Kahvehanelerde Oynanan Oyunlar

Kahvehanelerde Oynanan Oyunlar : Toplumun birçok tabakasına hizmet veren kahvehaneler öncelikle hoşça vakit geçirmeye, eğlenmeye, eğlendirmeye, eğitmeye, eğitilmeye böylelikle sosyalleşmeye olanak sağlayan ve sürekli devinim içinde olan mekanlardır. Taşlarıyla, kağıtlanyle kahvehanelerde oynanan oyunlar da bu mekanların vazgeçilmez aktiviteleridir.

1543 yılında kahvenin gemilerle İstanbul'a getirilmesinin ardından ilk kahvehaneler 1555 yılında açılmış, Tahtakale' deki bu kahvehanelerde sohbetin yam sıra kitap okunup tavla, satranç ve dama gibi oyunlar oynanınıştır.

III. Murat'ın kahve içme yasağı, kahvehaneleri de kapattırır. Ancak aksi görüşteki şeyhülislam fetvası üzerine, koyduğu yasağıyine kendisi kaldırır. 1592'den sonra kahvehanelerin sayısı giderek artar ve bu tarihten sonra neredeyse her sokağın bir kahvehanesi olur.

Kahve ve kahvehanelere ikinci yasağın gelmesi, IV. Murat zamamndadır (1623-1640). Osmanlı İmparatorluğu'nun genelini kap sayan bu yasak, Naima'ya göre 1633'teki büyük İstanbul yangını yüzündendir. Bir söylenişe göre yangın, kahvehanelerde pişirilen kahve yüzünden çıkmıştır. Kahvehanelerin kapatılmasının bir baş-ka gerekçesi ise buralardaki sohbetlerde devlet işlerinin eleştirilmesi kuşkusudur. LV. Mehmet'in padişahlığına rastlayan yıllarda (1648-1687) kahvehane yasağı tamamen kalkmıştır.

İstanbul'un en eski kahvehaneleri, Süleymaniye' deki Tiryaki Çarşısı kahveleridir. Bu kahvelerin 17. yüzyılda çoğalmaya başladı-ğı söylenmektedir. Kaynaklardan, o dönemdeki kahvehanelerde en çok satranç, dama gibi oyunların oynandığım öğrenmekteyiz. Bu oyunların, kahvehanelerin açılmasından önce de bilindiğini ve sevilerek oynanan oyunlar olduğunu söylemek gerekir.

570 yılında Hindistan' da icat edilen satranç, benzerinin günümüzden 5000 yıl önce Sümerlerce oynandığı bilinen tavla, 12. yüzyıldan itibaren satranç tahtası üzerinde oynanan dama o yılların en gözde oyunlarıdır. Domino ise 12. yüzyılda Çin' de ortaya çıkıp 18. yüzyılda Avrupa'ya yayılmıştır.

18. yüzyılda kahvehanelerin sayısı arttıkça buralara gelenlerin de kendi aralarında gruplara ayrıldığı, kahvehanelerin çeşitlendiği görülür. Hemşeri kahveleri, Karagöz kahveleri, meddah kahveleri, semai kahveleri, aşık kahveleri, esrar kahveleri ya da tulumbacılar, Yeniçeriler gibi meslek erbaplarına ayrılmış kahveler olduğu gibi yaşlıların ve gençlerin gittikleri kahvehaneler de vardır. Buralarda oynanan oyunlar da ortama göre çeşitlilik gösterir. Örneğin gençlerin gittikleri kahvehanede, fincan altına saklanan yüzüğü bulmaya dayalı "yüzük" ve yine saklamaya dayalı ve sonunda cezası olan "tura" oyunları oynanıro Aynı yüzyılda Viyana ve Prusya'daki kahvehanelere bakıldığında buralarda iskambil ve zarla oynanan talih oyunlarının yasaklandığını görürüz.'

19. yüzyılda Topkapı civarındaki kahvehanelerden biri "Dominocular Kahvesi" dir. Slah Birsel, "İstanbul' da dominoya kimin mera kı kalkarsa soluğu orada alır. Kahvede Rumlara, Musevilere, Ermenilere çok rastlanır. Çünkü domino meraklıları daha çok onların arasından çıkar" demektedir.

Oyunlar, kahvehaneye gelenleri eğlendirir ancak oyunların bazıları kumar amaçlı oynandığından Ramazan ayında oynanmasına pek sıcak bakılmadığı çeşitli yazılardan anlaşılmaktadır. Örne-~in Salah Birsel, 1884 yılında Ramazan ayında kahvehanelerde ''beik çuhalarının", "tavla tahtalarının" yerini beyaz Örtülerin ve yemek takımlarının aldığından söz eder.' Buradan, Ramazan ayında bazı kahvehanelerde oyunlara ara verildiği sonucu çıkarılabilir.

20. yüzyıl başlarında tavla, satranç, dama, mangala gibi taş oyunlarının yanı sıra iskambil kağıtlanyla oynanan oyunlar da yavaş yavaş popülerleşmeye başlar. Kökeni, 7-10. yüzyıllara dayanan ve kağıt parayla bahis oynayan Çin' de geliştiği ileri sürülen" iskambil kağıtlarırun, daha sonraları Avrupa' da geliştirilerek yine buradan yayıldığı söylenmektedir. Topkapı Sarayı Müzesi'nde. üzerlerinde tarot kartlarındaki sembollerin yer aldığı ve 15. Yüzyıldan günümüze ulaşan 48 tanesinin bulunduğu Memlük iskambil kartları, bu konunun tarihine ışık tutan önemli objelerdir.

Kahveler Kitabı adlı kitaptan, 1906 yılında Üsküdarlı Vasıf Hoca'nın çalgıh kahvehanesinde altmışaltı, pişpirik, piker, prafa, cimdallı, bom gibi kağıt oyunlarının oynandığını öğreniyoruz." Yine aynı yapıtta, 1910'da İstanbul'a gelmiş bir Fransız yazarın, Türklerin kahvelerde pek seyrek olarak iskambil oynadıklarını söyledi-ğinden de bahsedilmektedir." Ancak 1940'h yıllara gelindiğinde iskambil oyunlarına karşı ilginin arttığı görülür.

Görüldüğü gibi Osmanlı döneminde dama, tavla, satranç gibi sınırlı oyunlar oynanırken daha sonra iskambil kağıtlarının yaygın laşmasıyla oyunlardaki çeşitlilik de artış göstermiştir. Oyun kağıtlarının üretimi ve satışı, Başbakan Turgut Özal (1983-1991) zamanı-na kadar, gelir kaynağı olmak üzere Kızılay'ın tekeline verilmiştir. "1943'te 4 milyon deste oyun kağıdının, 1944'te 5,5 milyon oyun kağıdının Türkiye genelinde satıldığı'" tespit edilmiştir.

Kudret Emiroğlu, Gündelik Hayatımızın Tarihi kitabındaki "Kahvehane" maddesinde, "1970'lerde gençliğin hareket sahasında yaşanan değişimin onları hizmet sektörünün en geniş müşteri kesimi haline getirmesi öncelikle kahvehanelere yansıdı" demektedir." Böylece gençlik, kahvehanelerde yalnızca eğlenmemiş, siyaset de konuşur ve buna göre gruplaşır olmuştur.

Kahvehaneler, başlangıcından 20. yüzyılın sonlarına kadar yalnızca erkeklerin gittiği yerler iken 1970 ve 80'lerdeki gençlik hareketi, kızların da kahvehaneye gitmesine serbesti sağlamıştır. 1990'larda sonra ise kahvehanelerin gençler için boyut değiştirerek, daha önceleri "Aile Bezik Salonu" olan yerlerin, sonraları bilardo ve langırt da oynanan oyun salonlarına, daha sonra da oyunlu "cafe"lere dönüşmeye başladığını söyleyebiliriz. Mekanlardaki tasarımlardan, mönülerdeki çeşitliliğe, çalan müziklerden buralarda oynanan oyunların türlerine kadar işletmelerdeki değişim kendisini fazlasıyla hissettirmektedir.

Oyunlar taş ve kağıtlarla sınırlanmayıp dönemin modasına göre çeşitlenir. Örneğin 1940-S0'li yıllarda yılbaşlarında aile içinde oynanan pirinç fırdöndü ve tombalanın. kahvehanelerde kumar aracı olarak da kullanıldığı bilinmektedir. Zar ise başlı başına bir kumar aracı olarak kullanılır ve "barbut" adı verilen oyun oynanır.

Kaynaklar, genellikle İstanbul kahvehanelerinden söz ederlerama Anadolu kahvehaneleri de oldukça çok ve bulundukları yöre Için önem taşıyan yerlerdir. Bir dönemin köyodaları yerlerini k.ihvehanelere bırakmış, bundan böyle çeşitli konular buralarda l.ırtışıhr, haberler buradan alınır, eğlenceler buralarda yapılır olmuştur.

Anadolu'nun çeşitli illerindeki kahvehanelere baktığımızda özellikle ilçe ve köy kahvehanelerinde genellikle okey, tavla, isk.ımbil oyunları ile domino oynandığı görülür. Bununla birlikte bölgelere hatta illere göre değişen, çeşitlenen oyunlar vardır. Örnehin Burdur'un bazı köylerinde "kös" adı verilen oyun oynanır. Boydan ikiye bölünmüş dört dal parçasının zar gibi kullanıldığı bu oyun, evlerde aile içinde de sevilerek oynanır.

Gaziantep'te 1960'h yıllarda, yaygın olmamakla birlikte kahvehanelerde "peçiç" oynandığı ve bunun 1970'lerde son bulduğu nnlatılır. Yine kös oyununda olduğu gibi yalnızca kahvehanelerde değil, evlerde ailece de oynanan bir oyundur. (K.K1) Kökeni Hindistan'a dayanan peçiç; Malatya, Osmaniye gibi başka illerde de bilinen bir oyundur.

Şanlıurfa, Mardin gibi Güneydoğu Anadolu'nun diğer illerinde ise satranç, dama, domino, tavlanın yanı sıra bir tür strateji oyunu olan, kendine özgü 12 çukurlu tahtası ve taşlarla oynanan mangııla oyunu, bir zamanlar bu bölgenin yaygın oyunlarından biriykcn günümüzde çok az oynanmaktadır.

Ord u' da bir domino çeşidi olan "aznif", kahvehanelerde en çok oynanan oyunlardan biridir. Aznif adlı bir Ermeni tarafından ortaya çıkarıldığı söylenen bu oyunun, Ordu dışında yaşayan Orduluların da oynamasıyla yayıldığı söylenmektedir."

Kahramanmaraş'ın Elbistan ve Nurhak ilçelerinde okey, tavla ve iskarnbil oyunları oynanıro Ancak iskarnbil oyunları arasında en sevilenlerinden biri, piştinin bir varyantı olan "Basra" oyunudur. Yaygın olan bir diğer iskarnbil oyunu ise "üçlü" adlı oyundur ve genellikle kışın kahvehanelerde oynanmaktadır.

Antakya'nın eski kahvehanelerinde 1930'lu ve 40'lı yıllarda müdavimlerin zar oyunu oynadıkları, Antakya' daki tüm kahvehanelerde domino, dama, tavla oynandığı, kağıt oyunlarının 1960'a doğru yaygınlaşmaya başlandığı bilinmektedir.

Günümüz "klasik" kahvehanelerinde geİı.ellikle kağıt oyunlarından; pişti, konken, elli bir, yanık, altmış altı, bezik, hoşkin (nezere), ohel, pis yedili, kılıç, kanasta, yirmi bir sevilerek oynanan oyunlardır. Sayılan bu oyunlar daha çok orta yaş ve üstü kişiler tarafından oynanmaktayken 3-5-8, king, balayı kingi, briç (ihale), batak, maça kızı gibi kozlu kağıt oyunları gençler tarafından tercih edilir. Tavla ise geçmiş yüzyıllardan beri popülerliği hiç değişmeden günümüze kadar gelmiş ender oyunlardandır. Tavlanın oyun çeşitleri olan hep yek, gülbahar, hapis (esir), dav, küşat, Yahudi tavlası, kız tavlası, otuz bir'in yine tüm canlılığıyla yaşadığı görülür.

Tavla gibi "okey" de hemen her kahvehanenin vazgeçilmez oyun takımları arasında yerini almıştır. Okeyle ilgili internet sitelerinde, kesin olmamakla birlikte, bu oyunun geçmişinin 13. yüzyılda Çin' de oynanan bir domino türüne dayandığı, oradan İran' a geçtiği, 15. yüzyıl sonu ile 16. yüzyıl başlarında Araplar kanalıyla Türkler arasında yayıldığına dair bilgiler verilmektedir. Yine kesin olmamakla birlikte 17. yüzyılda Osmanlı sarayında Enderun tarafından oynanan "el turaft" adlı oyunun da bugün okey olarak bilinen oyun olduğu sanılmaktadır. Enderun hocalarından Hacı Marufi tarafından şekli ve kuralları değiştirildiği söylenen "el turaft", daha sonraları Hacı Marufi'nin öğrencileri tarafından daha da geIiştirilmiştir." Okey'in de oyun çeşitleri vardır ve bunlardan biri, 1990'lı yılların sonunda adını almış olan "Saddam"dır.

Bu konuyla birlikte değerlendirilmesi uygun olacak yerlerden biri de ganyan bayilerinin yanında kendiliğinden oluşan at yarışı meraklıların toplandığı kahvehanelerdir. Bu durum, gerek literatü-ıüyle gerekse buraya gelenlerin sosyoekonomik yapısıyla ayrı bir inceleme konusunu oluşturur.

Kahvehanelerin "cafe"lere dönüşmesi ve yine bu mekanlarda da oyun oynanm~sı, bu ihtiyacın yaklaşık 500 yıldır var olduğunun bir göstergesidir. "Klasik" kahvehanelerle birlikte, çoğunlukla gençlerin ilgi gösterdiği, yeme içmenin yanında grup olarak oyunların oynanabildiği mekanlar olarak ortaya çıkan "cafeler", tıpkı smanlı döneminde sınıfsal, mesleki ve yaş gruplarına göre ayrı-lan kahvehanelerin günümüze uyarlanmış biçimleridir.

Osmanlı döneminde Karagöz kahvelerinde Karagöz oyunları, uşık kahvelerinde "muamma çözme", semai kahvelerinde müzikle ığlenme yerini, günümüzde cafelerde masa/kutu oyunlarıyla eğ-lenmeye bırakmıştır. Yaklaşık 600 yıllık bir gelenek olan kahvehaneler ve buralarda oyun oynama geleneği hala devam etmektedir. ünümüz "cafe"lerinde, lise ve üniversite öğrencileri arasında, geleneksel oyunlardan tavlanın yanı sıra yabancı kaynaklı kutu oyunlarından: gizli sözcüğü bazı sözcükleri kullanmadan bulma oyunu "tabıı", kelime türetme oyunu "scrabble", bir denge oyunu olan "jenga" ve 1970'li yıllardan beri sevilerek oynanan emlak oyunu "monopoly" oynanmaktadır.

Sosyal paylaşım alanları olarak kahvehaneler, insanların e.ğ~ Icnme ihtiyacına hizmet etmektedir. Mekanlar çeşitlense de kahvehanelerde ve "cafe"lerde eğlenmenin, burada çeşitli oyunlar oynamanın insanlar için bir çeşit ihtiyaç olduğunu söylemek yanlış olmaz. ileriki yıllarda kahvehanelerini cafelerin yine dönemin modasına göre başka bir boyuta geçeceği, oyun1arın farklılaşsa bile oyun oynama geleneğinin süreceği söylenebilir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp