Histamin Alerjisi Nedir

Histamin Alerjisi Nedir :

Alerjik hastalıklarda belirtilerin değerlendirilmesi ve sorumlu etkenlerin saptanmasıyla doğru tanıya ulaşılabilmesi büyük ölçüde hastadan alınacak bilgilere bağlıdır.
Alerjinin tipik olarak bir aile özelliği biçiminde ortaya çıktığı kabul edilir, ama birçok başka hastalıktan farklı olarak kalıtımla nasıl aktarıldığı henüz aydınlatılmamıştır. Hatta alerji oluşumunda kalıtınım dışında çevre, yaşama alışkanlıkları, ruhsal koşullar gibi birçok başka etkenin de belirleyici olduğu bilinmektedir.
Gebelik dönemi bebekte alerji oluşumu açısından çok önemlidir. Gebelikte anne ile dölüt arasındaki ilişki nedeniyle annenin etkisi büyüktür. Daha çok alerji yapıcı maddelerle (süt ve yumurta) beslenen annenin dölyatağında bir duyarlılık gelişebilir. Son araştırmalara göre sigara dumanının alerjik tepkiye
yol açan IgE grubu antikor oluşumunu uyarıcı etkisi dölütte de görülmektedir. Bu etki annenin içtiği günlük sigara sayısıyla orantılı olarak artmaktadır. Annenin doğumdan önceki alışkanlıklarıyla alerji arasında herhangi bir ilişki olabileceği uzun süre kabul edilmemiştir. Oysa günümüzde bu bilgilerin iyi değerlendirilmesi tanı açısından büyük önem taşımaktadır.
Değerlendirilmesi gereken önemli bir öğe de çocuğa verilen besinlerin türüdür. Bebekte en erken ortaya çıkan alerjinin inek sütüne bağlı olduğu artık kesinleşmiştir. Ayrıca inek sütü üzerinde en çok araştırma yapılan ve en iyi bilinen alerji nedenidir, çünkü bebeğin yalnızca inek sütüyle beslendiği dönemde alerjinin ayırıcı tanısı kolaydır. Alerjik duyarlılık genellikle yaşamın üçüncü yılına doğru kendiliğinden geçer. Bu durum özellikle üç yaşından sonra, alerjinin kesin kanıtlan olmadığında dikkate alınmalıdır.
Besinlerin içeriği başlı başına bir araştırma konusudur. Az miktarda, am£ sürekli alman besinlerin bir kez büyük miktarda alınanlardan daha çok alerji yaptığı kanısı yaygınsa da, alman besin miktarının önemi henüz tartışılmaktadır. Bazı besinler gerçek besin alerjisi belirtilerine yol açan maddeler açısından özellikle zengindir. Bunlar yendiğinde “yalancı alerji” olarak nitelenen durum ortaya çıkar ve besin miktan arttıkça yalancı alerji etkisi de güçlenir. Bununla birlikte bazı besinlerin hem alerji, hem de yalancı alerji yapıcı etkileri vardır. Bir besinin alerji yapıp yapmayacağı aynı anda alınan öbür yiyeceklere, ilaçlara ve fiziksel gerginliğe bağlıdır. Dolayısıyla da sorun çok karmaşıktır.
Besinlerin tazelik ve pişirilme derecesi alerjik özelliklerini etkiler, çünkü ısı besinlerin protein bileşenlerini değişime uğratır. Ama bu değişim her besinde aynı ölçüde değildir. Örneğin yerfıs-tığmda bulunan alerji yapıcı maddeler pek değişmez; oysa domatestekiler ısıdan çok etkilenir. İnek sütünün uzun süre ısıda kaldıktan sonra da alerji yapıcı özelliğini koruduğu kanıtlanmıştır.
Kişinin birçok maddeye karşı duyarlılık geliştirmiş olabileceği unutulmamalıdır. Bu durumda tanı koymak çok güçleşir, çünkü alerji her gün tüketilen yüzlerce besinden herhangi birine bağlı olabilir. Beslenme ne kadar çeşitliyse alerji tehlikesi de o ölçüde yüksektir. Süt, un ve yumurta hem en çok alerji yapan besinler arasındadır, hem de üçü birlikte Akdeniz tipi beslenmenin temelini oluşturur. Bu koşullarda alınan besinle hastalık belirtisi arasında neden-sonuç ilişkisi kurmak oldukça zordur. Bu zorluğu aşmak için genellikle özel beslenme programları ve alerji uyarma testleri uygulanır.
Besin alerjisi tanışım karmaşıklaştı-ran bir başka olgu da, bütün besinlerin ne süre içinde alerjik tepkimeye yol açacağının önceden bilinememesidir. Bütün belirtiler bir süre için gizli kalır. Hatta aynı kişide, aynı besin için, değişik zamanlarda değişik tepkiler görülebilir. Bu karmaşık durumun birçok nedeni vardır. Her şeyden önce sindirim sistemindeki koşullara bağlı olarak emi-lim hızlanabilir ya da yavaşlayabilir. Örneğin bağırsak mukozasının yaşamın ilk yıllarında işlevsel koşullara, daha sonra da iltihaplara bağlı olarak değişiklik göstermesi sindirilecek moleküllerin hızlı ve kitlesel emilimine yol açar. Bazı aşırı duyarlılık olguları böyle başlar. Aym etki sindirim sürecinde de oluşabilir. Deneyler alerji yapan bazı protein moleküllerinin kimyasal sindirim işleminden geçirildiği halde IgE oluşumunu uyarma yeteneğini yitirmediğini göstermektedir. Bu durumda alerji başlatıcı besin bileşenleri çok artarken bunları saptamak uygulamada olanaksızlasın Hastadan alman bilgiler dışında labora-tuvar testleri tam açısından fazla yararlı değildir. Buna karşılık deneme beslenmelerinden elde edilen sonuçlar önemlidir.
Yumurta albümüni, süt proteinleri ve deniz kabuklulanyla ilgili az sayıdaki olgu dışında yoğunlaştırılmış besinlerle yapılan deri testlerinin yararı azdır, çünkü alerji yapan madde genellikle besin molekülünün kendisi değil, onun bir parçalanma ürünüdür. Bebeklerde hemen her zaman süte bağlı olan besin alerjilerinde deri testlerinin yaran çok azdır ya da hiç yoktur.
En doğru ve güvenilir tanı yöntemi, değişik ölçütlere göre yürütülen besin deneme programlandır.
• Ekleme yöntemiyle beslenme programı- Hasta 24-48 saat aç bırakıldıktan sonra, her öğünde ya da her gün değişik bir besin eklenerek beslenir. îlk öğünlerde alerjiye neden olmayan besinler verilir. Öbürleri yavaş yavaş eklenir ya da bunların yerini alır.
Bir besin alındıktan sonra alerji belirtileri ortaya çıkarsa, test sonucunun olumlu (pozitif) olduğu söylenir. Ekmek gibi karmaşık yapılı bir besine karşı duyarlılık geliştiğinde beslenme testi ilkeleri uyarınca bu besini oluşturan maddelerden hangisinin (un, yağ, maya vb) alerji yaptığı araştırılır.
• Eleme yöntemiyle beslenme programı- Değişmeyen diyet listeleri kullanılır. Bu listeler yeterli miktarda kalori içeren ve olabildiğince çeşitli besinlerden oluşur. İlk diyet listesindeki besinlere karşı tepki gelişirse öbürlerine geçilir ve her diyet yaklaşık bir hafta denenerek test sürdürülür. Diyet listelerinden birine iyi uyum gösterildiği saptanırsa, ilk yöntemde olduğu gibi bu listeye birer birer başka besinler eklenir.
• Alerji uyarıcı beslenme programı-
Alerji belirtilerini ortaya çıkarmaya, böylece sorumlu etkenleri saptamaya yöneliktir; bu nedenle hastaya en çok alerji yapacağı düşünülen besinler verilir. Daha önce anlatılanlardan daha karmaşık bir araştırma yöntemidir, çünkü yanıt elde edildikten sonra çok uzun sürebilen bir İnceleme işlemi gerektirir. Bu tür bir program uygulandığında alerjiyi kolaylaştırıcı etkisinden yararlanmak amacıyla hastaya genellikle alkollü içki de verilir.
• Beslenme günlüğü- Özellikle alerjinin zaman zaman görüldüğü olgularda beslenme serbest bırakılarak hastanın aynntılı bir günlük tutması istenir. Hasta o gün bütün yediklerini, içtiklerini ve ortaya çıkan belirtileri saatleriyle birlikte kaydeder.

GİDİŞİ

Bebeklik çağında ortaya çıkan ve genellikle sindirim sisteminin işlevsel azgelişmişliğine bağlı olan besin alerjisi, sindirim sisteminin gelişmesiyle kendiliğinden iyileşebilir.
Buna karşılık erişkinlerde besin alerjisinin kendiliğinden iyileşme olasılığı düşüktür, ama yaş ilerledikçe alerji de genellikle hafifler. Bazen hasta alerji etkeninden yeterince uzun bir süre uzaklaşırsa, daha sonra” bu maddelerle karşılaştığında hastalık belirtisi göster-meyebilir.

TEDAVİ

Besin alerjisinin tedavisi öbür alerjik hastalıkların tedavisinden farklı değildir. Tedavide bir yandan alerji yaptığı düşünülen etkenlerin elenmesine, bir yandan da belirtilerin ortadan kaldınl-masına çalışılır.
Alerji Yapabilecek Besinlerin Bulunacağı Bazı Yiyecekler
• Tahıl: Ekmek, hamur işi, tatlılar, bisküvi, özel diyet ürünleri, kutu salçalar ve soslar.
Süt: Tatlılar, ekmek, çikolata, dondurma, hamur, salça, peynir, tereyağı;
• Yumurta: Krema, dondurma, tatlılar, kurabiye, bisküvi, hamur işi, Hollanda peyniri, et suyu tabletleri.
• Domuz ve sığır eti: Jambon, salam, sosis vb, konserve et ve hazır çorbalar, et suyu tabletleri, jöle, bazı dondurulmuş hazır yiyecekler
!• Beslenme tedavisi- Alerjinin beslenmeyle tedavisi, ilk bakışta kolay görünebilir. Hastaya dokunan besin ya da besinler saptandıktan sonra, bunları beslenmeden çıkarmak yeterlidir. Söz konusu besinlerin besleyici değerinin az ve fıstık, deniz ürünleri, çilek gibi görece olağandışı türler olması durumunda bu yöntem kolayca uygulanabilir.
Ama alerji yapan besinlerin besleyici değeri yüksekse ve bunlar her gün tüketilen temel besinlerin yapısında bulunuyorsa sorun daha karmaşıktır.
Beslenme tedavisinin başarısı çeşitli etkenlere bağlıdır. En önemli önlemlerden biri kuşkulu yiyecek ya da yiyeceklerin beslenme programından tümüyle çıkarılmasıdır, çünkü duyarlılığı hafif olan kişilerde çok küçük miktarlar bile bazen görünür olmayan hafif belirtilere yol açabilir; böylece duyarlılığın süresini uzatarak, besine uyum geliştirilmesini geciktirebilir.
Yumurta ve inek sütünün tümüyle kaldırılması güç olabilir. Oysa bunlar yerleşik beslenme alışkanlığının parçası olan bisküvi, tatlılar, karamela, dondurma gibi birçok besinde bulunur. Eleme yöntemine dayalı beslenme programlarıyla besin alerjisi deneyimli uzmanların denetiminde tehlikesizce tedavi edilebilir. Tedavi sırasında bazı beslenme yetersizlikleri ortaya çıkabilir. İshal, şiddetli sancı, kabızlık, gaz fazlalığı gibi bazı belirtiler görüldüğünde beslenmenin aşın kısıtlanması ya da bu kısıtlamanın gerektiğinden uzun bir süre uygulanması böyle bir gelişmeye yol açabilir.
Ama bu tür bir kısıtlamanın tanıya götürücü nicelemelerin yapılabilmesi için bazen zorunlu olduğu ve tedavi sırasında gelişen besin yetersizliğinin de genellikle fazlaca önemsendiği unutulmamalıdır:
Bir başka tehlike hastaya bir süre hiç verilmeyen bir besinin yeniden verildiğinde yaygın ve ağır tepkilere yol açmasıdır. Böyle ağır tepkiler hastanın geçmişinde benzer olaylar bulunmaması durumunda da ortaya çıkabilir. Tepk. besinin yeniden alınmasından sonrak birkaç dakika ile saat içinde görülebilir Alerjik olduğu bilinen insanlar araşınca görülme olasılığı da yüzde 5 kadardr Ama alerjik tepkinin şiddetli olması, a; rica hastadan ahnan bilgilere ve testleri dayanılarak önceden belirlenememe; nedeniyle, alerji yapan besinin uygu:. ortamlarda ve sıkı denetim altında yeru-den verilmesi zorunludur.
Genel görüşe göre besin alerjisi çocuklarda bütünüyle İyileşme eğilimir-dedir. Bu nedenle hastanın geçmişini çok şiddetli tepki görülmemişse ale: yapan besin her 6-12 ayda bir yenide-. verilerek tedavi sürdürülebilir.
İyi gidişli olgularda belirtilerin şic-deti gittikçe azalır; alerjinin ortaya çıkması için gerekli besin miktarı ise gittikçe artar. Böylece yaklaşık 3-4 yaşL-rında besine tam bir uyum gelişir. O. guların büyük bölümünde bu süreç gerçekleşir. Ama 8-10 yaşlarına ve hatu erişkinlik dönemine değin süren best:_ alerjileri de vardır.
• İlaç tedavisi- Bazen ilaç tedavisine geçilmesi zorunlu olur. Aşağıdaki durumlarda bu yola başvurulur:
- Beslenme açısından yerlerinin doldurulması güç çok sayıda besine karşı aşırı duyarlılık gelişmesi.
- Hastanın önerilen beslenme rejimırr. kabul etmemesi.
- Alerji yapmayan besin ağırlıklı beslenme programı uygulanmasına karşın alerji belirtilerinin sürmesi.
- Hastalığın ağır olması ve hasta vücudunda deneme-araştırma yapılmasına olanak vermemesi.
- Alerji yapan besinin alınmasının önlenememesi.
Alerjik hastalıkların tedavisinde etkili birçok ilaç vardır. Ama bu ilaçlardan bazılarının yanlış kullanılması alerjiyi tedavi etmek yerine ağırlaştırabilir. Dolayısıyla seçilen ilacın tedavi edilmek istenen alerjiye uygun olması çok önemlidir.
Antihistaminikler ürtiker, alerjik nezle (rinit) ve ikinci kez karşılaşılan bir antijene karşı çok şiddetli alerji tepkilerinde (anafilaktik tepki) özellikle yararlıdır. Ama henüz tam bilinmeyen nedenlerle bu ilaçlar astım ve alerjik deri iltihabı (dermatit) gibi bazı alerjik hastalıklarda etkisiz kalabilir, hatta zararlı olabilir. Ağır alerjilerde yarar sağlar, ama ağır alerjilere bağlı acil durumlarda ilk ilaç olarak kullanılmaz, adrenalinin ardından verilebilirler. Antihistrnninikler kaşıntıyı önlediğinden histaminin temel bir rol oynamadığı, temasa bağlı alerjik deri iltihaplarında yararlı olabilir. Sakinleştirici yan etkisi bazen sakıncalı olabilirse de bazı olgularda yarar sağlar. An-tihİstaminiklerin pomat ya da krem biçiminde sürülmesi çok zararlıdır, çünkü aşırı duyarlılık yapabilir; ışığa karşı duyarlılık gelişmesine ve özellikle hasta güneşe çıktığında yaygın alerji belirtilerinin görülmesine yol açabilir.
Bu yüzden antihistaminikler hiçbir zaman yerel olarak kullanılmamalıdır; tehlikeli yan etkileriyle karşılaştırıldığında bu uygulamanın yararlan çok önemsiz kalır.
tlacı kaldıramamaya bağlı mide yanması, ağız kuruması gibi belirtiler az görülür, ama antihistaminikler her zaman uyku verici etki yapar. İlaç önerilirken uykuya eğilim, reflekslerde azalma ve yönelim bozukluğu yapma olasılığı düşünülmelidir. Alkol bu yan etkileri artırdığından ilaçlarla birlikte alınması kesinlikle yasaklanmalıdır.
Bazı antihistaminikler antikolinerjik ilaçlar gibi etki gösterir ve tıpkı bu ilaçlar gibi göz tansiyonu, prostat büyümesi ve miyasteni olgularında ya da ruhsal çöküntü giderici ilaçlarla tedavi görenlerde kullanılmaz. Bazı antihistaminikler iştahı artırır; bazıları içkulak rahatsızlıklarını azalttığından taşıt tutmalarına karşı kullanılır. Alerji dışı hastalıklarda kullanılan ve özel etkileri bulunanların dışmda hastaya önerilecek antihis-taminiklerin seçimi, ilacın uyumsuzluk yapma olasılığına ve etki süresine bağlıdır. Yatıştırıcı yan etkisi güçlü antihista-miniklerin akşamlan alınması daha uygundur. Bazıları uzun etkili olduğundan günde tek doz olarak verilir. Bununla birlikte antîhistaminik seçiminde her zaman hastanın durumu ve özellikleri dikkate alınır. Bir hastanın yakınmalarım hafifleten ilaç bir başkasında etkisiz kalabilir ya da uykusuzluk ve aşın hareketliliğe yol açabilir. Oysa en sık görülen yan etki uyuklama halidir.
Kortizonlu ilaçlar da alerjik hastalıkların tedavisinde çok kullanılır. Bu ilaçların etkisi iltihap bastına özelliklerinden kaynaklanır. Kortikosteroitler temasa bağlı alerjik deri iltihabı gibi gecikmiş aşın duyarlılık tepkilerinde ve astımda yararlıdır, ama ürtiker olgularında etkileri azdır.
Kortizonlu ilaçlar uzun süre kullanıldığında büyümenin durması, kas hastalıkları, Cushing hastalığı belirtileri, yüksek tansiyon, mide ülseri, şeker hastalığı ve su-elektrolit dengesi bozuklukları gibi istenmeyen yan etkilere yol açar. Bu yüzden de yalnızca başka ilaçlarla denetlenemeyen ya da yaşamsal tehlike bulunan olgularda kullanılır. Ayrıca damar yoluyla verildiğinde bile kortizon çok hızlı etki göstermediğinden acil alerji durumlarında ilk ilaç olarak seçilmez. Alerjik hastalıkların büyük bölümü başka tedavi yöntemleriyle denetlenebildiğinden genel etkili kortizon tedavisi çok ender gerekir ve yalnızca hekim denetiminde uygulanabilir.
Kortizonların uzun süre kullanılması zorunlu olduğunda, kısa etkili bir ilaç seçip günaşırı sabahlan vermek uygundur. Ağır gidişli ve uzun süreli astım olgula-nyla başka tedavilere yanıt vermeyen atopik dermatitte hastaya enjeksiyonla kortizonlu ilaçlar verilir. Tedavinin 8-10 günü geçmesinden kesinlikle kaçınmak gerekir. Bu kadar uzun süreli bir tedavi ancak uykuyu önleyecek şiddette kaşıntılı ve eksüda birikimli geniş kızarıklıklar bulunduğunda uygulanabilir. BESİNLERE BAĞLI TEMAS ALERJİSİ
Besinler deri teması sonucunda da alerjik deri tepkilerine neden olabilirler. Temas alerjisi hastaların el parmaklarında egzamaya benzer lezyonlar biçiminde görülür; bunlar aşçıların genellikle sol elindedir, çünkü deri iltihabına yol açan besin çoğunlukla sol elle, bıçak da sağ elle tutulur. İltihap sık sık alevlenir; besinlerle temastan birkaç dakika sonra deride aşın kızarıklık ve kabarcıklarla ortaya çıkar. Aşçılarda ve ev hanımlarında en çok uskumru, İstakoz, morina, marul gibi besinlerle temastan sonra görülür. Alerji yapan hayvansal kökenli başka ürünler de vardır; kasaplarda domuz bağırsağının, veterinerlerde brusellozlu gebe ineklerin dolyatağı sıvılarının, temas ürtikeri yaptığı bilinmektedir.
Alerjik temas dermatiti yaptığı bilinen besinler bitkisel ya da hayvansal kökenli olabilir; karaciğer, tavuk, süt, peynir, yumurta, balık, un, marul, domates, soğan, sarımsak, maydanoz, patates, havuç, elma, muz, kivi, şeftali, bal bu tür alerji yapabilir. Bu tür alerjinin nasıl oluştuğu tam bilinmemektedir. Hastalığın üstderiden alerji yapıcı proteinlerin geçişinin kolaylaşması ve bunların henüz aydınlatılmamış olan bir bağışıklık tepkisine yol açmasıyla başladığı düşünülmektedir.
Hastalığa tanı koymak için daha önce egzama lezyonlarmın görüldüğü sağlıklı deri üzerinde alerji yaptığı varsayılan etkenlerle deri testleri yapılır ve hemen değerlendirilir. Testten 10-30 dakika sonra kızarıklık ve şiddetli kaşıntı, bazen de içi sıvı dolu küçük kabarcıklar görülürse sonuç olumludur. Deri testinde çeşitli yöntemler kullanılabilir, ama bunların en uygunu, hastalığın Örselediği deri bölümünde hemen değerlendirmeye dayanan “açık test” tir. Zaten zor tanı konan alerjik deri hastalıklarında bazen “açık test” de olumsuz sonuç verir ve tam başka yöntemlerle konur.
En iyi sonuçlar denenen besini, örneğin yenecek et ve sebzeleri olduğu gibi kullanarak elde edilir. Konserve, marmelat, dondurulmuş olarak durmuş besinler ve özütlerle yapılan testlerde daha az etki görülür.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp