meme kanseri nasıl anlaşılır nasıl tedavi edilir

Meme Kanseri Nedir

Memedeki kötü karakterli tümör, yani meme kanseri, kadınlarda en çok görülen organ kanseridir. Her kadın, adet kanaması sona erdikten sonra, olası bir tümörü erken yakalayabilmek için, memelerini yoklamalıdır. Ama çok şükür ki, ele gelen her düğüm ille de meme kanseri anlamına gelmez. Bu bağlamda, adet sürecinde ağrılara yol açan huzursuz süt bezlerinin herhangi bir hastalık belirtisi olmadığının bilinmesi gerekir. Meme süt bezleri iltihaplarında da düğümler saptanabilir ve bu da yalnızca bir enfeksiyon hastalığıdır Memedeki bir süt yığılmasında oluşan ve süt düğümleri olarak tanımlanan sertlikler de zararsızdır. Kanserin erken teşhisi için uzman doktorlar tarafından uygulanan meme taramaları, 30 yaşını aşan kadınlarda yılda en az bir kere yinelenmelidir.Verilecek olan bilgiler ve reçeteler, bir ameliyatın öncesinde de sonrasında da dikkate alınmalıdır. Tanrı’nın eczanesinden gelen şifalı bitkiler ne kadar erken kullanılmaya başlanırsa, bir ampütasyon ameliyatından kurtulma umudu da o oranda artacaktır. 
 
Çünkü bir ampütasyonun ardından kadın için ayrıca psikolojik problemler de ortaya çıkacaktır. Yalnızca az sayıda güçlü kişilikler, önemli bir cinsellik simgesini yitinniş olmanın psikolojik baskısıyla baş edebilirler. Memesi alman pek çok kadın ise kendisini değersiz hissetmeye, toplumumuzdan sonsuza dek dışlandığını sanmaya başlayarak, içinde kişiliklerinin deforme olduğu bir yalnızlığa sığınırlar.İşte tüm bu olasılıklar göz önüne alınarak, en küçük bir sertlik veya düğüm başlangıcında, tıbbi teşhisin sonucu henüz ortaya koyulmadan, aşağıda önerilmekte olan tedavi yöntemleri uygulanmaya başlanmalıdır.

Meme Kanseri Belirtileri

Meme içinde kanserleşen bir hücrenin, bir tümör oluşturması ve bir uzmanın muayene sırasında anlamasına ya da radyolojik incelemede belli olmasına kadar hayli uzun zaman geçmesi gerekiyor. Kadınlar genellikle en az 1 cm. büyüklüğüne ulaşmış bir kitleyi, elle kontrol yöntemi sayesinde fark edebiliyorlar. Günümüzde meme kanserlerinin çoğu kişinin kendisi tarafından bulunuyor. Kanserli kitleler nispeten sert, düzensiz kenarlı, yüzeyi pürtüklü görünüyor ve meme dokusu içinde rahatça oynatılamıyor. Kanser uzak organlara metastaz (yayılım) yapmışsa bu yayılımlar, nadiren meme kanserinin ilk bulgusunu oluşturuyor. Meme kanserinin sıkça yayılma gösterdiği bölgeler ise kalça ve omurga kemikleri ile akciğer ve karaciğer.
Ancak bazı hastalarda bu belirtilerin hiçbirisi olmuyor ve kanser yalnızca, mamografi incelemesiyle tespit edilebiliyor. Aşağıdaki belirtilerden en az biri varsa, vakit geçirmeden uzmana başvurulması gerekiyor.

Memede veya koltukaltında ele gelen kitle (sertlik, şişlik)
Memebaşından akıntı (tek kanaldan kanlı veya şeffaf renkli)
Memebaşında içe doğru çekilme, çökme veya şekil bozukluğu
Memebaşı derisinde değişiklikler (soyulma, kabuklanma)
Meme cildinde yara veya kızarıklık
Meme cildinde ödem, şişlik ve içe doğru çekintiler olması (portakal kabuğu görünümü)
Memede büyüme, şekil bozukluğu veya asimetri ya da renginde değişiklik (kızarıklık vs.)

Meme Kanseri Tedavisi

Meme kanserinde tedavinin temelini cerrahi prosedürler oluşturuyor. Yani hasta cerrahi şansını kaybetmediyse ilk adım cerrahidir. Son yıllarda meme kanseri cerrahisinde mümkün olduğu kadar meme koruyucu cerrahi uygulanıyor. Günümüzde giderek artarak kullanılan “sentinel lenf düğümü biyopsisi” sayesinde bölgesel lenf nodlarında metastaz olup olmadığı değerlendirilebiliyor. Böylece koltuk altı lenf bezlerinin çıkarılıp, çıkarılmayacağı ortaya çıkıyor. Bu da hastayı gereksiz bir cerrahi işlemden korumakla kalmayıp cerrahi sonrasında oluşabilecek ve hastanın yaşam kalitesini düşüren komplikasyonların da önüne geçilmiş oluyor.
Meme kanserinde de diğer tüm kanser türlerinde olduğu gibi tedavinin gerçekten bireyselleştirilmesi gerekiyor.
En ideal yöntem her meme kanseri hastasının, meme kanseri tedavisinde uzmanlaşmış multidisipliner bir ekip tarafından değerlendirilmesi ve tedaviye hastanın da katıldığı, taraf olduğu bir süreç sonunda karar verilmesi oluyor. Araştırmalar, tedavinin uzlaşı ile belirlendiği hastalarda elde edilen klinik sonuçların daha iyi olduğunu gösteriyor.

Cerrahi tedavi
Kanser bulunan memenin tamamen alınması veya tümörlü dokunun çevresiyle birlikte çıkartılarak memenin korunması şeklinde olabiliyor. Yapılacak olan ameliyatın türüne hastalığın durumuna göre genel cerrah tarafından karar veriliyor. Meme ameliyatıyla birlikte o bölgedeki koltukaltı lenf bezleri de çıkartılabiliyor. Bazı durumlarda özel bir boya ile lenf yolları boyanarak (nöbetçi lenf bezi biyopsisi ile) koltuk altı ameliyatının yapılıp yapılmayacağına karar veriliyor.
Bekçi lenf bezinde kanser hücrelerinin bulunmadığı belirlenirse, koltukaltındaki diğer lenf bezlerine yayılma olmadığı öngörülerek bu bölgeye başka bir girişim yapılmadan ameliyat tamamlanıyor. Biyopsi sayesinde koltukaltındaki lenflerin alınması sonucu oluşabilecek kolda şişme, enfeksiyon ve ödem gibi riskler ortadan kalkıyor.

Meme Kanseri Evreleri
Diğer tüm kanserlerde olduğu gibi, meme kanserinde evreleme, yapılacak tedavinin planlanması açısından vazgeçilmez bir unsur. Buna göre, her bir evre hastalığın aşağıda tanımlanan aşamasını anlatıyor.

Evre 0 (karsinoma in situ):
Kanser hücreleri hem yayılma potansiyeli kazanmamış hem de tamamen memede sınırlı kalmıştır.

Evre 1:
Kanser hücreleri yayılma potansiyeli kazanmıştır, ancak 2 cm.''den küçüktür ve tamamen memede sınırlı kalmıştır.

Evre 2A:
Memede tümör yoktur, ancak koltukaltı lenf bezlerine kanser yayılmıştır. Ya da
a) Tümör 2 cm. veya daha küçük ve koltukaltı lenf bezlerine sıçramış veya
b) Tümör 2 cm’den büyük ama 5 cm’den küçük ve koltukaltı lenf bezlerine sıçramamıştır.

Evre 2B:
Tümör 2 cm’den büyük ama 5 cm’den küçük ve koltukaltı lenf bezlerine sıçramış veya tümör 5 cm’den büyük, ancak koltukaltı lenf bezlerine sıçramamıştır.

Evre 3A:
a) Memede tümör yok veya
b) Memedeki tümör 2 cm veya daha küçük veya
c) Tümör 2 cm''den büyük ama 5 cm''den küçük veya
d) 5 cm''den büyüktür. Ek olarak, kanser ya birbirine yapışık olarak koltukaltı lenf bezlerini tutmuştur ya da göğüs kafesi kemiğine yakın lenf bezlerine yayılmış olabilir.

Evre 3B:
Tümör her boyutta olabilir ve kanser göğüs duvarına ve/veya meme derisine yayılmış ve birbirine yapışık olarak koltukaltı lenf bezlerine sıçramış veya göğüs kafesi kemiği yakınındaki lenf bezlerine yayılmış olabilir.

Evre 3C:
Memede kanser belirtisi olmayabilir veya tümör herhangi bir boyutta olabilir ve göğüs duvarına ve/veya meme derisine yayılmış olabilir. Ayrıca kanser, köprücük kemiği altı veya üstü lenf bezlerine veya koltukaltı lenf bezlerine ya da göğüs kafesi kemiği yakınındaki lenf bezlerine yayılmış olabilir.

Evre 3C
meme kanseri opere edilebilir ve edilemez evrelerde inceleniyor:
Opere edilebilir evrede, meme kanserinde 10 veya üzeri lenf nodu tutulumu mevcuttur. Tutulan lenf bezleri ya köprücük kemiği altındadır ya da koltukaltı ve göğüs kafesi kemiği yakınındaki lenf bezleridir.

Opere edilemez evrede, kanser köprücük kemiği üzeri lenf bezlerine sıçramıştır.

Evre 4:
Kanser hücreleri vücuttaki uzak organlara (kemik, karaciğer, akciğer, beyin) sıçramıştır.

Meme kanseri nasıl anlaşılır?
Meme kanserinden yılda 14 bin ölüm olduğunu, her yıl 1 milyon yeni vaka yaşandığına dikkat çeken Dr. Çebi, şöyle konuştu: "Meme hastalıkları içerisinde hastaları ve hekimleri en çok meşgul eden hastalık meme kanserleridir. Meme kanserleri ile ilgili yapılan çalışmalar bize bu hastalığa ait çeşitli bilgi vermektedir. Her yıl meme kanseriyle ilgili bir milyon yeni vaka bildirilmektedir. Meme kanserinden yılda on dört bin ölüm olmaktadır. 40-50 yaşları arasında kadınlarda ölümlerin en sık nedenidir. Kadın
kanserlerinin yüzde 33''ünü oluşturur."

Sağlık Bakanlığı verilerine göre, bu oranın ülkemizde yüzde 23 ila yüzde 24 arasında olduğunu anlatan Çebi, şunları söyledi: "Batı toplumunda her dokuz kadından biri bu hastalığa yakalanır. Bu oran batıdan doğuya gidildikçe azalır. Batıya göre Uzakdoğu''da hastalığa yakalanma oranı beş kat daha azdır. Uzakdoğu''dan batıya göç etmiş göçmenlerde iki nesil sonra çevresel faktörlerin etkisiyle risk eşitlenir. Gerçekten de risk faktörleri açısından dünyanın farklı bölgeleri, özellikle doğu ve batı arasında
anlamlı derecede farklılıklar görülmektedir. 2008 yılında Harward Üniversitesinde göçmenlerle yerliler üzerinde yapılan ve risk faktörlerini konu alan bir çalışmada meme kanserinin önlenebilir ya da azaltılabilir olduğuna dair sonuçlar elde edilmiştir."

Meme dokusunda oluşan kitlelerin iki gruba ayrıldığını belirten Dr. Çebi, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu kitleler memenin iyi huylu ve kötü huylu kitleleridir. İyi huylu kitleler hasta için zararı olmayan kitlelerdir. Hayatı tehdit etmezler. Çevre dokuya ve uzak organlara yayılmazlar. Bu nedenle bunlara iyi huylu kitleler deriz. İyi huylu kitlelerin aksine kötü huylu kitleler hasta için riskli kitlelerdir. Bunlar hastanın hayatını tehdit eder. Komşu dokuya ve uzak organlara yayılabilirler ve zarar verebilirler. Meme kanseri dediğimiz kitleler bu kitlelerdir. Kanser hücreleri orijinal tümörden ayrılabilir, kan ve lenf yoluyla vücudun diğer organlarına ulaşabilirler"

50 yaşın üzerinde meme kanseri görülme sıklığının dört kat fazla olduğunu kaydeden Dr. Çebi, sözlerine şöyle devam etti: "Geçmişten günümüze değin meme kanserli hastalar üzerinde yapılan çalışmalar neticesinde meme kanserine neden olan ya da meme kanseri olma riskini artıran bir takım faktörler tespit edilmiştir. Bu faktörlerin bir kısmı hastanın kendi biyolojik yapısından kaynaklanır. Bir kısmı hastanın kendi yaşam tarzı ve alışkanlıklarından kaynaklanır. Bir kısmı da hastanın içinde yaşadığı çevresel etkenlerden kaynaklanır. Bu risk faktörlerinin bir kısmından hastalar korunabilir. Bir kısmından da korunamaz. Hastalar meme kanserine en çok 40-50 yaş arası dönemde yakalanır. 50 yaşın üzerinde meme kanseri görülme sıklığı dört kat daha fazladır. Meme kanseri tanısı konulan kadınların yüzde 70''i 50 yaş üzerindedir.

Hiç doğum yapmamış kadınlarda risk faktörünün yüksek olduğunu ifade eden Dr. Çebi, şunları söyledi: "İlk çocuğunu 30 yaşından sonra doğuran kadınlarda meme kanseri görülme oranı daha yüksektir. Mesela 20 yaşından önce doğum yapmış kadınlara oranla iki kat fazladır. Hiç doğum yapmamış kadınlarda risk daha da yüksektir. İlk adet görme yaşı 12''den küçük olanlarda, 55 yaşından sonra menopoza girenlerde, menopozdan sonra hormon tedavisi alan hastalarda risk daha yüksektir. Meme kanseri beyaz ırkta siyah ırktan daha fazla görülür. Meme dokusu yağlı ve yoğun kadınlarda kendi yaşıtlarına göre meme kanseri olma riski daha fazladır. Menopozdan sonra obez ve kilolu kadınlarda risk yüksektir. Günlük hayatta hareketleri az ve kısıtlı olan kadınlarda risk daha fazladır. Çalışmalar alkol alan kadınların meme kanserine yakalanma riskinin içmeyenlere göre daha yüksek olduğunu göstermiştir. Menopoz sonrası kullanılan hormonlar meme kanseri riskini yüzde 30 artırır.Bir kadında risk faktörlerinden herhangi bir tanesinin ya da birkaç tanesinin olması o kişinin meme kanseri olacağı anlamına gelmez. Kaldı ki risk faktörlerinin bir çoğunu taşıyan kadınlarda meme kanseri çoğu kez görülmez.

Meme Kanseri Bitkisel Tedavi
Aynısafa merhemi: 
Dıştan aynısafa merhemi kullanılır. Memeye günde pek çok kere merhem sürülür. Eğer kısa süre önce bir ameliyat yapılmışsa, bu büyük yara izinin üstüne aynısafa merhemi sürülür. Merhem yaranın gerginliğini azaltır ve en iyi biçimde kaynamasını sağlar. Derinin düzgünleştirilmesi için de, merhemin yapımından artan bitki posası, 4-5 kere yeniden ısıtılarak, ameliyat yarasının üstüne kompres olarak uygulanır.Bir tavada veya tencerede 250g saf domuz yağı(kaz yağı veya tereyağı) iyice kızdırılır. Bu kızgın yağın içine iki avuç ince kıyılmış taze aynısafa bitkisi(yaprak, çiçek, sap) eklenir, köpüklenme başladıktan sonra kısa bir süre karıştırılır ve ocaktan indirilerek serin bir yerde ertesi güne kadar bekletilir. Ertesi gün, yağ iyice akışkan hale gelene kadar ısıtılır, bir tülbentten geçirilerek süzülür ve kapaklı merhem kaplarına aktarılır.
 
Çevirenin notu: 
Süzme sırasında posalar sıkılacak olursa, bitkinin özsuyu yağın dibine çöker ve küf oluşturur. Bu tür merhemleri buzdolabında muhafaza edilmesi gerekir.
 
Atkuyruğu buğu kompresleri: 
içinde su kaynayan bir tencerenin üstüne oturtulmuş süzgecin içine iki avuç dolusu ince kıyılmış atkuyruğu(taze bitki daha etkilidir) koyulur. Tencereden yükselen buhar bitkileri ısıtır ve yumuşatır. Sonunda sıcak bitkiler bir tülbendin üstüne yayılır ve tülbendin uçları birbirinin üstüne atılarak bir kompres paketi oluşturulur. Bu kompres, ağrıyan memeye yatırılır, sıcak bir örtüyle tespit edilir ve birkaç saat veya gece boyunca etkilemeye bırakılır.
 
Bitki karışımı çayı: 
10g ısırganotu, 10g civanperçemi ve 30g aynısafa çiçeği ince kıyılarak iyice harmanlanır. Yarım tatlı kaşığı bitki karışımı, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyuna yayılarak 6-8 bardak çay soğutulmadan yudumlanır. Günde bir veya iki kerede demlenen günlük çay miktarı, bir termosta sıcak durumda muhafaza edilebilir.
 
İsveç Şurubu: 
Yukarıda önerilen çaya eklenerek günde 3 yemek kaşığı dolusu İsveç Şurubu alınır. Kullanım biçimi şöyle olmalıdır: Yarısı yemekten yarım saat önce ve öteki yarısı da yemekten yarım saat sonra içilecek olan yarım bardak bitki çayına 1 yemek kaşığı İsveç Şurubu eklenir. Olası ağrılara karşı değişimli olarak İsveç Şurubu kompresleri ve atkuyruğu kompresleri uygulanır.
 
İsveç Şurubu kompresi: 
Şurubun içeriğindeki alkolün deriyikurutmasını önlemek için, kompres bölgesine önceden aynısafa merhemi süriilmelidir. Yeterli büyüklükte bir pamuk parçası şurupla ıslatılır ve hasta bölgeye yatırılır. Isı kaybını önlemek için, kompresin üstüne bir tabaka kuru pamuk koyulur, şurubun çamaşırları lekelemesini önlemek için de, kompresin üstü bir plastik parçasıyla örtülür ve kompres sıcak bir bezle tespit edilir. İsveç Şurubu kompresi, hastanın isteğine göre, 2-4 saat veya gece boyunca etkilemeye bırakılır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp