Prostat Tümörü

Prostat Tümörü: Tümör, özellikle yaşlıları etkileyen bir hastalık grubudur. Toplumda yaşlanan nüfus arttıkça tümörlü hasta sayısının da çoğalması kaçınılmaz sonuçtur.

Bilindiği gibi prostatın büyümesi ve kötü huylu tümörü, bir yaşlı erkek hastalığıdır. Prostat tümörünün görülme sıklığı 60-69 yaşları arasında %30, 70-79 yaşları arasında %40 ve 80-89 yaşları arasında ise %67'yi bulmaktadır. Ayrıca iyi huylu prostat büyümesi nedeniyle kapalı ameliyat uygulanan hastalardan alınan parçaların incelenmesi sonucunda %10 oranında tümöre rastlandığı da bilinen gerçekler arasındadır.

Prostat tümöründen ölümleri azaltmanın yolu, hastalığı, organın içine sınırlı olduğu başlangıç döneminde yakalamakla veya yayılmasını önlemekle sağlanır. Bu açıdan bakınca, 55 yaşını geçen her erkek, prostat tümörüne aday hasta konumundadır.

Hastalık nedenleri


Pek çok hastalıkta olduğu gibi, prostat tümörünün de gelişme nedeni belli değildir. Yalnız, bu tümörün bazı ailelerin bireylerinde sık görüldüğü bilinmektedir. Bu da kalıtım faktörünü akla getirmektedir. İlginç bir gözlem, ileri yaşlarda bu hastalığa yakalananların çoğunda, çocukluktan ergenliğe geçişin uzun sürdüğü yolunda bir kanı vardır. Prostat tümörünün hızını, erkeklik hormonu olan testosteronun etkilediği ortaya konulmuştur.

Teşhis yöntemleri

Prostat tümörünün belki en kötü yanı, hastalığın çok sinsi ilerlemesi ve hiç belirti vermemesidir. Büyümüş prostat tümörünün idrar yolunu sıkıştırması, zor ve sık idrar yapma nedeni olabilir. İleri evrede kemik tutulumu olduktan sonra, kemik ağrıları başlar. Bu olasılık göz önünde bulundurularak, 55 yaşını geçen her erkek prostat tümörü yönünden özenle ele alınmalıdır. Hiç belirti olmamasına karşın, hastalığın erken evre tanısında başvurulan üçlü; rektal tuşe bulgusu (RTB), prostat spesifik antijen (PSA), transrektal ultrasonografi (TRUS) ve biopsi'den oluşur.

Rektal Tuşe Bulgusu:

Rektal muayene, prostata elle ulaşılabilen tek ve en kolay yoldur. Makattan sokulan işaret parmağı, prostatın arka yüzündeki mercimek büyüklüğündeki sertliği bile algılayabilir. Elli yaşın üstündeki erkeğin prostatındaki sertliğin tümör olma olasılığı %50'dir. Organın simetrik yapısının bozulması ve anatomik sınırının kaybolmasında bu olasılık %70'e yükselmektedir. Bu bulguyu veren diğer olasılıklar, kronik prostat iltihabı ve prostat taşlarıdır.

Prostat Spesifik Antijen:

Prostat epitel hücrelerinden salgılanıp kanal sistemine boşalan bir iç salgıdır. Normal durumda PSA'in çok küçük bölümü kan dolaşımına geçer. Kandaki PSA düzeyi 4 ng/ml.'den düşük olanlar, prostat tümörü olasılığı en az gruptur. Prostat bezinin yapısında tümör benzeri bir değişiklik olduğunda, PSA ince kan damarları aracılığıyla genel dolaşıma karışır. Kandaki PSA düzeyinin, prostat tümörünün büyüklüğüyle orantılı olarak yükseldiği gösterilmiştir.

Diğer yandan, tümörlü hastaların %21'inde PSA düzeyinin normal sınırlarda olduğu bildirilmiştir. Prostatta yalnızca büyüme olan kişilerin de %25'inde PSA yüksekliği bilinmektedir. Bu nedenlerle PSA düzeyinin normalin üzerinde bulunması tek başına, ne ideal duyarlıkta, ne de özgünlükte bir prostat tümör ölçütüdür. Ama, elimizdeki laboratuar değerlerinin en güveniliri olduğuna kuşku yoktur.

Transrektal Ultrasonografi:

Ultrasonografi, yüksek frekanslı ses dalgalarıyla organları görünür duruma getiren bir tıbbi tetkik yöntemidir. Bu yöntemden yararlanarak prostat, göbek altından veya makat yoluyla görüntülenir. İnceleme sonunda prostat büyümesi ve tümörü birbirinden ayrılabilir. Ultrasonografi tümör tanısında her zaman yüzde yüz güvenilir sonuç vermeyebilir. Ancak kuşkulu bölgeden doku parçası alınmasında (biopsi) büyük kolaylık sağlar.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp