Benlik

Rogers’ın kişilik kuramının ana kavramı benlikte. Benlik ya da benlik kavramı (Rogers bu terimleri birbirlerinin yerine geçecek şekilde kullanır) onun kuramının köşetaşı haline geldi. Benlik “ben”i tanımlayan bütün fikir, algı ve değerlerden ibarettir ve “ben kimim” ya da “ne yapabilirim”in farkında olmayı kapsar. Bu algılanan benlik de kişinin hem dünyayı hem de kendi davranışını algılayışını etkiler. Örneğin, kendisini güçlü ve yetenekli biri olarak algılayan bir kadın, kendisini zayıf ve önemsiz biri olarak algılayan bir kadına kıyasla dünyayı çok farklı biçimde algılar ve çok farklı biçimde davranır. Benlik kavramının gerçekliği yansıtması gerekmez; bir kişi son derece başarılı ve saygın olabilir, ancak kendisini başaasız biri olarak görebilir. Rogers’a göre kişilik, kendi benlik kavramıyla ilişkili her deneyimi değerlendirir. İnsanlar kendi benlik imgeleriyle tutarlı davranmak isterler; tutarlı olmayan deneyimler ve duygular tehdit edicidir ve bunların bilince ulaşması reddedilebilir. Bu esas olarak Freud’un bastırma kavramıdır.

Ancak Rogers, bu türden bastırmanın ne gerekli ne de sürekli olduğunu düşünmektedir. (Freud, bastırmanın olduğunu ve kişinin deneyimlerinin bazı yönlerinin daima bilinçdışı kaldığım söylerdi.)Kişiler kendileriyle ya da kendi benlik duygularıyla ne kadar tutarsız iseler o kadar çok deneyim alanım reddederler ve benlik ile gerçeklik arasındaki kopukluk genişledikçe uyumsuzluk potansiyeli de o kadar artar. Benlik kavramı kişisel duygu ve deneyimleriyle tutarsız olan bir kişi, kendisini gerçeğe karşı savunmak durumundadır, çünkü gerçek anksiyeteyle sonuçlanacaktır. Tutarsızlık artarsa savunma kırılabilir ve bu, şiddetli anksiyete ya da başka duygusal bozukluk biçimleriyle sonuçlanır.

Uyumlu bir kişi ise düşünce, deneyim ve davranışlarla tutarlı bir benlik kavramına sahiptir; benlik katı değil esnektir ve yeni deneyimlerle fikirleri özümledikçe değişebilir. Rogers’in kuranımdaki diğer benlik ideal benliktir. Herkesin hoşlanacağı kişiliğe ilişkin bir fikri vardır. İdeal benlik gerçek benliğe yaklaştıkça, kişi daha doyumlu ve mutlu olur. İdeal benlik ile gerçek benlik arasındaki kopukluk arttıkça mutsuzluk da artar ve doyumsuz bir kişilik ortaya çıkar.Nitekim, iki tür uyumsuzluk gelişebilir: Biri, benlik ile gerçeklik deneyimi, diğeri ise benlik ile ideal benlik arasındadır. Rogers’ın bu uyumsuzlukların nasıl gelişebileceğine ilişkin bazı varsayımları vardır.

Özellikle Rogers, insanların işlevlerim, olumlu bir bakışla büyütülmeleri halinde daha bütünlüklü olarak yerine getireceklerine inamyordu. Bunun anlamı, duygu, tutum ve davranışlarınız ideal olmaktan uzak olsa bile ana babalar ve diğerleri tarafından size değer verildiğini hissetmenizdir. Ana babanın sadece koşullu olumlu görüş sunması halinde -çocuğa sadece doğru biçimde davrandığı, düşündüğü ya da hissettiği zaman değer vermek- çocuğun kendi benlik kavramını bozması olasıdır. Örneğin, daha küçük bir kardeşe yönelik rekabet ve düşmanlık duyguları doğaldır, ancak ana baba bir çocuğun kardeşine vurmasını onaylamaz ve böyle bir davranışı cezalandınr. Çocuğun, bu davranışı kendi benlik kavramıyla bir biçimde bütünleştirmesi gerekir.

Çocuklar bu davranışların kötü olduğuna ve bu yüzden utanç verebileceğine karar verebilirler. Ana babalarının bundan hoşlanmadıklarına ve bu yüzden bu türden davranışların reddedileceğine de karar verebilirler. Ya da kendi duygularını reddedebilirler ve bebeğe vurmak istemediklerine karar verebilirler. Bu tutumların her biri gerçeğin çarpıtılmasını gerektirir. Üçüncü seçenek, çocukların en kolay kabul edebilecekleri alternatiftir, ancak bunu yaparlarken daha sonra bilinçdışı haline gelen gerçek duygularını reddederler. İnsanlar kendi duygularından vazgeçmeye ve başkalarının değerlerini benimsemeye zorlandıkça, kendilerine ilişkin duygulannda daha rahatsız olacaklardır. Rogers, ana baba için en iyi yaklaşımın, çocuğun duygulannı geçerli olarak kabul etmek, ancak vurmanın neden benimsenemeyeceğini açıklamak olduğunu öne sürmüştür.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp