Ibs Hastalığı İçin Risk Faktörleri

Ibs Hastalığı İçin Risk Faktörleri : * İrritabl bağırsak sendromu, sıklıkla 20-50 yaş arasmda görülür. En sıkta 35-50 yaş arası görülür. Diğer yaşlarda da görülür fakat daha azdır. Bu nedenle bu yaş aralığı risk faktörlerinden biri olarak kabul edilmektedir. 50 yaş sonrası sıklığı azalır.
 
* Kadmlarda erkeklere oranla daha sık görülmektedir. Bu nedenle bayan olmak bir risk faktörüdür.
 
* Bazı besinler bağırsak hareketlerinde değişmelere yol açar. Kahve, çay, kola, alkol, baharatlı yiyecekler, süt gibi besinler bu soruna yol açabilir.
 
* Bazı insanlarm sindirim sistemi bazı yiyeceklere karşı hassastır. Doktora başvuran kişiler özellikle bir besini yedikten sonra bu hastalığın başladığını belirtebilirler. Süt, kahve, yağlı yiyecekler, alkol bu besinler arasmda sayılabilir. Hastalığa neden olmasalar da şikayetlerin artmasına yol açabilirler.
 
* İçine kapanık, dış çevreyle ilişkili olmayan, sosyal olmayan gençlerde bu hastalık sıkça görülür. Özellikle de kalabalık ortamlarda, öğretmeninin tahtaya kaldırmasıyla ya da hangi yaşta olursa olsun sevdalandığı kişinin, ilgi duyduğu kişinin yanmda heyecanlandığı zamanlarda bu hastalık belirtileri başlayabilir.
 
* Bazı enfeksiyonlar sırasında hastalığın şikayetleri artabilir. Özellikle bağırsakları rahatsız eden enfeksiyonlar bu hastalığı tetikler.
 
* Liften yetersiz beslenme
 
* Belirli yiyeceklere karşı hassasiyet (Yiyecek İntoleransı). Özellikle alerji yapan gıdalar, aynı zamanda bağırsaklarda bu tür rahatsızlıklara neden olabilir.
 
* Stres ve psikolojik sorunlar. Stres bu tür hastalarda bağırsak kasılmalarım artırır ve belirtilerin artmasına sebep olur. Stres yiyeceklerle beraber en önemli risk faktörüdür.
 
* Sigara
 
* Alkol
 
* Kadınlarda adet dönemi
 
* Öğün atlama ve birden çok yemeği aynı anda yemek bağırsakları bozabilir.
 
* Bazı antibiyotiklerin kullanımı ve diğer ilaçlar
 
* Soğuk hava ve mevsimsel değişiklikler bu hastalığa yakalanmak için önemli risk faktörüdür.
 
* Çorap ve terlik giyilmeden çıplak ayakla dolaşmak İBS belirtileri gösterebilir ya da belirtileri artırabilir.

Diyet modifikasyonu

Hasta muayenesinde dikkatli alınan bir hikaye ile spesifik yiyeceklerle semptomların ilişki paternini ortaya çıkarılabileceğini söyleyen Doç. Dr. Çoban, “Bu gurup hastalar için bazı diyet uygulamaları önerilmiştir. Ancak etkinlikleri iyi ortaya konulmamıştır. Laktoz intoleransı ve İBS semptomları birbirine benzeyebilir. Laktozsuz diyetle yapılan ampirik bir deneme, şüpheli İBS olan hastalarda düşünülmelidir. İBS tanısı alan bazı hastalar laktoz intoleransı tanısı alamamış olabilir ve laktozsuz diyet yapıldığı zaman klinik düzelme olabilir. Şişkinliğe yol açan gaz yapan yiyeceklerin dışlanması gaz şikayeti olan hastalarda mutlaka düşünülmelidir” diye konuştu.

Gıda alerjisi önemli bir risk faktörü müdür?

İBS’de gıda alerjisinin rolü açık olmadığını belirten Doç. Dr. Çoban, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gıda alerjisinin semptomların gelişmesinde rolünün olması olası iken böyle bireyleri belirlemede güvenli bir anlamlılığı yoktur. Spesifik diyet antijenlerine karşı serum immunglobulinlerin test edilmesi ve sorumlu gıdaların eliminasyonu önerilmiştir. Gluten sensitivitesi (aşikar çölyak hastalığı olmaksızın) fonksiyonel barsak hastalıklarının bir nedeni olarak ileri sürülmüştür. Ama İBS’nin patogenezi veya tedavisi açısından böyle bir ilişkiyi kurabilecek çok az çalışma vardır. Bununla birlikte şikâyetlerin düzelmesi için glütenden kaçınmak popüler hale gelmiştir. İBS’de semptomların azaltılması için karbohidratlardan kaçınma konusu popüler bir non-farmakolojik yaklaşımdır. Ancak bu konuda çok az çalışma vardır. Fiber alımında artış sıklıkla tavsiye edilir. Buna karşın, bütün yazarlar aynı fikirde değildir. Yaygın kullanımlarına rağmen bu konuda ikna edici yeterince kanıt yoktur.”

Psikososyal tedaviler İBS’de yeri

Stres faktörleriyle ilişkili semptomları olan hastaların edilmesi için davranış tedavilerinin önerilebileceğini söyleyen Doç. Dr. Çoban, “Faydaları tartışmalı olmasına rağmen hipnoz, biyofeedback ve psikoterapi, anksiyetenin azalmasına neden olabilir. Hasta sorumluluğunu artırır ve ağrı toleransını düzeltir. Antidepresanlarla 1278 İBS’li hastada 20 plasebo kontrollü çalışmayı içeren bir meta-analizde ortaya konmuştur ki psikolojik tedavi kontrol tedavisinden daha efektiftir veya en azından %50 semptomlarda azalmaya neden olmuştur” dedi.

Farmakolojik tedavi
İBS’de tedavisinde farmakolojik ajanların yardımcı olabileceğini dile getiren Doç. Dr. Çoban, şu bilgileri verdi: “Bununla birlikte ilaç seçimi hastanın majör semptomlarına bağlı olarak değişir. Bundan dolayı, diyare predominant İBS konstipasyon predominant hastalıktan farklı şekilde tedavi edilir. İlaçların kronik kullanımının genellikle minimize edilmesi veya bu hastalığın hayat boyu olan natüründen dolayı kaçınılması önerilmektedir. Ortaya çıkan fayda, İBS tanısı alan populasyonun heterojen olmasından, hastalık markerlarının olmamasından ve yüksek plasebo cevap oranlarından dolayı kısmi olabilir.”

Antispasmodik ajanlar ve antidepresanlar
Antidepresanlar ve atispasmodik ajanların İBS tedavisinde sık kullanılan ajanlar olduğunu dile getiren Doç. Dr. Çoban, “Atispasmodikler en sık kullanılan farmakolojik ajanlardır. Belli antispasmodik ilaçlar (hyosin, cimetropium, pinaverium ve peppermint oil) kısa süreli rahatlama sağlar ama uzun dönem etkinlik gösterilememiştir. Bunlar, postprandial abdominal ağrı, gaz, şişkinlik ve fekal urgency’li hastalarda faydalı olabilir. Bunların plasebodan daha efektif olduğu bazı çalışmalarda gösterilmiştir. Antidepresanlar, ruh halini düzeltici etkilerinden bağımsız olarak analjezik özelliklere de sahiptir ve bundan dolayı nöropatik ağrılı hastalarda yararlı olabilir. 2009’da 789 İBS’li hastada antidepresanlarla yapılan 13 çalışmanın bir metaanalizinde ağrının ve global semptomların rahatlaması için 1-3 aylık tedavi sürelerinde antidepresanların anlamlı şekilde plasebodan daha efektif bulunduğu sonucuna varılmıştır. İBS’nin tedavisi için bir antidepresan seçilecekse, başlangıçta düşük dozlar uygulanmalıdır ve ağrı kontrolünü sağlamak için titre edilmelidir” şeklinde konuştu.

İBS tedavisinin şiddet ve semptomların o andaki tipine göre değişmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Çoban, şu bilgileri verdi: “Hafif veya sık olmayan semptomları olan hastalar genellikle az veya hiçbir fonksiyonel veya psikolojik dengesizliğe sahip değildir. Bundan dolayı tedavi spesifik farmakolojik tedaviden daha çok doktor hasta ilişkisinin tesisi, hasta eğitimi, hastaya güven verme ve diyet modifikasyonu gibi alanlara odaklanmalıdır. Orta dereceli semptomları olan hastalar semptomların aktifleşmesinden dolayı normal günlük aktivitelerinde kesintiye uğrar. Bu hastalar, aynı zamanda psikolojik etkilenme de ortaya koyabilir. Bu hastalarda, laktoz intoleransı, aşırı kafein, veya spesifik stres faktörlerini presipite edici faktörleri belirlemek için birkaç hafta hastanın semptomları monitörize edilmelidir. Diyette modifikasyonlar, davranış değişiklikleri, ve psikoterapi klinik sonucu düzeltebilir. Ayrıca ilaç tedavisi verilebilir. Sıklıkla altta yatan psikiyatrik bozuklukla ilişkili olarak şiddetli inatçı semptomları olan İBS’li hastaların küçük bir grubu, 3. Basamak sağlık kurumlarında bulunmaktadır. Bu hastalara davranış modifikasyonu ve psikoaktif ilaçların kullanımı önerilmektedir.”

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp