Ülser Ve Tedavisi

Ülser Ve Tedavisi Hakkında Genel Bilgiler

Ülser ,Deri ya da Mukoza Üzerinde Gelişerek Altındaki Dokularıda Etkileyen Açık Yaralara Denir.Ülser Ve Tedavisi,Ülser Bitkisel Tedavisi,Ülser Hastalığının Tedavisi,Ülserin Sebepleri,Ülserin Teşhisi Gibi Ülser Hastalığı İle İlgili Merak Ettiğiniz Herşeyi Bulacağınız Yazımızı Okumanızı Tavsiye Ederiz..

Deri ya da mukoza üzerinde gelişerek altındaki dokularıda etkileyen açık yaralara ülser denir...

Ülser Çeşitleri

Dil Ülseri
Dilde görülen; etrafı kırmızı, içi su dolu küçük kabarcıklar, dil ülserinin belirtisi olabilir. Derin ve sert kenarlı dil yaralarında, mutlaka doktora başvurmak gerekir. Diğer dil yaraları, hazımsızlık veya gripten kaynaklanabilir.

Onikiparmak Bağırsağı Ülseri
İncebağırsağın 25 santimetre kadar olan ilk bölümüne onikiparmak bağırsağı denir. C harfi görünümündedir. Onikiparmak bağırsağında meydana gelen ülsere tıp dilinde duodenum ülseri denir. Tedavi edilmeyen gastrit, fazla asit, sinir bozukluğu, düzensiz hayat, gürültü, fazla miktarda sigara, çay, kahve ve alkol kullanmak, safra kesesi veya karaciğer yetersizliği, kalp hastalıkları, hormon dengesizliği, dengeli bir şekilde beslenememe, çok sıcak veya çok soğuk yiyecekler, haddinden fazla et, hamur işleri veya baharatlı yiyecekler ve bazı ilaçlar; onikiparmak bağırsağında ülserin meydana gelmesine yardımcı olur. Hasta, mide ekşimesi ve ağzına ekşi su gelmesinden şikayet eder.

Ayrıca dili paslı, rengi solgundur, baş dönmesi ve fazla terleme de görülür. Midesinin üstüne basılınca, ağrı hisseder. Yemeklerden sonra da göğse doğru yayılan bir ağrı belirir. Bu belirtiler, ilkbahar ve sonbahar aylarında daha da artar. Tedavi için yapılacak ilk iş, hastalığı doğuran nedenleri ortadan kaldırmak, yemekleri az, fakat sık sık yemek, istirahat etmek ve üzüntüden uzak yaşamaya gayret etmektir.

Mide Ülseri
Midenin iç yüzündeki belirli bir kısmın aşınması sonucu meydana gelen yaraya mide ülseri denir. Sinir bozukluğu, midede asit fazlalığı, zamanında ve iyi tedavi edilmeyen gastrit, mide zafiyeti, karaciğer yetersizliği veya safra azlığı, kalp hastalıkları, sindirilmesi güç yiyeceklerin aşırı derecede kullanılması, haddinden fazla sigara, çay, kahve veya asit yapıcı meşrubat içmek, alkol kullanmak veya bazı ilaçların uzun süre kullanılması mide ülserini doğuran nedenler arasındadır. Hastalığın başlangıcında mide ekşimesi ve ağırlık hissi vardır. Hastanın ağzına, sık sık ekşi su gelir. Tat alma duygusu hafiflemiştir, dil paslıdır, hastanın rengi solmuştur. Karnın üst kısmına bastırılınca, acıma hissedilir. Bu belirtiler ortaya çıktıktan sonra; en kısa zamanda tedaviye geçilmezse; yemeklerden 2-3 saat sonra sırta doğru yayılan şiddetli mide ağrıları başgösterir. Baş dönmesi ve terleme de görülür. Bu devrede, kusma ile bir miktar kan da görülebilir. Bazı kimselerin büyük abdestleri katran gibi olur. Bu işaretler, ülserin ilerlemiş olduğunu gösterir. Mide ülseri, bilhassa ilk bahar ve son bahar aylarında, çok rahatsız edici bir hal alır. Ağrı ve kanamalar artar. Mide ülseri, başlangıcında teşhis edilip de tedaviye başlanılacak olursa, telaşlanmaya ve korkmaya gerek yoktur. Bu durumda yapılacak ilk iş, üzüntüye kapılmamak, aksine bütün üzüntülerden sıyrılmaya gayret sarfetmektir. Sonra tedaviye yardımcı olmak amacıyla aşağıdaki hususlara kesinlikle uymak gerekir. - Tedavi süresince istirahat edin - Yemeklerinizi, her gün belirli saatlerde yiyin - Bağırsaklarınızın düzenli bir şekilde çalışmasını sağlayın - Sigara, çay, kahve ve alkolü bırakın - Diş sağlığına önem verin - Süt ve sütlü yiyecekler, yumurta, kızarmış ekmek, tereyağı, pelte ve haşlanmış balık, sebze püreleri ve patates yemeğini sofranızdan eksik etmeyin.

Ülseratif Kolitis
Stres sonucunda ortaya çıkabilen ve kalın bağırsakla rektumu kaplayan kanamalı yaralar.

Varis Ülseri
Daha çok, bacağın alt kısmında görülen yuvarlak bir yaradır. Nedeni, varisli yerde meydana gelen herhangi bir yaralanmadır. Hastalık bacağın alt kısmında, bileğe yakın bir yerde yuvarlak bir yara olarak ortaya çıkar. Ayak bileği şişer, deri esmerleşir ve bazen de ağrı hissedilir. Doktor tedavisi şarttır.

Sindirim kanalında gelişen ülserler (bunlar arasında mide ve duodenum ülserleri ön plandadır), halk arasında büyük bir ilgiyle izlenen hastalık gruplarındandır. Bu konunun ayrıntılarına geçmeden önce “Peptik ülser” kavramından ve ülserin nasıl bir dokusal bozukluğu yansıttığından söz edeceğiz. Bilindiği gibi mideden “Klorhidrik asit” ve “Pepsin” salgılanmaktadır. Bu maddelerin her ikisi de, proteinleri parçalama ve onları belii bir düzeye kadar sindirme etkisine sahiptirler. Yukarıda sözünü ettiğimiz ve mideden salgılanan bu iki maddenin sindirim kanalı boyunca, bu kanalın duvarlarında yol açacağı ülserlere “Peptik ülserler” denilmektedir. Peptik ülserlere sindirim kanalının herhangi bir bölümünde rastlanabilinir. Fakat daha çok mide ve duodenumda rastlanmaktadır.

Sindirim kanalında gelişen ülserde, mideden salgılanan asit ve pepsin bu kanalın iç yüzünü örten mukoza tabakasındaki hücreleri öldürür, adeta onları sindirir ve “bu bölgede krater biçiminde bir çukur, bir yara oluşturur. Bu yara gitgide derinleşebilir. Daha ağır vakalarda ise, ülser yarası sindirim kanalı duvarını tümüyle delebilir. Bu olaya “Perforasyon” denilmektedir. Peptik ülserler kendiliklerinden iyileşebilecekleri gibi, tam tersi bir gidişle daha da ağırlaşıp, delinmeye kadar gidebilen ciddi bir seyir de gösterebilirler.

Yakın bir geçmişe kadar midedeki peptik ülserlerin, yani mide ülserlerinin kansere dönüşebileceği düşüncesi egemendi. Son çalışmalar mide ülserlerinin mide kanserine dönüşmedikleri gerçeğini ortaya koymuştur. Ancak midede gelişen bazı kanserler ülserleşebilir. Peptik ülserler nedbe dokusu ile iyileşmektedirler. Bu nedbe dokusunun üzeri ise ülserin bulunduğu bölgenin normal mukozası ile örtülmektedir.

Ülser Hastalığının Tedavisi
Geçmişte baharatlı, acı, ekşi, turşudan, yağlı ve asidik yiyeceklerden kaçınılması gerektiği söylenip, süt tedavisi verilirdi. Bugün ülser için özel bir diyet olmadığı gibi, gece yatmadan önce içilen sütün zararı bile olabilir. Özel diyetin ülseri iyileştirmede katkısı olmadığı deneylerle gösterilmiştir. Şu anda kişisel olarak şikayetine sebep olduğu düşünülen yiyecek maddesinin kısıtlanması gerektiği söylenmektedir. (Örneğin ülserli bir kişiye soğan yemek dokunmuyorsa yemesinde bir sakınca yoktur). Ancak ülserli hasta sigarayı (eğer çok içiyorsa) bırakmalıdır. Sigara içiminin ülser iyileşmesini geciktirdiği, sık ülser tekrarlanmalarının ( nüks ) neden olduğu gösterilmiştir. Genellikle ülserli hastalar aspirin ve benzeri romatizma ilacı almamalıdır. Alkol alımı, yüzeyel mukoza direncini bozarak, gastrite ve ülser iyileşmesinde gecikmeye yol açabilir. akut ülserde özellikle alınmamasında yarar vardır.

Ülser Hastalığının Bitkisel Tedavisi
- Yağlı kudret narı: Öncelikle kudret narını birazda olsun tanıyalım kudret narı şifalı bitkiler arasında neredeyse en önemli yeri alır mayıs ayında ekilen kudret narı haziran ayında yetişir.kudret narının ülseri tedavi etmesi için zeytin yağının içerisinde en az 2 sene beklemesi gerekirki fayda verebilsin

Kullanılışı : 2 Sene zeytin yağının içinde bekletilmiş kudret narı iyice çalkalandıktan sonra sabah öğle ve akşam olmak üzere günde 3 defa aç karnına ( aç karına olmasının sebebi ise boş midede daha çabuk tedavi uygulamasıdır) yenilmesi tavsiye edilir kullanım süresi 40 gündür yaklaşık 15 günde yara temizlenir fakat bir daha ortaya çıkmaması için 40 günlük kullanım şarttır

- Alternatif olarak kullanabileceğiniz bir karışım daha vermek istiyorum çünkü zeytin yağlı kudret narı genelde reflü, gastrit ve ülseri tedavi eder. Mide yanması, mide ekşimesi, mide bulantısı bağırsak enfeksiyonlarına karsı da kullanabileceğiniz bitkilerde şunlardır :

25 gr sarı kantron,25 gr meyan kökü,25 gr mayıs papatya ,25 gr ısırgan yaprağı,25 gr çam sakızı (dövülmüş),25 gr keten tohumu

Hazırlanışı : Bitkiler toz haline getirildikten sonra hepsi birbirine karıştırılır iyice harman yapılır bu karışımı macun haline getirebiliriz. Macun halinde kullanımda bal kullanılması gerekmektedir kullanımı daha rahat olur aynı zamanda balın vücutta yayılımı daha kolaydır anca bunu şeker hastaları için kesinlikle önermiyoruz. Hazırlamış olduğumuz toz karışımını yaklaşık 2 kg çiçek balının içerisine döküp iyice tahta kaşıkla karıştırıyoruz. (tahta kaşık olmasının sebebi ise metal kaşık balın özelliğini bozar) ve karışımımız kullanıma hazır. Her sabah öğle ve akşam olmak üzere günde 3 defa aç karnına 1 er tatlı kaşıgı yenilecek ve en az 40 gün kullanılacak yaklaşık 10 gün içerisinde faydasını gördüğünüzde sakın iyi oldu diye bırakmayın. Çünkü tamamen iyileşmediği için tekrar nüksetme ihtimali var o yüzden 40 günlük kullanım şart. Şeker hastalığı olanlar ise toz karışımı cay şeklinde kullanacaklar. Yine sabah öğle ve aksam olmak üzere günde 3 defa bir su bardağı kaynamış suyun içerisine 1 tatlı kaşığı toz karışımdan atılacak. 5 dakika demlenmesi beklendikten sonra süzülüp içilecek tabi ki macun şeklinde yiyemem diyenlerde çay şeklinde karışımı kullanabilirler ve yine kullanım süresi 40 gündür.

Peptik Ülser Tedavisi

Ülserin nedeninin enfeksiyona bağlı olduğu ortaya çıktıktan sonra tedavi anlayışı büyük oranda değişmiştir. Tedavide kullanılan yöntemlerden biri enfeksiyona neden olan bakterilerin öldürülmesi için antibiyotik kullanılmasıdır. Bir diğeri de midenin asit salgısını azaltacak ilaçlar kullanılmasıdır (histaminin uyarıcı etkisini engelleyen ilaçlar). Bu ilaçlarla mide salgısı yüzde 70-80 oranında azaltılmaktadır.

Diğer bir tedavi şekli ise tüm asit ve pepsin salgısını engellemek için bu salgıyı uyaran sinirin (vagus siniri) kesilmesidir. Bundan sonra hasta bir hafta içinde tedavi edilir fakat aylar sonra mide salgısı eski düzeyine gelir ve ülser tekrarlar. Bu tedavilerden sonra gayet iyi sonuçlar alınabilir fakat ülserin çok ağır olduğu bazı durumlarda (ülser sonucu ani kanamalarda) cerrahi tedavi yapılması gerekir.

Peptik ülserler kronik ve tekrarlayıcıdır. Hayatı kısaltmaktan çok hayatın kalitesini azaltır. Tedavi edilemeyen bir ülserin iyileşmesi 10- 15 yıl kadar sürer.


PEPTİK ÜLSERLERİN CERRAHİ TEDAVİ YÖNTEMLERİ:

Mide ve duodenumdaki peptik ülserlerin cerrahi tedaviyi gerektirdiği bazı durumlar vardır. Eğer yoğun ilaç tedavisine karşın ülser 6 hafta boyunca iyileşmeden kalmışsa, kanama gelişmişse, ülserde delinme olmuşsa, cerrahi tedavi zorunluğu doğmaktadır. Cerrahi tedavinin çeşitli yöntemleri vardır. Bunlar başlıca üç grup içinde incelenebilir. A) Vagotomi B) Gastrojejunostomi ve C) Subtotal gastrektomidir.

Vagotomi, vagus sinirinin kesilmesi işlemine verilen addır. Vagus siniri midenin asit salgısını uyardığı gibi, pilor kasının da gevşemesini sağlamaktadır. Bu sinirin kesilmesiyle, midenin asit salgılama işlevi baskı altına alınmış olur. Fakat aynı zamanda pilor kasının gevşemesi de önlenmiş olur. Bu ise besinlerin mideden duodenuma geçişini engeller. Bu engelin ortadan kaldırılması için “Piloroplasti” denilen bir işlem de gerçekleştirilir. Piloroplastide midenin pilor kası uzunlamasına kesilip, enlemesine dikilmektedir. Böyece pilor bölgesindeki geçiş kolaylaştırılmaktadır. Günümüzde cerrahi, tekniklerinin ve anatomi bilgisinin gelişmesi sonucu “Süperselektif vagotomi” denilen bir ameliyat türü geliştirilmiştir. Bu yöntemle vagus sinirinin pilor kasına giden dalları kesilmemektedir. Böylece “Piloroplasti” işlemine gerek kalmamaktadır.

Gastroenterostomi denilen cerrahi teknik genellikle yaşlı, genel durumu iyi olmayan hastalara uygulanmaktadır. Bu teknikte mide jejunumla ağızlaştırılmaktadır. Bu arada midenin diğer anatomik ilişkilerine dokunulmamaktadır. Subtotal gastrektomi denilen cerrahi tekniğin ise iki ana tipi vardır. Bunlardan ilkine “Billroth I”, ikincisine ise “Billroth II”denilmektedir. Billroth I tipi ameliyatta, midenin ve duodenumun bir bölümü çıkartılıp geri kalan parçalar birbirleriyle ağızlaştırılmaktadır. Günümüzde bu teknik fazla uygulanmamaktadır. Billroth II tipi ameliyatta ise midenin ve duodenumun bir bölümü çıkartılmaktadır. Duodenumun açık kalan ağzı dikilerek, kapatılmaktadır. Midenin açık kalan kesik ağzı ise jejunumla ağızlaştırılmaktadır.

Böylece safra ve pankreas salgısının sindirim kanalına salgılanması korunmuş olmaktadır. Burada anlattığımız Billroth II tekniğinde, eğer mideyle jejunum arasındaki ağızlaşma midenin kesilmiş ağzının tümü boyunca yapılıyorsa, “Polya” tipi adını almaktadır. Bu tipte ileride değineceğimiz “Dumping sendromu” gelişme riski daha fazladır. Billroth II tekniğinde, eğer midenin kesik ağzı biraz daraltıldıktan sonra jejunumla ağızlaştırılacak olursa bu tip ameliyata da “Hofmeister-Finsterer” ameliyatı denilmektedir. ” Hofmeister-Finsterer” ameliyatı Dumping send-romunun gelişmesini engellemektedir.

PEPTİK ÜLSER AMELİYATLARINDAN SONRA GELİŞEN BOZUKLUKLAR:

Yukarıda ayrıntılarım verdiğimiz cerrahi girişimlerden bir süre sonra hastalarda bazı bozukluklar gelişmektedir. Bu bozuklukların tanınmasında yarar vardır.

Bazı kimselerde ameliyattan sonra mide jejunuma fıtıklaşabilmektedir. Bunun yeniden düzeltilmesi gerekir. Bazı hastalarda da safra jejunumdan ya da duodenumdan mideye kaçarak gastrite yol açmaktadır (Alkalen reflux gastriti). Vagus siniri tümüyle kesilen hastalarda ise midenin duode-numa boşalmasında güçlükler ortaya çıkmaktadır. Ancak süperselektif vagotomi ameliyatı bu etkiyi yaratmamaktadır.

Midenin bir bölümünün çıkartıldığı ameliyatlar sonrasında en sık gelişen bozukluklardan biri de anemilerdir (kansızlık). Ameliyat olmuş hastaların %2O-5O‘sinde anemiye rastlanabilir. Bu bozukluğun nedeni midenin küçültülmüş hacmi nedeniyle HC1 ve intrensek faktör salgısındaki azalmadır.

“Steatorea” denilen yağlı bir dışkı gelişmesi de bazı hastaları etkileyen bir diğer bozukluktur. Steatorea daha çok Billroth II ameliyatlarından sonra gelişmektedir. Bunun nedeni, duodenuma uğrayamadan mideden doğrudan jejunuma geçen besinlerin safra ile pankreas salgısına yeterince temas edememeleridir. Bilindiği gibi safra ve pankreas salgısı yağların sindirilmesinde çok önemlidir. Bu durumda yağlar emilmeksizin bağırsaklardan geçerler ve yağlı bir dışkı çıkar. Steatorea, hastaların % 50‘sinde gelişir. “Blaynd loop sendromu” denilen bir diğer bozukluk da Billroth II ameliyatlarında gelişebilmektedir. Bu olayda kesik ağzı kapatılmış olan duodenumda bakteriler üremektedir. Bu bakteriler, safranın yapısını bozmaktadır. Yapısı bozulmuş olan safra ise bağırsakları tahriş edip, ishale yol açtığı gibi yağ sindirimini de bozup steatoreye neden olmaktadır. Hastalarda gelişen bir diğer bozukluk “Dumping sendromu” denilen durumdur.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp