Aids Kaşıntı

Aids Kaşıntı hakkında genel bilgiler;

Aidsli kişide kaşıntı oldukça rahatsız eden bir durumdur.

Şiddetli olduğunda uykusuzluğa, gerginliğe ve depresyona neden olabilir...

Aids hastası bir kişide kaşıntı daha fazla olabilir bu kaşıntıların nedenlerini ve tedavi yöntemlerini bu sayfamız üzerinden öğrenebilirsiniz..

.Aidsle kaşıntı durumu hakkında tüm merak ettikleriniz bu makalemizde yer almaktadır...

Kaşıntı, kaşınma isteğiyle ortaya çıkan hoş olmayan bir histir.

Bu durum rahatsızlık vermesinin yanı sıra önemli bir koruyucu bariyer olan derinin etkinliğini de bozabilir.

kaşıntı tam olarak tarif edilemeyen öznel bir durumdur. Hayvan modelleri üzerinde yeterli çalışmalar yürütülememiştir.

Bütün bu nedenlerden dolayı kaşıntı tam olarak araştırılamamış olan bir bozukluktur.

Deri vücut ağırlığının %15‘ini oluşturur ve vücudun en büyük organıdır.

Derinin önemli psikososyal ve fiziksel fonksiyonları vardır.

Derinin en önemli rolü koruyucu bir mekanizma olarak işlev görmesidir.

Deri ayrıca insanın dış görünüşü ve dokunabilir ve dokunulabilir olması açısından da önemlidir ve insanların iletişimi için son derece önemlidir.

Raş (deride kırmızı, kabarık döküntü) veya deri lezyonları bulunmaksızın var olan yaygın kaşıntının belirtileri kuru deriye veya gizli bir kansere bağlı olarak ortaya çıkabilir, bu nedenle belirtilerin nedeni araştırılmalıdır.

İlaç reaksiyonları, cilt kuruluğu, uyuz veya primer deri hastalıklar kaşıntının kanser dışı yaygın nedenlerdir. Kaşıntı yaşlı hastaların en belirgin şikayetlerinden biridir, ancak yaşlı popülasyonda tespit edilen kaşıntılı belirtiler %10 ile %50 arasında değişmektedir.

Yaşlı hastalarda kaşıntının en sık nedeni sadece kuru cilttir.

Kronik böbrek hastalığı olan bireylerin %13‘ünde ve bu hastalığın tedavisi için hemodiyaliz gören hastaların %70-90‘ında yaygın kaşıntı saptanmıştır. İntrahepatik veya posthepatik tıkanıklıkla olan kolestatik karaciğer hastalığı, kanda safra asidi seviyelerinin yükseldiği yada yükselmediği durumlarda, genellikle kaşıntı ile ilişkilidir.

Kaşıntıya neden olan diğer faktörler ise (bunlarla sınırlı değildir) primer bilyer siroz, fenotiyazinlere veya doğum kontrol haplarına bağlı kolestaz (safra akımının durması), gebelikteki intrahepatik (karaciğer içinde) kolestaz ve posthepatik (karaciğer dışında) tıkanıklıktır.

Etyoloji /Patofizyoloji

Kaşıntıya neden olan kan hastalığı polistemia veradır.

Döküntülü deri hastalığı gibi demir eksikliğine neden olan bazı durumlar da kaşıntıya neden olabilir.

Diyabet ve tirotoksikoz kaşıntının endokrin nenleridir.

AİDS, sıklıkla kaşıntıyla ortaya çıkabilir. AİDS‘e bağlı kaposi sarkomu ve fırsatçı infeksiyonlar kaşıntıya neden olabilir. AİDS‘li hastaların yaklaşık %84‘ünde ve AİDS‘e bağlı kaposi sarkomu olan hataların %35‘inde kaşıntı olduğu bildirilmiştir. AİDS‘e bağlı fırsatçı enfeksiyonu olanlarda kaşıntı sıklığı %100‘e yakındır.

Çeşitli habis hastalıkların kaşıntıya neden olduğu bilinir. Hodgin hastalığı, hastaların %10-25‘inde kaşıntıya neden olur.

Bazı durumlarda kaşıntı lenfoma tanısının konulmasında önem taşır, kaşıntı ayrıca yüksek ateş ve kilo kaybıyla (B semptomları) birlikte kötü gidişin göstergesi olabilir.

Hodgin hastalığındaki kaşıntı, derinin belirli bir bölgesinde lokalize, genellikle de bacakların alt taraflarında yanma ve şiddetli kaşınma hissiyle karakterizedir.

Diğer lenfomalar ve lösemilerde kaşıntı daha yaygın ve daha az şiddetli olur.

Çeşitli organların adenokanserleri ve squamoz hücreli kanserleri (örn. mide, pankreas, akciğer, kalın barsak, beyin, meme ve prostat) bazen yaygın kaşıntıya neden olabilir, bu kaşıntılar bacaklar, gövdenin üst kısımları ve kolun dış tarafında daha belirgindir.

Habis hastalıklara bağlı kaşıntının, tümörün yok edilmesiyle kaybolduğu ve hastalığın tekrarlamasıyla tekrar ortaya çıktığı gözlenmiştir.

Kaşıntıya neden olan ilaçlar; opium türevleri (kokain, morfin, butorfanol), fenotiyazinler, tolbutamid, eritromisin estolat, anabolik hormonlar, estrojenler, progestinler, testesteron ve sonradan ortaya çıkan kolestaz, aspirin, kinidin ve diğer sıtma ilaçları, monoklonal antikorlar ve B vitamini kompleksleridir. Herhangi bir ilaca karşı gizli duyarlılık kaşıntıya neden olabilir.

Ağrı ve kaşıntı ortak moleküler ve nörofizyolojik mekanizmaları paylaştıklarından, kaşıntı mekanizmaları ile ilgili hipotezler ağrı çalışmalarından çıkarılmıştır. Hem kaşıntı hem de ağrı hisleri, dermal epidermal bileşkedeki serbest sinir uçları ağının aktive olmasıyla ortaya çıkar. Bu aktivasyon, vücudun içinden kaynaklanan veya dışarıdan gelen ısı, mekanik, kimyasal veya elektirik gibi uyaranlardan kaynaklanabilir.

Deri sinir uyarısı, histamin,vazoaktif peptitler, ensefalinler, P maddesi(düz kas üzerine etkili olan bir taşikinin) ve prostoglandinler gibi bir çok maddeyle uyarılır veya düzenlenir. Anatomik olmayan bazı faktörlerin (örn. psikolojik stres, tolerans, başka duyguların ve gerilimlerin varlığı ve/veya yoğunluğu) vücudun farklı bölümlerinin kaşıntı duyarlılığını belirlediğine inanılır.

Kaşıntı uyarısı, ağrı uyarısıyla aynı yollardan iletilir. Uyarı periferik sinirlerden, anterior komissuru geçerek omuriliğin arka boynuzuna buradan da spinotalamik yol boyunca ilerleyip karşı tarafta talamusun laminar çekirdeğine ulaştırılır.

Üçüncü nöronların talamokortikal bölümlerinin uyarıyı talamusun integre retiküler aktive edici sistemi boyunca beyin korteksinin çeşitli bölgelerine ulaştırdığına inanılır.

Kaşıntı hissini artırdığına inanılan faktörler deri ve üst derinin kuruluğu, dokuların oksijensiz kalması, küçük damarların genişlemesi, irrite edici uyarılar ve fizyolojik yanıtlardır.

Kaşınmaya karşı oluşan motor yanıt kaşınma hissinin algılanmasını takip eder. Kaşınma kortikotalamik merkezde düzenlenir ve bir omurilik refleksidir. Kaşınmadan sonra kaşıntı hissi 15-25 dakika için geçebilir. Kaşınma eylemiyle kaşıntı hissinin nasıl geçtiği bilinmemektedir. Bu konuda kaşınmanın duyusal uyarılar oluşturduğu ve bu uyarıların omurilikteki bölgelerde devreyi durdurduğu yolunda bir hipotez vardır.

Aslında kaşınma, tipik bir kaşıntı hissi-kaşınma-kaşıntı hissi döngüsü yaratarak, kaşıntı hissinin oluşmasında katkıda bulunuyor olabilir. Vibrasyon, sıcak, soğuk ve ültraviyole radyasyon gibi başka fiziksel uyarılar kaşıntı hissini azaltır ve protein yıkıcı enzimlerin salınmasını artırırlar, böylece kaşıntı hissi-kaşınma-kaşıntı hissi döngüsünü durdururlar.

Kaşıntılı bir noktanın yakınındaki bir dermatoma veya aynı dermatoma bir iğne batması kaşıntı hissini durduracaktır. Şiddetli kaşımanın ağrıya yol açtığı ve bazı durumlarda hastanın ağrıyı kaşıntıdan daha tahammül edilebilir bulduğu bilinir. Uyarıyı merkeze ulaştıran uyarıların spinal (omur ilik) düzenlenmesinin (Gate teorisi) ve merkezi mekanizmaların kaşıntı hissini geçirmekte daha fazla rol oynadığı düşünülmüştür.
Altta yatan hastalığın derecesine bağlı ortaya çıkan kaşıntının patogeneziyle ilgili çeşitli düşünceler vardır.

Safra kesesi, karaciğer ve böbrek hastalıklarının ve habis hastalıkların dolaşımdaki toksik maddeler yoluyla kaşıntıya neden olduğu düşünülmüştür. Dolaşımdaki bazofillerden salgılanan histamin ve beyaz kan hücrelerinden salınan lokopeptidaz, lenfoma ve lösemilere bağlı olarak kaşıntıya neden olabilir. Hodgin hastalığında kininojenin yüksek serum düzeyleri, solid tümörlerden histamin veya bradikinin prekürsörlerinin salınması ve karsinoidden salınan serotonin kaşıntıya yol açabilir.

Kanser tedavisi için sitotoksik kemoterepi, radyoterapi ve/veya biyolojik yanıt düzenleyicileri alan hastalar kaşıntıya eğilimlidirler. Kanser tedavisi gören hastalar başka bir çok nedenden kaşıntı çekebilir; beslenme durumuna bağlı kserosiz (kuru cilt), radyasyon döküntüleri, kemoterapi ve biyolojik ajanlarların yan etkileri, antibiyotik reaksiyonları ve başka ilaçlara karşı duyarlılık bunlardan bazılarıdır.

Sitotoksik kemoterapi

Antineoplastik ajanların her bir temel grubu (alkilleyici ajanlar, antimetabolitler, bitki alkaloidleri, nitrozüreler ve enzimler) içlerinde deri reaksiyonları oluşturmaya eğilimli ilaçlar bulundurur, bu deri reaksiyonlarından biri de kaşıntıdır. Antineoplastik ilaç alan hastalar sıklıkla cilt kuruluğu ve pullanmadan şikayet ederler, bu şikayetlerin yağ ve ter bezlerine olan etkilerden kaynaklandığı düşünülmüştür. Bu problemlerin büyük kısmı kendisini sınırlayıcı niteliktedir ve herhangi bir aktifmüdahaleye gerek yoktur. Diğer problemler koruyucu süreçlerin planlanması ve uygulanmasını gerektirirler.

Sitotoksik ajanlara karşı oluşan aşırı duyarlılık, kaşıntı, ödem, ürtiker ve eritem olarak ortaya çıkabilir. Aşırı duyarlılık reaksiyonların belirtileri kullanılan ilaca, dozaja ve hastanın alerji öyküsüne göre farklılık gösterir. Aşırı duyarlılık reaksiyonlarından en fazla sorumlu olan ilaçlar deksorubisin, daunorubisin, sitarabin, L-aspargisaz, paklitaksel ve sisplatindir. Bu reaksiyonların damar geçiş bölgesinde olduğu ve 30 ile 90 dakika arasında geçtiği sıklıkla bildirilmiştir. Daha dramatik hatta hayatı tehdit edici reaksiyonlar oluşabilir ve kaşıntının meydana gelmesi bir dizi aşırı duyarlılık reaksiyonunun erken bir aşaması olarak ortaya çıkabilir.

Radyo Terapi

Radyo terapiye bağlı gelişen kaşıntı genellikle terapi bölgesinde derinin kuruyup dökülmesi ile ilgilidir. Kuruluk ve kaşıntı toplam 2000-2800 cGy dozu ile meydana gelebilir ve bunun nedeni bölgedeki yağ bezlerini yok edilmesidir. Bu durum derinin epidermal tabakasında bulunan aktif olarak çoğalan bazal hücrelerin yok edilmesiyle ilişkili akut bir olaydır, her doz radyasyon fraksiyonu ile bu hücrelerin belli bir miktarı ölür.

Geriye kalan hücreler boynuzlaşmaya başlar ve büyük oranda dökülürler, bu arada çoğalmayan hücreler aktive olur ve bunların siklusu kısalır. Derinin daha sonra soyulması kuru döküntü olarak tanımlanır. Cilt kurur ve hasta ağrı ve kaşıntı hissedebilir. Kuru cilt daha sonra kaşıntı nedeniyle oluşacak yaralanmaya ve/veya çatlaklar oluşmasına, artan enfeksiyon ve doku nekrozu risklerine karşı dayanıksızdır.
Eğer dökülme süreci devam ederse sonunda dermis açığa çıkar ve nemli dökülme başlar.

Bu yan etki enfeksiyon riskini, rahatsızlığı ve ağrıyı artırır ve muhtemelen iyileşmenin gerçekleşmesi için tedavi edici bir müdahale gerekir. Bu durum kanser tedavisinin sonucunu tehlikeye atabilir. Bu nedenle deri reaksiyonlarının bu aşamaya gelebileceğini öngörüp engellemek anlamlıdır.

Elektronlarla uygulama derinliği daha fazla ve lineer enerji transferi deri yüzeyine daha yakın olduğu için, elektronlarla yapılan eksternal ışın terapisi foton terapisine göre daha fazla deri reaksiyonuna neden olabilir. Radyasyon uygulama teknikleri de (yükleme dozları ve teğet alanı) reaksiyonun derecesini etkiler. Cilt kıvrımları olan bölgelerin (örn. koltuk altı, meme, perine ve gluteus) sürtünme, daha nemli içerik ve daha az havalanma nedeniyle daha fazla reaksiyon verdiği görülmüştür

Kombinasyon tedavisi

Radyasyon ve kemoterapiyi kombine eden tedaviler kanser tedavisinde önemli rol oynar. Bu sitotoksik uygulamalar arasındaki sinerjizim normal doku reaksiyonuna katkıda bulunur ve komplikasyon oranlarını artırmaları beklenebilir. İlaçların ve radyasyonun birlikte toplam etkileri her bir uygulamanın tek başına olan etkilerinden fazladır. Kemoterapi ve radyasyon birlikte uygulandıklarında belirgin deri reaksiyonlarının sıklığı artars.

Biyolojik Yanıt Düzenleyiciler

Habis hastalık tedavisinde kullanılan biyolojik yanıt düzenleyiciler bir çok yan etkiye ve toksik etkiye neden olurlar. Bir çok biyolojik ilaç bir yan etki olarak kaşıntıya neden olur ancak bu durum şimdiye kadar en çok interferon alan hastalarda bildirilmiştir. Günümüze kadar biyolojik ilaçların kaşıntı yan etkisiyle ilgili bildirimler temel olarak anektodal bilgilerdir ve bu konu ilgi odağı olmamıştır.

Kemik İliği Nakli

Kemik iliği naklinden sonra 100 günden fazla yaşayan hastaların %25-%50‘si graft-versus-host hastalığından (GVHH) etkilenirler. Deri GVHH sıklığı %80-%90 olarak bildirilmiştir ve semptomların şiddeti ve tipi farklılık gösterir. Bu durumda bildirilen deri değişiklikleri kuruluk ve kaşıntılı, eritamatöz, makülopapüler raşlardır. Başlangıç sinsi veya ani olabilir. Deri GVHH skleroderma ve kontraktüre ilerleyebilir.

Kanser Tedavisi Sırasındaki Diğer Farmakolojik Destek

Kanser tedavisinin herhangi bir noktasında, temel tedavi planının bir parçası olarak da kullanılsa veya bir belirtinin kontrol edilmesi için eklenenmiş yada destekleyici bakım için kullanılan bir ilaç da olsa kullanılan farmakolojik ajanlar kaşıntılı bir reaksiyon ortaya çıkarabilirler.

Bu ilaçlar morfin, diğer opiyum türevleri, ağrı kontrolü için kullanılan aspirin, kortikosteroidler, antibiyotikler, fenotiyazinler ve daha düşük oranda da hormonal ajanlardır (estrojen, progestinler ve testesteron). Bu reaksiyonların mekanizmaları aşırı duyarlılıktan sinir ileti yollarındaki kimyasal yarışmaya kadar değişiklik gösterir

Enfeksiyon

Kaşıntı enfeksiyonun bir belirtisi olabilir. Anal veya vulvar bölgelerde ortaya çıkan kaşıntı trikomonas veya mantar enfeksiyonu, lokal tümörler, hemoroit, anal fissür, fistül boşalması, yara akıntısı veya cerrahi yara drenajı nedenleriyle oluşabilir

Değerlendirme

Kaşıntı bir teşhis veya hastalık değil bir belirtidir. Yaygın kaşıntı “tıbbi öneme sahip temel bir belirtidir” ve ciddiye alınmalıdır.

Kaşıntının değerlendirmesi eksiksiz bir hikaye ve tam bir fizik muayene ile yapılmalıdır.

Hikaye aşağıdaki verileri kapsar:

1. kaşıntının yeri, başlangıcı, süresi ve şiddeti
2. kaşıntıyla ilgili geçmiş
3. habis hastalıkla ilgili geçmiş
4. var olan habis hastalık ve tedavisi
5. habis olmayan sistemik hastalıklar
6. ağrı kesici kullanımı
7. antibiyotik kullanımı
8. reçeteli veya reçetesiz olarak kullanılan diğer ilaçlar
9. enfeksiyon varlığı
10. besinsel öğelerin ve sıvı düzeylerinin durumu
11. var olan cilt bakımı uygulamaları
12. kaşıntıya yol açabilecek başka risk faktörlerinin varlığı
13. ilgili labratuvar değerlerinin incelenmesi ( kan biyokimyası)
14. kaşıntıyı azaltıp artıran faktörler
15. hastanın duygusal durumu
Fizik muayene aşağıdakilerin değerlendirmesini sağlamalıdır:
1. infeksiyon bulguları açısından bütün cilt yüzeyleri
2. ilaç reaksiyonları açısından bütün cilt yüzeyleri
3. çevresel faktörler (ısı, nem)
4. fiziksel faktörler (dar, sıkan giysiler)
5. kaşınmanın delilleri (eritem, kuruluk, sıyrık)
6. deri turgoru, yapı, renk, ısı ve lezyonlar

Müdahaleler

Neoplastik hastalığa bağlı olan kaşıntının kontrolü, altta yatan habis hastalığın etkin kontrolü, deri bütünlüğü ile ilgili var olan veya olası değişikliklerin düzeltilmesi ve gerekli konforun sağlanmasıyla mümkündür. Kaşıntının öznel bir durum olması nedeniyle hangi tedavinin etkili olacağı psikolojik faktörler tarafından düzenlenebilir. Rahatlık sağlanması ve deri bütünlüğündeki değişiklikleri önlemek için birden fazla yaklaşım ve çabaların birleştirilmesi gerekebilir.

Tedavi

Kaşıntı tedavisi dört kategoride gruplandırılabilir:

1. hasta eğitimi provakatif faktörlerin ortadan kaldırılması veya en aza indirilmesi
2. topikal ilaçların uygulanması
3. sistemik tedavi
4. fiziksel tedavi uygulamaları

Hasta Eğitimi ve Provakatif Faktörlerin Ortadan Kaldırılması

Bakımın planlanması ve en iyi bakımın sağlanması aşamalarına hastalar ve hastanın bakıcıları mutlaka dahil edilmelidir. Eğitim belirtilerin kontrol edilmesinde önemli bir faktördür. Deri bakımı rejimleri aynı prensiplerin çeşitli uygulamalarından oluşur: Çevreden korumak, iyi temizlik alışkanlıkları, ve iç ve dış hidasyonun sağlanması. Rejimin yoğunluğu ve uygulanan teknikler neden olan faktörlere ve kaşıntıya bağlı sıkıntının derecesine göre farklılık gösterir.

Etkilenen bireyler (hem hastalar hem de bakımıyla ilgilenenler) kaşıntıyı azaltan ve artıran faktörleri iyice anlamalıdır. semptomları azaltan faktörler hakkında bilgi, kendi kendine bakım yöntemlerinin geliştirilmesi ve uygulanması için temel oluşturur.

Cildi sağlıklı kılmak için dengeli beslenme önemlidir. Uygun diyet, proteinleri, karbonhidratları, yağları, vitaminleri, mineralleri ve sıvılar dengeli biçimde içerir. Genel olarak günlük en az 3000 cc‘lik sıvı alınması önerilir ancak bu bazı hastalar için mümkün olmayabilir.

Aşağıdaki kaşıntıyı artıran faktörlerden kaçınılmalıdır:

· İshal, bulantı ve kusma veya sıvı alımının azalmasına bağlı sıvı kaybı
· Merhem kullanılması (örn. petrol, parafin)
· Sıcak suyla banyo
· Deterjan içeren sabunların kullanılması
· Sık veya ½ saatten uzun banyo
· Banyo suyuna önceden yağ katmak
· Genital deodorantlar veya banyo köpükleri
· Kuru çevre
· Deterjanlı kalmış çarşaflar ve giysiler
· Yün, sentetik maddeler veya diğer tüylü malzemeden yapılmış dar, sınırlayıcı giysiler
· Duygusal stres
· Opium alkaloidleri, morfin ve antibiyotik kullanımı
· Koltukaltı deodorantları ve antiperspirantların kullanılması

Aşağıdaki hafifletici faktörler düzenlenmelidir:

· Temel cilt bakımı
· Nemlendirici krem veya losyon uygulanması
· Yumuşak veya hassas ciltler için yapılmış sabunların kullanılması
· Banyo süresini günlük veya gün aşırı ½ saate kısıtlamak
· Banyo sonunda banyo suyuna yağ veya kıvamlı yulaf ezmesi katılması
· Banyodan sonra radyo terapiye maruz kalmış bölgelere mısır unu sürmek
· Cildi nemlendirmek (örn. nemlendirici)
· Eğer gerekiyorsa pamuklu pazen çarşaflar kullanmak
· Çarşaflar, giysiler ve iç çamaşırlarını bebe sabunlarıyla yıkamak (örn. Dreft (TM) )
· Bol ve pamuk veya başka yumuşak kumaşlardan yapılan giysilerin giyilmesi
· Eğlence, rahatlama, olumlu düşünceler veya masaj gibi uygulamalar
· Kaşıntı enfeksiyon nedeniyle ortaya çıkıyorsa antibiyotik kullanılması
· Yatmadan önce dozunu artırmak suretiyle oral antihistaminiklerin kullanılması
· Topikal sıvı kortikosteroidlerin kullanılması (radyo terapi nedeniyle oluşan kaşıntı dışında)

Topikal Cilt Bakımı

Eğer kaşıntının temel olarak kuru cilde bağlı olduğu düşünülüyorsa, cildin nemlendirilmesi için bazı uygulamalar yapılabilir. Derinin ana su kaynağı alttaki dokuların damarlarındaki sıvıdır. Üst derinin esnekliğini yağ değil, su sağlar; bu durumda nemlendiricilerin kullanılması anlamlıdır. Nemlendiriciler deri yüzeyinde kapayıcı veya yarı kapayıcı bir tabaka oluşturarak buharlaşmayı engellerler ve bu şekilde tabaka altında kalan üst derinin nemlenmesini sağlar.

Cilt bakım ürünlerinin içeriklerini bilmek önemlidir çünkü bir çok içerik maddesi deri reaksiyonlarına yol açabilir. Nemlendiricilerin temel içerik maddeleri, petrol, lanolin ve parafindir. Hem petrol hem de lanolin bazı insanlarda alerjik duyarlılığa neden olabilir.

Radyasyona maruz kalmış ciltte petrolün emilimi iyi değildir ve kolayca temizlenemez. Petrol radyo terapi uygulaması yapılmış olan bölgeye kalın bir tabaka halinde sürülmesiyle istenmeyen bir yükleme dozu etkisine neden olabilir. Parafin petrol ve lanolinle birlikte krem veya losyon yapımında kullanılır ayrıca banyo yağlarının aktif bir içerik maddesi olabilir. Bu ürünlere katılan kıvam artırıcılar, beyazlatıcılar, koruyucular, parfümler ve renk verici gibi maddeler alerjik deri reaksiyonlarına neden olabilir.

Ürün seçimi ve öneriler her hastanın bireysel ihtiyaçlarını gözeterek yapılmalıdır ve hastanın cildi, istenen etki, ürünün kıvamı ve yumuşaklığı, maliyet ve hastanın ulaşabilirliği değerlendirilmelidir. Nemlendirici kremler en az günde iki-üç kere ve banyodan sonra uygulanmalıdır. Eucerin (TM), Nivea (TM) gibi kremler; Lubriderm (TM), Alpha Keri (TM), Nivea (TM) gibi losyonlar ve lokal ağrı kesici içeren jeller (%0.5-%2 lidokain) bazı bölgelere gerekiyorsa her iki saatte bir uygulanabilir.

Talk pudrası, parfümlü pudralar, banyo köpükleri ve mısır unu gibi bazı topikal ajanlar deriyi irrite ederek kaşıntıya neden olabilir. Mısır unu, radyo terapi sonrasında ortaya çıkan kuru döküntü nedeniyle oluşan kaşıntı için kabul edilen bir uygulamadır ancak nemli, tüylü, yağ bezlerinden zengin, derinin kıvrımlı olduğu ve mukozalara yakın, vajina ve rectum gibi bölgelere uygulanmamalıdır. Mısır unu ıslandığında glikoz meydana gelir ve böylece mantarların üremesi için mükemmel bir ortam yaratılmış olur.

Metal iyonlar içeren ajanlar (örn. antiperspirantlarda kulanılan talk ve alüminyum) dışarıdan ışın tedavisi sırasında deri reaksiyonlarına neden olabilirler ve radyasyon tedavisi alan bölgede kullanılmasından kaçınılmalıdır. Dışarıdan kullanılan losyonlar ve kremlerin içimde bulunan deri reaksiyonlarına neden olabilecek diğer maddeler alkol ve mentoldür. Topikal steroidler kaşıntıyı azaltırlar ama deriye gelen kanın azaltarak derinin incelmesine ve yaralanmalara karşı dayanıklılığının azalmasına neden olurlar.

Cilt Temizliği

Cilt temizliğinin amacı kirleri gidermek ve kokuyu önlemektir ama aslında hijyen uygulamaları cilt tipi, kültür ve yaşam biçiminden etkilenir. Fazla banyo yapmak cildi kuruturken sıcak banyolar damarların genişlemesine yol açarak kaşıntıya neden olur. Sabunların pek çoğu alkali ortamdaki yağ asitlerinin tuzlarıdır. Sabun indirgeyicidir ve cildi rahatsız eder.

Yaşlı erişkinler ve kuru ciltli bireyler ter bezlerinin yoğun olduğu bölgelerde sabun kullanımını kısıtlamalıdır. Bu bölgelerde sadece su yeterli olacaktır. Yumuşak sabunlar daha az sabun veya deterjan içeriğine sahiptir. Yağlı sabunlar deri yüzeyinde yağlı bir tabaka bırakırlar ama bunların daha az kuruttuğuna dair herhangi bir kanıt yoktur ve muhtemelen daha pahalıdırlar.

Ilık banyolar kaşıntıyı engelleyici bir etkiye sahiptir, bu sonuç muhtemelen küçük damarların daralmasından kaynaklanır. Banyo süresi günlük veya gün aşırı yarım saate kısıtlanmalıdır. Önerilebilecek yumuşak sabunlar Dove (TM), Neutrogena (TM)ve Basis (TM)‘dir. Banyonun sonunda suya yağ katılabilir veya yağ havluyla kurulanmadan önce uygulanabilir

Çevre

Isı ciltteki kan akımını artırır ve kaşıntıya neden olabilir. Isı ayrıca nemi azaltır ve bağıl nem %40‘ın altında olduğunda deri sıvı kaybeder. Serin ve nemli bir çevre bu süreci tersine döndürebilir.

Kurutma sırasında giysiler ve çarşafların deterjanlı kalması, hazır yumuşatıcılar ve leke çıkarıcı ürünler kaşıntıyı artırabilir. Deterjan kalıntıları durulama suyuna sirke katarak nötralize edilebilir (çeyrek galon suya bir çay kaşığı sirke). Küçük çocuklar için piyasaya sürülen yumuşak çamaşır sabunlarının kullanılması da çözüm olabilir.

Bol ve hafif pamuklu giysiler ve pamuklu yatak çarşafları da önerilir. Kalın yorganların kaldırılması vücut ısısını azaltarak kaşıntıyı azaltabilir. Yün ve bazı sentetik kumaşlar irrite edebilir. Eğlenmek, müzik dinlemek, rahatlamak ve hoş bir ortamda bulunmak belirtileri azaltmada işe yarayabilir.

İlaç Tedavisi

Eğer altta yatan hastalığın tedavisi ve/veya kaşıntıya neden olan faktörün kontrolü kaşıntıyı azaltmakta yetersiz kalıyorsa topikal veya oral ilaç kullanılması faydalı olabilir.

Topikal steroidler steroide bağlı dermatosizde kaşıntıyı geçirebilir ancak bu durumda beklenen karla steroidlerin damar daraltıcı yan etkileri karşılaştırılmalıdır. Nedeni bilinmeyen kaşıntıların kontrolünde topikal steroidlerin herhangi bir rolü yoktur. Topikal steroidler radyasyon terapisi bölgesine uygulanmamalıdır.

Altta yatan hastalığın kontrolü veya belirtilerin kontrolü için kullanılan sistemik ilaçlar kaşıntının giderilmesinde yararlıdır. Antibiyotikler enfeksiyona bağlı belirtileri azaltabilir. Histamine bağlı kaşıntıda oral antihistaminikler semptomatik rahatlama sağlarlar. Antihistaminiklerin yatmadan önce daha yüksek dozda alınması kaşıntıyı engelleyici etkinin yanında sedatif etki de sağlar.

Her 6 saatte bir 25-50 mg difenhidramin hidroklorid alınmasının etkili olduğu kanıtlanmıştır. Her 6-8 saatte bir 25-50 mg hidroksizin hidroklorid veya 4mg siproheptadin hidroklorid semptomları azaltır. Her 4-6 saatte oral klorfeniramin (4mg) veya hidroksizin (10-25 mg) tedavisi iyi sonuçlar vermiştir. Eğer bir antihistaminik etkili değilse başka bir antihistaminik grubu etkili olabilir.

Sedatif veya yatıştırıcı ajanlar özellikle başka ilaçlarla rahatlama sağlanamadığında kullanılabilir. Antidepresanların güçlü antihistaminik ve kaşıntıyı önleyici etkileri olabilir.

Diyazem bazı durumlarda anksiyeteyi önlemek ve hastanın dinlenmesini sağlamak için faydalı olabilir.
Sekestran ajanlar kaşıntı yapıcı maddeleri bağlayıp barsaktan atarak ve safra tuzu yoğunluğunu azaltarak böbrek veya karaciğer hastalığına bağlı kaşıntısı olan hastalarda etkili olabilir. Kolestramin her zaman etkili değildir ve sindirim sistemiyle ilgili yan etkilere neden olur.

Aspirin bazı bireylerde kaşıntıyı azaltırken diğerlerinde artırmıştır.

Trombositopenik kanser hastaları aspirin kullanımı konusunda uyarılmalıdır. Hodgin hastalığı veya polistemia veraya bağlı kaşıntısı olan hastalarda simetidinin tek başına veya aspirinle birlikte kullanılması etkili olmuştur

Fiziksek Uygulamalar

Kaşıntıdan kurtulmak için kaşınmak yerine başka alternatifler koymak, hastanın kaşıntı hissi-kaşınma-kaşıntı hissi döngüsünden çıkmasına yardımcı olabilir. Kaşıntılı bölgeye serin ıslak bir bez veya buz uygulamak faydalı olabilir. Kaşıntı bölgesine, karşısındaki bölgeye veya ilgili noktalara sabit basınç uygulamak sinirsel iletiyi kırabilir. Sıvazlamak, basınç ve vibrasyon kaşıntıyı rahatlatmak için kullanılabilir.

Kaşıntı tedavisinde Transkutanöz Elektronik Sinir Uyarıcılarının (TENS) kullanıldığına dair bazı anektodal bildirimler vardır. Üremiye bağlı kaşıntıda ültraviyole fototerapisi sınırlı bir başarıyla uygulanmıştır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp