Meme Kanseri Cerrahi Tedavi

Meme Kanseri Cerrahi Tedavi :

 Meme Kanseri Cerrahi Tedavi



Biraz da tedaviden bahsedelim. Düşünüyorum da eskiden meme kanseri olan kadına biç kurtuluşu yok gözüyle bakarlardı. Hâlâ öyle mi gerçekten? Meme kanseri olunduğunda mutlaka ölümü beklemek mi gerekir?
 
— Meme kanseri korkulan bir hastalık olmaktan çıkmış durumda. Özellikle son yıllarda meme kanseri belirli şartlar sağlandığında tedavisi mümkün bir hastalıktır.
 
Nedir peki o günlerden beri değişen? Ne oldu da artık meme kanseri korkulacak, insanın bayatına kasteden bir hastalık olmaktan çıktı?
 
—Burada iki önemli faktör söz konusu: Birincisi, insanların bilinç düzeylerindeki ciddi artıştır. Yazılı ve görsel basının etkisi, sivil toplum örgütlerinin ve sağlık kuramlarının yaptığı bilgilendirme ve bilinçlendirme girişimleri ile devlet eliyle yapılan tarama programları bu konuda oldukça etkinler.Bugün artık her sosyal kesimden ve her eğitim seviyesinden kadın, tam olarak uymasa da düzenli kontroller yaptırması gerektiğinin farkında. Şartları elverdiğince de bu kontrolleri yaptırıyor. 
 
Yaptırmayanlar bile en azındanyaptırmadıkları için bir iç huzursuzluğu duyuyorlar ve memelerinde herhangi bir sorun olduğunu düşündüklerinde zaman kaybetmeden cerraha geliyorlar.İkinci ana faktör ise teknolojinin ilerlemesine paralel olarak, hem tanı yöntemlerinde kullanılan cihazların gelişerek daha hassas ölçümler yapabilmeleri, hem de tedavi yöntemlerinde kullanılan ilaç ve cihazların daha etkili hale gelmesidir.
 
Meme kanseri mutlaka ameliyat mı edilmeli? Başka bir tedavi yolu yok mu?
 
— Bugünkü bilgilerimize göre erken dönemde yakalanan tüm meme kanserlerinin birinci tedavi tercihi cerrahidir. Kemoterapi, radyoterapi veya hormon tedavileri gibi diğer tedavi yöntemleri cerrahiye yandaş ve ona destek amacıyla kullanılırlar. Yine de bu seçeneklerin bazı özel durumlarda uygulama sıralamaları değişebiliyor.
 
Yani kanserin yakalandığı zamana göre tedavi seçenekleri değişiyor öyle mi?
 
— Evet. Örneğin eğer ameliyat edilemeyecek kadar ilerlemiş bir kanser varsa öncelikle ilaç tedavisi ile tümörün küçültülerek ameliyat edilecek boyutlara gerilemesi sağlanabilir. Veya tümör küçültülerek tüm memenin alınmasın dansa sadece tümörün alınması ve memenin yerinde bırakılması olanağı yaratılabilir.
 
 Erken yakalanmış bir kanserin ne gibi avantajları var? Sadece tedavi açısından mı şanslı oluyor hastalar?
 
— Erken yakalanmış bir meme kanserinde tedavinin dışında, hem daha uzun yaşam sürelerine ulaşmak mümkün hem de geri kalan ömrün çok daha konforlu geçirilmesi mümkün.
 
Gerçekten de bu durumda kanserin erkenden fark edilmesi önem taşıyor. O zaman mesaj her zaman aynı: “kanserden korkma, geç kalmaktan kork. ”
 
— Evet. Her zaman geçerli olmaya devam edecek bir mesaj bu.
 
 Ameliyat mutlaka uyutularak mı yapılır? Bölgesel olarak uyuşturmak mümkün değil mi?
 
— Genel yaklaşım olarak, meme kanseri ameliyatlarının hepsinin genel anestezi ile yapılma eğilimi vardır.
 
 Ameliyat seçeneklerinden bahsettiniz, biraz daha açabilir misiniz? Bu ameliyatlardan hangisinin yapılacağına kim karar veriyor? Hastanın fikrinin bu aşamada etkisi olabiliyor mu?— Ameliyatları “memenin alındığı ameliyatlar” ve sadece tümörün etrafından bir miktar sağlam meme dokusu ile alındığı yani “meme koruyucu ameliyatlar” olarak ikiye ayırmamız mümkün. Meme koruyucu ameliyatlarda, ek olarak ameliyat edilen “memeye ışın tedavisi,” yani radyoterapi yapılma zorunluluğu var. Ayrıca koltuk altı lenf düğümlerine yönelik girişimler de yapılıyor.Her hastaya her ameliyatın yapılması mümkün olamıyor.
 
Bu nedenle o hasta için uygun olan ameliyat şekilleri hastaya açıklanıyor ve karar verme aşamasında ona yol gösteriliyor. Bu aşamada uygun seçeneklerin hastaya sunularak kendi kararını vermesine imkân sağlanması, etik bir zorunluluktur. Bunun anlamı kararın tamamen hastaya bırakılması gibi algılanmamalı. İdeal olan, hekimin ve hastanın tedavinin şekline birlikte karar vermeleridir.
 
 Memenin yerinde kalması fikri kulağa güzel geliyor. Herkese yapılabilir mi bu “meme koruyucu cerrahi”

— Meme koruyucu tedavi tüm dünyada giderek daha sıklıkla yapılmaya başlandı. Söylediğiniz gibi kendi memesinin yerinde kalma fikri kadınlara cazip geliyor, ancak bu yöntem her hastaya uygun olmayabiliyor. Her şeyden önce tümörün büyüklüğünün bu ameliyata uygun olması gerekli. 
 
Tümörün büyük, memenin küçük olduğu durumlarda çok kötü bir kozmetik sonuç ortaya çıkacağından ameliyat yapılamaz.Yine tümörün, memenin birden fazla yerinde yaygın olarak bulunması da bu ameliyatın yapılmasını engeller. Bu ameliyatla birlikte ışın tedavisi yapılması gerekli olduğundan, ışın tedavisi alamayacak özellikte olan hastalara da uygulanması mümkün olamıyor.Hepsinden önemlisi, hastanın bu ameliyatın yapılmasını istememesi durumunda, meme koruyucu ameliyat yapılamaz.
 
 
• Peki, hiç riski yok mu sadece kanserin alınmasının? Kalan memede tekrar kanser oluşmuyor mu?
 
— Böyle bir risk her zaman var. “Meme koruyucu cerrahi” sonrasında tekrar kanser gelişme oranı, yüzde 10-17 arasında değişiyor. Bu tekrarlama oranları, memenin alınması ile ortaya çıkan tekrarlama oranlarına göre biraz fazla. Bu nedenle meme koruyucu cerrahi sonrasında, civara yayılmış kanser hücrelerini ortadan kaldırmak için o bölgeye ışın tedavisi uygulanması mutlaka gerekli. Böylece meme kanserinin tekrarlama oranları, memenin alındığı ameliyatın oranlarına gerilemekte. Ayrıca olası bir tekrar durumunda, kalan meme dokusunun tamamen alınarak tedavinin tamamlanması imkânı da bir koz olarak elimizde duruyor.
 
 Diğer seçeneğe geçecek olursak; kimlerin memesinin tamamını almak gerekiyor?
 
— Biraz evvel söylediğimizden yola çıkarsak, meme koruyucu cerrahi yapılması uygun olmayan tüm hastalarda memenin tamamının alınması zorunlu bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor.
 
 Memenin tamamının alınması, kanserin tekrarlamasını mutlaka engeller mi?
 
— Memenin tamamının alınması kanserin tekrarlama ihtimalini tamamen ortadan kaldırmaz, ancak en az seviyeye indirir. Bu oran, ortalama yüzde 10-13 arasında.
 
 Günümüzde en sık hangi ameliyat şekli tercih ediliyor?
 
— Meme koruyucu cerrahinin giderek daha sık uygulanır olmasına rağmen, memenin tamamının alınması daha çok tercih edilen yöntem. Zamanla bu oranların değişeceği ve hastanın kendi memesinin yerinde kalmasını daha çok tercih edeceğini düşünüyorum. Bunun için erken tanınmış ve küçük bir kitlenin varlığı çok önemlidir.
 
 Bir de koltuk altı lenf düğümlerinden bahsettiniz. Bunların temizlenmesinin ne gibi faydaları var?
 
— Normalde memede ortaya çıkan bir kanser çok büyük olasılıkla o taraftaki koltuk altı lenf düğümlerine doğru yayılıyor. Bu bezlerin alınması hem yayılımın önlenmesinde hem de ameliyat sonrası yapılacak olan tedavinin planlanmasında çok önemli bir rol oynuyor.
 
Ama bu ameliyat da mutlaka bazı sorunları beraberinde getiriyor olsa gerek?
 
— Elbette. Koltuk altı lenf düğümlerinin temizlenmesi uzun vadede kolun şişerek “lenf ödem” adını verdiğimiz durumun ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu nedenle koltuk altı lenf düğümü temizliği yapılan hastalardan, o taraftaki kollarından kan aldırmamalarını, tansiyon ölçtürmemelerini, serum taktırmamalarını, manikür yaptırmamalarını, kollarını sıkan takı (yüzük, bilezik vb.) kullanmamalarını, kısaca kan dolaşımlarını bozacak işlemlerden kaçınmalarını tavsiye ediyoruz.
Bu sorunlardan kaçınmak mümkün değil mi?
 
— Uygun hastalarda koltuk altındaki “bekçi lenf düğümü” adını verdiğimiz lenf düğümlerinde kanser hücresi olup olmadığını saptıyoruz. Eğer sıçrama yoksa temizliğe gerek kalmıyor.
 
 “Koltuk altı bekçi lenf düğümü” ne demek?
 
— Bunlar, memeden koltuk altına giden ilk lenf düğümleridir. Dolayısıyla teorik olarak koltuk altı bölgesinin hemen önündeki lenf düğümlerinde kanser hücresi yoksa büyük ihtimalle daha derinlerde de yok demektir.
 Koltuk altındaki bekçi lenf düğümleri nasıl saptanıyor?
 
— Bunun için iki yöntem var: Birinci yöntemde ameliyattan önce tümörün etrafına radyoaktif bir madde veriyoruz. Bu maddeyi tutan bekçi lenf düğümlerini ameliyat sırasında özel bir detektörle saptayarak çıkarıyoruz. İkinci yöntemde de ameliyat sırasında memenin derisi altında özel bir mavi boya enjekte ediyoruz sonra da koltuk altında maviye boyanmış lenf düğümlerini buluyoruz.Her iki durumda da ameliyat devam ederken orada bulunan bir patolog örnekleri inceleyerek, lenf düğümlerine sıçrama olup-olmadığını belirliyor. Bu düğümleri bulabilmemiz her zaman mümkün olmuyor. Böyle durumlarda en başta yapmamız gerekeni yapıp, koltuk altındaki lenf düğümlerini tamamen temizliyoruz.
 
Bu işlemlerin hepsi hasta ameliyatta uyurken mi oluyor, yani uyandığında her şey tamamlanmış mı oluyor?
 
— Elbette. Tüm bunlar hasta uyurken oluyor.
 
•Son olarak, bazı hastalara koltuk altı lenf bezi temizliği yapılmıyor.

Neden yapılmıyor? Veya şöyle sorayım, kimlere yapılmıyor?
 
— Bu ameliyat, kanseri erken evrede yakalanmış hastalarda denenebilir. Hastanın yapılan muayene ve ultrasonun- da anormal özellikte lenf düğümü saptanmamışsa koltuk altı bekçi lenf düğümü aranabilir. Çünkü erken dönemde yakalanan meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 60’ında koltuk altı lenf düğümlerine sıçrama olmamıştır. Eğer ameliyatta da bu sıçramanın olmadığı saptanırsa hastanın boşu boşuna koltuk altı lenf düğümlerinin alınmasına gerek kalmaz. Bu da çok daha konforlu bir hayat imkânı sağlayacaktır.

Meme Kanseri Belirtileri



Meme içinde kanserleşen bir hücrenin, bir tümör oluşturması ve bir uzmanın muayene sırasında anlamasına ya da radyolojik incelemede belli olmasına kadar hayli uzun zaman geçmesi gerekiyor. Kadınlar genellikle en az 1 cm. büyüklüğüne ulaşmış bir kitleyi, elle kontrol yöntemi sayesinde fark edebiliyorlar.

Günümüzde meme kanserlerinin çoğu kişinin kendisi tarafından bulunuyor. Kanserli kitleler nispeten sert, düzensiz kenarlı, yüzeyi pürtüklü görünüyor ve meme dokusu içinde rahatça oynatılamıyor. Kanser uzak organlara metastaz (yayılım) yapmışsa bu yayılımlar, nadiren meme kanserinin ilk bulgusunu oluşturuyor. Meme kanserinin sıkça yayılma gösterdiği bölgeler ise kalça ve omurga kemikleri ile akciğer ve karaciğer.

Ancak bazı hastalarda bu belirtilerin hiçbirisi olmuyor ve kanser yalnızca, mamografi incelemesiyle tespit edilebiliyor. Aşağıdaki belirtilerden en az biri varsa, vakit geçirmeden uzmana başvurulması gerekiyor.

Memede veya koltukaltında ele gelen kitle (sertlik, şişlik)
Memebaşından akıntı (tek kanaldan kanlı veya şeffaf renkli)
Memebaşında içe doğru çekilme, çökme veya şekil bozukluğu
Memebaşı derisinde değişiklikler (soyulma, kabuklanma)
Meme cildinde yara veya kızarıklık
Meme cildinde ödem, şişlik ve içe doğru çekintiler olması (portakal kabuğu görünümü)
Memede büyüme, şekil bozukluğu veya asimetri ya da renginde değişiklik (kızarıklık vs.)

Meme Kanseri Nedir?


Meme kanseri, süt bezleri veya sütü memebaşına taşıyan kanalları döşeyen hücrelerden gelişiyor. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlık oluşturan gen mutasyonu meme kanseri riskini artırıyor.

Meme kanseri, memenin süt bezlerinde ve üretilen sütü meme başına taşıyan kanalları döşeyen hücreler arasında, çeşitli etkenler sonucu kontrolsüz şekilde çoğalan ve başka organlara yayılma potansiyeli taşıyan hücrelerden meydana gelen tümöral oluşumdur.

Meme kanserine hangi etkenlerin neden olduğu kesin olarak bilinmiyor. Ancak günümüze kadar yapılan çalışmalarda, yüksek olasılık gösteren bazı faktörler belirlenmiş bulunuyor. Bazı kadınlarda genetik yatkınlık oluşturan gen mutasyonları (genlerde kansere eğilim yaratan bozukluklar) meme kanseri riskini artırırken, diğerleri kadın olmak dışında bir risk faktörü taşımıyor.

En büyük risk Kuzey Avrupalı kadınlarda
Meme kanserinden ölüm oranlarının en yüksek olduğu ülkeler Kuzey Avrupa'da bulunuyor. Bu ülkelerde oran, 100 binde 22.6. Çin ve Japon kadınların meme kanserinden ölüm oranları, Kuzey Avrupalı kadınların tam aksine, en düşük seviyede. Bu oran Çin’de 100 binde 5.6 iken Japonya’da 8.3.

ABD'de tüm yaşamı boyunca her 8 kadından biri, meme kanserine yakalanıyor. 2008 yılında ABD'de 182 binden fazla kadına meme kanseri teşhisi kondu. 40 bin civarı kadın da meme kanseri nedeniyle hayatını kaybetti. Ancak bütün bu üzücü istatistiklerin yanı sıra, yüz güldüren sonuçlar da var.

Bugün ABD'de 2.5 milyon yaşayan, tedavi uygulanmış sağlıklı meme kanserli hasta bulunuyor. 40 yaş üzeri kadınlarda mamografik tarama programlarının artmasının ve menopozdaki kadınlara önerilen hormon replasman tedavilerinin gittikçe azalmasının, meme kanseri tedavisindeki başarıyı artırdığı düşünülüyor.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp