imgeleme teknikleri

İmgeleme (Bilinçli Senaryo) 2 :

İmgeleme, hayal gücümüzün farklı şekilde ama bizim kontrolümüzde, isteklerimiz ve daha önceden öngörülmüş gerçekler doğrultusunda yeni baştan organize edilmesidir. İmajinasyondan farklı değildir. Fark sadece yöntemi uygulayanların uygulama esnasında yaptığı değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Burada anlatılanlar standart olmayıp uygulayıcıların kendi kişilikleri, karşılarında bulunan insanın istekleri ve şikayetleri, elde edilecek sonuçların farklılıkları, o anki ruh durumlarındaki farklılıklar evrensel olan bu tedavi yönteminin değişik varyasyonlarının ortaya çıkmasını sağlamaktadır. İmgeleme her ne kadar genel bir konu olsa da, burada daha çok Kuantum düşünce sistemine göre anlatılacaktır.
İmgeleme; maddi ve manevi isteklerin gerçekleştirilmesinde, karakter mühendisliğinde, hayat planının yapılmasında, başka insanlarla ruhsal boyutta iletişim sağlamak amacıyla kullanılır. İmgeleme, başlangıcı ile sonu arasında değişik aşamalar içerir. Elde edilecek faydanın maksimum düzeyde olması için bu aşamaların ihtiva ettiği anlamlarla birlikte yaşanması gerekir.
Bu aşamalar:
1) Sevinç ve Heyecan Duymak
Kurduğumuz hayalin bizi motive edecek en önemli özelliği duygu olarak ondan elde edeceğimiz sevinç ve mutluluktur. Bu sevinç ve mutluluk yoksa , bilinçli senaryoyu gerçekleştirmemiz zordur. Beslendiğimiz asıl güç kaynağı buradadır. Güç kaynakları elbette ki her insana göre farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar doğal olarak karşılanmalı ve bir güçler dengesi oluşturma çabasında olan insan hak ettiği önemli konuma yükseltilmelidir.
Sevinç ve heyecanınız sınırlı ise bir makale ya da hikaye yazabilirsiniz, ama bir kitap yazmak için bu duyguları daha derinlikli olarak yaşamanız gerekir. Ancak bu duyguların derinliği uykusuz sabahlara çıkabilmenizi sağlar. Bu heyecan size büyük bir güç verir. Yaşam amacınıza tam odaklanabilirsiniz. Kalp atışlarınızın artması ve ellerinizin titremesi, bu sevinç ve heyecanın her yanınızı sarmasının eseridir. Hücrelerinize işlemiş bu heyecan, hücrelerinizin ortak ve evrensel bilinçten yararlanmasını arttırır. Hücreler de artık sizin için, sizin istekleriniz ve heyecanınız doğrultusunda çalışmaya başlarlar.
Sadece hücreleriniz mi? Elbette ki hayır! Tüm evren ve içindeki gizli güçler bu çalışmaya ortak olur.
2) Sonuç Resmini Görmek
Yaşam amaçlarımızın bizi götüreceği nihai sonucun nerede ve nasıl olduğu önemli değildir. Sadece bizim ve insanlığın hayrına olacak bir sonuç olmasına dikkat edilmelidir.
Zihin, bazen mantığı öne sürerek sonuç resmine ulaşamayacağımızı söyler. Örneğin Türkiye'ye başbakan olmak istemeniz sizin sonuç resminiz ise; bunun ulaşılamayacak, imkansız bir hedef olduğunu aklınıza getirir.
Bu noktada zihne verdiğimiz yetki geri dönerek negatif bir şekilde çalışmaya başlamıştır. Zihin, mantığı kullanarak gerçekte yapılabilecek, ulaşılabilecek ve mümkün olan birçok önemli gerçekliği güdükleştirir. Sık kullanılan ve doğruluğu tartışılır “Çingeneye yetki vermişler önce babasını kesmiş" özdeyişinde olduğu gibi zihin burada yetkisini kötüye kullanmaktadır.
Sonuç resmi hiçbir sınır tanımadan ve sınırsızlığı gerçek özgürlük kabul ederek zihinde canlandırılmalıdır. Ayağı sağlam yere basacak olan bu sonuç resmi, sizi heyecanlandırmalı ve mutlu etmelidir.
3) Senaryo
Her filmde, tiyatroda bir senaryo ve her senaryonun da temel bir duygu yoğunluğu vardır. Senaristlerin kurguladığı eski Türk filmlerini bilirsiniz. Fakirlerin asil, iyi, saf olduklarını; zenginlerin ise mağrur gaddar olduklarını anlatır çoğu kez bu filmler. Bu yüzden duygu sömürüsü yapıyor denilir bu filmler için. Oysa bu senaryolar, ülkenin ve izleyicilerin sosyo-ekonomik kültürel düzeylerine göre düzenlenir. çünkü ihtiyaca göre hazırlanan ve mevcut duruma uygun olan bu senaryoların film haline getirilmesi planı yapar.
Her insanın kendisine has bir senaryosu vardır. Senarist kendisidir. çoğu insan kendisine seçtiği rolün farkında olmadığından ve zihnini kullanamadığından kendi senaristi olmadığı gibi, ancak başkalarının yönlendirmeleri ve telkinleri ile sıradan hayatını yaşamaya devam eder.
Nasıl masa üzerinde kağıda çizilmiş bir bina projesi bina değilse, yaşanmamış tüm duygularımız da aslında bizim değildir. Mimar önce projeyi çizer, sonra bir takım prosedürler gerçekleştirilerek inşaat yapılmaya başlanır. Proje olmadan inşaatın yapılmasının mümkün olmadığını hepimiz biliriz. Gölcük ve Düzce depremlerinde projelerinde ve yapımlarında eksiklik olan binaların ne hale geldiğini çok yakın geçmişimizde millet olarak hepimiz gördük.
Zihnimizin çalışması da böyledir. Mutlu ve huzurlu bir yaşam sunacak sonuç resmine ulaşabilmemiz, ancak kendimiz ve geleceğimizle ilgili olarak hazırladığımız projemizle gün yüzüne çıkar. Bir yaşam projemiz varsa ve bunun pratik yaşantımıza geçmesini sağlayacak bir senaryo geliştirmişsek, artık mimarlığın gereğini yaptığımızı söyleyebiliriz. Bu mimarlık kendi yaşamımızın ve varoluş gerçeğimizin, kalbimizin zümrüt tepelerine giden yolun motifler ve kanaviçelerle süslenmiş olağanüstülüğüne bizi mutlaka kavuşturacaktır.
4) Beş Duyumuzun Tümünü Kullanmak
Zihinde canlandırmanın bir aşama sonrası, bu görüntünün meydana getirdiği his ve duygu yoğunluklarını çapalama yöntemi ile kalıcı kılmaktır. Onların kalıcılığını perçinlemenin daha teknik yöntemleri vardır ve bu yöntemler basit, pratik ve muhteşem etkinlikteki yöntemlerdir. Sonuç resmini zihninizde yaşadığınız sırada o anda gördüğünüz renkleri, işittiğiniz sesleri, tattığınız tatları, kokladığınız kokuları uygun yöntemlerle kalıcı hale getirmeniz mümkün olabilmektedir.
Örneğin; "Rengarenk granitlere benzeyen mermer dağlar, yeşilden kızıla çalan mis gibi çam kokulu ormanlar ve yüksek platolardan doğarak doğanın yamaçlarından aşağılara doğru bir gelin edasıyla usulcacık süzülen, içinde alabalıkların oynaştığı zümrüt mavisi, şırıl şırıl akan ırmaklar altın kumsalları olan denizi e kucaklaşıyordu" cümlesini zihninizde canlandırarak okuduğunuzda, bu manzarada geçen renkleri gördüğünüzde, sesleri işittiğinizde, kokuları ve duyguları hissettiğinizde o manzaranın sizi mutlu ettiğini göreceksiniz.
5) Bırakmak
Sonuçtan emin olarak beklemektir. Her görevi ve yapılması gerekeni yaparsınız, ardından beklemeye başlarsınız. Burada sonuç beklenmektedir. Sonuçtan ne kadar eminseniz o kadarına layık görüleceksiniz. Derin bir kuyudan kısa bir iple su çekemezsiniz. İpinizi uzattığınızda kovanız mutlaka su ile dolacaktır. Karlı bir kış günü yollar karla kaplı iken arabanızın lastiğine zincir takmadan yola çıkarsanız başınıza geleceklere hazır olmalısınız. Yolculuk boyunca başınıza her türlü felaket gelebilir. Burada yapmanız gerekenleri yapmamışsınızdır. Sebeplere sarılmadan ve onları yapmadan sonuçlara asla ulaşamazsınız.
6) Uyanık ve Tetikte Olmak
Uyuşuk ve baygın bir şekilde durmamaktır. Hedefe ve sonuç resmine giden yolları tespit ettikten sonra onlarla ilgili olarak meydana gelen tüm işaretlerin farkına varılmalı ve hepsi değerlendirmeye tabi tutulmalıdırlar. Her sonuç resmine giden yol, otomatik olarak değerlendirmeye alınmalı ve önü sürekli açılmaya çalışılmalıdır. Kedinin fareyi gördüğünde nasıl dikkatle onu izlediğini ve ilk fırsatta ona saldırdığını hepimiz biliriz.
7) Süreçlere Saygı Duymak
Her gelişme ve sonuç bir sürecin ardından gelir. Doğum, anne rahminde bir bebeğin dokuz ay kalmasının ardından gerçekleşir. Çocuk hemen yürümez. Çocuk bir çok denemenin ardından ve defalarca yere düştükten sonra yürümeyi öğrenir. Yürümeyi öğrenirken yere düştüğünde azminden bir şey kaybetmez. Kendisini protesto etmez.
Hatta çoğu çocuk ağlamaz, düştükten sonra gülmeye bile başlar. Öğrenilmiş çaresizlik biz büyükleri n hastalığıdır. Hiçbir çocuk bunu bilmez. Yaratılış olarak onlar, başarana kadar inatla tekrarlamaya devam ederler. Bir samuray gibi savaşçıdırlar.
8) Mizah ve Abartıyı Kullanmak
Mizah ve abartı zihnin işleyiş mekanizmalarındaki kurumların temizlenmesini sağlar. Soba borularının kullanılmaya bağlı olarak zamanla tıkanması gibi ya da damarlarınızın kolesterol plakları ile dolması gibi zihin de tekdüze kullanılmalar sonucunda artık hantallaşmaya ve tıkanmaya başlar. O, sıradışıyı sever. ilginç olanı takdir eder. Komik ve abartılı olanı ise benimser.
9) Peşinen Teşekkür Etmek
Niçin teşekkür ederiz?
Çok çeşitli sebeplerle teşekkür ederiz. Ama asıl teşekkür, güvendiğimiz için yaptığımız teşekkürdür. Daha istediğimiz şey gerçekleşmeden, ama bizim onun gerçekleşeceğine inanarak yaptığımız teşekkürdür. Bu teşekkür nimetin devamını sağlayan şükürden farksızdır. Burada samimiyet derecesi çok yüksektir. Bu samimiyet, inancın ve güven duygusunun gücünden gelir. Peşine n teşekkür etmek bizim içimizde, dışımızda ve her yerimizde her zaman hazır olan, her şeyi gören ve işiten, çok büyük olan ve her şeye gücü yetene olan inancın bir sonucudur. Bu teşekkür aslında koşulsuz sevginin bir tezahürüdür. Koşulsuz sevgi ise gerçek yaşam enerjisidir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp