Oksijen Yetersizliği Nedir

Oksijen Yetersizliği Nedir

Sigara içenlerde hipoksi oluştuğu çok sayıda araştırmalarda ortaya konmuştur. Bu yüzden, sigara içenlerde eritrosit adı verilen ve dokulara oksijen götürmekle görevli hücrelerin (kırmızı kan hücreleri) sayısı içmeyenlerinkinden fazladır. Buna tıp dilinde polisitemi denir. Tabii, bu da kanın yoğunlaşmasına ve akışkanlığının azalmasına, damar hastalıklarına, kalbin kanı pompalamada daha fazla çalışmasına ve yorulmasına sebep olur. Gerçekten, biz de bu konuda yaptığımız bir araştırmada sigara içenlerde eritrosit sayısının içmeyenlerinkinden önemli oranda fazla olduğunu gördük.Soru: Mademki sigara içenlerde oksijen taşımakla görevli hücrelerin sayısı fazladır, neden doku hipoksisi (dokularda oksijen yetersizliği) oluşmaktadır.Cevap: Çünkü kırmızı kan hücrelerinde oksijen taşımakla görevli hemoglobin adı verilen molekül bulunur. Sigara dumanındaki karbon monoksit bu moleküle bağlanarak onun oksijen taşımasını engeller. 
 
Dolaysısı ile eritrosit sayısı fazla bile olsa oksijen taşınması yine de yetersiz olmaktadır. Zaten eritrosit sayısının artması dokulara fazla oksijen götürmek için oluşan bir cevaptır. Fakat hemoglobin düzgün çalışmadığından bu da faydadan ziyade zarar getirmiş olmaktadır.Öte yandan, sigara içenlerde görülen polisitemi oksijen verilmesiyle de kolay kolay düzelmez. Yani, bir yerde kalıcı olmaktadır. Ancak, sigara terk ettikten uzun süre sonra yavaş yavaş düzelmeye başlar.Gebe kadınlarda sigara içiminin bebekte hipoksiye, düşüklere, düşük kilolu doğumlara ve hatta bebek ölümüne sebep olduğu gösterilmiştir.Sigara dumanı, dokulara oksijen taşınmasını sağlayan hemoglobin isimli moleküle bağlanarak oksijen taşınmsmı engeller. Böylece, doku hipoksisi (oksijen yetersizliği) meydana gelir.Biz, gönüllüler üzerinde yaptığımız bir araştırmada ard arda 2-3 sigara içen kişilerde çok ciddi seviyede hipoksi oluştuğunu tesbit ettik. Hatta hayatında hiç sigara içmeyen kişilerin aç karna 2-3 sigara içmeleri durumunda baygınlık geçirecek derecede hipoksiye girdiklerini gördük. Çalışmamızda bu olayın moleküler temellerini araştırdık.
 
Soru: Aynı miktarda sigara içen iki kişiden biri çok daha erken dönemde hastalığa yakalanırken bazılarına hiçbirşey olmuyor. 
 
Neden?Cevap: İnsan vücuduna dışarıdan giren zararlı ve vücuda yabancı maddeleri temzileyen GST adında bir enzim vardır. Araştırmalar göstermiştirki bu enzim insanlar arasında çok çeşitli genetik farklılık göstermektedir. Bazı kişilerde ise bu enzim hiç bulunmamaktadır. İşte bu insanlar sigara içtiklerinde sigara dumanı ile birlikte vücutlarına giren yabancı zararlı maddelerden korunamazlar. Dolayısı ile çok daha erken dönemlerde hastalanırlar ve çoğunlukla kansere yakalanırlar.

Dokularda yeterince oksijen bulunmaması (hipoksi). Kandaki oksijen miktarı azalınca ya da dokulara yeterince kan pompalanmadığı zaman oksijen yetmezliği söz konusu olur. Bazen de dokuların oksijen gereksinmesinin artması sonucu oksijen yetmezliği meydana gelir.

Akciğer hastalıkları kanda yeterince oksijen bulunmasını engellerler. Solunan havadaki oksijen miktarının düşmesi ya da doğuştan meydana gelen bir kalp hastalığı nedeniyle akciğere” kan gitmemesi de kandaki oksijen miktarının azalmasına yol açar.

Kansızlık ya da karbon monoksit zehirlenmesi sonucu kanın oksijen içerme kapasitesinin azalması da kanda yeterince oksijen bulunmasının bir başka nedenidir. Tromboz, yaralanma, zedelenme ya da hava basıncının artması nedeniyle belirli bölgelerde kan dolaşımı yavaşlar ve dokulara az kan gider. Bütün vücuda pompalanan kanın yeterli olmaması da. kalpte oluşan önemli bir hastalığın kan dolaşım sisteminin işlevini yapmasını engellemesi sonucu ortaya çıkar.

Bazı durumlarda vücudun ya da bir organın oksijen gereksinmesi o denli artar ki kanın içerdiği oksijen bu gereksinmeyi karşılayamaz. Örneğin ağır beden hareketleri yapılırken, vücut kanın içerdiği oksijenden daha fazla oksijen yakar. Böylece vücutta bir oksijen açığı meydana gelir. Bu oksijen açığının beden hareketlerinden sonra karşılanması gerekir. Bu açık kapatılıncaya kadar vücutta oksijen yetmezliği oluşur.

Oksijen yetmezliğinin saptanması oldukça güçtür. Genellikle zor soluk alma hipoksi belirtisi sayılır. Ancak karbon monoksit zehirlenmesinde hiç bir solunum zorluğu görülmez. Bu nedenle zor soluk alma tutarlı bir belirti sayılmaz. Nabız atışlarının hızlanması da her tür hipoksi olayında görülmediğinden güvenilir bir belirti değildir. Hipoksi sonucu deri ve tırnak dipleri morarabijir (siyanoz) Kandaki boya maddesi hemoglobinin rengi oksijensizlik nedeniyle koyulaşır ve siyanoza yol açar. Ancak çok soğukta kalan insanlarda da siyanoz oluşabilir. Bu nedenle siyanoz da kesin bir hipoksi belirtisi değildir. Hekimlerce anlaşılması oldukça güç olan hipoksi, vücutta birden meydana geldiği zaman hastanın kendisi tarafından da farkedilmeyebilir.

Oksijen yetmezliği olan hasta, kendini rahatlamış ve esenlikli hisseder. Ancak olayları ve kişileri değerlendiremez ve birbirinden ayırt edemez. Hipoksi arttıkça, hastanın görme, duyma, dokunma, hissetme yetenekleri azalır. Hasta dengesini sağlayamaz; farkına varmadan bilincini kaybeder.

Hipoksi havada oksijen azalması nedeniyle oluşmuşsa, hastanın saf oksijen solunması olumlu bir tedavidir. Oksijen tedavisi hipoksinin her türüne uygulanır. Ancak akciğerler işlevini yapamaz durumda ise akciğerlere kan gitmediği için oksijen tedavisi pek yararlı olmaz. Karbon monoksit zehirlenmesinde ise dokular oksijeni kabul etmediği için, oksijen tedavisinin yararlı bir etkisi olmaz.

Yüksek yerlere örneğin dağlara çıkan normal sıhhatli kişilerde de hipoksi durumu ortaya çıkabilir. Hava basıncının azalması nedeniyle oksijen yetmezliği oluşur. Yükseklere çıkıldıkça oksijen basıncı artar. Ancak yüksek bölgelerde yaşayan insanların sayısı oldukça fazladır ve bunların vücudu yaşadıkları koşullarla uyum halindedir.

Yüksek yerlere çıkan insanlarda solunum sıklaşır, kanda alyuvarlar ve hemoglobin miktarı artar. Böylece daha çok oksijen solunmuş olur. Kan dolaşımının da hızlandığı görülür. Yüksek yerlerde insanlar bu uyumu sağlayıncaya kadar kendilerini kötü hissettikleri bir devre geçirirler. En kötü ihtimal ile bu insanların akciğerlerinde ödem ya da zatürre meydana gelir. Hastanın derhal, yüksek yerden daha alçak bir bölgeye götürülmesi ve oksijen tedavisi uygulanması gerekir.

Akciğer Solunum Yetmezliği

Akciğer Solunum Yetersizliği, vücuda gerekli olan hayati oksijeni sağlamak ve fazla olan karbon dioksidi yok etmek için nefes alıp-vermek konusunda yetersizli olması durumudur. Kronik bronşit veya amfizem, zatürree veya astım olanlar, özellikle akut solunum yetmezliğine karşı hassastırlar, bununla beraber herhangi bir akciğer durumunun sağlıklı oksijen ve karbon dioksit alışveri­şini engellemesine, akciğer dokusu sebep olabilir.

Solunum yetersizliği, ayrıca beynin, solumayı kontrol eden kısmındaki sorunlar veya akciğerin hava giriş-çıkışını yapan ciğer kaslarındaki sorunlardan da kaynaklanır. Yoğun bakım ünitesinde yatmak gerek­lidir ve bir akciğer uzmanı tedavinizi üstlenir. Akut solunum yetersizliğinin belirtileri nefes alma oranındaki yükselme veya düşme, maviye çalan cilt ve tırnaklar, endişe ve kafada bulanıklık. Atardamardan alınan kan örneğinde, kandaki oksijen ve karbon­dioksit seviyesine bakılır. Bu test sonuçları akut solunum yetmezliği olduğuna işaret ediyorsa kendi kendinize yetecek kadar nefes alamıyorsunuz ve bir suni solunum cihazına ihtiyacınız var demektir.

Solunum yetersizliğinin en büyük tehditlerinden biri, solunumun durmasıdır, solunum bir anda durarak hayatı tehdit eder. Önce akciğerlerde solunum durur ve vücuttaki tüm dokular oksijensiz kalır, bu duruma anoksia (kanda oksijen azlığı) denir. Bu durum birkaç dakika içinde ölüme yol açar. Derhal kalp masajı ve suni solunum yapılması gerekir.

Solunum yetmezliği tedavisi

Solunum yetmezliği tedavisi genellikle hasta hastaneye yatırılarak ve acil servislerde yapılır. Solunum yetmezliği tedavisi hipoksemik veya hiperkapnik solunum yetmezliğine ve altta yatan nedene göre değişiklik gösterebilir. Öncelikle hastanın genel durumuna ve semptomların ciddiyetine göre değerlendirme yapılması gereklidir. Çok yoğun solunum sıkıntısı olan hastalarda muayene yapılıp tedavi kararı alınana kadar oksijen tedavisi verilir.

Tedavide, yeterli doku oksijenasyonu ve hava yolu açıklığı sağlanır. Yeterli ventilasyon başlanır. O2 tedavisi uygulanır. kan transfüzyonu yapılır. Solunum depresyonu, kas ve sinir fonksiyonunu etkileyebilecek ilaç kullanımı var ise bu ilaçlar kesilir. Sendromun primer neden tedavisi uygulanır. Semptomatik (şikayetlere yönelik) tedavi verilir. PO2 60 mmHg (O2 satürasyonu %90) olacak şekilde oksijen verilir. Solunum yetmezliği olan hastalarda ek olarak sebep olan hastalığa yönelik antibiyotik, trombolitik veya antikoagülan, bronkodilatörler, steroid, vazopresör veya diüretik tedavilerin başlanması, nütrisyon desteğinin sağlanması ve elektrolit eksikliğinin yerine konması gerekebilir.

Solunum yetmezliği belirtileri
Solunum yetmezliğinin en bilinen belirti ve bulguları nefes darlığı (dispne), çok hızlı soluk alıp verme (takipne) solunum sayısı 20/ dk veya bradipne solunum sayısı 8/ dk, morarma, bilinç değişiklikleri, taşikardi, solunum yolları güçsüzlüğü nedeni ile salgı atma ve yutma zorluğu, yemek yerken mide içeriğindeki yabancı maddelerin hava yollarına kaçmasına bağlı öksürük ve ekspiryum kaslarının güçsüz olması nedeni ile öksürürken zorlanma, bradikardi, hipotansiyon, halusilasyon, uykuya eğilim, terleme, baş ağrısı, vazodilatasyon, hipomani, koma, cilt renginin kırmızılaşması, bulanık görme, hafif yüksek tansiyon, bitkinlik, koordinasyon kaybı ve hareketlerde kısıtlanma gibi belirtiler görülür.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp