Yaşlılık Dönemi Özellikleri

Yaşlılık Dönemi Özellikleri

3 sistemde belirgin değişiklikler ortaya çıkar: İskelet-kas sistemi, solunum sistemi, dolaşım sistemi

1) İskelet-Kas Sistemi: kas liflerinin yapısı değişir, küçülür sayıları azalır. Kaslardaki sinir iletimi zayıflar. Kalsiyum azalmasına bağlı kramplar görülür. Kemiklerde minareler azalır. Hareket serbestliği ve hareketin hızı azalır. Kemik ve eklem yerlerine kireçlenme ve dejenerasyonlar ortaya çıkar.

2) Solunum Sistemi: solunum yolları esnekliğini kaybeder. Bronşlarda bozulma ortaya çıkar, göğüs kafesi daralır ve havadan alınan oksijenin geçişi yavaşlar.

3) Dolaşım Sistemi: kalp esnekliğini kaybeder. Kalp kapakçıklarında bozulma ve kireçlenme ortaya çıkar. Kalp kasları zayıflar, kalp atışı yavaşlar ve kan basıncı yükselir.

Bütün Bunlarla Başa Çıkmada Egzersiz İşe Yarar mı?

Yaşlanmakta olan kişilerde egzersiz psikolojik sağlıkla ilişkili bulunmuştur. Kişilerin egzersiz ile dayanma güçleri artar. Egzersiz yaparken beta endorfin salgılar ve bu da duygular üzerinde olumlu yönde etkilidir.

Yaşlılık Psikolojisi

Yaşlanma yaygın kanıya göre ruhsal, zihinsel yeteneklerin kaybı ve psişik işlevlerin zayıflaması ile eşanlamlıdır.
Yaşlılık hayatımız sürdükçe geçeceğimiz bir yoldur, tıpkı bebeklik, çocukluk, gençlik gibi. Hayatta bazılarımızın ulaşabildiği, avantajları ve dezavantajları olan hayatın son demidir. Hayat bir pasta ise yaşlılık son dilimidir.

Yaşlılara gerek içinde bulundukları yeni yaşam koşulları, gerekse yaşamın değiştirilemeyecek bazı gerçeklerini kabullenmeleri öğretilmelidir. Yaşlı bireyin şimdiki yaşamında yaşadığı stres düzeyi, artık geleceğe umut beslemesinin ve planlar yapmasının mümkün olmadığı bir aşamaya geldiği zaman kişi kendine çok daha güzel görünen geçmişe sığınır.

Kişiliğimizde yeni deneyimlere açık olmak, kendi kararlarını kendi vermek, hem kendi duygu ve düşüncelerinin farkında olmak hem de başkalarının değer yargılarına ve görüşlerine saygılı olmak yani bireysel olgunluk başarılı yaşlanmayla beraberdir. Kişinin yaşamından memnun olması, öz portresinin olumlu olması, kendini öznel olarak iyi hissetmesi, ve yaşamdan hoşnutluk duyması başarılı yaşlanmanın kriterleridir.

Orta ve ileri yaştaki kişiler yaşlılığa uyum sağlamak için iç ve dış yapıların sürekliliğini korumaya çalışırlar. İçsel süreklilik psişik yaklaşımların, düşüncelerin, karakter ve duyarlılık alanlarının, deneyimlerin, tercih ve yeteneklerin devamıdır. Dışsal süreklilik ise psikolojik ve sosyal çevrenin ve başkaları ile kurulan ilişkilerin devamıdır.

İç ve dış süreklilik bireyin kendi kimliğinin vazgeçilmez bir özelliği ise vazgeçilmezdir. Köyünden, memleketinden çeşitli nedenlerle büyük şehirlere göç etmek zorunda kalan yaşlı kişiler özellikle aradıklarını bulamayınca çöküntüye girmektedirler. Yeterince destek sistemlerinin, arkadaş çevresinin de olmaması işi kolaylaştırmaktadır. Yaşlı kişi içinde bulunduğu depresyonun da etkisiyle kendisini bir çöplük olarak görebilmekte, sabun fabrikasına gitmenin daha iyi olacağını düşünebilmektedir.

Aktivite kuramına göre ancak aktif olan, diğer bir deyişle bir şeyler başaran ve dolayısı ile başka insanlar tarafından gereksinim duyulan bir insan mutlu olabilir. Buna karşılık artık aile içinde veya dışında kendisine gereksinim duyulmayan diğer bir deyişle toplumda bir işleve sahip olmayan bir insan mutsuz, huzursuzdur. Mesela mesleğini bırakamayan yaşlı kişiler vardır. Çünkü bırakırsa boşluğa düşecek, artık kendisine bir şeyler sorulup, danışılmayacak, beklide kendisine ihtiyaç duyulmayacak diye düşünebilir. Mesleğinden başka hayatları olmayan veya meslekleri ile var olan kişiler yaşlılık döneminde bir boşluğa ve çöküntüye daha fazla girerler. O zaman bu günden yaşlılığa veya emeklilik dönemine yönelik planlar oluşturup, zevk alıp zamanımızı keyifli geçirecek alanlara yönelmeliyiz.

Kişi emekli olduktan sonra bile başka aktiviteler bulabilir. Hatta kaybettiği dostlarının yerine yeni dostlar edinebilir. Hayatın gerçeklerini kabul edip şükrederek yaşayan insanlara ne mutlu.

Aktif bir yaşam biçiminin sürekliliği ve yaşlanan insanın toplumsal ilişkilerinin kısıtlanmasına engel olmaya çaba göstermesi, optimal yaşlanmanın temel koşuludur. Emekli olmak demek evde yatıp oturulan bir zaman demek değildir. İnsan bu zaman da bile üretimine devam edip, en azından tecrübelerinden insanları faydalandırabilir.

Yaşamdan duyulan hoşnutluk en fazla arkadaşlar, komşular vb. ile olan ilişkilerle bağlantılıdır. Yaşlıların kendilerine yakın olan kişilerle kurdukları ilişkiler, yaşamdan hoşnutluk duymalarına en fazla katkıda bulunur. Bilirsiniz ki yaşlı insanlar sizinle çok fazla konuşmak isteler, çünkü onları dinleyen fazla insan yoktur. Bize yakın yaşlılara ayıracağımız zaman kutsal bir eğlencedir bence.

Sürekli çok yönlü stres altında kalma hoşnutluk oranını düşürür. Evlatlarından haber alamayan, geçim sıkıntısı yaşayan, sağlık sorunları olan moralsiz yaşlılarda etrafımızda vardır. Yaşamdan zevk almak bireyin ruhsal yönden iyi durumda olduğunu gösterir.

Durumu kabullenme sanatını öğrenmiş bulunan veya kötü bir durumda bile bazı iyi yönleri görme yeteneğine sahip olan bir birey hayattan daha fazla hoşnutluk duyacaktır. Oysa sürece eleştirel ve düşmanca da bakabilirdi. Yaşlı kişinin yaşamdan zevk alabilmesi için özellikle yaşadığı aile içindeki durumdan hoşnut olması gerekir. Bu da eşi ve evlatları ile kurduğu ilişkinin kalitesiyle alakalıdır.

Bir taraftan hayatın ilk başından itibaren kötü kader yanımızda ise yani hayatın yaşlılıktan önceki dönemleri düzgün geçmediyse yaşlılık döneminin de zor olması muhtemeldir. Hatta kişi yaşlılığa bile ulaşamayabilir. Sevgisiz ve kargaşanın var olduğu bir aile ortamında, sert-otoriter ebeveynlerin yetiştirdiği kişiler, elinde olmayanı veremeyecekleri için evlatlarına da sevgi de veremezler. Bu evlatlarda yarın yaşlı anne ve babalarına yeterince ilgi göstermeyip, akıl hastanelerinin bahçelerine bile bırakabilmektedirler. Yeterince ana-babalık yaşayan, sevgi-saygıyla büyüyen kişiler ebeveynlerini başlarına taç ederler.

Aile yapısında son yıllarda çıkan farklılıklardan biri de akraba sayısının azalması veya tümüyle kaybolmasıdır. Özellikle kardeşlerin sayısı düşmüş olup daha da düşeceği beklenmektedir. Öte yandan var olan kardeşler ileri yaşlara kadar yaşamayabilir. Böylelikle ileride yaşlıların akraba ilişkileri giderek azalacak aynı zamanda, boş zamanlarında belirli faaliyetlerde bulunmak için kendilerine eşlik edecek kişileri bulmakta zorlanacaklardır. O zaman akrabalık dışında da kişinin ilişkilere ihtiyaç vardır.

Yaşlı kişiler, gençlik döneminde çok yönlü ilgi odaklarının oluşturulması, zihinsel yeteneklerin geliştirilmesi, sorunlar üzerine aktif olarak gitmeye yönlendirilmeleri ve aile dışı toplumsal ilişki kurmaları gibi konulara öncelik vermeleri sayesinde huzur evinde bile daha rahat olacaklardır.

Gelecekteki yaşlıların yaşlılık dönemini hayatın yeni bir fırsatı olarak değerlendirebilmeleri için; buna zamanında hazırlanmaları, daha bağımsız, kendi ayakları üzerinde duran ve kendi belirlediği yönde hareket eden bir kişilik yapısı geliştirmeye çaba göstermelidir.

Aslında yaşlıların gereksinimleri daha çok bilişsel destektir ama bunun kolayca unutulduğu ve sosyal yardımların yanında ikinci plana itildiği belirtilmektedir. Önemli olan bilgi almalarına ve bu bilgileri değerlendirmelerine yardımcı olmaktır. Bilişsel deprivasyonun önlenmesi, yaşlılıkta bağımlılığa karşı en etkili yöntemi oluşturur. Yaşlılık dönemi öğrenmeye engel değildir hatta zihinsel yetenekleri devam ettirecek uğraş alanlarının olması bunamayı geciktirecektir.

Yaşlılık Nedir ?

Yaşlanma, organizmanın giderek biyolojik verimliliğinin yitirmesi, çevresine uyumda güçlük çekmesi ve direnç mekanizmalarında gerileme olarak tanımlanabilir. Tıbbi ve toplumsal gelişmelerin yaşlılığın sınırını sürekli olarak yukarı çekmelerine karşın genel uygulama 65 yaşın başlangıç olarak kabul edilmektedir. Ancak kronolojik yaşın tek ölçüt olması doğru değildir. Günümüzde her bir bireyin biyolojik, psikolojik ve sosyal yaşantılarından söz edilmektedir. Bunun yanı sıra farklı genetik ve sosyokültürel gruplarda normal yaşlanma özelliklerinin farklı olduğu öngörüldüğünden "normal yaşlanma"ya ilişkin tek bir tanım yapılamamaktadır.

Son yıllarda gelişen teknolojiyle birlikte tıptaki yeni buluşlar, bireyin kendine ve yaşamına daha fazla değer vermesi insan ömrünün uzamasına yol açmıştır ve dünyada 65 yaş ve üzerindeki insanların sayısı hızla artmaktadır. Ülkemizde yaşlı nüfusun toplumdaki oranı yaklaşık % 4,5 iken 2030'larda bu oranın %6 olması beklenmektedir. Yaşlılık, yaşam sürecinin; çocukluk, gençlik, erişkinlik gibi doğal bir çağıdır.

Yaşlılık dönemi üçe ayrılır:
Genç yaşlılar (65-74 yaş)
Orta yaşlılar (75-84)
İleri derecede yaşlılar (85 yaş ve üzeri).

Yaşlanmaya bağlı olarak fiziksel aktivitede bazı değişiklikler görülür. Genel olarak kas dokusunda bir azalma olur. Kadınlarda özellikle menopozdan sonraki dönemde yoğun bir şekilde kemik kayıpları ortaya çıkar. Bu kayıplara bağlı olarak boy kısalmaları, omurlarda çökmeler, hatta kırıklar olabilir.
Yaşlanmayla birlikte zihinsel değişiklikler de ortaya çıkar. Algılamada ve yaratıcı yeteneklerde yaşlanmayla birlikte bir azalma, dikkatsizlik ve düşünme hızında yavaşlama görülebilir. Öğrenme yeteneğindeki azalmaya, hareketlerdeki yavaşlama da eşlik edebilir.

Yaşlılıkta zihinsel değişikliklere paralel olarak, kişilikte de bazı değişiklikler oluşabilir. Yeni durumlara uyum sağlayabilme, yeni düşünceleri kabul etmede güçlük yaşanabilir. Çevreye karşı daha az ilgili, kendi bedenine ve kendine karşı daha ilgili olup, ilişkilerde daha derin ve seçici olabilirler. Yeniliklerden ürkebilirler ve eski yaşamlarını özlerler. Sağlıklarına aşırı önem verirler. Aşırı tutumluluk, kişisel eşyalarına karşı bağımlılık gelişebilir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp