Meme Kanserine Yakalanan Erkek Var Mı?

Meme Kanserine Yakalanan Erkek Var Mı? :

MEME KANSERİ


epidemiyoloji
Meme (göğüs) kanseri kadınlar arasında en sık görülen kanser tipidir. Toplumlar arasında sıklığı farklılık göstermekle birlikte Batı toplumlarında yaşamları boyunca her 8-10 kadından 1’inde meme kanseri gelişeceği bilinmektedir. Tüm meme kanserlerinin sadece %1’i erkeklerde görülür.

Meme kanseri görülme sıklığında son 50-60 yılda ciddi artışlar olmuştur. Bunun bir nedeni risk faktörü olarak kabul edilen bazı koşullardaki değişimlerdir(örneğin çocuk doğurma yaşının ileri yaşlara ertelenmesi gibi). 1980’li yıllardan sonra meme kanseri erken tanısı için tarama muayene ve mammografilerinin uygulanması ile meme kanseri tanısı daha erken evrelerde konabilir olmuştur.

Meme kanserinin görülme sıklığındaki artışa rağmen, tanı ve tedavi alanındaki gelişmeler sonucunda meme kanserine bağlı ölüm oranları giderek azalmaktadır.
Tüm meme kanserlerinin %10-15’i ailesel iken %85-90’ı aile öyküsü olmayan kadınlarda ortaya çıkar.

Risk faktörleri

Meme kanseri açısından risk faktörü olarak kabul edilen bazı özelliklere sahip olmak, bir kadının mutlak meme kanseri olacağı anlamına gelmez. Bu risk faktörlerinden birini veya birden fazlasını taşıyan kadınların pek çoğunda meme kanseri gelişmezken, tersine meme kanserine yakalanan kadınların büyük bölümünde de bu tanımlanmış risk faktörlerinden hiçbiri yoktur.

Yaş: Meme kanseri gelişiminde tek başına, en önemli risk faktörlerinden biridir. Yaş ilerledikçe meme kanserine yakalanma riski artar. Ülkemizde meme kanserleri batı toplumlarına göre daha genç yaşlarda görülmektedir.

ailede meme kanseri öyküsü: Ailesinde meme kanseri öyküsü olan kadınlarda, özellikle de 1. derece akrabalarında (örneğin anne, kız kardeş ve kızı) bulunanlarda risk artmaktadır. Ailesel riski daha da artıran, ya da kanserin ailesel olabileceğini düşündüren koşullar şunlardır: meme kanserinin (1) birden çok yakın akrabada olması, (2) genç yaşta ortaya çıkması ve (3) hastalığın iki taraflı olması. Meme kanserlerinin %10-15’i aileseldir. Meme kanseri açısından genetik yatkınlığı olanların tanınması oldukça önemlidir çünkü bu kadınların hayatları boyunca meme kanserine yakalanma oranları %40-60’dır.

Meme kanseri ile ilşkisi kanıtlanmış olan iki gen BRCA1 ve BRCA2’dir. Bu genlerinde mutasyon (değişim) bulunan kadınların bu mutasyonları taşımayanlara oranla meme ya da over (yumurtalık) kanserine yakalanma riskleri çok daha fazladır.

Kişisel kanser öyküsü: Bir memesinde kanser gelişen bir kadının diğer memesinde de kanser gelişme riski, toplumdaki diğer kadınlardan daha fazladır. Ayrıca kadında yumurtalık, rahim ve kalın barsak kanseri olması da meme kanseri riskini artırır.

Hormonal faktörler:Erken menarş (ilk adet kanamasının 12 yaşından önce olması), geç menopoz (55 yaşından sonra), ilk tam dönem hamilelik yaşının gecikmesi (35 yaşından sonra olması) ve hiç çocuk doğurmamış olmak meme kanseri riskini artırır.

Dışardan bazı hormon ilaçlarının kullanılması (doğum kontrol yöntemleri ve menopoz tedavisi gibi) ile ilgili konu ise tartışmalıdır. Menopoz şikayetlerini hafifletmek amacıyla kullanılan hormon tedavisinin meme kanserine yol açmadığı kanıtlanamamıştır. Bu nedenle bu ilaçlar ancak seçilmiş olgularda ve sınırlı bir süre kullanılmalıdır. Bu hastalarda meme kontrolleri düzenli biçimde yapılmalıdır.

Bazı iyi huylu meme hastalıkları: İyi huylu meme hastalıklarının çok küçük bir bölümü kanser gelişimi açısından risk faktörü oluşturmaktadır.

Radyasyon: Hayatın ilk 30 yılında meme bölgesine radyoterapi yapılanlarda daha sonra meme kanseri gelişme riski artmaktadır. Bu risk özellikle 15 yaşından önce radyoterapi yapılmış olanlarda daha fazladır. Meme dokusunun görüntülenmesi (mamografi) sırasında kullanılan radyasyon dozu meme kanseri gelişimi bakımından risk oluşturmayacak kadar düşüktür.

Yaşam biçimi ile ilgili faktörler: Yapılan epidemiyolojik çalışmalarda bazı faktörlerin meme kanseri riskini etkileyebileceği öne sürülmüştür. Ancak bu faktörlerin etkinliği tartışmalıdır.

Diyet: Tüketilen yağ oranı ve beslenme alışkanlığının olası bir risk faktörü olduğu üzerindeki bilgiler tartışmalıdır. Yağ oranı düşük yemeklerin yendiği bölgelerde (Uzak Doğu ülkeleri gibi) hastalığın görülme sıklığı daha düşüktür. Kuşkusuz bu ülkelerde meme kanserinin az görülmesini en önemli nedeni ırksal-genetiktir. Ancak tüketilen yağ tipi ile meme kanserinin ilişkisi de incelenmiştir. Zeytin yağı gibi tekli doymamış yağlara oranla, mısır yağı ve margarin gibi çoklu doymamış yağların ve doymuş yağların çok kullanıldığı diyetlerde meme kanseri riskinin daha yüksek olabileceği öne sürülmüştür.Son yıllarda D vitamini eksikliğin meme kanseri riskini artırdığı saptanmıştır. Bu nedenle diyetle süt ürünlerinin yeterli alınması, ayrıca laboratuar incelemelerinde kanda eksiklik saptanan hastalara D vitamini desteği uygulanması önerilir .

Obezite:Obezite ile meme kanseri riski arasında ilişki olduğu öne sürülmüştür. Bazı çalışmalarda bu ilişkinin menopoz durumu ile bağlantılı olduğu ve menopoz sonrası obez kadınlarda veya kilo alımının olduğu durumlarda meme kanseri riskinin arttığı düşünülmektedir.

Alkol:Hergün düzenli ve aşırı alkol tüketiminin meme kanseri riskini arttırdığı öne sürülmüştür. Alkolun bu etkisini östrojen salgılanmasını artırarak veya östrojenin metabolikyıkılımını azaltarak yaptığı düşünülmektedir.

Yüksek sosyoekonomik düzey ve eğitim: Bu grup hastalarda meme kanserine yakalanma olasılığının daha yüksek olduğu iddia edilmiştir. Bu durumun nedeni araştırmaların yapıldığı ülkelerde üst sosyoekonomik düzey grubunda daha yüksek oranda beyaz ırktan kadınların yer almasıdır.

Sigara: Meme kanseri ile net bir ilişkisi gösterilememiştir.

Emzirme ve gebelik: Emzirme ve gebelik sayısı ile meme kanseri ile ilişkisi tartışmalıdır. Bazı araştırmalarda emzirmenin menopoz öncesi meme kanseri gelişim riskini azalttığı bulunmuştur. Ancak gebelik ve emzirme ile ilişkili faktörler arasında meme kanseri riskini tartışmasız biçimde etkileyen ilk doğum yapma yaşıdır. Genç yaşta doğum yapan kadınlarda 30 yaşından sonra yapanlara veya hiç doğum yapmayanlara göre meme kanseri gelişme riski belirgin biçimde düşüktür.

Silikon implant: Halen tartışmalı bir konu olmakla birlikte, meme kanseri riskini etkilemediği kabul edilmektedir.

Düşük yapma: Meme kanseri riskini etkilememektedir.

Riskin Değerlendirilmesi

Meme kanseri gelişme riskini belirlemede bazı matematiksel modeller geliştirilmiştir. Bunlar arasından en fazla 2 tanesi kullanılmaktadır.

Gail Modeli: Burada dikkate alınan risk faktörleri yaş, meme kanseri öyküsü olan 1. derece akraba sayısı, canlı ilk doğum yaşı (veya hiç doğum yapmamış olmak), meme biyopsi öyküsü, meme biyopsisinde "atipikhiperplazi" saptanması ve ilk adet yaşıdır. Meme kanseri riski ırka göre değiştiği için bu modelin güncel modifikasyonunda ırk özelliği de dikkate alınmaktadır.  

Claus Modeli: Daha çok ailesel meme kanseri riskini belirlemeye yönelik bir sistemdir. Meme kanserine yakalanan akrabaların tanı konduğu andaki yaşları dikkate alınarak hesaplama yapılır. Genel olarak meme kanseri gelişimi bakımından orta derecede riske sahip olan ailelerde riski tahmin etmek amacıyla kullanılır.

Gerek Gail gerekse de Claus modeli risk hesaplamasında yararlıdırlar ancak bazı sınırlamaları oldukları unutulmamalıdır. Her iki model de kalıtımsal kanser sendromları ile ilişkili genlerin keşfinden önce geliştirildikleri için, kalıtımsal meme kanseri ailelerinden olan bireylerin riskini hesaplamada düşük sonuçlar verebilir.

Tanı
Diğer bütün muayeneler gibi meme muayenesi de anamnez (öykü alınması) ile başlar. Anamnez alırken sorulması gerekli olan soruların en önemlileri şunlardır:

Şikayetiniz nedir?
Şikayetiniz ne zaman başladı?
Nasıl fark ettiniz?
Daha önce hiç doktor muayenesi veya tetkik yapıldı mı?
İlk adet yaşınız nedir?
Halen adet görüyor musunuz? Adetleriniz düzenli mi? Şikayetleriniz ile adetler arasında bir ilişki var mı?
Menopoza girdiyseniz kaç yaşında?
Çocuğunuz var mı? Varsa kaç tane?
İlk hamileliğiniz de kaç yaşındaydınız?
1. derece (anneniz, kız kardeşleriniz veya kızlarınız) veya 2. derece yakınlarınızda (teyze, hala, yeğenler) meme kanseri veya yumurtalık kanseri hastası var mı?
Daha önce hiç meme biyopsisi yaptırdınız mı? Sonucu nedir?
Doğum kontrol hapı veya hormon tedavisi kullandınız mı?
Sürekli kullandığınız ilaçlar nelerdir?

Meme kanserinin en sık görülen belirtisi ağrısız bir kitlenin varlığıdır. Meme kanserinin daha seyrek görülen belirtileri arasında meme derisinde ödem, çekinti ve meme başından kanlı akıntı olması ve meme başının içe doğru dönmesi sayılabilir.

Meme kanserinin tedavisinde başarılı olabilmek için hastalığı erken yakalamak çok önemlidir. Bunun için;
Hastalardan iyi bir öykü alınmalı
İyi bir fizik muayene yapılmalı
Görüntüleme yöntemlerine başvurulmalı (mamografi ve ultrasonografi)
Gerekiyorsa biyopsi yapılmalıdır

Önerilen 20 yaşından sonra her ay kadınların meme muayenelerini kendi kendilerine yapmaları, 40 yaşından sonra yılda bir kez doktor muayenesinin yapılması ve uygun görülen görüntüleme yönteminin uygulanmasıdır. Çeşitli risk faktörleri nedeniyle meme kanseri açısından yüksek riskli kabul edilen kadınlarda ise doktor muayenesi ve yıllık izlem daha erken yaşlarda başlamalıdır.

·Fizik muayene
·Kendi kendini muayene
·Görüntüleme yöntemleri
·Biyopsi

Evreleme
Evreleme hastalığın tanı anındaki durumunu belirleme işlemidir. Buna göre uygulanacak tedavilere karar vermek ve hastalığın bundan sonraki süreci hakkında fikir sahibi olmak mümkün olur.

Meme kanserinin evrelenmesi amacıyla değişik sınıflama sistemleri geliştirilmiştir ancak bunlar arasında günümüzde en sık kullanılan TNM evrelemesistemi’dir. Burada T harfi tümörün boyutunu, N harfi bölgesel lenf bezlerinin durumunu ve M harfi ise tümörün uzak organlara sıçramasını (metastaz) ifade eder.

Tümör çapı büyüdükçe, bölgesel lenf bezlerinde tümöral tutulum varsa ve tutulan lenf bezi sayısı arttıkça hastalığın evresi de yükselecektir.

Uzak organ yayılımı (metastaz) olması kanserin ileri evre olduğunu düşündürür.

Erken evre meme kanserinde tedavi alternatifleri çeşitlidir. Cerrahi dışı yandaş tedavilere duyulan ihtiyaç azdır ve beklenen tedavi başarısı çok yüksektir.

Evreleme sonucu hastalığın gidişi ile ilgili tahminler çalışmalar sonucunda elde edilmiş ortalama verilerdir. Ancak hastaların tedaviye yanıtlarında farklılıklar olabilir.

Tedavi

Meme kanserinin tedavisi cok sayıda tıp dalının birlikte calışmasını gerektirir. Birçok hastada cerrahi tedavi ilk basamağı oluşturmakla birlikte, operasyon sonrası patolojik inceleme sonuçlarına göre radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisinden biri, birkaçı veya hepsi belli bir sırayla uygulanmaktadır. Cerrahi tedavi ve radyoterapi daha çok tümorünbolgeselkontrolunu sağlamada önemli iken, kemoterapi ve hormonoterapi ise sistemik kontrole yardımcı olmaktadır.

Meme kanseri için uygulanacak tedaviye karar verilirken hastaya durumu hakkında ayrıntılı bilgi verildikten sonra tedavi seçenekleri hastayla birlikte tartışılmalıdır.

·Cerrahi tedavi
·Radyoterapi
·Kemoterapi
·Hormonoterapi
Korunma
Meme kanseri önlenebilen bir hastalık değildir. Ancak ortaya çıkma olasılığı azaltılabilir. Meme kanseri riskini azaltıcı etkisi kanıtlanmış olan üç yaklaşım vardır. Ancak bu risk azaltıcı tedaviler, meme kanseri olma riski son derece yüksek olan sınırlı bir hasta grubuna uygulanır:

·Profilaktik (koruyucu) mastektomi
·Profilaktikooferektomi (koruyucu amaçla yumurtalıkların çıkartılması)
·İlaç ile korunma (tamoksifen)

Yaşam biçiminde yapılacak değişikliklerin meme kanseri riskini azalttığı gösterilememiştir ancak daha sağlıklı bir hayat için bu önerilere uymakta fayda vardır (düşük yağ içeren diyet, alkol alımının kısıtlanması, sigara içilmemesi, egzersiz yapılması ve ideal vücut ağırlığının korunması gibi).

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp