Vertigo Tedavisinde Kullanılan İlaçlar Nelerdir

Vertigo Tedavisinde Kullanılan İlaçlar Nelerdir

Vertigo beyin damar hastalığı, MS, beyin tümörü, boyun kemiklerinde Kireçlenme gibi hastalıklarla ilişkili ise bu hastalıklara yönelik özel tedaviler uygulanıyor.İç kulakla ilgili vertigolarda genelde tedavi hastanın şikayetlerini hafifletmeye yönelik uygulanıyor. Sık tekrarlayan vertigo atakları olan hastalar için çeşitli yöntemlerle atak önleyici tedaviler oluşturulmaya çalışılıyor.

Vetigo hastalığı tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar şunlardır...

CEREBROFİL
IM/IV Ampul

Etken Madde(ler):
Pirasetam 1 g/5 ml

Piyasa Şekilleri:
5 ml‘lik 12 i.m./i.v. ampul içeren ambalajlarda.

Kullanım Şekli:

Yetişkinlerde: Şiddetli rahatsızlıklarda i.m. veya i.v. yolla (akut durumlarda) enjeksiyon tercih edilir. Genellikle günde 3 defa 1 g uygulanır. Gereğinde günlük doz 10 g‘a kadar çıkarılabilir. Günlük maksimum doz 10 g‘dır. Çocuklarda günlük doz 30-50 mg/kg‘dır. Tedavi süresi hastanın durumuna göre değişir. Yüksek dozlu parenteral kullanımda etki birkaç günde görülebilir.

Endikasyonları:

Yaşlılardaki hafıza, dikkat, konsantrasyon azalması gibi kognitif bozuklukların tedavisi (Alzheimer Hastalığı dışındaki Psiko-organik sendromlar); vazomotor veya ruhsal kaynaklı baş dönmeleri dışında, vertigo ve denge bozuklukları; kortikal kaynaklı miyoklonus tedavisi; çocuklarda, logopedikler gibi uygun önlemlerle kombine olarak disleksi tedavisinde endikedir.

Kontrendikasyonları:

Pirasetam veya diğer pirolidon türevlerine ya da içerdiği yardımcı maddelerden herhangi birine karşı aşırı duyarlı olanlarda; serebral hemorajisi olan hastalarda ve son evre böbrek hastalığı olanlarda kontrendikedir.

Uyarılar:

Pirasetamın trombosit agregasyonu üzerindeki etkisi nedeniyle; hemostaz, büyük cerrahi girişim ya da şiddetli hemoraji gibi altta yatan bozukluğu olan hastalarda dikkatli olunması önerilmektedir. Pirasetam böbrekler yoluyla vücuttan atıldığından, böbrek yetmezliği vakalarında dikkatli olunmalıdır.

Günlük doz, bireylerin böbrek fonksiyonuna göre düzenlenmelidir. Tek başına karaciğer bozukluğu olan hastalarda dozun ayarlanması gerekli değildir. Böbrek fonksiyonu bozulmuş olan yaşlı hastalarda doz ayarlaması önerilmektedir. Yaşlı hastaların uzun süreli tedavisinde, gerektiğinde doz ayarlaması yapabilmek için kreatinin klirensi düzenli olarak değerlendirilmelidir.

Miyoklonuslu hastalarda tedavinin birden kesilmesi, ani nükse ya da çekilme nöbetlerine yol açabileceğinden, bu durumdan kaçınılmalıdır. Motorlu taşıt ve dikkat gerektiren araç kullanımı üzerinde bir etki göstermesi olasıdır ve dikkate alınmalıdır. Gebelik kategorisi B‘dir.Gebe kadınlarda pirasetam kullanımıyla ilgili yeterli veri yoktur. Kesin olarak gerekmedikçe, gebelik sırasında kullanılmamalıdır. Pirasetam insan sütüne geçer; dolayısıyla emzirme sırasında kullanımından kaçınılmalı ya da tedavi uygulanırken emzirmeye ara verilmelidir.
Yan Etkileri:

Tedavi sırasında en sık karşılaşılan yan etkiler; sinirlilik, irritabilite, uykusuzluk, tremor, depresyon ve sersemlik hissidir. Bunlar doza bağımlı olup, genç hastalarda (%1-2), yaşlılara göre (%6-9) daha az sıklıkta görülür. Kontrollü çalışmalarda %2'den daha düşük oranda yan etki görülmüştür.

Bunlarla çoğunlukla, yaşlı hastalarda ve 2,4 g/gün‘lük dozun üzerinde karşılaşılmıştır ve vakaların çoğunda doz azaltımıyla ortadan kalkmışlardır. Bildirilen diğer istenmeyen reaksiyonlar arasında; vertigo, karın ağrısı, diyare, bulantı, kusma, anafilaktoid reaksiyon, aşırı duyarlılık, ataksi, denge bozukluğu, epilepsinin şiddetlenmesi, baş ağrısı, ajitasyon, anksiyete, konfüzyon, halüsinasyon, anjiyonörotik ödem, dermatit, Kaşıntı ve ürtiker bulunmaktadır.

İlaç Etkileşimleri:

Bilinen hiç bir ilaçla geçimsizliği yoktur. İlaç etkileşmesinin bildirildiği bir tek vakada, pirasetam ve tiroid ekstrelerinin (T3-T4) birlikte verilmesinden sonra, konfüzyon, irritabilite ve uyku bozukluğu gözlenmiştir.

VAZODİL
Draje

Etken Madde(ler):

Dipiridamol 75 mg

Piyasa Şekilleri:

50 draje içeren blister ambalajlarda.

Kullanım Şekli:

Günlük doz genellikle 375 mg‘dır. Ancak aspirinle birlikte kullanımlarda 3×75 mg ve 2×500 mg aspirin uygulanır. İdame doz 3×75 mg‘dır.

Endikasyonları:

Kronik angina pektorisin uzun dönemli tedavisinde etkilidir. Dipiridamolle devamlı tedavi, anjinalı olguların sıklığını azaltır veya ortadan kaldırır. Hareket toleransını artırır ve nitrogliserin gereksinimini azaltır. Ayrıca trombositlerin agregasyonunu önleyici etkisi dolayısıyla romatizmal kalp hastalığı, kapakçık protezleri ve diğer yüzeylerde trombus oluşmasınının önlenmesinde kullanılır.

Kontrendikasyonları:

Bilinen bir kontrendikasyonu yoktur.

Uyarılar:

Dipiridamol, akut anjinal atakları önlemede etkili değildir, fakat dipiridamol tedavisi sırasında angina pektoris nöbetleri azalır veya tamamen kaybolur. Tansiyon düşüşü veya kolapsusla birlikte seyreden miyokard enfarktüsü olgularında dipiridamol kullanmadan önce çok dikkat edilmeli, gerekli kontroller yapılmalıdır. Aspirinle birlikte kullanılmamalıdır.

Aşırı dozda periferal vazodilatasyon yapabileceğinden hipotansiflerle birlikte kullanılmamalıdır. Hipotansiyonu olanlarda kullanılmamalıdır. 12 yaşından küçük çocuklarda kullanım güvenirliliği saptanamamıştır. Gebelerde kesin gereksinme durumunda kullanılmalıdır. Özellikle ilk trimesterde risk/yarar ilişkisi iyi değerlendirilmelidir. Süte geçer, emziren annelerde dikkatle kullanılmalıdır.

Yan Etkileri:

Özellikle yüksek dozlarda, bulantı, kusma gibi gastrointestinal bozukluklar, baş ağrısı, ciltte döküntü, hipotansiyon, vertigo ve bazan senkop gibi yan etkiler görülebilir. Dozlar tedricen artırılırsa bu durumlar görülmez. Yan etkilerin devamlı veya hasta tarafından tahammül edilemez olduğu nadir durumlarda, tedavinin kesilmesinin ardından, istenmeyen semptomlar hemen ortadan kalkar.

İlaç Etkileşimleri:

Oral antikoagülanların ve heparinin etkinliğini artırabilir. Antasidlerle birlikte alındığında etkisi azalabilir.

Vertigo Nedenleri

Vücudun dengesinin sağlanmasında aşağıdaki üç sistem rol oynar:

1. İç kulaktaki denge sistemi
2. Görmeyle sağlanan denge
3. Kas-İskelet sistemiyle sağlanan denge

Şimdi bu üç sistemin ne olduğuna kısaca göz atalım:

1. İç kulaktaki denge sistemi: İç kulakta bulunan üç adet yarım daire kanalları ve bunların uçlarında bulunan iki küçük torbadan oluşur. Yarım daire kanallarının içinde de bir sıvı bulunur. Başımızın en ufak bir hareketiyle bile bu yarım daire kanalları da hareket eder. Hızla giden ve hızla yön değiştiren bir aracın içindeki ters yöne savrulan yolcu misali bu kanalların içindeki sıvı da tam tersi yönde hareket eder. Buradaki duyu hücreleri bu hareketle değişen sıvı basıncını algılar ve sinirsel bir uyarı oluşturur. Bu uyarılar beyne ve beyinciğe gider. Buradaki bir takım işlevden sonra da denge sağlanır.

2. Görmeyle sağlanan denge: Gözden başlayıp beyindeki görme merkezine kadar uzanan ve aralardaki bir dizi sinirsel yoldan oluşan, görme yoluyla dengenin sağlanmasına yardımcı olan sistemdir.

3. Kas-iskelet sistemiyle sağlanan denge: Kas, eklem ve tendonlarda bulunan özelleşmiş reseptörler ve bu reseptörlerin oluşturduğu sinirsel uyarıyı merkezi sinir sistemine ileten sinir yollarından oluşur. Bu reseptörler vücudun uzaydaki konumunu algılar. Dengenin sağlanabilmesi için hangi kasın ne kadar kasılması ve hangi eklemin hangi hareketi yapması gerektiğini belirler.

Bu üç sistemden herhangi birinin bozulması sebebiyle vertigo görülebilir.

EN SIK GÖRÜLEN VERTİGOYA SEBEP OLAN HASTALIKLAR

1. Baş Pozisyonuna Bağlı Vertigo: Belli baş pozisyonlarında kendini gösteren ani baş dönmesi durumudur. Toplumda yüz binde on yedi oranında görülür. Baş dönmesi çok kısa sürer. Baş dönmesiyle birlikte anormal göz hareketleri görülür. Göz küreleri istemsiz bir şekilde hareket eder. Bu hareket ritmik bir harekettir. İşitme normaldir, çınlama ve ek şikâyet bulunmaz. Tedavisinde yüzde doksanlara varan başarı oranına sahip Epley manevrası yapılır. Bu manevra birer hafta arayla uygulanır ve her seans sonrasında hastaya başını 48 saat boyunca öne ve arkaya eğmesi kesinlikle yasaklanır. Atakların tekrarlaması halinde bu manevra tekrar uygulanır. Epley manevrası şu şekilde yapılır: Hasta baş ve boynu boşlukta kalacak şekilde düz bir zemine yatırılır. Baş ve boyun uygulayıcı tarafından kontrol edilecek şekilde önce hastalıktan etkilenmiş tarafa 45 derece çevrilir. Bu pozisyonda 20 saniye beklenir. Gözdeki anormal hareketler gözlenir. Daha sonra başın 90 derece diğer tarafa yani sağlam olan tarafa döndürülmesiyle beraber vücudun da o tarafa dönmesi sağlanır. Hasta bu şekilde 20 saniye daha yatar ve en sonunda yavaş hareketlerle doğrulur ve oturur.

2. İç Kulak Tansiyonu (Menier Hastalığı): Daha önce yukarıda belirttiğimiz yarım daire kanallarının içindeki sıvının artışına bağlı iç kulak tansiyonudur. Nedeni kesin olarak bilinememektedir. Ancak aşırı tuz tüketimi, stres, gebelik ve menopoz gibi çeşitli tetikleyici faktörler saptanmıştır. Herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir. Ancak en sık 40-60 yaş arası kişilerde görülür. Hastalık genelde tek kulakta olur. Ancak dört hastadan birinde çift taraflı görülür. Sıklıkla kusmanın eşlik ettiği baş dönmeleri ve genellikle baş dönmesinden önce başlayan kulakta çınlama, kulakta dolgunluk hissi, işitme kaybı bu hastalığının en önemli belirti ve bulgularıdır. Tanısı hastanın şikâyetlerine, işitme testi ve denge testleriyle koyulur. Bu hastalığın kesin, tam iyileşme sağlayan tedavisi yoktur. Atakları sayısını azaltmak veya daha hafif seyretmesini sağlamak amaçlı tetikleyici faktörler ortadan kaldırılabilir. Buna ek olarak ilaç tedavisi ve iyileşmeyen olgularda cerrahi tedavi düşünülebilir.

3. Kalp-Damar Hastalıkları (örn: yüksek tansiyon)
4. Santral Sinir Sistemi Hastalıkları
5. İç kulaktan Başın Pozisyonunu Beyne İleten Sinirin İltihabı
6. Orta kulak ve iç kulak arasındaki anormal bağlantılar
7. Orta Kulak İltihabı
8. İç kulaktan Başın Pozisyonunu Beyne İleten Sinirde Tümör: Genelde iyi huylu olurlar.
9. Kulağa toksik ilaçlar
10. Yaşlılığa Bağlı Vertigo
11. Migren İlişkili Vertigo
12. Boyun Kireçlenmeleri ve Boyun Fıtığı
13. Psikiyatrik Nedenler

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp