kadında cinsel istek nasıl artırılır
Kadında Cinsel İstek
Kadında Cinsel İstek, Cinsel uyarılma ile ilgili sorunlar bazı fiziksel durumlar ve yaşam dönemleri ile ilişkili olabilir. Diyabet, sigara kullanımı, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve sinir hasarları hem kadın hem de erkekte cinsel uyarılmayı olumsuz etkileyebilir.
Kadında Cinsel İstek
Kadınlarda cinsel tepki dört aşamadan oluşur: İstek, uyarılma, orgazm ve gevşeme. Bu basamakların herhangi birinde aksama cinsel yaşamda sorunlara yol açabilir. Kadınlarda cinsel işlev bozuklukları cinsel istek azalması, cinsel iğrenme bozukluğu, cinsel uyarılmada yetersizlik, orgazm güçlüğü, vajinismus ve disparonidir. Bu bozukluklar psikolojik nedenlerle oluşabildiği gibi yaşlanma ve gebeliğe, çeşitli bedensel hastalıklara ve ilaç yan etkilerine bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Bu yazıda ağırlıklı olarak bedensel hastalıklar ve ilaç yan etkileri sonucu ortaya çıkan cinsel işlev bozuklukları ilgili yazın bağlamında gözden geçirilmektedir.
Cinsel yaşam çeşitli psikolojik ve biyolojik etmenlerin rol oynadığı karmaşık bir süreçtir. Kadınlarda cinsel tepki dört aşamadan oluşur: İstek, uyarılma, orgazm ve gevşeme (Hawton 1985; Şekil 1). Bu basamakların herhangi birinde aksama cinsel yaşamda sorunlara yol açabilir. Cinsel işlev bozuklukları tüm cinsel dışavurum biçimlerini kapsayacak şekilde genel ya da durumsal olabilmektedir. Ayrıca, cinsel işlev bozuklukları tüm cinsel yaşam süresine yayılabilir ya da belli bir dönemi kapsayabilir (APA, 1994).
Kadınlarda en sık bulunan cinsel işlev sorunlarından cinsel istek bozukluğunun (Hawton 1985) başlıca özelliği, cinsel fantezilerin ve cinsel isteğin az olması ya da hiç olmamasıdır. Birincil (yaşam boyu) cinsel istek bozukluğu bulunan kadınlar çoğunlukla yaşamlarının erken dönemlerine ilişkin olumsuz cinsel yaşantılara sahiptirler. İkincil (edinsel) cinsel istek bozukluğu daha yaygındır (APA 1994).
Kadınlarda cinsel uyarılmaya yanıt, vajinada nemlenme ve genişleme, dış genital organlarda kabarma biçimindedir. Cinsel uyarılma bozukluğu sıklıkla cinsel istek azlığı ile birlikte görülür. Cinsel ilişki sırasında uyarılmanın yeterli bir şekilde sağlanamaması ya da cinsel ilişki bitene dek sürdürülememesi bu bozukluğun başlıca özelliğidir. Cinsel istek azlığı ve cinsel uyarılma bozukluğu tedavi başvuruları arasında da ön sıralardadır (Hawton 1985).
Orgazm, cinsel yoğunluğun boşalması, cinsel organların ve cinsel organ çevresindeki kasların ritmik kasılması (vajina duvarının dış üçte birlik bölümünde meydana gelir) ile birlikte cinsel hazzın doruğa ulaşması şeklinde tanımlanmaktadır (APA 1994). Kadınlar orgazmı ortaya çıkaran uyarının türü ve yoğunluğu açısından büyük bir değişkenlik gösterirler. Orgazm bozukluğunun başlıca özelliği, olağan bir cinsel uyarılmanın ardından orgazmın gecikmesi ya da hiç olamamasıdır. Orgazm yetisi, cinsel organların boyutu ya da çevre kasların gücü ile bağlantılı değildir. Orgazm yetisi yaşla artabildiği için, orgazm bozukluğu genç kadınlarda daha yaygındır.
Cinsel ağrı bozuklukları grubunda disparoni ve vajinismus yer almaktadır. Disparoni cinsel ilişki sırasında ağrı duymayla karakterizedir ve etiyolojisinde bedensel hastalıklar sıktır. Vajinismus, vajinanın dış üçte birini çevreleyen perine kaslarının, penis, tampon ya da parmağın girmesini engelleyecek şiddette istemsiz kasılmasıdır. Batı kaynaklı yayınların aksine, ülkemizde cinsel işlev yakınmasıyla psikiyatri kliniklerine başvuruların çoğunluğunu vajinismus oluşturmaktadır (Kayır 1995).
Cinsel işlev bozukluklarının ortaya çıkmasında psikolojik ve sosyal etmenlerin yanı sıra gebelik ve yaşlılık gibi fizyolojik durumlar, çeşitli bedensel hastalıklar ve kullanılan ilaçlar da rol oynar.
Bedensel Hastalıkların Cinsel İşlevler Üzerine Etkileri
Cinsel istekte azalma hepatit, kanser, süreğen ağrı gibi düşkünleştirici hastalık ya da sorunların bir sonucu olarak ortaya çıkabilir. Özellikle beden imgesinin bozulduğu mastektomi, ileostomi, histerektomi gibi ameliyatlardan sonra cinsel istek azalabilir (Steinberg ve ark. 1985, Hawton 1985).
Endokrinolojik hastalıklar sıklıkla ruhsal bozukluklara yol açar. Bu durumlarda endokrinolojik hastalığın kendisine bağlı cinsel sorunlar görülebileceği gibi diğer psikiyatrik bozukluklara bağlı cinsel işlev bozuklukları ortaya çıkabilir. Bu hastalıklarda cinsel işlev bozukluklarına ilişkin veriler sınırlıdır. Hipertiroidide cinsel istek artışı ya da azalması (Hall 1983), hipotiroidide ise çoğunlukla cinsel istek azalması olmakla birlikte artış ya da azalma (Hawton 1985) bulunabilmektedir. Addison hastalığında cinsel istek ve orgazm azalması gözlemlenmektedir (Hawton 1985). Hiperkortizolemi genel olarak değişikliğe yol açmamasına karşın bazı olgularda cinsel istekte artma ya da azalmaya, seyrek olarak da orgazm kaybına neden olabilir (Hawton 1985, Gotch 1994). Akromegali depresif belirtilerin yanı sıra cinsel istekte azalmaya yol açmaktadır (Hutto 1998). Hiperprolaktinemi, başka psikiyatrik bozukluklarla birlikte cinsel istek azalmasına da yol açabilir (Kellner ve ark. 1984). Kadınlarda testesteron cinsel istek ve ilişki sıklığıyla, androjen içeren ilaçlar ise cinsel istek, uyarılma ve cinsel fantezilerle ilintilendirilmiştir (Sherwin ve ark. 1985). Hipofiz yetersizliği çoğunlukla cinsel istek ve orgazmda azalmaya yol açmaktadır (Hawton 1985). Diabetes mellitusun kadınlarda cinsel işlev bozukluğuna yol açıp açmadığına ilişkin veriler yetersizdir. Tip I diabetin cinsel işlev kaybına yol açmadığı, ancak tip II diabetin cinsel istek, nemlenme ve cinsel etkinlikte azalmaya yol açabildiği bildirilmiştir (Schreiner-Engel ve ark. 1987). Miyokard enfarktüsü sonrasında yeni enfarktüs geçirme korkusu cinsel işlevlerin bozulmasına yol açabilir. Böbrek yetmezliği prolaktin ve tiroid hormon düzeyini yükseltir ve östrojen aktivitesini azaltır (Wilke & Seymour 1993). Diyaliz uygulanan kadınlarda anorgazmi, cinsel istekte azalma ve vajinal nemlenmede azalma saptanmıştır. Uterovajinal prolapsusu olan kadınların üçte birinde ilişki sırasında inkontinans bildirilmiştir (Weber ve ark. 1995). Doğal olarak bu durum ilişki isteğini de azaltır. Epileptiklerde, özellikle temporal epilepsililerde, cinsel istek azalması görülebilir. Medulla spinalis‘in tam kesisinde orgazm bozukluğu bildirilmiştir (Hawton, 1985).
Disparonide, cinsel organlarda menopozla oluşan değişiklikler ve cinsel organ hastalıkları önemli rol oynar . Disparoni ayırıcı tanısında yer alan hastalıklar (Kaiser 1996) Tablo 1‘de gösterilmiştir.
Menopoz ve Cinsel İşlevler
Gebelik döneminde ve yaşlı ya da menopoza girmiş kadınlarda cinsel isteğin ortadan kalktığı, yanlış olmakla birlikte yaygın bir kanıdır. Ama kimi zaman menopoz, gebelik gibi fizyolojik durumlar cinsel isteksizliğe gerçekten de sebep olabilir. Cinsel istek azalmasına, endokrin değişikliklerin yanı sıra cinsellikle ilgili yanlış inançlar da yol açabilir. Menopozda ortaya çıkan ruhsal sorunlarda etiyolojiye ilişkin farklı sonuçlar bildirilmiştir ve hormonal değişikliklerin rolü kesin değildir (Nicol-Smith 1996). Menopoz döneminde over işlevlerinin durmasıyla birlikte, östradiol ve östron düzeylerinde belirgin düşme ve FSH düzeyinde yükselme olur. Bu hormonal değişiklikler vaginada mukoza incelmesi, elastikiyet azalması ve kuruluğa yol açar. Bu durum da disparoniye neden olur (Johnson 1998). Etkin cinsel yaşamı olan 65 yaşından büyük kadınların üçte birinde disparoni görülmektedir. Ancak bu durumun cinsel istek ve östrojen eksikliğiyle ilişkisi saptanmamıştır.
İlaçların Cinsel İşlevler Üzerine Etkileri
İlaçların erkek cinsel işlevleri üzerine etkileri iyi bilinmektedir, ancak kadınlar için durum bu kadar açık değildir. Doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda cinsel istek azalması olduğu bildirilmiştir, ancak bunun mekanızması bilinmemektedir (Hawton 1985). Uzun süreli antikonvülzan, özellikle fenitoin kullanımı testesteron düzeyinin düşmesine neden olmakta, bu yolla da cinsel isteği azaltmaktadır (Hawton 1985). Psikotrop ilaçların cinsel işlevleri engelleyici çeşitli etkileri vardır. Klorpromazin, tiyoridazin, trifloperazin vajinal nemlenme ve orgazmı azaltabilir (Sadock 1995). Heterosiklik antidepresanların kadınlardaki cinsel işlevlere etkileri pek bilinmemektedir. Ancak, seçici serotonin geri-alım inhibitörlerine (SSGİ) bağlı cinsel işlev bozukluğunun mianserin (Aizenberg 1999) ya da moklobemid (Ramasubbu 1999) ile düzeldiği bildirilmiştir. Klomipramin bazı kişilerde cinsel isteği artırmaktadır. Mono amino oksidaz inhibitörleri vajinal kuruluk ve orgazm inhibisyonuna neden olabilir. Amfetamin, metilfenidat gibi psikostimülanlar cinsel isteği artırmaktadır. Alfa ve beta-adrenerjik ilaçlar cinsel istek azalmasına yol açabilir. Amantadin ve benztropin gibi antikolinerjikler vajinal kuruluğa neden olmaktadır. Antiallerjiklerden difenhidramin cinsel isteği azaltırken, siproheptadin orgazm yetisini artırmakta ve SSGİ‘lerın yol açtığı cinsel işlev bozukluklarında kullanılmaktadır (Sadock 1995). Yeni kuşak antidepresanlar ve antipsikotiklerin cinsel işlevler üzerine etkileri (Goldberg 2000) Tablo 2‘de gösterilmektedir.
Psikososyal Etmenlerin Cinsel İşlevler Üzerinde Etkileri
Cinsel istek, ilişki sürecinde artıp azalarak dalgalanma gösterebilir. Çeşitli dış etmenlerle (çocuk ya da ebeveyne bakım, iş yoğunluğu, bedensel hastalık vs) ilginin bir başka yönde yoğunlaşması geçici bir istek azalmasına neden olabilir. Sosyo-ekonomik kayıplar da cinsel yaşamı olumsuz etkileyebilir.
Kültürel, etnik, sosyoekonomik ve psikososyal etmenlerin hepsi cinsel inançlar, değerler, tutumlar ve davranışlar üzerinde etkilidir. Yirminci yüzyılın egemen ‘gençlik‘ kültü özellikle kadınlar için yaşlanmayı cinsellik modeline uygunsuz kılmaktadır. Beden imgesindeki ve kendilik algısındaki değişikliklerin cinsel tutum üzerinde önemli etkisi vardır. Ayrıca, erken cinsel gelişim ve cinsel travma öyküsü de sonraki cinsel yaşamı etkiler.