Ses İle Tedavi Genel

Ses İle Tedavi Genel


Tanım .
Ses dalgalarının iyileştirmede kullanımı. Arkaplan Sesle tedavi vücudun kendini iyileştirmesine yardım etmesi için kullanılır. Modern bilim yüksek frekanslı sesle ilgilenmiş ve ondan şimdi en kullanışlı tıbbi teşhis ci-hazlarından olan ultrasonda bir teşhis aracı olarak yarar-lanmıştır. Öte taraftan çok düşük frekanslı ses dalgaları askeri amaçlarla, büyük bir potensiyel silah olarak, ses dalgalarının dünya kabuğu içinden, çok uzun mesafelere iletilmesi için keşfedildi.
Fakat bu ikisinin arasında, bizim de duyabileceğimiz aralıkta, dalga boylarının çoğunluğu bulunmaktadır. Hepimiz günlük hayat içinde gürültünün etkilerinin farkın-dayızdır. Gürültü bizi en basitinden oyalar, hatta deli bile edebilir. Araştırmalar, büyük, milletlerarası havaalanları çevresinde yasayan insanların, daha sakin yerlerde yaşayanlara göre daha fazla akıl hastanesine gittiklerini göstermiştir. Araştırma şunları da göstermiştir ki, biz uyurken de sesleri duyarız ve bu uykunun kalitesini etkiler. Trafiği yoğun yolların kenarlarında oturanların gürültüye tepki gösterdikleri gece boyunca kaydedilen beyin dalgalarından anlaşılmıştır ve gürültüsüz ortama göre daha az dinlendikleri ortaya çıkmıştır.

Çevresel gürültü iş sırasında çok fazlaysa ve uzun zaman periyotları süresince devam ederse, sağırlığa yol açabilir ve ses dalga boylarının bir çoğunun vücudumuzun diğer bölgeleri üzerinde etkileri vardır. Pop konserlerindeki bağırışan histerik kitlelerin bu davranışı bir tesadüf değildir, güçlü ses dalgaları şüphesiz iç organlarını titreştirir. Bazı bas notaların, kadınların üreme organlarım titreştirdiği ve onların bu yüzden bas ritmindeki müzikten zevk aldıkları ileri sürülmektedir. Bitkiler bile müziği zevkli bulmaktadırlar ve müzikle karşılaştıklarında sıradan gürültüyle karşılaştıklarından daha iyi büyüdükleri görülmüştür.

Sesin hepimiz için temel bir önemi vardır. Aslında hepimiz iyi biliriz ki, bir şahsın konuşmasının ses kalitesinin onu sevip sevmememizde büyük bir etkisi vardır. Dr. Haris Jenny, «tonoskop» adım verdiği sesi üç boyutlu hale getiren bir cihaz geliştirmiştir. İnsan sesini kaynak olarak, mesela «O» sesinin toneskopta mükemmel bir daire oluşturduğunu ortaya koyabilmiştir.Kültürlerin temel ve önemli seslerini oluşturan şekiller arasında büyük benzerlikler vardır. Matra Yoga'da her-şeyin temeli olan bir ses vardır: OM ya da A UM. Hindu Mandykya Upanişad der ki «bütün geçmiş, şimdi ve gelecek gerçekten OM'dur. Zamanın üçlü kavramının ilerisi de OM'dur.» Tibetliler, Budistler, Lamalar, Çinliler, Japonlar ve Endenozyahlar da OM'un benzer bir yorumuna sahiptirler. Hıristiyan ve Yahudiler AMEN ve Müslümanlar da AMİN derler. Yuhannaİncil'i «önce söz vardı»,diye yazarken, herhalde eski ve yaygın bir inanç olan, söylenenin (sesin) bilgi aktarmaktan çok daha derin bir önemi olduğunu vurgulamak istiyordu.

Eski Mısırlılar şekil ve maddenin sesle alakasını anlamışlardı ve Rudolf Steiner'in bir öğrencisi olan VVachs-muth, sesin iletimi hakkında, insan tabiatı ve onu kuşatan kainat açısından birçok karmaşık teoriler geliştirmiştir. Şifa duaları ve aslında bütün ibadet çeşitleri tekrar eden seslere dayanır ve bunun ibadet edenler üzerinde büyük etkisi vardır. Bu herhalde en iyi Ayurvedik tıpta kullanılan mantralarda görülür.Sesle tedavi, ses dalgalarım iyileştirmek maksadıyla kullanılır. Biraz önce de kısaca belirttiğimiz gibi, her organın ses dalgalarının uygulanmasıyla değişebilmek bir titreme frekansı vardır. İşte sesle tedavi bu temel prensibi kullanır.

Moleküler yapı ve atom fiziği hakkında bilgilerimiz arttıkça, her maddenin, atomaltı parçacıklarının temelinde sürekli bir titreşim içinde olduğunu anlıyoruz, öyleyse insan vücudunun her bir hücresi küçük birer pildir ve enerji alanlarıyla dolu olup, mikroskopik bir enerjiyle titreşir. Sağlıklı bir durumda, hücredeki hayat olayları bu enerjiyi sürekli olarak yayarlar, ama hastalık sözkonusu olduğunda bu yayma düzensiz bir hale gelir. Bu prensibin günlük tıptaki en basit ve en iyi bilinen uygulaması elekt-rokardiogramdır. Bir seri elektrot kalp üzerinde deriye ve daha uzak bölgelere (el ve ayak bilekleri) yerleştirilir ve bunlar kalp tarafından oluşturulan elektrik titreşimleri veya frekanslarım kaydederler. Bunlar

TV tipi bir ekranda incelenebilir veya kalıcı olması için bir kağıda basılabilir. Kalp kası arızalandığı zaman (mesela bir kalp kriziyle) çıktının verileri, doktorların kağıda bakarak kalbin hangi bölgesinde ne olduğunu kolayca söyleyebileceği ve şaşılacak bir doğrulukla kalbin hangi bölümünün hastalıktan etkilendiğini belirtebilecekleri bir şekilde değişir. Hasta iyileştikçe EKG de, elektrik yollarının normale dönmesiyle normali eşir.Sesle tedavi uygulayanlar bütün vücudumuzun ve hücrelerimizin kalp gibi çalıştığım ve bütün hastalıkların ken-' dilerini enerji yayımı veya titreşim frekansındaki değişikliklerle" belli ettiklerini kabul, ederler. Bu, değişik bir grup hücrede, vücudun bir organında veya vücudun tamamında yer alabilir. Sesle tedavi, titreşimleri normale çevirmeyi amaçlar.

Işık uzun sûreden beri tedavi amaçlarıyla kullanılagelmiştir ve kızıl-ötesi ve mor-ötesi bombalan tıpta ve halk arasında iyi bilinmektedir. Bu enerji kaynakları, sesle tedavi yapanların kullandıklarıyla karşılaştırıldığında, deği-şik tip titreşimler oluşturan jeneratörlerdir. Fakat sonuç aynıdır: Tahrip olmuş veya hastalıklı dokunun normal haline dönmesi.

Nasıl Uygulanır?
Pratik detaylarından önce, sesle tedavinin ses dalgası seviyesinde geçmişine bir bakalım. Dalgaları hepimiz tanırız. Denizdeki dalgalar bizi hasta eder, havadaki dalgalar bize TV ve radyo dalgalarını getirir. Fakat hepsinin ortak bir yanı vardır: Hepsi, içinden geçtikleri ortamı önce sıkıştırırlar, sonra da yayılırlar. Öyleyse bir ortamdan (su, hava veya vücut dokuları gibi) geçen dalgalar bir seri sıkışma ve yayınma dalgalarıdır. Kulaklarımız, aynen gözlerimizin küçük bir ışık frekans aralığını yakalayabildiği gibi, küçük bir ses dalgalan aralığını da belirleyebilir.

Sesle tedavi ses dalgalarının elektronik cihazlarla üre-tilmesini içerir. Bu dalgalar daha sonra, vücudun tedavi is-teyen, etkilenmiş bölümü üzerine yerleştirilen uygulayıcı-larla vücuda verilir. Hastalık tarafından üretilen, istenmeyen frekanslar böylece ortadan kaldırılır ve iyileşme başlar.Ses uygulayıcılar sesi, belirli bir organ ya da doku için doğru dalga boyunu uygulamaya ayarlanmış manyetik kasetlerden uygulayan, basit cihazlardır. Uygulayıcı dernek, sesin nişan alınarak odaklaştırılabilmesi demektir. Hasta ses banyosuna sokulmaz. Bir ses uygulayıcısı basit bir titreştirici değildir. Uygulanan ses frekansı yolları karmaşık ve tedavi edilen organa özeldir.
Bir şahıs sesle tedavi edilirken titreşimleri hissedebilir veya hissetmeyebilir. Hasta titreştiren uygulayıcıyı his-setse bile, iyileştirici olan ve iç organlar tarafından duyulan frekansı duymayabilir.

Ne İçin Kullanılır?

Sesle tedavi romatoid artrit, fibrozit, kas durumları, kırıklar ve kemik hastalıkları, gerilmeler ve burkulmaların tedavisinde çok büyük bir öneme sahiptir. Bu bölgeler sesle tedavi için uygulayıcıların tatbik edilecekleri en uygun bölgelerdir, ama şimdi iç organlar da tedavi edilmektedir.
Sesle tedavi uygulayanlar tedaviyi sesle etkilemeden önce teşhisin konulmasının çok önemli olduğunu vurgularlar. Eğer gerçekten psikolojik bir sebebe bağhysa, artrit tedavisinde etkili olabilir, ama eğer temelde yatan hastalık tedavi edilmezse bu uzun sürmez. İngiltere'deki bir ses terapistinin karşılaştığı vakaların % 80'i, vücuttaki hasarın artrit veya başka bir kas iskelet hastahğı şeklinde ortaya çıkmasından önce yıllar bile geçmiş olsa, bir trav-matik olaya dayanmaktadır. Aynı terapist, kalça çıkığı ameliyatı geçiren hastaların ameliyat öncesi sesle tedavi görmeleri halinde, daha çok fayda gördüklerini belirledi. Bu yolla tedavi edilen hastalar daha çabuk, diğer hastalardan daha önce iyileşip ayağa kalkarlar. Kendisi, sesle tedavinin fizyoterapinin yaptığından daha çok şey yapabile-ceğini, çünkü daha çabuk, sessiz, kolay ve hasta üzerinde bir uygulama gerektirmediğini söyler.
Bir İngiliz sesle tedavi öncüsü Peter Guy Manners'e göre sesle tedavi, romatoid artrit'te kullanılabilir. Buna rağmen, eğer eklem çok fazla hasar görmüşse, bütün umabilecek eklem hreketliliğinde bir artıştır. Buna rağmen kronik romatizma hastalan için bu harika bir gelişmedir. Manners, disk kaymalannda da iyi sonuçlar almış ve bu metodun manipulasyon içermediği için (bu hastaya çok acı verebilir) çok popüler olduğunu görmüştür. Uygulayıcı, hastalıklı bölge üzerine 10-15 dakika tatbik edilir. Bu adale spazmlarını engeller ve böylece eğer gerekliyse mani-pulasyonu kolaylaştırır. Klasik lumbago da bu tip bir tedaviye cevap verir.
Sesle tedavi yalnızca yaşlılıktan dolayı oluşan hastalıklar için değil, aynı zamanda bebekler ve çocuklarda duygulanabilir. Manners, sesle tedaviyi adale zayıflığı ve hatta felci olan çocuklarda kullanıp cevap almıştır.

Geleceği
Sesle tedavinin çok parlak bir geleceği vardır. Bu ucuz ve kolayca kontrol edilebilen tedavi, büyük araştırmalara açıktır. Halk ve tıp çevreleri ultrasonun yumuşak doku hasarlarında neler yapabileceğini görmüştür ve bu tedavi
şeklini de ek bir tedavi şekli olarak kabul etmeleri gerekir,iyileştirici dalgaların, diğer organ ve dokular üzerinde bir zarara yol açmaması garantiye alındığı müddetçe, sesle tedavi güvenli bir gelecek için benimsenmeyi haketmek-
tedir.

Tanım
Sözlük anlamı parmak baskısı olan Shiatsu, akupunktur noktalarım ve meridyenlerini uyarmak için uygulanan. Doğu kökenli bir çeşit masajdır.

Arkaplan
Shiatsu, akupunkturun Çin'de ortaya çıkışıyla aynı zamanda, kendi kendine ve bağımsız olarak Japonya'da ortaya çıkrn bir tıbbi tedavi metodudur. Japonya'da daima bir aile tıbbı şeklinde olagelmiştir ve ailenin bir ferdi tarafından diğerleri üzerinde iyileştirici bir masaj olarak uygulanmıştır. Fakat bu görünüşteki basit uygulamanın ar-kasında, büyük miktarda geçmişten gelen bilgiler ve folklor vardır.

Nasıl Etki Ediyor?
Temel olarak Shiatsu, akupunktur noktaları ve meridyenleri üzerinde parmak baskısını öngörür. Bu yüzden Batı'da akupressure veya iğnesiz akupunktur diye anılır. Akupunkturun problemlerinden birisi uygulayıcının, iğneleri kullanırken, istenilen en iyi sonucu elde etmek için. çok uzmanlaşmış olmasının gerekmesidir. Diğer taraf dan, Shiatsu, uyarılan alanlar açısından, parmaklar kullanıldığı için daha fazla hata payına sahiptir ve steril olmayan akupunktur iğnelerinin yol açtığı hasta şikayetleri söz konusu değildir, öyleyse, kısaca, Shiatsu, akupunkturla aynı nedenler dahilinde çalışır.

Nasıl Uygulanıyor?
Shiatsu'nun iki şekli vardır: Ya hasta, vücudun enerji yollarını uyarmak ve onları düzenlemek için belirli bölgeler üzerinden sıkıca, fakat acısız bir şekilde masa) edilir ya da terapistin belirli bir parmak ucu belirli akupunktur noktalarının uyarılmasında kullanılır.Rolf metodundan farklı olarak Shiatsu, acı vermez. Hem masaj, hem de baskı tekniği acıya yol açmayacak kadar kısa, fakat yine vücuttaki bölgeler üzerinde etkili olabilir. Shiatsu'da bir çok ilk yardım teknikleri vardır. Dağda, bir kayak kazası sırasında, bir hastanın fena şekilde bükülüp kırılan ayağını yerine oturtan bir doktor tanıyorum. Doktor hiçbir anestezi veya ağrı kesici kullanmadan, yalnızca başka bir kayakçıdan bir Shiatsu noktasına basmasını isteyerek, ayağı düzeltip yerleştirdi.

Bazı Shiatsu taraftarları hiçbir zaman diş anestezileri uygulamazlar, onun yerine diş ile ilgili ağrı verici işlemler sırasında, sadece doğru akupunktur noktasına bastırırlar.
Shiatsu, Japonya'da hâlâ çok popüler olup ABD'de de popülerliği gittikçe artmaktadır. Amerika'da yaklaşık olarak 300-400 uygulayıcısı vardır ve Avrupa'da, yalnızca Belçika'da 500 kişi Shiatsu'dan fayda görmüştür. Hollanda'da-ki popülerliği de gittikçe artmaktadır.

Shiatsu'nun çoğu tabu olarak hepimizde vardır. Karın ağrısı çektiğinde çocuğunun karnını ovuşturan anne, hemen hemen aynen Shiatsu uygulayıcısının yaptığı gibi, vücudun enerji güçlerini uyarıyordu. Kısaca iyileşme gücünün bir insandan.diğerine aktarılması, düzeltilemez haldeki vücut enerji yollarının nötralize edilmesidir. Bata tıbbında buna en yakın olarak, çoğumuz iyileştirici bir masajın veya ateşli bir alma konan elin kendimizi daha iyi hissetmemizi sağladığım kabul etmişizdir. Hasta olduğumuzda, eğer yumuşak ve sempatik birisi elini başımızın veya ağrıyan yerimizin üstüne koyarsa kendimizi çok daha iyi hissettiğimizi hepimiz farketmişizdir. Ağrıdan bu yolla kurtulma çarpıcı gelebilir, ama bunu biz Batı tıbbı açısından açıklayanlayız. Doğulular tam olarak neler olduğunu bilirler. Onlara göre bütün bu iyileşmeler, elin temasının tabii ifadesi olan bizim hayati enerji alanlarımızın, diğer şahısınkilerle bir uyum içine girmesi sayesinde olmaktadır. Çok karamsar ve zor kabullenen tipler dahi 45 dakikalık bir Shiatsu masajından sonra kendilerini daha değişik hissettiklerini belirtmişlerdir.

Ne için kullanılır?
Shiatsu, hastalığı önlemede -kısaca vücudu çevreyle uyum içinde tutmada kullanılabilir. Bugün çoğumuz hiç te tabii olmayan bir ortamda yaşıyoruz ve özellikle gıda konusunda, çevreye iyi bir uyum sağlayamamış durumdayız. Shiatsu uygulayıcıları hemen hemen her zaman hastalarını beslenme konusunda yeniden eğitmeyi denerler ve çoğunluğu doğal ve modası geçmiş, Batıda bizim makrobi-yotik dediğimiz diyetleri tavsiye ederler. Doğu tıbbının büyük bir kısmı hastalığın hastanın içinden kaynaklandığı inancına dayandığı için (Batı tıbbı hastalığın vücudun dışından geldiğine inanır), Shiatsu uygulayıcıları hastaların hayat tarzlarını değiştirerek, onların beslenmelerini ve genel zihinsel sağlıklarını geliştirmek için büyük çaba harcarlar. İşte bu, Shiatsu tekniği ile beraber hastaları iyi eden şeydir.
Shiatsu vücudun enerji akımlarım ya ayarlamak, ya da yatıştırmak üzere değiştirir. İyi bir Shiatsu uygulayıcısı yaptıklarına ve uyardığı meridyenlere göre hastayı teskin edip yatıştırabilir. Yüzü bir ayna gibi kullanarak çeşitli bölgeleri orada gördüklerine göre tedavi eder. Batı dok-torlarının yanlış teşhis koyduğu ağrılardan şikayetçi olarak Shiatsu'ya gelen birçok hasta vardır. Mesela, benim bildiğim bir uygulayıcı, siyatikten şikayetçi olan ve aslında siyatikle alakalan olmadıklarını bildiği bir çok hasta görmüştür. Siyatik bölgeden aşağı doğru inen meridyen safra kesesine bağlanır ve genellikle bu siyatik hastalan safra keseleri alındıktan sonra -problemlerinden kurtulurlar. Batı tıbbı bu bağlantıyı kolay kolay yapamazdı. Shi-atsu uygulayıcısı hastaya daha iyi ve safra taşı yapmayan diyetleri öğretir.

Shiatsu'nun ilkyardım uygulamalarından birini zaten anlatmıştım fakat diğer şekilleri de var. Bacak kramplan, baş ve ikinci ayak parmaklannın arasına 10-15 saniye sıkıca bastırılarak kolayca iyileştirilebilir. An us ve genital organların arasında, uyarıldığı zaman şahsın derin derin nefes almasını ve yutulan suyun dışarı atılmasını sağlayan bir boğulma noktası da vardır. Eski çağlarda savaş sanatı öğrencilerinin gözlemsel teşhis için yetiştirilmelerini düşün-mek çok ilginçtir. Bunlar bir adamı gördüklerinde zayıf noktalarını bulurlar ve daha sonra sırasıyla akupunktur noktalarını kullanarak onu etkisiz hale getirirlerdi. Bugün bu daha yapıcı amaçlar için kullanılmaktadır ve Batı dünyasında yüzlerce ve binlerce insan, sonunda Japonlar için 30 yıldan beri yaran ispatlanmış olan bu tarihi sanatı paylaşmaya başlamışlardır.

Tanım
Hastalıkları hafifletmek ve iyileştirmekte bir insandan faydalanılması.

Arkaplan
Aslında, Mşilerarası ilişkilerde şif acılık sanatı oldukça eskidir. Eski Doğu tedavi sistemlerinde elle şifa verme tek-niği kullanılmış, Eski Mısır şifa tapmaklarında da rahipler ellerini kullanmışlardır. Günümüz Hıristiyan Kilisesınce şi-fanın profesyonel olmayanlarca da yaygın olarak uygulanması kabul edilmektedir.Şifacılık, tıbbın kenar dallarından muhtemelen tanım-lanması en zor olmasına karşın en sık başvurulanıdır. Her ülkede doktordan fazla hastalan şu veya bu şekilde iyileştiren insan vardır. Tıpta yardımcı rolü olan bir çok kişi, örneğin hemşireler ve fizyoterapistler, osteopatlar ve kiropratisyenler gibi kenar tıp pratisyenleri ve doktorlar, yaptıklarının farkında olmasalar bile her gün şif acılık yap-maktadırlar. Müteakiben kendilerine şif acı adım veren ki-şiler gelmektedir. Batı ülkelerinde bunlardan binlercesi mevcuttur. Son olarak dünya üzerine milyonlarca kendi-liğinden şifa bulma gücüne sahip olup bunun farkında ol-mayan insan vardır.

Giriş bölümünde de gördüğümüz gibi insan oldukça karmaşık bir yaratıktır, ama onu anlaşılabilir bir seviyeye indirgeme çabalarımız temel verileri gözden kaybetmemize neden olmuşa benzemektedir. Yaşam üzerine derin düşünen herkesin onaylayacağı gibi, insan sadece son derece karmaşık bir makineden ibaret değildir.Bunca çok mucizevi tedavinin varlığını nasıl açıklayabiliriz? Ya eşlerinden birinin ölümünü müteakip diğerinin de hemen onu izlemesini? Hayata küsmüş bir kalp mi? Konuştuğunuz herhangi bir doktor size hastalarından bazılarının bir hastalıkları olduğunda nasıl ölmeyi ister göründüklerini, bazılarının da sebepsiz yere korkutucu bul-dukları faydalardan kaçtıklarım söyleyecektir.

Tedaviyi herhangi bir duyu- ötesi varlık veya güçle ilişkiledirmek böyle bir kuvvetin, bırakın ölçümünü, tespitinin bile imkânsız olmasından dolayı problem doğurmakta, bu da doktorları şaşkınlığa düşürmektedir. Birçok doktor aslında bir bilim adamı gibi çalışmamaktadır, buna rağmen kendini kontrollü, akılcı, bilimsel bir şekilde hareket eder gibi düşünmekte ve bundan zevk almaktadır. İnsan sonsuz derecede karmaşık olduğundan böylesi soğuk ve hesaplı yaklaşımlar hastaca arzu edilir, gerekli ve hatta aranan bir şey olmayabilir.

Saf bilim ve uygulamaları bir apandisiti alırken ya da zatürreyi tedavi ederken kendini ortaya koymakta, fakat böyle açık seçik vakalarda bile hikaye ilk göründüğü denli basit olmamaktadır. Apandisit gibi sık rastlanan ve basit hallerde bile modern tıbbın yanıtlayamadığı sorular mevcuttur.

Uzun yıllardan beri bazı fiziksel hastalıkların ayrılmaz şekilde zihin ve fonksiyonlarına bağlı olduğu bilinmektedir. Günümüzde araştırmacılar psiko-somatik denilen bu tür hastalıkların listesini öylesine uzatmıştır ki, nerdeyse bütün hastalıkların yakında akıl veya ruhla ilişkilen-dirümesi mümkün görünmektedir.

Bir çok kanserin, en azından kısmen psikosomatik kökenli olduğuna dair büyük miktarda kanıt mevcuttur. Bu olayın çağlar boyunca bir çok seçkin doktorca farkına varılmış ve hatta M.S. II. yüzyıl kadar eskilerde, Galen, melankolik kadınların mutlu kadınlara göre kansere yakalanma oranlarının daha fazla olduğunu gözlemlemiştir.
O halde, acaba kanser araştırmaları için her sene ayrılan milyarlarca lira yanlış şeyleri gözlemlemeye harcanıyor olmasın?
Bütün tedavilerdeki problem, şif acının (iyileştiricinin) kişiliğinin psikolojik etkisini, önerdiği ilaç ve ameliyatın saf kimyasal ya da fiziksel etkilerinden ayırabilmenin imkansız olmasıdır. Kaç kere hastalar doktorlarına gittiklerinde sadece doktorun her şeyin normal olduğunu temin etmesi üzerine kendini iyi hissetmiştir?

Genel pratisyenlerin muayenehanesine gelen hastaların % 40'mın tespit edilebilen hastalığı yoktur. Sadece ruhlarındaki sıkıntılı halin giderilmesi gerekmektedir. İşte tam bu konuda da modern tıp yetersiz kalmışa benzemektedir.
Şifacıhk birincil iyileştirici güç olarak bir tür algılamadan faydalanmaktadır. Eğer şifacı veya hasta bir tür do-ğa-üstü gücün şifa verme gücüne inanıyorsa, buna 'imana bağlı şifa bulma' denebilir, ama manevi şifacılar (bazı şifacıların da ait oldukları ruhçularla kanştırmamalidir) hastaların herhangi bir şeye inanmasını istememektedirler.

Batı'da şifacılann çoğu dindar Hıristiyanlardır ve şifa verme güçlerini Hz. İsa'nın etkisine bağlamaktadırlar, ama tedavi ettiklerinden de her zaman bu tür isteklerde bulunmamaktadırlar.
Hz. İsa'nın mucizelerinden birçoğu, muhtemelen bir tür imana dayalı şifa vermelerdi; fakat diğerleri manevi iyileştirmeye daha çok benziyordu, çünkü bazen tedavi ettiği kişiler inançsız kişiler olmasına rağmen sağlıklarına kavuşuyorlardı. Lourdes'e ve diğer kutsal' yerleri ziyaret eden imanla dolu milyonlarca hacı, istatistiksel olarak şifa bulma şanslarının az olduğunu bilmelerine rağmen yolculuk et-mektedirler.

İşin tuhaf olan yanı, günümüzde manevi şifaya karşı çıkışı herkesin beklediği gibi tıp çevresi değil, kilise yapmaktadır. Bir çok klasik klişe, manevi şifayı değişik nedenlerden dolayı onaylamamakta, bunun sonucunda da manevi şif acılar küçük gruplar halinde, çatısı altında hastalan iyileştirdikleri ayn kilise veya cemaatler kurmaktadırlar.
Büyük kiliselerin yaklaşık tümü manevi şifa alanında değişik sonuçların elde edildiği çalışmalar yapmışlardır. Etraflıca dökümante edilmiş, spontane olarak ruhun başlattığı tedavi vak'aları birçok din adamım cesaretlendirmeye yeter, ama buna rağmen resmi tıp katı tutumunu sürdürmektedir.
1956 yılında İngiliz Tıp Birliğinin «İlahi Şifa ve Doktor ile Din Adamları Arasında İşbirliği- konusunda yayınladığı bir raporda manevi şifa yoluyla tıp bmminin açıklayamadığı iyileştirmelerin gerçekleştiği belirtilmektedir.
Şifa dağıtma gücü muhtemelen nerdeyse evrenseldir, ama şif acılar öylesine farklı metodlarla çalışmaktadırlar ki, bir sınıflandırma yapabilmek imkansızdır. Buna rağmen üç değişik tip iyileştirmeyi gözönüne almak bize yardımcı olacaktır. Apaçık ortadadır ki, bu sınıflandırma bir deney olmaktan öte bir önemi haiz değildir ve sıklıkla her şifa vak'asında her birinden birşey mevcuttur.
Şifacının tipik örneği manevi şifacıdır. O, insan neye inanıyorsa onu gerçekleştirmenin mümkün olduğu prensibiyle çalışır. Bunu da hastanın bilincinin sınırlarını genişletip daha yüksek bir ruh seviyesiyle uyumlu hale getirerek başarır. Giriş bölümünde tanımlandığı şekilde hastanın duyu-ötesi dünyaya, girmesine yardımcı olur. Hasta bir kere Tanrı ile gerçekten uyumlu hale gelince (veya duyu-ötesi güç olarak neye inanıyorsa) önemli sayıda tedavi imkânı ortaya çıkar. Büyük uyum sağlama durumlarında mucizevi tedaviler tecrübe ederler. Uzun süren romatizma! nodüller birkaç dakikada yok olmakta, guatr bir kaç saat içinde boyca küçülmekte ve felç ve halsizlik, hastaların gözü önünde tedavi edilmektedir. (*)

( *) Türk okuyucusunun hiç te yabancısı olmadığı halde hep horlanıp küçümsediği için iyice 'kenarda' kalan, 'cinci' ya da
Manevi şifacıların önde gelenlerinden biri, mümkün görünmeyen şeyleri yapabilmekten çok büyük zevk aldığını söylemektedir. Fakat kendisi de yaptığının nasıl gerçekleştiğini bilmediğini kabul etmektedir.
«Tanrı adını verdiğim bir doğa-üstü gücün beni tedavi kuvvetini hastaya aktarmak için bir tür dönüştürücü olarak kullandığım hissediyorum. Nasıl olduğunu henüz anlayabilmiş değilim, fakat ne zaman bu gerçekleşse, etkili olmak için fiziksel temasa bile ihtiyaç duymuyorum >•

Bundan sonra dünyanın öte tarafından -muhtemelen bu düşünce iletimi metoduyla. gerçekleştirdiği kayıt edilmiş anlık tedavilerinden bahsetmektedir. Kim aksini iddia edebilir ki? Beynimizin yalnızca beşte birinin ne yaptığım biliyoruz. Görevini bilmediğimiz bir bölümü düşünceleri başkalarına iletip onlardan mesaj alıyor olamaz mı?

«Tabii ki manevi şifacılar dediklerimiz, oldukça garip insanlardır» diyor şifacı. «Bazıları hâlâ hastalarını hastalıklarından kurtarmak için her tür teatral sahneleri, sürtme ve ovalamayı kullanmaktadırlar. Bu konuda gerçekten iyi olabilmek için 6 yıldan 8 yıla kadar değişen bir süre eğitim görmek gereklidir.»

«Herkesi tedavi edebildiğimizi iddia etmessm de, herkesin bundan fayda sağlayabileceğini söyleyebilirim. Fakat tıptan fayda görememiş hastaları kabul ettiğimiz gözönüne alınırsa, yapabileceğimiz herşey kabul görecektir. Bana göre en coşkunluk verici şey, doktorların da artık bizi ciddiye alıp hasta göndermeye başlamış olmalarıdır.»
Bazı manevi şifacılar ve birçok eliyle şifa dağıtan kişi hastanın hayat güçlerini yeniden düzene koymak için fiziksel olmayan enerji veya hayat güçlerini kullandıklarını iddia etmektedirler. Dünyanın her yanında manevi şifacılar özel uygulamalar sayesinde Hayatın Evrensel İyileştirme ' üfürükçü' diye adlandırılan hocalar şif acılık kapsamında değerlendirilmelidir. Yozlaşmış örnekleri, bir yana bırakırsak. Kur'an ayetlerinin veya bazı sırri şifrelerin bazı hastalıklara iyi geldiği bilinen bir durumdur. (Ed.)

cü'nü kontrol altına alabildiklerini ileri sürmektedirler. Buna derin nefes alma, diğer yoga hareketleri, kutsal dualardan faydalanma. Hıristiyan duaları ve birçok diğer şeyler dahildir. Hangisi yapılırsa yapılsın, bu iyileştiriciler şifa verme güçlerim ellerinde yoğunlaştırıp hastalarına dokunmakta, böylece şifa gücünü onlara aktarmaktadırlar. O halde şifacı bir tür güç (enerji) biriktiricisi olup kendi başına şifa verme gücüne sahip değildir. O sadece, şifanın kendisi üzerinden aktarıldığı bir vasıtadır. Shiatsu bu tür bir şifa verme metodudur. Bastır-oraya metodu ise, kendi kendine tedavinin bir şeklidir. İkinci tür şifa (ruh şifası) dünyaya tekrar gelmemiş ruhların dünyasıyla ilişki kurmaya dayanır. Birçok duru-görücü (clairvoyant), ruhçu veya psişik güçleri olan kişiler, diğer varlıklarla ilişkiye girip yardım isteyebildiklerini iddia etmektedirler. .Bu tür şi-facılar kendi yaptıklarının bilincinde olmayıp sadece buncada bulunmakta ve bunun sonucunda zihni bir masaj veya bazı değişik dış görünümler almaktadırlar. Bu şifacıların çoğunluğunun «daha yüksek bir ben» diye bir kavramları yoksa da, sonuç alabilirler ve almaktadırlar. Şifanın onlardan kaynaklanmadığı, fakat ihtiyacı olan hastaya yöneldiği söylenmektedir.

En son iyileştirme türü birçok doktor, radyonik pra-tisyeni, homeopat ve diğerlerince uygulanandır. Bu tür, kanımca pozitif düşüncenin gücü ile oluşturulmuştu. Pla-sebo çalışmaları bize hastaların % 20 ile % eo'ı arasında değişen bir kısmının tamamen etkisiz tabletler verildiğinde dahi iyileştiklerini hep göstermektedir, ama ben inanıyorum ki, bunları veren doktor (eğer bir şifacı ise ve gerçekten hastanın iyi olmasını istiyorsa) bir şifa biçimim tabletlere aktarmakta ve bunlar da daha sonra görevlerini yerine getirmektedirler. Bu çerçeve içinde radyoniğin nasıl çalıştığını gördük. Muhtemelen birçok şifacı da aynı düşünce aktarımı metodunu kullanarak çalışmaktadır.
Fakat bu üç grup şif acının dışında birçokları fiziksel fenomenleri kavramış görünmekte ve bunları hastalıkları iyileştirmede veya teşhis etmede kullanmaktadırlar. Bazı şifacılar uyurken zihinlerinin vücutlarım terkettiğini ve diğer insanları uzaktan iyileştirebildiklerinin farkına var-dıklarım tespit etmişlerdir.

Diğer şifacılar da bazı çevrelerin zararlı veya hastalığa yol açıcı olduğunu ya da hastalığın fiziksel bir cisim veya bir gürültüden kaynaklanabileceğini farketmişlerdi.Sadece üyelerin sayıca çok olması ve iyi anlaşılmaması nedeniyle bile bir grup şifacı, üstünde durulmaya hak kazanmaktadır. Hristiyan Bilimciler (Christian Scientists) Ortodoks Hıristiyanların bir kolu olup, tarihi 1879'lara, Bary Baker Edely'nin Church of Christ, Scientist'i (Bilimci İsa Kilisesi'ni) kurmasına dayanmaktadır. Günümüzde yaklaşık 57 ülkede 3500'den fazla Hıristiyan Bilim Kiliseleri mevcuttur. Hıristiyan Bilimciler şifacılık alanında, bütün iyileştirmelerde Tann'ya yakınlaşmanın önemine "işaret et-tiklerinden dolayı ilginçtirler. Şifa bulma, onların iddiasına göre Tanrı'nm insanlara olan merhametinin bir delilidir. İman önemli bir değerdir, ama Hıristiyan Bilimciler'in-den olmayıp ta onlarca şifaya kavuşanların itiraf ettikleri gibi elzem değildir. Hıristiyan Bilimciler yaygın görüşün tersine, doktorlara da gidebilmeye izinlidirler, ama birçokları bunu yapmamayı tercih etmekte ve dua etmek ve bütünüyle Tann'ya güvenmekten ibaret manevi vasıtalarla kendi kendilerini tedavi etmek istemektedirler. Ciddi hastalıklar ve kırıklar bile gerçek Hıristiyan Bilimcilerini doktora götürmemektedir; ama bir branş olarak diğer insanlar için klasik tıbba hiç bir şekilde karşı değildirler ve hatta bazen çok olağandışı vak'alarda kendileri de bundan faydalanmayı tercih ederler. Hıristiyan Bilimini (Christian Science) ilgi çekici kılan bu kişisel Tann-merkezli. zihnin maddeye üstünlüğüne dayanan şifa metodunun gerçekten işliyor görünmesidir.

Hıristiyan Bilimciler, liderlerinden birine göre, daha uzun yaşamaktadırlar ve Amerikan hayat sigortası şirketleri de böylesi az sağhk riski olan bu kişilere daha düşük sigorta primi ödeyerek sigorta olabilme imkanım tanımaktadır.O halde, ister «kendiniz için» yaptığınız bir şey olsun, ister «size- yapılan bir şey olsun, şifa verme yaygın olarak uygulanmakta ve oldukça başarılı olmaktadır. Fakat hiçbir şifa verme biçiminde hiç kimse hiçbir zaman şifa dağıtanın aslında kendisi olduğunu iddia etmemektedir; şifacı sadece, kendisi kanalıyla Tanrı'nın Evrensel Hayat Gücünün etki ettiği bir vasıtadır.

Nasıl Uygulanır?
Besbelli ki, şifacılık metodlan böylesine farklılıklar gös-terdiklerinden, okuyucu kitapta adı geçen şifacılık metodlan için özel olarak ayrılmış bölüme başvuracaktır, fakat kısaca çoğunluğun şifa ellerle şifa dağıtma veya gücü elle aktarma- deyince ne anladığını açıklayacağım.Manevi şifacılık çok kişisel ve doğal bir şeydir, herkes yapabilir, hepimizde bu potansiyel mevcuttur.Her şifacının kendine özgü bir uygulama şekli vardır ve hepsi içgüdüsel olarak davranırlar. Bazı şifacılar hastaların başına, diğerleri de rahatsızlık duyduğu bölgeye dokunmaktadır. Bazıları parmaklarını kullanırken, diğerleri el ayalarından faydalanır, bir bölümü ise gördüğümüz gibi dokunmaya bile ihtiyaç duymamaktadır. Temas etmeden şifa verme (absent healing), kanıtlanmış bir fenomendir ve muhtemelen düşünce aktarımı yoluyla etki etmektedir.

Şifacı tamamen kendini gevşetip olabildiğince pasif kal-maya çalışır ki, iyileştirici güçler kendi üzerinden harekete geçebilsinler. Genellikle hastanın vücudunun yardıma ihtiyaç duyan kısmını düşünür ve bu şekilde şifa veren enerjileri o bölgelere sevkeder. Şifacının elleri sıcağı, soğuğu veya iğneleri hissedebilir, hatta bunları bir arada da duyabilir. İşte bu yüzden hasta genellikle şıracıdan aktarılan duyumları hissetmekte ve bu esnada çekilen Kirlian fotoğrafı da iyileştirici ışınlarda müthiş bir artışa şahitlik etmektedir.Herhangi bir durumda elle şifa dağıtmanın ne kadar hızlı cevap vereceğine dair bir kural yoktur. Çok ciddi durumlar günlük tedavilere ihtiyaç doğurabilir, ama genellikle 15 günde bir yapılması yeterli olmaktadır.

Bir çok kişi için oldukça etkili olan bu metod, şifacının gücüne bağımlıdır. O çok sakin olmak ve bu şekilde şifa bulma sürecinde hiç bir şeyin araya girmemesini sağlamalıdır. Bazen dua, meditasyon, nefes alma egzersizleri ya da iyileştirici güçlere alıcıhk yapmasını sağlayan her neyse onu, saatler boyunca yapmak zorunda kalabilir. Şifa bulma, pratisyen için çok yorucu olabilir ve bazen iyileştirme sırasmda kendisi de ağrı duyabilir. Hasta çok rahatlayabilir, hatta uykusu bile gelebilir; bazı elle şifa dağıtanlar hastalarına günlük yaşamın karmaşasına dönmeden önce bir süre dinlenmeyi tavsiye etmektedirler. Az sayıda hasta duygusal olarak rahatsızlık duymakta ya da elle iyileştirmeden duygusal boşalım yaşamaktadır.

İşe yarıyor mu?
Dünyaca ünlü İngiliz manevi şifacısı Harry Edwards, kendisine tedavi olmak için gelen hastaların yalnızca 20'sinde başarısızlığa uğradığım iddia etmiştir. Diğer şifacılar 70'lik bir tedavi oranını tahmin etmekte, fakat en gerçekçileri kendilerine başvuranlardan yaklaşık yarışma gözle görülür şekilde yardımcı olabildiklerini söylemekte-dirler. Bu düşük bir basan oranı gibi görünse de, eğer bu hastaların nerdeyse tamamının Ortodoks tıbbm bütün metodlarını deneyip tüketmiş ve sınırlı hastalıkları olmayan hastalar olduğu göz önüne alınırsa aslında çok yüksek bir rakamdır.

Başta ABD ve SSCB olmak üzere psişik fenomenler üzerine çok sayıda eser mevcuttur, ama şifayı kullanan uygun şekilde hazırlanmış kontrollü deneyler çok azdır: Bütün diğer kenar tap metodlannda olduğu gibi, pratisyenler de hünerlerini kullanmakla öylesine meşguldürler ki, araş-tırmaya vakit bulamamaktadırlar. Tedavi edilen durumları ortodoks tıbbın tatmin olabileceği biçimde sınıflandırabilmek için şifacılar tıbbi bir ortak çalışmaya (şimdiye kadar yapılamamıştır) ihtiyaç duymaktadır. Bir deneyde sırtında yarası olan 25 fare kullanılmış ve bunların iyileşme hızı, profesyonel bir şif acının iyileştirmesine bırakılmış benzer 25 fare ile karşılaştırılmış tır. Bir diğer 25 farelik grup ta iyileştirme seansları arasında şifacının elinden çıkan ısıya eş miktarda ısı yayan bir lambanın altında tutulmuşlardır.

Şifa tedavisi gören 25 fare gerçekten de diğer iki gruptan daha belirgin derecede hızlı iyileşme göstermişlerdir. Kirlian fotoğrafçılığı iyileştirme esnasında şif acının ellerinde gerçekten bir şeylerin olduğunu kanıtlayarak yeni ufuklar açmıştır. Şifacının pozitif olarak şifayı düşünmesi esnasında ellerinden alınan Kirlian fotoğrafları, vücut güçlerinin karakterinin değişerek çok daha aktif hale geldiğini göstermektedir. Başta ellerde olmak üzere vücut enerji alanları olağanüstü dolum göstermektedirler.

Bütün dünyada insanlar Şifa verici güçlerin etkili olduğunu bilmesine rağmen, hala ortodoks bilim ve tıp dünyasında pek ilgi görmemektedir. ABD'de tıp mesleğindekilere ve kilise rahiplerine iyileştirme izni verilmiştir, ama bunlar dışındaki şif acılara hastaya dokunma izni dahi verilmemektedir. Avrupa kıtasında, özellikle Al-manya'da konuya büyük bir alaka vardır, ama bazı ülkelerde yazılı olarak belirtilmeden müsaade edilmişse de, genelde Kıta Avrupa'sında yasadışı kabul edilmektedir.

İngiltere manevi şif acılık konusunda resmi düzenlemelere sahiptir ve günümüzde yaklaşık 6000e yakın şif acının uygulamada bulunduğu tahmin edilmektedir. Bir bu kadar, hatta bundan da fazla şif acı ABD'de mevcuttur, fakat bunların çoğu İngiltere'de olduğu şekilde nitelendirilmemekte ve zihin kontrolü gibi diğer tedaviler uygular gözükerek çalışmaktadırlar. Buna rağmen bir Amerikan Manevi Şifacılar Federasyonu mevcuttur.

Gelecekte neler olabilir?

Kenar tıp dünyasında, şif acılığın dünyada çok hızlı bir büyüme devresinde olduğunu düşünenler vardır. Şüphesiz ilgi şimdiye dek hiç görülmemiş boyutlardadır; özellikle İn-giltere'de tıp ciddi şekilde ilgi duymaya başlamış ve deneyler başlatılmıştır. Çok sayıda kişinin şifa verme becerisi olduğuna ve usta şifacılarla çok daha fazlası geliştirilebileceğine göre, Batıda şifacılığm iyi bir geleceği olması ihtimal dahilindedir. Şifacılık dini inançları barındırmakta (ki bugünkü gerçekten inançsız Batı toplumunda bunlar bir fazlalıktır) ve septik hastalarda bile etkili olmaktadır. Buna ucuzluğunu ve hızını eklerseniz ilaçlarla arası gittikçe bozulan bir dünyada tedavi için gerçek bir kuvvete sahipsiniz demektir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp