Balık

BALIK (semek, fish)
Omurgalılardan suda yaşayan ve yumurtadan üreyen canlılara balık denir. Pek çok cinsleri vardır. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de balıketi, yüce Allah'ın insanlara bir nimeti, ihsanı olarak açıklanmıştır:
"Denizden taze et (balık eti) yemeniz ve ondan takınacağınız bir süs eşyası (inci) çıkarmanız için, denizi emrinize veren O'dur. Gemilerin denizde suları yara yara gittiklerini de görüyorsunuz. Bütün bunlar O'nun ihsanlarını aramanız ve nimetlerine şükretmeniz içindir"
(Nahl 14).
"Hem iki deniz (suyu acılık ve tatlılıkta birbirine) eşit olmaz. Şu çok tatlıdır, susuzluğu giderir, içilmesi ise kolaydır. Bu da çok tuzludur, acıdır (boğazı yakar). Hepsinden de taze (balık) eti yersiniz ve takınmakta olduğunuz süs eşyası çıkarırsınız. Allah'ın lut-fundan rızkınızı arayıp şükretmeniz için, gemilerin denizi yara yara
gittiğini de görürsün"(F6tır 12. ayrıca bak. Kehf 61,63)
Hadîs-i Şeriflere Gelince:
Câbir b. Abdullah (r.a.) demiştir ki: "Peygamber Aleyhis-Selâm bizi, Kureyş'in bir kervanını takip için göndermişti. BaşımızadaEbû Ubeyde'yi komutan tayin etmişti. Bize azık olarak da bir dağarcık kuruhurma verdi. Başkaca da bulamamıştı. Ebû Ubeyde bize, birer birer hurma veriyordu. Hadisin râvilerinden Ebüz-Zübeyr der ki: "Bu bir hurma ile ne yapıyordunuz?" diye sordum. "Onu çocuğun emdiği gibi emiyor, sonra da üzerine su içiyorduk. Bu, bize o gün geceye kadar yetiyordu. Bir de sopalarımızla Selem Ağacı'nın yapraklarını silkiyor, sonra onu su ile ıslatarak yiyorduk" dedi ve sözüne devamla: Deniz sahiline (Kızıldeniz'e) kadar gittik, derken sahilde bize büyük kum yığını gibi bir şey göründü, yanına geldik ki, anber balığı (balina) denilen ve karaya atılmış bir hayvan. Komutan Ebû Ubeyde: "Bu hayvan ölmüştür, murdardır, bize helal değildir" dedi ve daha sonra: "Hayır, biz Peygamber Aleyhis-Selâm'ın elçileriyiz. Allah yolunda cihada çıktık, sizler ise güç duruma düştünüz, yeyiniz!" dedi. Bizler üçyüz kişi idik, bir ay kadar onu yemeye devam ettik. Hatta yağlanıp şişmanladık. Vallahi kendimizi onun gözünün çukurundan testilerle içyağı aldiğimizi görmüşümdür. Yemek için ondan öküz kadar parçalar kesiyorduk. Komutan Ebû Ubeyde, bizlerden onüç kişi alarak bu hayvanın gözünün çukuruna oturttu. Onun kaburga kemiklerinden karşılıklı birer tane dikti. Sonra orduda en uzun bir kimseye ve en büyük bir deveye baktı da, adamı o deveye bindirdi ve adam binitli olduğu halde, o dikili kaburgaların altından geçti. Onun etinden et haşlamaları yaptık. Medine'ye geldiğimizde, Peygamber Aleyhis-Selâm'ın yanına giderek hâdiseyi kendisine anlattık da: "O, Allah'ın size verdiği bir rızıktır. Yanınızda onun etinden bir miktar var mıdır? Bize de tatdırınız!" buyurdu. Bunun üzerine Peygamber Aleyhis-Selâm'a ondan bir parça gönderdik, o da yedi"1
* Hadîs-i şerifte Balina'nın büyüklüğü, göz çukuruna onüç kişinin oturması ve dikilen iki kaburga kemiği arasından en büyük deveye binen, en babayiğit bir askerin geçmesi ileifâdeediImiştir. Bugün bunlar tonlarla ifade edilmektedir.
* Yine Peygamber Aleyhis-Selâm: "İki ölü ve iki kan bize helal kılınmıştır. Ölüler, balık ve çekirge; iki kan ise ciğer ve dalak"2 "Denizin suyu temiz, ölüsü (balığı) ise helaldir" buyurmuştur3

Özellikleri:
Balığın en iyisi, tadı, lezzeti, kokusu güzel, orta büyüklükte, ince kabuklu, eti ne sert ne de kuru olan, çakıllık üzerinden akıp giden, tatlı suda yaşayan, pisliklerle değil, et ve bitkilerle beslenen balıklardır.
* Balıkların yaşaması için en uygun yer, suyu kaliteli olan nehirlerdir. Balıklar daha çok kayalık yerleri, sonra kumluk, sonra da pislik ve siyah balçık bulunmayan çok hareketli ve dalgalı, güneş ve rüzgara açık, tatlı akarsuları tercih ederler.
* Göl balığı da iyidir, güzeldir. Taze olanının mizacı soğuk ve rutubetlidir. Hazmı zordur, pekçok balgam meydana getirir. Ancak deniz ve deniz gibi olan büyük sularda yaşayan balıklar böyle değildir. Zira bunlar vücutta güzel birsıvı oluşturur, şişmanlatır, meniyi artırır, sıcak mizaçları da düzene sokar.
* Salamura edilmiş, tuzlanmış balığa gelince; bunun en iyisi; yakın zamanda tuzlanmış olandır. Bunun mizacı sıcak ve kurudur, zaman geçtikçe de sıcaklığı ve kuruluğu artar.
* Mercan (gümüş) balığı çokyapışkandır. Yahudiler bu balığı yemezler. Taze iken yendiği zaman karnı yumuşatır. Tuzlanıp bekletilir ve yenirse, nefes borusunu temizler, sesi güzelleştirir. Ezilip beden hâricinden sargı yapıldığı zaman, kendisinde mevcut olan cazibe kuvvetiyle döl eşini ve bedenin derinliklerinde olan artıkları dışarı atar.
* Salamura edilmiş Mercan balığının tuzlu suyuna, bağırsaklarında yara olan kimse, hastalığın başlangıç döneminde oturacak olursa, içerdeki maddeleri vücut dışına çekici özelliği sebebiyle faydalıdır. Eğer bu su ile lavman yapılırsa, siyatik ağrısını iyileştirir. Balığın en güzel yeri, kuyruğuna doğru olan kısmıdır. Taze ve etli olan balığın, eti de yağı da vücudu şişmanlatır4
* Salamura edilmiş balık yemek, vücuda hararet verir, uyuz ve kaşıntı yapar5
Kaynaklar:
[I]- Buhârî mağâzi 5/114: Zebâyıh 6/223: Aynî 8/395: Müslim sayd H. 17-18: E. Davud etime H. 3840: Müsned 3/ 311-12: i. Kayyım s.3 75 [2]- i. Mâce sayd H.32I8: Müsned 2/97: i. Kayyim s. 374. [3]- E. Davud taharet H. 83: Nesâî taharet 1/50, atîre 7/207: Muvatta sayd H. 12. [4]- i. Kayyim s. 374-75: Bağdadî s. 118-19 [5]- Bağdadî s. 118-19: ayrıca bak. el-Edviyye s. 14.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp