Nefes İle Tedavi Genel

Nefes İle Tedavi Genel

Tanım
İyileşmenin vücutta varolan tabii iyileştirici kuvvetlerin etkisine bağlı olduğu prensibine dayanan bir tedavi metodudur.

Arkaplan
Vis medicatrix naturae (tabiatın iyileştirici gücü) anlayışı çok eskidir. Tabiatın iyileştirici gücünün önemini ilk farkeden Hippocrates'in devrine, M.Ö. 400'e kadar dayanır. Ona göre hastalık vücudun bozulan fonksiyon dengesini düzeltmek için gösterdiği gayretten doğuyordu. Zaman süresince tabiatın iyileştirici gücü doktrini, The Doctrine of the Healing Power of Nature through the Course of Time 1943 kitabının yazarı Dr. Max Neuberger'in söylediği gibi, hastalıktan kurtulma tabiatın çabasıyla, ya sadece iyileştirici güçleriyle ya da tıbbi yardım desteklenerek oluyordu.


Paracelsus'a göre biri mucizevi bir şekilde, diğeri de ilaçlar yardımıyla tedavi edebilen iki tür doktor vardır. Onu izleyen yüzyıllarda, tabiatın iyileştirici gücüne dayalı teoriler çoğaldı. Anton Mesmer ona 'hayvani manyetizma', kreozotu bulan ünlü kimyager Karl von Reichenbach ise 'odik güç' ya da 'odyle adını verdi. Ayrıca Reichenbach iyileştirici kuvvetin bizim anladığımız kimya, elektrik veya manyetik kuvvetlerden farklı olduğunu açıkladı. Hayatın Gizeminin, yazan Lakhowsky şöyle diyor: Her canlıda bulunan organik hücre ünitesi, yüksek frekansta ışın yapıp emebilen elektromanyetik rezonatörden başka birşey değildir.» Bilimdeki bütün ilerlemelerimize ragman ne yazık ki, ipucu niteliğindeki bir kaç buluştan başka, bu iyileştirici kuvvetin mahiyati hakkında çok az bilgiye sahibiz.

leştirici kuvvetin bizim anladığımız kimya, elektrik veya manyetik kuvvetlerden farklı olduğunu açıkladı. Hayatın Gizeminin, yazan Lakhowsky şöyle diyor: Her canlıda bulunan organik hücre ünitesi, yüksek frekansta ışın yapıp emebilen elektromanyetik rezonatörden başka birşey değildir.» Bilimdeki bütün ilerlemelerimize ragman ne yazık ki, ipucu niteliğindeki bir kaç buluştan başka, bu iyileştirici kuvvetin mahiyati hakkında çok az bilgiye sahibiz.

Bu buluşlardan en önemlisini bir Rus mühendisi olan Semyon Kirlian ve karisi Valentina 1950'lerde gerçekleş-tirdiler. Eşyaları aydınlatmak için yüksek frekansta alternatif akım kullandılar ve onların resimlerini çektiler. Eğer eşya iyi iletkense, metaller gibi resim sadece yüzeyi gösteriyordu. Az iletkenlerin resimleri ise, optik olarak saydam olmasa bile, eşyanın iç yapısını gösteriyordu. Bu yüksek frekanslı resimlerle ölü ve canlı varlıkları ayırt edebildiklerini de farkettiler. Canlılar bazı değişiklikler gösterirken, cansızlar sabit kalıyorlardı. Oldukça değişken renk yapılarında varlıkların hayat aktiviteleri de anlaşılıyordu.

Yükssk frekanslı fotoğraflar Sovyetler Birliği'nde yıllardır uygulanmakta olup Batı'da bir kaç kişi dışında ciddi olarak ilgi görmemiştir. New York'ta Profesör Douglas Dean, Washington Üniversitesi'nde Profesör Philips ile Brezilya, Avusturya ve Almanya'da diğer bilim adamları Kirlian fotoğrafları çektiler. Kirlian fotoğrafları kullanılarak özellikle birini iyileştirmeye konsantre olmuş kişilerin parmaklarından yayılan enerjiyi görmek mümkündür. Normalde parmaklardan mavi veya beyaz ışınlar yayılır, fakat kişi sinirlendiğinde veya heyecanlandığında bu ışınlar kırmızı ve lekeli hale dönüşür. Bugün Sovyetler'de Kirlian fotoğrafçılığı başka metodlarla teşhis edilemeyen hastalıkların teşhisinde kullanılıyor. Birçok hastalığın, kişi şikayet etmeye başlamadan varolan bir klinik-öncesi devresi olduğunu öne sürüyorlar. İşte bu belirtilerin ortaya çıkmadığı devrede, fotoğraf çekerek hastalığın önceden belirlenebileceğini savunuyorlar.


Kirlian fotoğrafçılığının gösterdiği en heyecan verici hadise fantom etkisidir. Bir kısmı kesilmiş bir yaprağın yüksek frekansla çekilmiş fotoğrafında kesilen kısmı da dahil yaprak bütünüyle görülüyor. Bu, bacağı kesilmiş birine bakan psişik bir kimsenin sanki bacak yerindeymiş gibi görmesine benzediği için de çok önemlidir. Kirlian fan-tomlanndaki ilgi çekici terslik, yaprağın parçasının veya bacağın kesildikten sonra arkalarında elektromanyetik alan bırakmamalar: gerçeğidir. Yaydıkları eneri i eşyaların kendilerinden daha önemli olsa gerekrir.


Bu alandaki bu ilginç çalışmalar yaygın şüphecilik yüzünden yavaş ilerlemektedir. Yine de, cardı varlıkların etrafında kavrayamadığımız, ölçemediğimiz ve açıklayamadığımız kuvvetlerin varolduğunu varsaymak mantıklı bir davranış olur. Bu kuvvetlerden bazıları natüropatların tabii iyileştirici kuvvet adım verdikleri kavram olabilir. Fakat doğru bir cevaba ulaşmak için yüzyıllara ihtiyacımız var.

Nedir?
Natüropati Batı dışında bu isimle anılmamasına rağmen, dünyanın pek çok yerinde yaygınca uygulanan tıbbi bir yöntemdir. Hastalığın temel nedenini bulup ortadan kaldırmaya dayanır. Bu neden, zararlı yiyecek, içecek ve nefes alınan hava gibi kimyasal, kaburgaların yanlış kaynaması, kasların zorlanması, eklemlerin oynaklıklarım kaybetmesi veya yanlış vücut hareketleri gibi mekanik; veya psikolojik olabilir. Hastadaki belirtiler natüropata teşhis koymakta yardım etseler de, çok önemli değildirler. O belirtileri ortadan kaldırmaktan ziyade hastayı tedavi etmeye çalışır. Natüropatlar, akut hastalıkların, iyileştirici güçlerin vücudu normal durumuna getirme çabalan sonucunda ortaya çıkan durumlar olduğu temeline dayanarak çalışırlar. Belirtilerin ortaya çıkmasının belirli bir gerekçesi olduğuna inandıkları için onları bastırmayı istemezler.
öncü bir natüropat, «Duvara vurduğu için başı ağn-yan bir kimseye aspirin vermek yerine başım duvara vurması engellenmelidir» diyerek görüşlerini örneklendiriyor. «Oysa modern tıp, başını neden vurduğunu araştırıp onu engellemek yerine hastaya aspirin vererek belirtiyi ortadan kaldırmaya çalışır. Aslında ilaç vermek hastanın yaşam biçimindeki yanlışlıklan ortaya çıkarmaktan daha kolaydır. Açıkça söylemeliyim ki, eğer bir ülkenin sağlığını natüropata dayalı bir çizgiye oturtabilsek yine de ilaç endüstrisine ihtiyacı olacaktır, çünkü anlık ve tembelce çözümlere talep çok fazladır.»


Nasıl Uygulanır?
Natüropat, doktordan çok bir öğretmendir. Tıbbi bir eğitimden ziyade uzun ve teknik bir eğitimden geçeriler. Bu eğitimin amacı, hastanın durumunu anlamak ve hastanın şikayetlerinden kurtulması ve yenilerinin ortaya çakmasının engellenmesi için öğütler vermektir.


Bir natüropata muayene olmak, doktora muayene olmaya benzer, fakat hastanın anlattıkları natüropatı daha fazla ilgilendirdiği için, olayın hikâyesini (anamnez) alması daha uzun sürer. Hastanın anlattıkları, doktorların yaptıklarından daha dikkatli ve detaylı olarak değerlendirilir. Natüropatlar da teşhis koyabilmek için kan testleri ve röntgen filmleri isterler. Fakat bu her zaman gerekli değildir. İlave olarak natüropatlar, başka yollarla teşhis edilemeyen davranış ve yapı bozukluklarının nedenlerini tanımlamada kullandıkları osteopatik teşhisten de faydalanırlar. Değişen yapı ve davranış, gittikçe vücut-içi bozuklukların nedeni olarak görülmeye başladığı için, natüropatın bu yolla ortaya çıkmış tedavi edilebilir bozukluklar olup olmadığını araştırması akla yatkındır.
Natüropati ile osteopatinin bu birleşiminden iyi sonuçlar alındığı için, bir çok natüropat davranışı değerlendirir, hassas noktaları arar (özellikle omurilik dokusunda), kas gerilmelerini araştırır ve nihayet omurgada bir kilitlenme veya sıkışma olup olmadığına bakar. Bunlardan herhangi birindeki bozukluk, meslekten olmayan birinin hemen far-kedemeyeceği biçimde vücudun bazı yerlerinde masajlarla giderilecek ağrılara sebep olur. Bu açıdan bakılınca, na-türapatlann Alexander tekniği öğreticileriyle pek çok ortak noktası vardır.


Teşhis belirlendikten sonra natüropat kişiyi bütün yön-leriyle ele alır ve eğer gerekli görürse hastanın yaşam biçimini bütünüyle yeniden düzenler. Diyet bütün natüropatlar için en önemli başlangıç noktasıdır. Eğer yapı taşlan -yiyeceklerimiz- yetersiz olursa, sağlıklı dokulann ve hayatın doğal iyileştirici güçlerinin gerektiğince çalışa-mayacağını öne sürerler. Eğer yiyecekler eksik olursa, en isabetli tedbirler bile işe yaramaz. Bu yüzden bir natüropat her vak'ada yiyeceği başlangıç noktası olarak görür. Gı-dalarımızın çoğunun doğal olmadığı temelinden hareketle natüropat hastasına bilinçli yemek yemeyi öğretme yollarım arar. Bu fındık, çilek yemeyi öğütledikleri anlamına gelmemelidir. Tersine natüropatlar başarılı olabilmek için in-sanlan kendi kendilerine yardımcı olmaya inandırmalıdır-lar ve bunun için de uygulanabilir şeyler tavsiye ederler. Mümkün olduğunca doğal, faydalı ve rafine edilmemiş gıdalar önerir ve kişiyi daha fazla temiz hava almaya, spor yapmaya teşvik ederler.


Tamm olarak hastanın içinden olmayan hiçbir şey kul-lanmamayı hedefleyen natüropat istisna olarak reçetelere bitkisel veya homeopatik dozlarda ilaçlar da yazabilir. Bu tür ilaçlar aktif etki göstermekten ziyade vücudun kendi savunma mekanizmalanna yardımcı olmada kullanılır. Natüropatlar ameliyatlara karşı değildirler ve cerrahi müdahale gerektiren durumlar olduğunu kabul ederler. Yine de ameliyatın son çözüm olduğu bir çok hastalığın sağlıklı yaşam ile daha önceden önlenebileceğine inanırlar. Yaşh ve tükenmiş bir vücut için yeni sağlık rejimleri oluşturmanın anlamsız olduğu görüşünde olan natüropatlar, diyete yeni yaklaşımlar getirmeden vücudun metabolik sistemlerini oruç yoluyla temizlerler. Natüropata giden her hastanın oruç tutmak zorunda olduğu zannedilmemeli ve oruç aç kalma olarak anlaşılmamalıdır. Amaçlanan, vücut için fizyolojik bir dinlenme ve yeni diyete başlamadan önce rücudun artık maddelerden temizlenmesini sağlamaktır. Oruç sırasında sebze ve meyva sulan içilir, sadeca bu bile bir kaç gün içinde farkedilebilen sonuçlar sağlar.


Bir çok hastalığı zihinsel olarak gördükleri için natü-ropatlar psikolojik hikâye almaya büyük önem verirler. Ve böylece hastalığın temelinde yatan baskı ve stresleri ortaya çıkarmayı amaçlarlar. Zihin gereksiz baskılardan kurtulduğu zaman vücut kendini iyileştirmede serbest kalır. Bunun ne derece önamli olduğunu bütün doktorlar bilirler. Natüropatlar ne yolla olursa olsun hastalarım, yaşamları-nın denge ve bütünlüğünü yeniden sağlamaları için cesaretlendirmeye çalışırlar.


Nerede kullanılır?
Natüropati özellikle boğaz ağrısı, kolit, gastrit, bronşit, hemoroid, sindirim ve karaciğer rahatsızlıkları gibi akut hastalıkların yanısıra tüberküloz gibi daha ciddi hastalıkların tedavisinde iyi sonuç vermektedir. Nedenleri farklı olduğu için, aynı hastalık değişik hastalarda farklı şekillerde tedavi edilir, öncü bir natüropat şöyle diyor: «Biz hastalıkları tedavi etmiyoruz, iyileşmeyi harekete geçiriyoruz ki, bu daha olumlu bir şeydir. Tıbbın diğer dallarında olduğu gibi bazen biz de başarısız olabiliyoruz, fakat en azından hastaya doğrudan zarar verecek birşey yapmıyoruz. Başarısız olmamız ise hastanın yaşam tarzında önerdiğimiz değişiklikleri yapmamasından kaynaklanıyor. İşte o zaman güç, hastanın hayatını değiştirmeye teşebbüs etmeyen ve belirtileri ortadan kaldırmak için bir sürü ilaç veren doktorların eline geçiyor. Bu durum herkesin, özellikle doktorların çok hoşuna gidiyor. Uygulamada ise bu, sonsuz sayıda tıbbi destek ve ilaç kullanımına varıyor. Çünkü doktorlar hastanın içinde yaşadığı şartları değiştiremiyorlar ve uygulaması en kolay yolu tercih ediyorlar." Bu ise çoğunlukla hastanın sorunlarını çözmediği gibi, gittikçe daha çok destek aramasına neden oluyor. Biz ise hastanın daha çabuk iyileşmesi ve kendine daha yeterli hale gelmesine çalışıyoruz.»


İşe yarıyor mu?
Evet. yüzbinlerce hastanın onayladığı gibi natüropati işe yarıyor. Benim görüşüme göre yakın gelecekte natüropati daha da ileriye gidecektir. Toplum gittikçe ilaçların büyüsünden kurtuluyor ve daha sonra başını derde sok-maktansa daha önceden kendine iyi bakmaya ve hastalıkları önlemeye çalışıyor. Belki gelecek on veya yirmi yıl içinde büyük bir kitle, ilaçların gerçekte nelere yol açtığı-nı öğrenecek ve en ufak rahatsızlıkları için doktorlara gitmekten vazgeçeceklerdir. İşte o zaman natüropatiye bugünkünden daha fazla ihtiyaç olacaktır.

NEGATİF İYON TEDAVİSİ


Tanım
Hastalıkların önlenme ve tedavisinde negatif yüklü hava parçacıklarının kullanılması.
Arkaplan
Hava iyonları, birbirlerinden habersiz olarak, Elster ve Geitel tarafından Almanya'da, Thomson tarafından İngiltere'de 19. yüzyıl sonunda varlıkları keşfedilene kadar bilinmiyorlardı. Geçmişte birçok bilim adamı, etrafımızda faydalı ve zararlı etkileri olan elektrik kuvvetleri bulunduğunu öne sürdüler. Belki d 3 hayvan manyetizmasıyla ilgili teorisini ortaya atarken, Anton Mesmer havadaki iyonlardan bahsetmek istiyordu. Hava molekülleri doğada devamlı iyonize olurlar (yani negatif ve pozitif yüklü parçacıklara bölünürler). Buna neden olan enerji, yerküredaki radyasyon, kozmik ışınlar, elektromanyetik dalgalar, güneş, ışık, çağlayanlar gibi bir çok doğal kaynaktan gelir. Bazı meteorolojik durumlarda hem hava iyonlarının toplam sayısı, hem de artıların eksilere oranı değişir. •Birçok hava molekülü ne artı, ne de eksi yüklüdür. Mesela saf dağ hava-sının çok az bir yüzdesi yüklüdür fakat bu durum olağandışı tabiat hadiselerinde çok artabilir.


Kırsal alanlardaki havada, cm3'de 300-1000 iyon olmak üzere küçük negatif iyonlar üretilir (çoğunluğu eksi yüklü oksijen iyonlarıdır). Bu, herhalde, bizim için gerekli olan seviyedir. Şehirlere doğru ilerlediğimizde bu seviyenin yarıya kadar azaldığı görülür. Hatta havalandırma tertibatı olan yapılarda artı yüklü iyonların eksi yüklülerden daha fazla olduğu görülür. Çünkü bu tertibatlar temizledikleri havadaki küçük negatif iyonları yok ederler. Pozitif iyonun fazla olmasının huzursuzluk, anksiyete ve dep-resyona sebep olduğu anlaşılmıştır.


Yerleşim bölgelerinde, küçük negatif iyonlar atmosferdeki kirli parçacıklar tarafından sürekli yok edilir. San Francisco'nun endüstri bölgelerinde yapılan bu araştırmada, bir iş günü boyunca ortaya çıkan hava kirliliğinin küçük iyon sayışım % 80 oranında azalttığı ve hava kirliliği arttıkça iyonların varolma olasılığının düştüğü görülmüştür. Bu demektir ki, şehir sakinlerinin aldıkları negatif iyonlar azalırken, pozitif iyonlar artırıyor. Bu durum çok önemlidir çünkü, birazdan göreceğimiz gibi, negatif iyonların faydalı etkileri varken, pozitif iyonlar insana zararlıdır.


Dünyanın belli bölgelerinde görülen kuru, ılık rüzgarların kişilerde ilginç zihinsel ve fiziksel algılamalara yol açtığı yıllardır bilinen bir gerçektir. Buna en güzel örnek İsrail'de Sharav'dır. Bu hadisenin özelliği, aniden ısı artması, nemin düşmesi ve bunlarla birlikte rüzgârın ortaya çıkmasıdır. Burada ilginç olan, Sharav'a maruz kalan kim-, selerin % 30'unda hastalık ortaya çıkmasıdır. Her ne kadar bu fenomen bundan yetmiş yıl önce Czermak tarafından ta-nımlandıysa da, 1963e kadar şikayetlerin toplam hava iyon miktarının arttığında ortaya çıktığı ve artı yüklü iyon konsantrasyonunun maksimuma ulaştığında bu kişilerin çok kötüleştiği bilinmiyordu. Bu durum hava durumu değiş-. meden 24 ile 48 saat önce vuku buluyordu. İsrail'den başka Güney California'daki Santa Ana'da, Kanada'daki Chi-nook'da, İsviçre'deki Foehn'de ve Arjantin'deki Zonda'da da buna benzer durumlar görülmektedir. Buralardaki gözlemler yükselmiş pozitif hava iyonları ile sağlığın bozulması arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmıştır.

İsrailde çalışan Profesör Sulman, Sharav'dan etkilenen kişileri incelemiş ve hepsinde ortak belirti ve bulgular tespit etmiştir (migren, bulantı, kusma, şişme, hassasiyet, konjunktivit, solunum sisteminde kan toplanması gibi). Bütün bu etkiler serotonin veya SHT adı verilen doğal olarak oluşan kimyasal ileticiye tepki olarak da vücutta ortaya çıkabiliyordu. Sulman, Sharav'dan etkilenenlerin idra-rından normalden fazla 5 HT buldu ve 5 HT antagonisti verildiğinde iyileşme görüldüğünü farketti. Ayrıca, eksi yüklü iyonlar bakımından zengin hava vererek bu hastaları tamamıyla tedavi etmeyi başardı. Böylece bu hastalan rüzgârın ortaya çıkardığı yüklü hava parçacıklarının etkilediği, trafik kazalarım, saldırı suçlarını, intiharları ve cinayetleri artırdığı ortaya çıktı ve havadaki elektrik yükü ilgi çeken bir konu haline geldi. Bazı ortamların daha sağlıklı olduğu tarihi olarak da bilinen bir gerçektir. Eazı mağaralar, dağlar rahatlatıcı havaları ve iyileştirici özellikleriyle" tanınırlar fakat yakın zamana kadar bunun nedeni bilinmiyordu. Günümüzün modern araç-gereçleri, iyileşmeye sebep olan şeyin havadaki yüksek negatif iyon konsantrasyonu olduğunu tesbit etmiştir.

Her ne kadar bu konudaki ilk buluşlar 70 yıl öncesine dayanıyorsa da, 19. yüzyılda uygulanan elektrik tedavilerinin çok sayıda ve etkisiz olması konunun etrafında olumsuz görüşlerin oluşmasına sebep olmuştur. Elektrik, yeni bir buluş olduğu o devirlerde, oyun ve gösterilerde kullanılmıştır. Bu da, tıp çevrelerinin elektrik tedavileriyle ilişkili hiçbir şeye inanmamalarına neden olmuştur. Konu 1950-lerde Amerika'da bir işadamının tedavi amaçlı iyon jeneratörleri üretmesiyle yeniden gündeme girdi. 1961'de ise Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi bu makinaları iddia edildiği gibi iyileştirici etkisi olmadıkları ve zararlı ozon gazı ürettikleri için yasakladı. Bu konudaki gelişmeler ABD'de durmasına rağmen, bu alanda öncü durumunda olan Rusya ile İngiltere'de devam etti. C.A. Laws (elektrik mühendisi) ve Dr. E. Holiday (doktor) adlı iki araştırmacı emniyetli olan ve zararlı ozon çıkarmayan yeni tip bir iyon jeneratörü üretmeyi başardılar.

Aletlerle negatif iyon üretmenin birçok yöntemi vardır. Morötesi ısını, zayıf radyasyon kaynaklan, su spreyleri ve yüksek voltaj deşarjlarının hepsi kullanılabilir. Bu iki İngiliz araştırmacı, yüksek voltaj deşarj aletleriyle yüksek miktarlarda eksi veya artı yüklü iyonları, hiçbir zararlı ozon yaymadan üretmeyi başardılar. Bu onlara, şimdiye kadar başkaları tarafından ulaşılmayan bir üstünlük sağladı.
Ürettikleri jeneratörlerden otuz tanesini deneyler için doktorlara ve ilgili gruplara verdiler ve sonuçları beklediler. Olumlu sonuçların alınması uzun sürmedi. Zaten sonuçların olumlu olacağını, dünya literatürüne dayanarak biliyorlardı. Onların sağladığı, hastalıkları tedavi edebilmek için kontrollü bir negatif iyon kaynağının üretilme-siydi. Günümüzde, dünyada negatif iyon tedavisi üzerinde çalışan yığınla bilimsel ve tıbbi araştırmacı vardır. En önemli merkezler ABD, Almanya SSCB, Danimarka ve İngiltere'dedir. Rusya dışında sadece Almanya'da iyonizas-yon tedavisi halk seviyesinde uygulan maktadır. Almanya'da 30 civarında elektro püskürtme kliniği vardır. Rusya'da ise iyonizasyon hastanelerden yaygın bir biçimde uygulanmaktadır. Rusya'mn bu konudaki tıbbî araştırmaları Batı'-yla kıyaslandığında çok ileridir.

ABD'de NASA'nın çalışmaları konuya destek vermiştir. Moleküler Biyofizik Laboratuvarı'nda insan hücresi üzerinde yaptıkları temel deneylerde, kanserli hücrelerin daha az oranda elektrik yükü olduğunu gösterdiler. Bu, normalde birbirlerini itmeleri gerektiği halde, kanserli hücrelerin birbirlerine yapıştığı anlamına gelmektedir. Frankfurt Üniversitesinden Dr. Kuster negatif iyonların, deney farelerinin kanserli hücrelerin üremesini engellediğini ortaya çıkarmıştır. Bu gelecek için ilgi çekecek bir alandır. NASA ise, uzay gemilerinin havasındaki negatif iyonları arttırmış ve bunun performansı, iş kapasitesi, reaksiyon gösterme zamanı gibi beyin fonksiyonlarıyla, vitamin metabolizması, alerjik durumlar, ağrılar ve yanık iyileşmesinde olumlu ilerlemeler sağladığını farketmiştir. Kısacası tıp bilgisindeki böyle bir ilerleme bundan sonra önemsiz olarak değerlendirilemez.

Nasıl etkili oluyor?
ABD'de Profesör Kruger ve İsrail'de Profesör Sulman gibi araştırmacıların kayda değer çalışmalarına rağmen, negatif iyon tedavisinin henüz başlangıç safhasındayız ve pek çok yeni çalışmanın yapılması gerekir. Yine dz, negatif iyonların vücuda pek çok etkisi olduğu ispatlanmıştır:
1. Kalp atışım ve kan basıncını azaltır.
2. Her nefeste akciğere alınan hava miktarını arttırır.
3. Solunum sistemindeki hava temizleyici hücrelerin hareketlerini arttırır.
4. İç salgı bezlerini (hormon salgılayan) etkiler.
5. Beynin normal ritimlerini etkiler.
6. Pozitif iyonlar ve serotonin tarafından ortaya çıkartılan etkileri tersine çevirir.

Tavşanlar, fareler ve Gine domuzlarında yapılan deneyler, küçük negatif iyonların teneffüs edilmesinin vücut dokularındaki serbest 5 HT seviyesini düşürdüğünü göstermiştir. Ayrıca farelerde beyindeki 5 HT seviyesinde de azalma görülmüştür. Bu çok önemlidir,, çünkü 5 HT, sinir sistemimizdeki en önemli taşıyıcı maddelerden biridir. Negatif iyonların beyindeki taşıyıcı maddelere bu faydalı etkileri, deneylerin negatif iyon vererek insan performansının arttırılıp arttırılamayacağı üzerinde yoğunlaşmasına neden olmuştur. Böyle bir çalışma İngiltere'de Guildford Ühiversitesi'nde gerçekleştirildi. Negatif, pozitif ve normal hava teneffüs ettirilen denek gruplarından, negatif iyon teneffüs ettirilen gruptakilerin birçok işlerdeki başarılarının diğerlerine kıyasla önemli ölçüde arttığı görüldü. Ayrıca negatif iyonların 24 saatlik performans ritmini de etkilediği farkedildi. 5 HT'nin 24 saatlik ritmi etkilediğinin bilindiği gözönune alınırsa, bu sonuç çok ilginçtir.

Negatif iyonlar beyinde bulunan ve hoşnutluk ne gevşeme duygularıyla ilgili olan alfa aktivitesini d^ arttırırlar. Kısacası negatif iyonların tam olarak nasıl etkili olduğunu bilmiyoruz, fakat büyük bir ihtimalle bu etki. vü-cuddaki hormonları ve sinirleri etkileyen bir taşıyıcı -madde vasıtasıyla onaya çıkmaktadır. Vücudda her tarafa dağılmış olan 5 HT'nin özellikle alt orta beyine (uyku ve duygular gibi temel vücut fonksiyonlarını kontrol eder) etkisi gözönune alınırsa, negatif iyonların nasıl etkili olduğu anlaşılır. Vücudun iyileştirici güçlerini harekete geçirmek için hücrelere başka vasıtalarla etkili olduğu da tahmin ediliyorsa da, bunu ispat etmekten oldukça uzağız.

Hiç işe yaramayan ilaçların bile hastaların Tc 30 undan cevap aldığı düşünürse, negatif iyon tedavisinin sadece plasebo etkisi olması da mümkündür. Fakat, negatif iyonlarla tedavi edilmiş hastalardan % 80 olumlu cevap verdiğini söyleyen bir bilim adamı (Schulz) bu etkinin sadece plasebo olarak açıklanamayacağını belirtiyor.

Sonuçlar hep aynı olmasa da, çalışmalar göğüs hastalıklarında % 50-60, sinüzitte % 75 olumlu cevap alındığını gösteriyor. Bu oran, hipertansiyonda % 81, şiddetli başağ-rısmda % 40-45 civarındadır. Psikonevroz ve korkudan şikayetçi hastalarda yapılan bir denemede ise % 80'inde belirtilerin ya tamamen ya da kısmen ortadan kalktığı görülmüştür.

Nerelerde kullanılır?
Negatif iyonları teneffüs öden kişilerde rahatlama ve-kendini iyi hissetme görülse de, bu onun her durumda kullanılacağı anlamına gelmez, özellikle astım, sinüzit, yanıklar ve egzamada iyi sonuçlar alınmıştır. Başka hiçbir tedavi yapılmadan negatif iyon uygulanan yanık hastalarında ağn 10 dakika içinde kaybolmuştur. Migren de diğer tedavilere oranla, negatif iyon tedavisine iyi cevap verir.
Soğuk algınlığı, bazı romatizma vakaları, ağn, verem ve anksiyete bu tedaviye olumlu cevap veren diğer hastalıklardır. Hastalıkları ayrı ayn değerlendiren tıpçüar, birçok şeyi birden tedavi ettiği öne sürülen metodlara şüpheyle bakarlar. Bütün vücudu tedavi ettiği söylenen yöntemler genellikle faydasızdır. Fakat bunu negatif iyon tedavisi için söylemek zordur. Birçok ilaç deneyseldir, hasta etkili olup olmadığından başka birşeyle ilgilenmez. Nasıl etkilediği ispatlanmadığı sürece, faydalı bir tedaviden bahsetmek hata olur ve eğer bu yöntemi uygularsak ortadaki tıbbi tedavilerden pek azı ayakta kalacaktır.

Nasıl uygulanır?
Hava iyonizasyonu iki türlü kullanılabilir. En yaygını, teneffüs edilen havaya iyonize parçacıklar karıştıran makinedir. İkinci yöntem ise etkilenmiş bölgeye doğrudan gönderilmesidir ki, yanıklar, egzama, siğil ve kistlerin tedavisinde kullanılır.
Hasta kapalı odada oturur veya uyurken, jeneratörden çıkan iyonlann karıştığı havayı teneffüs eder. Küçük iyonlar çok aktif olduklan ve yol aldıkça büyüdükleri için jeneratörün hastanın yakınında olması olumlu sonuç alınmasını arttırır.

Hastanın statik elektrikle yüklü olmaması da önemlidir. Bu, iyonlann vücud tarafından emil imini engeller. Bu durumun ortadan kalkması için hastanın eline küçük bir metal elektrot verilir. Negatif iyonlann vücut tarafından çekilmesini arttırmak için bu elektrodun diğer ucu toprağa bağlanır (evdeki kalorifer borusu gibi).
Bilindiği kadanyla iyon tedavisi tehlikesizdir ve hiçbir yan etkisi yoktur. Solunum hastalı klan, her gece tekrarlanan ve jeneratörün 1-1.5 metre uzaklığa yerleştirildiği iyon tedavisine iyi cevap verir. Hastaya daha yakın yoğun ışın-lamalardan daha çabuk sonuç alınsa bile, bu metod bir seferinde 45 dakikayı geçecek şekilde uygulanmamalıdır. Bir hasta için en etkili metod, deneme yanılmayla anlaşılmalıdır.

Beyin fonksiyonunun iyileştirilmesi amaçlandığında, jeneratör hastadan 2-3 metre uzaklığa yerleştirilmelidir.Yanık, migrenin bazı türleri, nezle ve saman nezlesinde ilerleme hemen görülebilir. Fakat astım ve egzema gibi durumlar daha uzun tedaviye ihtiyaç gösterirler.

Çocukların üşütmesinin tedavisi bir gece iyonize hava teneffüs edilmesiyle iyileşirken, müzmin migrenden şikayetçi bir kişide belirtilerin ortadan kalkması haftalar süren tedavi gerektirir. 20 yıllık klinik deneyimler ve binlerce tedavi olmuş hasta iyon tedavisinin işe yaradığını kanıtlamaya yeterlidir.

İngiltere'de müşterilerin aletleri kullandıktan sonra ar-t.k ihtiyaçları olmadığı gerekçesiyle geri satmak istemeleri de ilginçtir. Bu tür olaylar, etkinin geçici olacağına inanan ve uzun vadeli iyileşme beklemeyen negatif iyon terapistlerini bile şaşırtacak niteliktedir.

Geleceği nasıl olabilir?
Negatif iyon tedavisi, günümüzde doktorlar arasında ve bilim çevrelerinde itibar kazanmaktadır. Dünya'nın pek çok ülkesinde (özellikle İngiltere'de) negatif iyon tedavisinin lehine gelişmeler görülüyor.

Tıp dünyasında bütün imkânlarıyla kullanılmaya başlanmadan çok önce onun üretim sahasında kullanılacağım tahmin ediyorum. İşçilerinin çevresini daha doğal hale getirerek üretim artışı sağlayabile-cek olan sanayiciler bu işin öncülüğünü yapacaklardır. Geleceğin endüstri işinde hava kirliliğinin ucuz yoldan kontrolü hedefleneceğinden, negatif iyon yayan havalandırma tertibatları üretilecektir. Zamanla şehir havasmdaki negatif iyon oranının kır havası seviyesine yükselmesiyle pozitif iyonların çok bulunduğu yerlerdeki bazı hastalıklar da azalacaktır.
Havalandırma tertibatları havada daha az negatif iyonu yok edecek şekilde değiştirildiği zaman, kapalı yerlerde çalışan işçi ve memurlarda hissedilebilir faydalar görüleçektir. Nihayet yerel yönetimler ve hükümetler, insanların çalıştığı yerlerde ısı ve nem standardı gibi, hava iyonizasyonu standardı da getireceklerdir. Burada amaç, herkes için temiz ve kırdaki gibi hava üretilmesidir.


Tıbbi alandaki geleceğini önceden tahmin etmek zordur. Klinik deneyler arttıkça, negatif iyon tedavisinin tıbbi kullanımına yönelme de artacaktır. Tıp mesleğinde görülen temelsiz muhafazakâr tutum bu alandaki gelişmelerin hızını kesecektir. Yine de diğer alternatif tıp tedavilerinden farklı olarak, elde edilen olumlu sonuçların da yardımıyla bu karşı tavır daha çabuk ortadan kalkabilecektir. Dil uyuşmazlığı ve elde ettikleri sonuçları açıklamaları nedeniyle Ruslar bu alandaki öncü durumlarını bir süre daha sürdüreceklerdir.

ORGON TEDAVİSİ
Tanım
Bazı hastalıkları tedavi için, genellikle bir aküdsn elde edilen orgon'un kullanımıdır.
Arkaplan
Dr. Wilhelm Reich (1897-1957) Freud 'un en başarılı öğrencilerinden biriydi, ama Orgazmın Fonksiyonu adlı kitabının yayımlanmasından sonra, parlak ve açık sözlü çıkışları püriten Freud'u çok öfkelendirdiğinden, ondan ayrıldı. '

Reich Viyana'dan Berlin'e, İsveç'ten Norveç'e dek gezdi ve sonunda 1934'te ABD'de Organon adını verdiği bir yere yerleşti. Burada kendi laboratuvarlarını ve Hayat Enerjisi bilim araştırma merkezini kurdu. Bir deha olduğuna kuşku yoktu, ancak cinsellik hakkında hayli esrarengiz yazıları ve garip fikirleri yüzünden tıbbi çevreler ve sıradan insanlar tarafından dışlandı.
Reich'in başlıca iddiası ilkel veya Kozmik Enerji kısaca orgon adım verdiği yeni bir tsmel enerji formu keşfettiğine olan inancıydı. Ona göre orgon, elektromanyetik dalgalar gibi bizi çevreleyen enerjinin bir süreğiydi. Bu elektromanyetizmden farklı olup değişik hızlarla da olsa her şeye nüfuz eder. Kuvvetli kısımdan zayıf kısma doğru

akan kinetik enerjinin tersine zayıftan kuvvetliye doğru akar. Her madde ve yaşayan organizmanın kendi organ kapasitesi vardır ve bunun fazlasını deşarj eder. Orgon her an hareket halindedir, dalga şeklinde ilerler ve genellikle Doğudan Batıya doğru nabız gibi atar. Orgon ışık hızında hereket eder.

Reich metallerin orgonu yansıttıklarım ve bitkisel maddeleri kendisine doğru çektiğini söylemişti, daha sonra metal ve ahşap katlardan yapılmış bir kutu veya akümülatörde (biriktirici) elektrik şarjı gibi orgonu yoğunlaştıra-bileceğini buldu. Bu şekilde akümülatörds yakalanan or-gon, bir tüp vasıtasıyla dışarı yöneltilip iyileştirme amacıyla kullanılabilmektedir. Eğer yeterince geniş bir akümüla-tör inşa edilebilirse hasta bunun içinde oturtulabilir.

Bir İngiliz doktor. Dr. Aubrey T. Westlake bu tür bir «vurucu» aleti ağrıları tedavide, yaralananların çabuk iyileştirilmesinde, yanık ve haşlanmaların yara izi bırakmadan çabuk ve acısız tedavisinde kullandı. Diz ekleminde eklem sıvısı enfeksiyonu (synovitis) olan bir doktor arkadaşım Dr. Westlake'in orgon «vurucusuyla» tedavi oldu. İlk bir serinlik hissinden sonra yanm saat içinde kesin bir iyileşme olduğunu, bundan sonra ağrının bir daha tekrarlanmadığını belirtti.


1950de, Reich'in orgonun radyasyonun tehlikelerine karşı etki edebileceğini göstermeye çalıştığı bir deney esnasında kullandığı orgon ve radyum arasında bir reaksiyon meydana geldi. Orgon Enstitüsünün fareleri kitle halinde öldü ve çalışanlardan bir çoğunda radyasyon hastalığı ortaya çıktı. New York Times'in belirttiğine görü arkaplan radyasyon miktarı Enstitü'nün 600 mil çevresine dek yayıldı ve bu çok kötü bir reklam oldu. Reich bilmeden, önceden zararsız ve aslinda faydalı olan orgon d an Ölümcül Orgon dediği yeni bir madde üretmişti. Bu madde orgon ve nükleer fizyon arasındaki etkileşimin sonucu olmuştu ve iddiasına göre doğada da çöllerin üzerindeki bulutlarda oluşmaktaydı.

Reich a göre, savaş sonrası dönemde gittikçe artan sayıda gerçekleştirilen nükleer reaksiyonlar yüzünden atmosferdeki orgon nükleer radyasyonla reaksiyona girmekte, bu yüzden çöllerin üzerindeki bulutlarda ölümcül orgon meydana gelip birikmekteydi. Reich çöllerin genişlemesinden ve yavaş, fakat kararlı adımlarla verimli topraklan yutmasından kısmen ölümcül orgonu sorumlu tutmaktaydı. Arizona'da bulutlan dağıtmanın yollarını bulabilmek için çalışırken mahkemeye karşı gelmekten tutuklandı.

Bu tutuklama otoriterlerce kendisini gözden düşürmek ve hakkında şüphe uyandırmak için uzun süreden ben sürdürülen çalışmalara büyük bir dayanak kazandırdı. 1947 yılında Raich Federal Besin ve İlaç İdaresinin bir araştırma konusu oldu. Fakat muhalefet 1950 yılında söndü- 1954'-te konu yeniden Besin ve İlaç İdaresinin gündemine geldi ve Mart ayında Dr. Reich ve Reich Vakfı'na, davalının orgon enerjisi akümülatörü dağıtımından men edildiğine, bütün akümülatörlerin sökülüp bu konuda ve orgon enerjisi hakkında basılı bütün yazıların, orgon enerjisini yeryüzünden silmek için yok edilmesi gerektiğine dair bir bildirge geldi.


Reich'm tutuklanması sonucunda bütün çalışmaları yok edildi ve iki yıl hapis cezası aldığından Enstitü çok zor durumda kaldı. Hapisteyken bir kalp krizi sonucu öldü. Ölümünden sonra, düzenli orgon terapilerinden mahrum bırakıldığı için erkenden öldüğü ileri sürüldü. (70 yaşında olmasına rağmen düzenli orgon dozlan alması sonucu çok sağlıklı olduğunu söylüyordu). Farelerle yapılan deneyler, bunların manyetik alanlara bağımlı kalmabildiğini ve eğer manyetik alan kaldırılırsa öldüklerini gösteriyordu. Kimbilir Reich'in ölüm nedeni belki de buna paralel bir olaydır?

İşe yarıyor mu?
Reich'm kendi tedavi ettiği çok az sayıda hasta (kayıtlan yok oldu) ve bir avuç takipçisi tarafından tedavi edilenler dışında orgon tedavisini değerlendirebilmek için yeterli delil yoktur. Dr. Aubrey VVestlake deriyi etkileyen bazı hallerde (çoğunlukla yanık, haşlanma ve yaralarda) mü-kemmel sonuçlar elde ettiğini iddia etmektedir, ama gö-rüldüğü gibi bu konuda yapılması gereken daha çok şey vardır.

Sadece fikirlerinin zamanının ötesinde olması ve yeni keşiflerle kısmen desteklenmesi bile Reich'ın kanseriıi te-davisiyle ilgi teorilerini daha çok incelenmeye değer kıl-maktadır. Teorileri, kanserin bazı duygusal hallerde may-dana geldiği ve vücudun savunmasının tahrip olması sc-nucu ortaya çıktığına dair bilgilerimize tam uyum sağlamaktadır. Bununla birlikte o sadece bir teorisyen değildi. Canlı hücrelerle yaptığı çok sayıda araştırma sonucunda kanserin, herhangi bir nedenle orgonun tam olarak dolaşamadığı vücut bölgelerinde ortaya çıktığım gösterdi.

Tıbbın bu kenar dalı da, aynen radyestezi ve diğerleri gibi, günümüz bilimsel terimleriyle açıklanamamaktadır. Muh-temelen çalışmaları durdurulup, bunun üzüntüsü kendisini ve bütün çalışanları perişan etmeden evvel Reich gerçekten çok önemli bir şey bulmak üzereydi. Birleşik Devletler otoritelerinin verdikleri inanılmaz derecede ilkel cevabın, eğer Reich'ın yaptıkları zararsızsa veya iddia ettikleri gibi orgon tedavisi aslında hiç mevcut olmadıysa, açıklanabilir tarafı yoktur. Bu belki de bir çok kişinin korktuğu şeyin bir başka örneğidir; yani bir konu toplumda büyük dalgalanmalar meydana getiriyorsa (örneğin UFO'lar) otorite-lar hemen olaya el koymakta veya yasak getirmekte veya o konu üzerinde çalışanları gözden düşürmektedirler. Orgon gibi tamamen yeni enerji biçimlerinin keşfi çok büyük etkiler yaptığından, belki de bunu halkın yani bizlerin kal-dıramayacağına karar verildi.


OSTEOPATİ
Tanım
Hastalıkların tedavisinde vücudun ve özellikle omurganın manipülasyonunu semptom ve bulguları omurgayla bağlantılı olmasa da kullanan bir tıbbi tedavi sistemi.
Arkaplan
Osteopati ABD'de Dr. Andrew Stili tarafından bir yüz-yıldan fazla zaman önce tasarlandı. Stili makineler üzerine çalışmıştı, bunun ve tıbbi eğitimin sonucunda insan vücu-duyla bir makine olarak ilgilendi. Arızalı bölümlerin, aynen bir makinsnin hareketli parçalarıyla olduğu gibi, vücudun normal çalışan bölümlerinin fonksiyonunu nasıl bozduğunu çözmeye çalıştı. Temel teorisi, mustarip olduğumuz birçok hastalığın mekanik bir arıza gibi açıklanabileceğiydi. Stili üç çocuğunu menenjitten kaybetti; Ortodoks tıptan yüz çevirmesi muhtemelen bu trajediden kaynaklanır. Kuvvetli Metodist geçmişi onu kurtardı ve daha sonraki tıbbi teorilerinde de yol gösterici oldu.

Still'in dikkatli çalışmaları 'osteopatik lezyonlar' teriminin doğmasını sağladı. Osteopati kelimesi Yunanca iki kelime olan Osteo (kemik) ve Pathos (hastalık) tan gelir, fakat osteopati anladğımız şekilde hastalıklı kemiklerle uğraşmaz, bu yüzden bu terim yanıltıcıdır. Bu. osteopatinin kemiklerle hiçbir şekilde ilişkisinin olmadığı hallerde uygulamalar göz önüne alındığında özellikle çok talihsiz bir adlandırma olmaktadır. Osteopatik lezyon, çoğunlukla sonradan işlevsel veya organik hastalığa yol açan herhangi bir yapısal anormalliktir.

Teorik olarak osteopati bilimsel vücut bilgisine ve biraz da zooloji ve embriyolojiye dayanır. Oysa Dr. Stili dindar bir hıristiyandı (babası din,adamıydı) ve insan vücudunu hücrelerin ve organların bir birleşimi olarak görmekten çok Tann'nın üstün bir mahluku sayıyordu. Bu yüzden Still'e göre osteopatinin manevî ve mistik bir boyutu da mevcuttu. «Bütün Lezyon» adını verdiği, bir kişinin aynı anda biyo-kimyasal, psikolojik ve yapısal olarak rahatsız olabileceğini ileri sürdüğü bir kavram üzerinde özellikle durdu. Kişinin dengesini yeniden normale döndürmek için osteopat, vücudun fonksiyonunun üç seviyesini de ayarlamak zorunda kalabilir. Buna «Bütün Ayarlama» adı verilmektedir.

Stili çalışmalarının ve çabalarının kısa zamanda karşılığını gördü. Birçok hastalığın omurga bozukluklarıyla ilintili olduğunu göstermekle kalmadı, metoduyla kemik-sel olmayan bütün hastalıkları da tedavi etti. Hastalıkların vücudun bir bölümünden çok bütünüyle bağlantılı olduğu fikrindeki ısrarı, Ortodoks olmayan tıbbın diğer dalları ile, özellikle radyestezi ve akupunkturla benzerlikler taşımak-tadır.

Metotları alışılmıştı, fakat halk doktor olduğundan dolayı onu dinledi. Missouri eyaletinde bir grup ve doktor hayranına yanlış yerleşmiş kemikleri yerine oturtmayı gösterdi.
Başlangıçta bu tek kişilik şov olmaktan öteye gide-mediyse de, zamanla diğerleri onun metotlarım kullana-bileceklerini anladılar ve kısa zamanda, Missouri'de halen faaliyetini sürdüren Amerikan Osteopati Okulunu oluşturmak için yeterince insan bir araya geldi.
Osteopati İngiltere'ye ilk olarak bu yüzyılın ük yularında girdi ve 1917'de İngiliz Osteopati Okulu kuruldu.

Bir osteopatın hekim olması gerekmemektedir. İngilte-re'de 500 kadar kalifiye pratisyenden ancak 50'sinin tıbbi unvanı vardır. Burada rahatsız edici olan İngiltere'de tıp kökenli olmayan osteopatlardan ancak yarısının yeterli meslelıi eğitiminin olmasıdır. ABD'de 7000 civarında uzman osteopat vardır vc ostscpati tıbbi alanda büyük kabul gör-mektedir. ABD'de osteopatların çoğu 7 yıllık bir eğitim görmektedir ki, bu bir doktorun eğitimi kadar ciddi ve çok kere ondan daha uzundur.
Nitelik problemi birinin Ortodoks olmayan tibbm her-hangi bir dalında karşılaştığı derece ve unvan sorunlarım ortaya çıkarmaktadır ve osteopatların yasal pozisyonları bütün diğer resmi tıp dışı pratisyenlerin pozisyonlarına dik katleri yöneltmektedir.


Doktorlar, ahlaki ve meslekî organizasyonlarca kontrol edilen bir kitleye mensup olduklarından ve en azından belirli mercilere hesap vermek zorunda olduklarından herkes onlara güven duymaktadır; diğer grup insanlarda olduğu, gibi bazı zaman kötüler ve yetersizler mevcut olsa da...
Tıbbi dereceleri olan osteopatların bile başından bazı talihsiz kazalar geçmekte ve bazen hata yapmaktadrlar. Fakat resmi tıbbın dışındaki tıp pratisyenlerinin insanlara zarar verdiğini duyduğumuzda mesleki hesap vermenin mevcut olmadığını hissedip eleştirilerimizde daha sert olabiliyoruz.

İngiltere'de osteopatlar yazılı olmayan yasalara uygun olarak mesleklerini icra etmekte olup bütün diğer tıbbi hizmetlerden bağımsızdır ve yükümlülükleri yoktur. Fizyoterapist veya kiropodist gibi tıbbi bir yardımcı olmadığından bir doktora teşhisini onaylatıp tavsiyelerine uygun hareket etmek zorunda değildirler.
Bir çok osteopat Ulusal Sağlık Hizmetlerinin bir parçası olmayı, bunun kendilerini doktorların alt kademesine yerleştireceğini ve kendi düşüncelerine göre çözüm aramaktan ve harekete geçmekten men edeceğini düşündüklerinden dolayı istememektedirler. Birçok doktor hastalarını tavsiye niteliğinde olarak ona gönderiyor olsa da, bir os-teopat hastalarım genellikle doğrudan kabul etmektedir. Bu noktada ABD'deki kiropratikçilerle benzerlikler vardır.
Son 30 yılda Amerika ve ingiltere'de sahte öğrenim unvanları büyüyen bir iş kolu haline gelmiştir. 39 Amerikan eyaleti bazı başarılarla bunların uygulanmasını yasaklamıştır, fakat İngiltere'de hâlâ devam etmektedir. İlk ger-çek protesto sesi 1972'de, bazı emlâkçı yetki sertifikalarının bir kediye verildiği anlaşıldığında yükseldi.
Bir zaman ABD'de 200, İngiltere'de 50 kadar, 5'le 50 sterlin arası bir fiyat karşılığı süper sertifikalar üreten 200 sahte 'unvan fabrikası' mevcuttu. Bu unvanlar için yapılan bir tek reklamın 10.000 dolar kazandırdığı öğrenildikten son. ra bir çok kişinin bu sırada nasıl zengin olduğuna şaşmamak gerekir.
Coventry, Nebraska Fiziksel Tıp Fakültesi osteopat veya kiropratisyen olmak isteyenlere unvanlar sattı. Bunu düzenleyen kişinin bir gazeteye şöyle bir demeç verdiği görüldü : «Bunu bu ülkede tamamen yasal, zararsız bir sahtekârlık oyunu olarak kabul ediyorum. Birilerinin mesleklerinde ilerlemelerini sağlamaktan çok mutluluk duydum. Cam temizleyicim bana kendisini beyin cerrahi yapıp ya-pamayacağımı sormuştu. Tabii ki bunu yapamam. Fakat ona istediği unvana sahip olduğunu söyleyen bir diploma verebilirim.»
İste bu tür olaylar osteopati üzerine endişeler yaratmaktadır.
Birisi bir gece, bir belge satın alarak veya almayarak işe koyulup insanların omurgalanyla oynamaya başlayabilir. Bu tür olaylar osteopatinin. ancak hekimler tarafından özel merkezlerde uygulanabildiği Fransa'da cereyan etmemektedir. Bu, isteyenin kendine osteopat unvanım verip işe koyulabildiği İngiltere'deki durumun tam tersidir. Ümit edilen odur ki, orta yol her iki ülkede de bulunacaktır.
Fakat bazı osteopatlar ve kiropratikçiler (osteopatlara benzerler, fakat tedavi metodlan daha etkindir) nitellkl.' o İm asa ve hatta potansiyel zararları mevcut clsa da. uygun eğitim almış olanların pek çok iyi iş başardığı bir gerçektir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp