Bunun delilleri ise yaratılış konusunda rivayet edilen Hadîs-i Şeriflerdir. İşte bunlardan bir kaçı: "Nutfe rahme tutunup yerleşince (rahme müvekkel olan) melek gelir. "Ey Rabbim! Yaratılacak mı, yaratılmayacak mı?" diye sorar. Eğer yaratılmayacak denirse, canlanmaz. Rahim onu kan hâlinde dışarı atar.

Eğer yaratılacak denirse, yine melek:

"Ey Rabbim! Erkek midir, dişi midir? Şakî midir, Saîd midir? Eceli ne zamandır, rızkı ne kadardır ve nerede ölecektir?" diye sorar. O sırada nutfeye hitaben: "Rabbin kim?" diye sorulur. "Rabbim Allah" diye cevap verir. "Sana rızık veren kim?" diye sorulduğunda nutfe yine: "Allah'dır" diye cevap verir. O sırada görevli meleğe: "Haydi "Levh-i Mahfûz"a git, orada bu nutfe hakkında ezelde yazılanları bulursun" denilir. İşte nutfe böyle yaratılır. Eceli gelinceye kadar yaşar, rızkını yer, öleceği yere gider. Eceli gelince de ölür ve oraya defnedilir..." (/ Kesir 3/216).

* Yukarıdaki açıklamalardan anlaşıldığına göre, ceninin şekillenmesi ve tabîî (bitkisel) hayatın gözle görülür bir hâle gelebilmesi, nutfenin "alaka" şekline dönüşmesi ile başlamaktadır (yani 40 gün geçtikten sonra). Tıp da bu görüşü doğrulamaktadır. Cenine ruh verilmesi ise 120 gün tamam-landıktan sonra gerçekleşmektedir. Zira ruh, tabîî hayattan başka bir şeydir. İşte bu sebepledir ki birçok İslâm hukukçusu -annenin sağlığına ve hayatına bir zarar vermedikçe- cenine ruh üflenmiş olsun veyaolmasın kasıtlı olarakdüşürülmesini haram saymış-lardır. Ruh üflendikten sonra düşür-menin cezası ise daha da ağırdır.CENİN maddesine de bak.

Netîce:


İslam hukukçularına göre, düşürülen çocuk canlı olarak düşer sonra ölürse tam diyet (bin dinar, yaklaşık 4800 kg altın veya bedeli); eğer canlı olarak düşmez, fakat organları tam olarak belirlenmiş ise bir köle vaya cariyenin ya bizzat kendisi veya bedeli; yahud beşyüz dînar (2.400 kg.) altın; veyaonbin dirhem (yaklaşık 30 kg.) gümüş; yahud da annesi diyetinin yirmide biri kadar bir bedel, düşürülen çocuğun mirasçılarına ödenir.

Çocuk Düşürme İle Doğum Kontrolü Arasındaki Fark:

Gazzâlî "İhyâü'l-Ulûm" isimli eserinde bu konuda şöyle diyor: "Doğum Kontrolü (azil), çocuk düşürme ve çocuğu diri diri toprağa gömmeye benzemez (zira doğum kontrolünde, henüz meydana gelmemiş bir canlının, vücuda gelmesi engellenmektedir). Çocuk düşürme ve çocuğu diri diri toprağa gömmede ise, meydana gelmiş bir canlının yokedilmesi söz konusudur, (hatta bazan bu durumdaannenin sağlığı da tehlikeye düşebilmektedir). Mevcut olmanın da bir kısım devreleri, mertebeleri vardır. İlk devresi, nutfe (sperma)'nin rahimegirip kadının menisi ile karışıp onu aşılayarak, canlanıp şeki Ilenmeye hazır hale gelmesidir, bunu bozmak ise bir cinayettir. Nutfe, alaka veya mudğa şekli ne dönüşünce, cinayet biraz daha ağırlaşır. Eğer organlar iyice belirlenmiş ve ruh üflenmiş ise, cinayet dahadaağırlaşır. Bunun en kötü şekli ise, çocuk canlı olarak dünyaya geldikten sonra öldürmektir. Bu açıklamalardan anlaşılan şudur ki; Çocuğu, ruh üflendikten sonradüşürmek nasıl bir suç ise, ruh üflenmeden önce düşürmek de öylece bir suçtur.

Gerçi ruh üflendikten sonra düşürmek daha büyük bir suçtur. Annenin veya ceninin durumu tehlikeye girmedikçe bu durum, müslüman, mütehassıs bir tabip tarafından tesbit ve teşhis edilmedikçe buna asla müsâade yoktur. Bütün semavî dinler bu görüşte ittifak hâlin-dedirler. Hatta tahrif edilip değiştiriİmiş olmalarına rağmen yahudilik ve hıristiyanlıkta bile durum böyledir. Zira Tevrat ve İncil, çocuk düşürmenin haram olduğunu açıkça bildiriyorlar. Bu hususta en katı davranan ise Katolik Mezhebidir. Protestanlar ise bu konuda son derece müsamahakar olup, en basit bir sebeple yapılabileceği görüşündedirler.

Hulâsa: çocuk düşürme (kürtaj)'nin serbest olmasını istemek, bütün semavi dinlerin haram kıldığı bir şeyi savunmak demektir. Ahlâkın bozulmasından, fuhşun (zinanın) çoğalmasın-dan ve yaygınlaşmasından başka bir gayeye hizmet etmez. Fuhşun yanına bir de ana-rahmindeki masum ceninin ödürülmesi suçu ilâve edilmiş olur."11

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp